// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

04 Ağustos 2012

Her Şey Çok Güzel Olacak (1998)




















Hayatta her şey iyiye giderken, birden ters köşe olmanız her zaman kaçınılmazdır.  Bu kaçınılmazlık öyle yapışır ki  yakanıza peşinizi bırakmaz, ve  kendinizi duvara çarpmış gibi hissedersiniz.   İyi taraftan bakarsınız olaylara, kötüler gözünüze çarpmaz ve sonunda sert şekilde hayatın tekmesini yemiş olursunuz. O tekmeyi yediğinizde bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diye içinizden geçirirsiniz. Ve her şeyin güzel gittiği bir anda dürüstlüğün bedelinin ihanet olduğunu gösteren film ile karşı karşıyasınız “ Her şey çok güzel olacak “

“ Her şey Çok Güzel olacak”  Cem Yılmaz’ın oynadığı ilk film olma özelliğini taşıyor. İlk defa Cem Yılmaz ile Mazhar Alanson bu filmde boy gösteriyor.  Mazhar Alanson ve Cem Yılmaz ‘ın uyumu, filmin içindeki müzikler, samimiyet, küfürler, ihanet,kısaca film içinde bir çok mesajı barındırıyor. Ufaktan yönetmen Ömer Vargı'dan bahsetmek gerekirse; Ömer Vargı 1970'li yıllarda 1000'den fazla reklam filmi yönetti, Yılmaz Güney'le tanışarak iş isteyerek asistan olmuş, sonra yoluna yönetmen olarak devam ederek " İnşaat,Kabadayı,Her şey Çok Güzel Olacak, Anadolu Kartalları "  filmlerinin yönetmenliğini yapmıştır. 

Mevzuya dönecek olursak; Altan, karıştığı kavga sırasında yıllardır görmediği kardeşi Nuri'yle karşılaşır.  Altan’ı filmin başından itibaren  piç birini oynadığını gözlemliyoruz. Abisi ecza deposunda  çalışarak hayatını geçiriyor. Altan’sa bar açma hayaliyle hem karısını ,hem de abisini kandırıyor. 

 Abisinin çalıştığı ecza deposunu uzun süredir açmayı plandığı bar için para kaynağı olarak görüyor Altan. Tekrardan abisiyle barışan Altan’ı bu yolculukta tehlikeli işler bekliyor.  Her şeyin güzel olacağını düşünerek bir yolculuğa çıkıyor Abisi ile Altan. İlk başta her şey iyi gözükse de sonrasında her şey boka sarıyor. Hayatın genel metodu burada karşımıza çıkıyor.   Mafyavari işlere karışan Altan’ı bir süre sonra tehlikeli olaylar bekliyor, tatilin tadını çıkarsa da  sonrasında yaşadıkları korku ikisine de yetiyor. Hayat gülmece olduğu kadar tehlikeli maceralarda yüzülen bir şey olduğunu " Her şey çok güzel olacak " da fazlasıyla görüyoruz.   Hayatın içinde her şeyin ters dönmesi olağandır. Altan ve abisini bu süreç sonrasında kötü olaylarla karşılaşıyor. 

Filmin aykırı karakteri olarak karşımıza çıkan Altan Ve Nuri'nin babası oluyor, babalarını hatırlamayan evlatlarına söylediği sözler laf sokma niteliğinde olduğu kadar doğru yere giden sözler.  Selim Naşit filmde fazla gözükmese de gözüttüğü sahneler bile filmdeki ağırlığını hissetmeye yetiyor. Fiziki görünümü izleyiciye dram enjekte ediyor. Daha sonraları Altan Ve Abisinin  eve döndüklerinde babasının ölüm haberini öğrenmeleri, karısının onu aldatması ve o tablo karşısında deliye dönmesi,  elinde kalan çiçekler ve bunun sonucunda ihanet... Bu sahneler önümüzden geçerken Altan'ın " Benim babam nasıl ölür ya... " sözü insanın içinde dram duygusu oluşturuyor. 

Hayat mutlu sonla bitmeyebilir, bir mastürbasyon süreci de olabilir. Arkadan düzmece oyunları izleyebilir ve bunun sonunda hayatın tekmesini yiyebilirsiniz.  İlk defa karısına çiçek alan Altan karakterinin acıklı hikayesine final sahnesinde şahit oluruz, ağır dumur oluruz bu sahne karşısında.  “ Böyle bir şeyle karşılaşsaydınız her şey sizin için çok güzel olur muydu “  dedirtiyor yönetmen bu sahnede. Güldürdüğü kadar, final sahnesiyle ağlatmayı başarıyor. 

Hayat filmdeki gibi acımasız olabilir, her zaman acı bir yönü vardır hayatın. Kimisi yoksulluğuyla alır bu acıyı , kimisi terkedilmeleriyle. Ama acıyı her zaman tadar insan ve her şey çok güzel de olabilir., olmayabilir de, ve Nuri’nin de dediği gibi "bilemiyorum Altan".

Sonuç olarak   yıkıcı bir film olan “ Her Şey Çok Güzel Olacak “ oyunculuklarıyla, konusuyla, müzikleriyle  hayatın düpedüz  düzmece olduğunu bizlere anlatıyor . “ Bilemiyorum Altan “ diye sayıklıyorsunuz filmin sonuna doğru. Cem Yılmaz’ın ilk sinema deneyimini yaşadığı bu filmde;  Senaryo, ışık, ses, kurgu vs. umrunuzda olmuyor, eksiklik yaşamıyorsunuz.  Düpedüz hayatın içinde olan şeyleri Ömer Vargı etkili şekilde anlatıyor.  “ Bilemiyorum Altan “ diye sayıklarken MFÖ ile “ Benim Hala Umudum “ var şarkısıyla bir nebze umut aşılıyoruz kendimize. Derdi Işık,ses olmayanlar için biçilmiş kaftan bir film " Her şey Çok güzel olacak "  ve her şeyin iyi olacağını düşünüp final sahnesinde yaşanılan buruk tek bir sözle anlatılıyor, o da şu sözlerde yatıyor;  " sen diyeceksin ki ayla öyle bir şey yapmaz. yaptı yapmadı. neyse ne 
hayat işte. " 

İzlerken Altını Çizdiklerim:


“ Altan’cım işimiz bitti sen gidebilirsin
Nereye ya
Nereden geldiysen oraya”

“ Benim babam nasıl ölür ya…”

" sen diyeceksin ki ayla öyle bir şey yapmaz. yaptı yapmadı. neyse ne 
hayat işte. "     

“ Ama en azından hayattayız, bu da bir şey be abi… “ 

Cem Kurtuluş, 2012

0 yorum: