// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

11 Nisan 2014

17'sinde ciddi olamaz insan : Genç Ve Güzel (2013)















Rimbaud  bir şiirinde   “17’sinde  ciddi olamaz insan” der.  Bu şiirinde  iyi bir noktaya temas ediyor  desek de Rimbaud için,bunu ileriye taşımak gerek sanırım. 17 yaşında olmanın verdiği yük hafif olsa da, insan kendini yenilemek için çabalara girer,ergenlik bunalımlardan geçer, kendisiyle boğuşur,kendini tanımak için bazı keşifler yapar. Bu keşiflerin sonu bazen iyi yerlere çıkmasa da tek yapacağı şey kendini tanımaktan geçer. Ergenlik halleri, bedenini tanıma, aile sorunları ve  bir çok şey 17 yaşında görülebilen vakalardandır. 

 Fransa’nın bilindik ve üretken yönetmenlerinden biri olan Francois Ozon,Türkçe’ye “ 17’sinde ciddi olamaz insan” çevrilebilecek Rimbaud şiiriyle yola çıkıyor.Cannes film festivalinde aday gösterilen “ Genç ve Güzel” 17’sinde  kendini keşfetme döneminde olan bir genç kızı merkeze alıyor.Francois Ozon 17 yaşındaki Isabelle’nın hayatını 4 mevsim üzerinden  değerlendiriyor.

 Filmin neden 4 mevsim olduğu sorusunaysa Ozon’un cevabı şöyle;

“Olayların hızlı değişebildiğini göstermek için kısa bir zaman aralığına ihtiyacım vardı. Hayat hızlı değişiyor ve bir şekilde devam ediyor ama o kadar da dramatik boyutta değil. Konu dramatik olabilirdi ama ben hafif kalmasını tercih ettim. Ayrıca müzikleri seçerken de öyle, filmin modunun empresyonist olmasını istedim, şarkıcının melankolisi, aşkın keşfi ve dağılması. Tüm bunlar benim hikâyemin melankolisi ile uyumlu oldu”

Konuya dönecek olursak;  Isabelle, ailesiyle birlikte Fransa’nın güney kesiminde tatil yaparken  Felix (Lucas Prisor) ile tanışıyor Filmin ilk sahnesini film bize Isabelle’nin iç çamaşırını çıkararak güneşlendiği ve uyuya kaldığı esnada gösteriyor. Burada kendi sınırlarını keşfetmek isteyen bir genç kız var hissiyatı ile tanışıyoruz adeta.  Daha sonralarında Felix ismiyle tanışmış oluyoruz,ama Felix’in yüzünü bu sahnelerde görmüyoruz daha sonra kendini tanıtıyor bize. Yaşadığı cinsel deneyimden sonra  Isabelle için hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.Sakin bir kumsalda yaşıyor cinsel deneyimini Isabelle, seviştiği esnada yüzündeki mutsuzluk ve donuk ruh ifadesi biraz olsun kendini ele veriyor. Kendini tanımak için sınırları zorluyor Isabelle. Şiddetli bir cinsellik yaşıyor , ailesinin kendine bakışıysa negatif. Isabelle ailesinin suratına konuşacak kadar güçlü. Ailesinin istediği gibi biri olmak istemiyor. Kendi zevklerini, kendi istediklerini kendi başına yapıyor.   Kendi odasına kapanıp yaptığı şiddetli şekilde mastürbasyon yaptığı sahne  bunları izleyiciye çıplak gözlerle seyrettiriyor Francois Ozon.

 Filmin “ Sonbahar “ bölümünde Isabelle’nin yetişkinliğine dair bir adım attığını gözlemleriz. Dalgın bakışlı genç bir kız kendi cinselliğini keşfetmeye çalışırken bekaretini kaybettiği kişi ile artık kendine yeni bir sayfa açmıştır. Bekaretini Felix ile kaybeden Isabelle zaman içinde  bir internet sitesine yarı çıplak fotoğraflarını koyup fahişe/seks işçisi/hayat kadını  olarak çalışmaya başlıyor.Bunun diğer adına “ Escort “ diye tanımlama da getirebilirsiniz. Isabelle bu konumda; parasını alan biri gibi olarak gözükse de iki karakterinde gözlerinde melankoli fışkırdığını bu bölümde hissedebilmek mümkün. 17 yaşındaki gençliğe Rimbaud dizeleriyle seslenilen bölümde  bir maceraya atılıyorsun,ama sonunda  tamamen yalnız kalıyorsun “ cümlesiyle kamera Isabelle’ye döner,o hüznün fotoğrafını çeker kamera.  Isabelle; işini yapan biri olarak gözükse de karşısına ruhsuz biri de çıkıyor; ruhlu biri onun gözlerinde melankoliyi görebilen biri de.  

Isabelle için dönüm noktası devamlı müşterisi olan George’un seviştikleri anda ölmesi Isabelle için travma oluyor,bu bölümden sonra “ Kış“ bölümü karşılıyor bizi.   George’un ölmesinden sonraki süreçte  Isabelle bu işlerden kendini geri çekiyor, annesi tarafından psikoloğa götürülüyor. Psikologla aralarında geçen diyaloglar 17 yaşındaki bir kız için trajedi tadında.  Evli bir adam olan George’un karısıyla konuştukları sahne film  adına en etkileyici sahnelerden biri olarak yer ediniyor.

 Filmin ikinci yarısında ilk yarım saatinde olan doyuruculuk pek de yer almıyor; daha çok Isabelle; Georges’ın ölümünden sonra psikologlara gidip derdini anlatmak için kendine yer bulmaya çalışıyor. Filmin son bölümü “ Bahar “  da varoluşssa sancılarında Isabelle’nin kırılganlıklara tanıklık ederiz,ki bu da filmin başından itibaren kendi karakterinden getirdiği melankoliklerden gelir. Final sahnesinde de yaşlı Georges’in eşiyle birlikte nasıl öldüğünle dair diyaloga tanıklık ederiz.   

 Oyunculuklara gelince;  Isabelle karakterine can veren   Marine Vacth filmde göz kamaştıran güzelliğinin yanında oyunculuk açısından da  iyi iş çıkarıyor.  Gerek melankoli bakışları, gerek 20 yaşında biri olmasına rağmen 17 yaşında birinin kendini keşfetmesini, iniş ve çıkışlarını iyi oynamakla kalmayıp fazlasını yerine getiriyor.  Ozon’un oyuncu seçiminde Marine Vacth’ı seçtiği için kutlamak gerekir.  Marine Vach’ı neden seçtiği sorusuna  Ozon’ın cevabı şöyle;

 “Oyuncu seçimi için oldukça uzun süre çalıştık. Onun yaşındaki pek çok genç kızla tanıştım. Onlardan filmdeki polisli bölümü oynamalarını istedim denemelerde. Marine’de beni etkileyen şey hem etkili oynaması hem gözlerinde sihirli, gizemli bir şeyler görmüş olmamdı ki hikâyemde en çok bu noktaya ihtiyacım vardı. Diğer kadın oyuncular da iyiydiler ama çok gerçekçiydiler. Marine (Vacth),’de gizemli bir şeyler vardı ve gözlerinin, yüzünün arkasında neler olup bitiyor, insan merak ediyordu. Yüzünden hislerini okuyabilirsiniz; bu insanın aklına pek çok şey getiriyor. Bu yüzden bu tarz bir insanla tanıştıysanız, değerli bir durum.”

 Bunun yanında Georges karakterine can veren Johan Leysen, çok fazla gözükmemesine rağmen babacan rolüyle olabildiğince iyi görüntü çiziyor. Yine de film adına en etkileyici karakter,başrolünden sonuna kadar Isabelle karakterine can veren Marina Vacth oluyor. Victor karakterine can veren, ablasını röntgen eden karakterle öne çıkan Fantin Ravat, iyi bir uyum yakalıyorlar.

 Sonuç olarak;  Rimbaud’un “ 17’sinde ciddi olamaz insan ”  şiiriyle yola çıkan “ Genç ve Güzel” yola çıkarken izleyiciye  Françoise Hardy’nin şarkıları eşlik ediyor. Genç bir kızın portresini anlamlı ve melankoli  bir şekilde çizmesinin yanında  şiddetli bir cinsellik yaşayan genç bir kızın kendini keşfetme dönemine  de el  atmayı unutmuyor. Sadece cinsellik değil, 17’de yer alan kırık noktalarıyla,kendine has varoluş sancısını da ele atmayı unutmasa da bir başyapıt hissiyatı yaratmasa da izlenmesi gereken filmler arasında yerini alıyor.

 

 "Kimse on yedisinde ciddi değildir.

Güzel akşamlarda bira ve limonata,

Ve gürültülü, kör eden kafeler ihtiyacın olan son şeydir. 
Dolanıp durursun yeşil ıhlamurların altında.."


 - Arthur Rimbaud

 

“ kendimi pis hissettim

Pis mi? Neden?

Onu öldürdüğüm için “

 Cem Kurtuluş,2014

 

0 yorum: