// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

70'ler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
70'ler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

07 Mayıs 2022

Jane - Fire,Water,Earth & Air (1976)













1968 yılıyla başlayan radikal öğrenci hareketlerini konu alırsak bu tarihten itibaren dünyada bir hippi ateşi ilerleyip gelmişti. Bununla birlikte  1960’ların ortaları ve 1970’e giden yolda birçok progresif rock grubu, saykodelik, space-rocker dediğimiz bir soundun olayına katkıda bulundular. Bu bir barış hareketiydi, bununla birlikte uçucu maddelerin kullanımıyla bu müziklerin kafa yapısında başlayıp sounduna kadar öncülük etti.

 Progresifin birçok alt dalının olduğu da bir gerçekti. Krautrock,psychedelic rock da bunlardan birkaçıydı. Tarihsel konudan gitmiş olsak da mevzu bahis konumuz; Alman sahnesinin eski gruplarından “Jane“ grubunun 1976 yılında piyasaya sunduğu “Fire,Water,Earth &Air” albümü üzerine.

 Albüm, kapısını “Fire, Water, Earth And Air” ile açar. Döneminde soundundan da itibaren “Pink Floyd kopyası“ gibi  eleştiriye uğrarlar. Dalga seslerinin duyulduğu, melankoli rüzgarının sert estiği, David Gilmour sesinin izlerini hissederiz dinlerken. Bu da bilindiği üzere “Floyd kopyası” yorumlarına neden olur. Şairsel liriklerle birlikte seslenir şarkı. “You're the light that fills me up.You burning me like fire” nakaratlarıyla özetler durumu. 

 33 dakikalık albümün ilk yarısında bizi 3 şarkı karşılarken;tahminin ötesinde duygu yoğunluğu olur ve Synth’ler, klavyeler,Hammond yapım orglar bizi karşılar. Bu açıdan Werner Nadolny harikulade bir iş çıkarır. Bilhassa synth dahil org ekipmanlara hakim olan yaptığı sentez dolu karışımla  Werner Nadolny baştan itibaren kendini belli eder. Melankolinin zirvesine  içine yedirdiği enstrümantel hakimiyle ön plana çıkan “Fire (You Give Me Some Sweet Loving)” duygu doruklarının zirvesine çıkarak ne kadar ruhlu çalındığına tanıklık ettiriyor.  

 Albüm kaydında dalga seslerini dinleriz, tek bir şarkıda değil diğer şarkılara da sirayet eder bu. Duygusal yoğunluğun nüksettiği şarkılardan “Water (Keep On Rolling“  da bass tonlarının kıvamıyla birlikte bass kulağımız yükseğe çıkar.Bir yandan bass’ın gösterdiği hünerler, tüm enstrüman hakimiyet,ki bu albümün genelinde sürer ve dalga sesleriyle yoğrulur kıvamda hissiyatları dökülür.

Albümün ikinci yarısında “Earth (Angel”  duygusal yoğunluğu yüksek, dokunaklı,bir o kadar buruk melodilerin karışımıyla iz bırakacak atmosfere sahiptir. Pink Floyd kopyası denilen bir sound’un izlerini duyarız  notalarda. Hissiyat ve ruhlu nasıl olunur’un diğer anlamda bir cevabını verir. Kendisine aşık olduğunu söyleyen bir adamın,  aptallığını resmiyete döken diliyle seslenir liriklerde şarkı. “The vision of your loveliness.”  nakaratıyla da sözünü söyler diğer anlamda.  

 “Air (Superman) “  ve Air (Let The Sunshine In) duygusal yoğunluğunun devamı niteliğindedir, ki albümün genelinde blues vari sololardan nasibini alırız. Pek çok tanıdık riff, tanıdık soundlar duyabiliriz ama böylesine bunu sentezlemek oldukça zor bir iştir. Bu bir kopya değil, olsa olsa üretkenlikle alakalıdır, ki “Pink Floyd kopyası “ denilmesini bir yerde sound bazlı kulağınıza takılabilir;ama tüm külliyatı Floyd kopyası sözüne bağlamak kulağınızın iyi duymamanızdan kaynaklıdır.

Bu albümle ilgili diğer bilgi ise Dummy–Head tekniğinin kullanılmış olmasıdır.Bu özellik temiz kaydın alınmasına ortam hazırlıyor Aynı zamanda Dummuy- Head tekniği “ maket kafa “ anlamına gelir, ki maketin kulak tarafına mikrofon konularak kayıt alınır.

Bununla birlikte bu albümde gitarist Klaus Hesse,  Les Paul De Luxe ve Gibson Frebird ekipmanlarını kullanmış, Martin Hesse ise  bass gitar ekipmanında  Gibson Thunderbird kullandığı kaynaklar arasında geçmektedir. Klaus Hesse özellikle kendi gitar soundunu bu ekipmanlarla yaratmıştır, yer yer ekipmanını değiştirmiş farklı kombinasyonlar sağlamıştır.

Sonuç olarak; melankolik vokallerin hüzne yolculuğunda “Fire,Water,Earth, Air”  “Jane“ grubunun külliyatında yer alan mühim bir kayıt,mühim bir eser!  Belki de albüm hakkında şikayet edilecek tek konu albüm süresinin biraz daha uzatılması yönündedir, ki progresif rock albümlerindeki albüm süreleri genellikle uzun bir kayıt şeklinde yerini alır.

Albümle ilgili diğer konu ise; döneminde ve sonrasında kendilerine yöneltilen “Pink Floyd kopyası“ ise insafsızca yaklaşım olur. Albümün iki yıldız isminden beri Werner Nadolny ise, bir diğeri Klaus Hesse’dir!  (albümdeki her biri yıldızlık işler çıkarmış olsa da benim gözüme çarpan kişisel olarak bu iki isim üzerine )  ki grubun genel tarihine bakılırsa Werner Nadolny ise bu albümle geri dönmüştür,ki bir önceki albümde grubun kadrosunda yoktur.

Bu albümle birlikte grup Progresif rock olarak sınırlarda kalmak gibi dertlerinin olmadığının altını çizmişler, bu albümün içini de dışını da ruhla doldurmuşlar!  O yüzden 60’larda çıkan bir ton rock grubu çıkmış, 70’lerde bu sayı daha da sayısını arttırmış ve “Jane“ de böyle bir çağda unutulmaya yüz tutmuş gruplardan olmuştur! ama bu albümüyle 1976 yılının en altın albümüne imza atmıştır!

 Kadro;

 Klaus Hess - vocals, guitars

Martin Hesse - bass, vocals

Werner Nadonly - keyboards, synthesizers, strings, Mellotron

Peter Panka - Drums , vocals

 Cem Kurtuluş,2022

 

21 Ekim 2015

Porno Çağına Giriş: Emmanuelle II (1975)
















70’li yıllar kuşkusuz Porno’nun altın çağıydı. Aynı zamanda bu çağ kazanan bir sektör haline gelmişti ama daha sonraları yerini aksiyon filmlerine bırakmıştı, ama dönem olarak iz bıraktığı gerçeği hafızalardan çıkmadı. “ Emmanuelle “ 70’lere damgasını vuran, daha çok bir seks klasiği olarak anılan bir erotik ve porno çağına seslenen bir film.  Film , Emmanuelle  Arsa’ın  otobiyografik romanından filme uyarlanıyor, senaryo  Bob Elia ve Francis Giacobetti  tarafından yazılmış durumda. Bu filmin en önemli özelliği  seks konusunda çekinen toplumun tabularını yıkma çabası.

 “ Seks “  düşüncesi üzerinden yola çıkan “ Emmanuelle “ bir karı- kocanın kendi hayatlarınca yaşadığı özgürlüğü konu alıyor. Bu özgürlükte bu iki kişi;  kimle sevişeceklerine kendileri karar veriyor. İstediklerini elde ediyorlar, istemedikleriyle ilişkiyi kesiyorlar. Ama aralarındaki en güçlü bağ seviştikleri kadınları ve adamları birbirlerine anlatıyorlar. Birbirlerini seviyorlar, seviştikleri insanı sevmiyorlar. Sadece hoşuna gittikleriyle sevişiyorlar.   Emmanuelle seçici, ne istediğini bilen, arzulu ve tutkulu bir kadın, o yüzden de kimi seçeceğini iyi biliyor. Bunlardan biri Anna Maria oluyor. Sarışınlığıyla dikkat çeken bu kız; Emmanuelle’yle birlikte bir yolculuğa açılıyor. Bu yolculuğun öncesinde Anna Maria’nın vücuduna ne kadın eli değmiş, ne de erkek eli. Dokunmanın büyüleyici yanını hissetmemiş Anna Maria. Emmanuelle’dan sonra dokunmanın büyüleyiciliğiyle tanışıyor.

Filmin dikkat çekici diğer bir özelliği Emmanuelle’nin arzu dolu, seksi bir kadın hüviyetine bürünmesi ve hangi erkekle yatmak isterse onunla yatıyor oluşu. Emmanuelle erkek ya da kadın olsun birilerini sevişmek için ikna etmeyi iyi biliyor. Bunlardan biri Filmin dakikaları ilerledikçe bizde bu seks çemberi içinde yer alıyoruz. Bu seks çemberi içinde yer alan ve bir erkeğin nasıl baştan çıkarabileceğini bize gösteren Sylvia Kristel ise film boyunca seyirciyi büyülüyor, ve bu büyüleyici bakışlar karşısında Sylyvia Kristel’den gözlerimizi alamıyoruz. Aynı zamanda  Sylyvia’nın 70’lerin en harikulade kadınları arasında olduğunu da söylemek gerekir. Sonuç olarak; Emmanuelle serisinin en büyüleyici filmlerinden biri olan Emmanuelle II,  70'ler dönemine damga vuran yapımlardan biri,   sıkıcı birçok erotik filme zamanı harcayağınıza bu filmi izleyin pişman olmayacaksınız! 


Cem Kurtuluş,2015

28 Mart 2013

Üçkağıtçılar (1975) Piç Rıza, Deve Ömer, Horoz Ali !















70’li yıllar Yeşilçam dönemi bana daha çok   “ Cüneyt Arkın, Tarık Akan, Sadri Alışık, Hulusi Kentmen, Gülşen Bubikoğlu”  gibi önemli oyuncuları hatırlatır. Cüneyt Arkın’da oynadığı önemli filmlerle  çocukluğumdan itibaren bende farklı bir yeri vardır.  1975 yılında gösterime giren “ Üç kağıtçılar”  filmi fantastik, aksiyon dolu bir film ve dönemin en klas filmlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.  Filmde üç karakteri sıklıkla görüyoruz. Piç Rıza, Horoz Ali, Deve Ömer... Filmin kafa oyuncuları bu üç karakter oluyor. 

 Yönetmen,  oyuncular “ zıplasın, hoplasın, dövüşsün, oradan oraya koştursun” diye seyircilere güzel bir resital sunuyor. Konu kısaca şöyle gelişiyor; Üçkağıtçılığa tövbe eden üç kafadar hapisten çıkınca “ Tazı Niyazi” tarafından  büyük bir miktar para kazanmak için ayartılıyor. Üç kafadara ayrı ayrı haber veriliyor,  film şeklini  böylelikle alıyor. Bu süreçte Tazı Niyazi denen elemanın şu repliği hafızalarımızda yerini alıyor; " Bunu benden başka kim biliyor
bir sen, bir ben, bir de allah..."  Tazı Niyazi film adına farklı karakterlerden, para kokusu nerede Niyazi de orada oluyor.

 Bu üç elemanı (Piç Rıza, Deve Ömer, Horoz Ali )  film boyunca   birbirleriyle rakip halinde olup , birbirlerine tuzak kurar pozisyonda görüyoruz sürekli. Paralar ikide bir el değiştiriyor. Bu üç kafadarın  peşinde Fil Abbas’ın   adamları  oluyor,ama çoğu yerde Fil Abbas'ın adamları yerine Piç Rıza, Horoz Ali, Deve Ömer'i görüyoruz.    Filmin başlarında “ Piç Rıza”   yolda iki hatun ayartarak bu adamlardan parayı alan ilk adamdır. Sonrasında Deve Ömer ve Horoz Ali arasında para şekil değiştiriyor, filmin seyri bambaşka yöne kayıyor. Filmde konu yok, sadece paraya sahip olmak isteyen üç kafadar, ve bir mafya lideri var. Filmde Deve Ömer ve Piç Rıza, Horoz Ali'nin peşindeyken otelde kavga ettikleri sırada bir karı kocanın odasına girmesi sonucu  boşta kalan kadınla sevişmeye başlayan sahne filmin en absürt ama bir o kadar en eğlenceli yerini oluşturuyor. Bu sahneler doğrultusunda ilerleyen filmde   Horoz Ali kurnazca bir yöntem kullanarak devamlı evlenmek için kandırdığı Cemile adlı kızın karnına paraları bir yastığa doldurarak Hamile numarası yaptırarak  kızı köye gönderir. Aynı zamanda bu sahnelerde ve bir önceki sahnelerde karşımıza çıkan   Karadenizli Cemile filme can veren karakter arasında yerini alır. 


Filmin en büyük özelliği de bu döngü içinde ilerlemesidir, zincirleme bir halka gibi herkes paranın peşinde. 
Aksiyon, komik sahneler, zıplayış, hoplayış, bir çok sahne köy içinde geçiyor. Gülşen Bubikoğlu rolünde oynayan karakter Cemile’nin havuzda bu hatunu dövme sahnesi de eğlenceli bir sahne olarak hafızalarda yerini alıyor. Ama Karadeniz şivesiyle Cemile karakterine can veren Gülşen Bubikoğlu filmde oynamasaydı da pek bir şey kaybetmezmiş film. 

 Filmin sonuna gelmişken ve  herkes paraların peşindeyken polis baskın yapar Fil Abbas ve adamlarını tutukluyor , son kalanlarsa bu üç kafadar oluyor. Havuza paraların dökülmesi sonucu paralara bu üç kafadar atlıyor, sonrasında polisleri karşılarında buluyorlar “ Kanunlara karşı gelmediklerini, paraları polisler için topladıklarını” polise ima ederek filmin bitişini gösteriyorlar bize . Bu aynı zamanda  bize filmin başlarında hapise atılan   üç kafadarın bir daha suç işlemeyeceklerini polise söz veren sahneyi hatırlatıyor. 

Filmde aksiyon durmuyor, devamlı filmdeki elemanlar koşuşturma içinde oluyorlar. Yönetmen de tam olarak bize bunu vaat ediyor. Filmde  üç karakter oyunculuğunu konuşturuyor, yönetmen ise bu filmde daha çok aksiyona yer veriyor.  Natuk Baytan bu konularda hakkı verilmesi gereken isimlerden. Devamlı bir aksiyonun peşinde, vurdulu kırdılı ekolü temsil eden akla gelen ilk isimlerden desek yanılmayız.  Filmin diğer bir eksiklik senaryo. Üç karakter haricinde diğer karakterlere pek yer verilmiyor, filmde  siyah takım elbise giyen  adamlar ancak " salak ile avanak " rolunde görülüyor. Diyalogtan ziyade aksiyona yer veriyor Yönetmen.  Oyunculuklara geçtiğimizde;  Piç Rıza karakterindeki Robert Widmark giydiği kostümlerle, yaptığı hareketlerle, kadınları ayartmasıyla  “ Piç” kavramını bir nevi belli ediyor, bunun haricinde Deve Ömer (Rıza Fazeli )  ; deve gibi kuvvetli olduğunu, Horoz Ali ( Cüneyt Arkın'de devamlı piçlik peşinde koştuğunu bize iyi yansıtıyor.

 Sonuç olarak;   Konusu olmamasına rağmen, absürtlükte sınır tanımayan, defalarca izlenmesi gereken 70'li yılların klasik filmlerinden " ÜçKağıtçılar "  çocukluğunuza dönmek istiyorsanız izlenecek vurdulu/ kırdılı sahneleriyle kendinden geçiren üstüne komedi harmanlanan bir yapım, ama senaryo olarak sınıfta kalan bir yapım.  Kesinlikle kusursuz bir yapım değil, ama her izlenildiğinde gülmeyi garanti eden yapımlardan! 



Natuk Baytan'a Saygıyla...  

Cem Kurtuluş,2013


11 Şubat 2011

Black Sabbath - Paranoid (1970)






















1970’li yılların başı Heavy Metal’in altın çağı olmasa da, şeytani notaların Black Sabbath tarafından atıldığı bir çağdı. En azından dönemin medyası böyle söylüyordu Black Sabbath için. Şeytani notalar, korkutucu figür ve albüm kapakları, şeytani liriklerle birlikte Heavy metal kendini belli ediyordu . 1970’li yılların başında Geeze Butler ve Iommi öncülüğündeki Black Sabbath korkutucu müzikleri ve albüm kapağıyla gençleri korkutmayı fazlasıyla başarmıştı. Kendi isimlerini verdikleri " Black Sabbath" albümü dünyada başlı başına olay niteliği taşımıştı, bu albümden sonra aynı sene içinde “ Paranoid”  albümünü çıkardı  Black Sabbath üyeleri. Bu şarkıyla Sabbath daha da politikleşmiş bir hal alıyordu.

 Bu albüm her türlü içeriğe sahip bir albümdü. Gerek toplumsal sorunlar, gerek  albümün isminin  Paranoid olmasıyla her türlü içeriğe sahipti. Black Sabbath, sound olarak ise aynıydı. Ama Paranoid’den farklı sezgiler alıyorduk. Paranoyaklaşmış bir adamı anlatan Ozzy Osbourne bize bu duyguları yaşatmaktaydı. Bu albümü önemli Kılan tek şey ise Tony Iommi’nin eşsiz gitar tonlarıydı. Albümde anlatılan konular ise Metal müziğin bu olması gerektiğini savunuyordu. Vietnam savaşına albümde göndermeler olmuştu.  Çünkü bu savaş 1965’ten başlayarak 1973’e kadar sürmüştü. Bunun sonucunda bir sürü felaketi ve zararı beraberinde getirmişti.

Tony Iommi ise Black Sabbath’da ise  farklı konumdaydı. Bizzat grubun beyni, riffleri çıkaran kişi kendisiydi, kendisinin eşşiz riffleri ve gitar tonları  Ozzy’nin acılı haykırışları birleşince önümüze mükemmel bir portre çıkıyordu.   Black Sabbath yine Doom metali şarkı sözlerinde yansıtıyordu. Doom Metal dedik mi ,Black sabbath doom metal’in öncülerindendi. Çoğu doom metal grubu Black Sabbath’ın ilk dönemlerinden etkilenerek bunu kendi müziğine yansıtmıştı.  Candlemass ile Black Sabbath’ın ortak özelliği vardı. İkisi de Solitude denen bir şarkı yapmışlardı. Black Sabbath’a dönecek olursak; bu albüm Black Sabbath’ın ve Metal dünyasının en önemli albümlerinden biri olmakla birlikte Black sabbath’ın başarısını devam ettirdiği çalışması olma özelliğini taşıyordu.

Parça Listesi

1. Luke's Wall/War Pigs (7:55) *
2. Paranoid (2:47)
3. Planet Caravan (4:24)
4. Iron Man (5:53)
5. Electric Funeral (4:47)
6. Hand of Doom (7:07)
7. Rat Salad (2:29)
8. Fairies Wear Boots/Jack the Stripper (6:13) #


Önceki albümle karşılaştırıldığında şarkılar daha güçlü ve direktti ama doğaçlamaya imkan vermiyordu. Sözler yine karanlıktı ama. Yine savaştan, akıl hastalıklarından, uyuşturucu, bilim kurgu ve korkudan bahsediliyordu. Albüm bir nevi toplumsal bir yorumdu. Spin dergisi "Heavy Metal'i korkuları ve düşüşteki dünyayı anlatırken görüyorsunuz.." diyordu. Black Sabbath ilk albümdeki korkutucu imajdan sonra kendini toplumsal mevzulara el atmıştı. 

Albümün açılış şarkısı "War Pigs   Vietnam savaşına ithafen yazılmıştı. Albümün adı İlk önce “ War Pigs “ olarak düşünülmüş, fakat kaydı yapan şirket tarafından Vietnam Savaşı hassasiyeti sebebiyle adı değiştirilerek "Paranoid" de karar kılınmıştır. Heavy metal tarihinin savaş karşıtı olan en önemli parçalarından biri Black Sabbath tarafından yazılmıştır. .Savaş Domuzları anlamına gelen “ War Pigs “ yazılmadan önce Cadı Bayramı anlamına gelen  “Walpurgis” diye düşünülüyor şarkı daha sonrasında  anti savaş temasına çevriliyor. 

Savaşan domuzlar ya da Savaş Domuzları  diye iması olan kelimeler Patronlar tarafından zorla eziyet gören gençlere mesaj gönderiyordu Black Sabbath üyeleri. Birmingam gibi işçi kesimin sanayi bölgesinden gelmenin izlerini taşıyorlardı.  Her şey bununla da sınırlı değildi. Vietnam savaşına dair sözlerini sıralıyordu. Bir sınıfsal kavganın ortasında insanları savaşa yollayanlara,savaşmayı emredenler ve bu savaşmanın sonunda sadece zafer çığlığını emreden politikacılara ağır şekilde sesleniyordu " War Pigs " ile Black Sabbath. Sözünü  "Politikacılar saklarlar kendilerini, onlar sadece savaşı başlattılar "   sözleriyle dile getiriyordu.


Vietnam savaşı sırasında İngiltere’ye gelen Amerikan askerleri savaş sonrasında ülkelerine dönerken beraberinde getirdikleri bir çok blues ve rock’n roll albümlerini İngiltere’de bırakmıştı. İngiltere’de bu albümleri dinleyen bir kuşak büyüyordu. Vietnam savaşıyla her şey açığa kavuşmuştu .Vietnam savaşı Hem ABD Hem de Avrupa’daki İlişkileri gerginleştirmişti. Hem de Sovyetlerin güçlenmesine neden olmuştu. Vietnam savaşı, ABD’da gençliğin bir bölümünün komünler halinde uyuşturucuyla iç içe yaşamasına neden oldu. Hippilik bir yaşam felsefesi haline gelmişti. Sloganları ise Savaşma Seviş idi. Bu felsefenin getirdiği savaş karşıtı düşünce 1969′da Woodstock festivalinin yapılmasını sağladı.

Buradaki Milyonların amacı Savaş’a karşı seslerini duyurabilmekti. Oradaki tüm insanlar Barış için toplanmıştı. Barışın tek çıkar yol olduğunu düşünüyorlardı, Amaçları ise bunu bütün dünyaya yaymaktı. Bu bir Hippi hareketiydi. Amerikan Hükümetini reddetmiş, Anarşizm’i istememiş ,zorunlu askerliğe hayır demişlerdi. Festivalin amacındaki gerçekler buydu, ordaki bütün insanlar barış, sevgi, savaşların bitmesi için orada toplanmıştı.

Bu şarkıda Rock müziğin geniş yelpazesi olarak anlatılmıştı. 1960’lı yıllara kadar Rock müzik savaşlara sanıldığı kadar protest bir tavır sergilememiştir. Aksine devlet politikaları bazı müzisyenler tarafından destek bile görmüştür. Hatta Kral diye tabir ettiğimiz Elvis Presley bile Askerlik görevine çağrıldığında bunu memnuniyetle kabul etmiştir. Ama Elvis Presley’e Rock müzisyenlerinden tepki çoğalmıştı. Hatta The Beatles grubundan John Lennon “ Elvis askere gittiği gün ölmüştü’’ diyerek öfkesini dile getirmişti.

Ozzy Osbourne’un efsane performans sergilediği, kadınından ayrılan ve paranoklaşan bir adamın portresini çizmiştir " Paranoid"   Aklını kaybetmenin eşiğine gelen bir adamı çiziyor Black Sabbath. Paranoya’nın yunanca anlamının "delilik" anlamına geliyor.  Ozzy şarkının nasıl ortaya çıktığını, nasıl yazıldığını şöyle anlatıyor;

 " Prodüktör  Roger Bain albümü bitirmek icin 3 - 4 dakikalık bir şey lere ihtiyacı olduğunu söyledi. Tony o an aklına gelen riffi caldı, ben melodiyi yarattım, geezer' da sözleri yazdı. 10 dakika sonra şarkı hazırdı. şarkı bittiğinde ne isim vereceğimiz hakkında hiç fikrimiz yoktu.  geezer "paranoid" in ne anlama geldiğini dahi bilmiyordu, ama insanlar sürekli ona takılırken Paranoid derlerdi. o da Paranoid olsun dedi. ve ismi de Paranoid oldu" 

Pantera’nın coverladığı Black Sabbath şarkısı olmakla birlikte bu şarkının bazı çevrelerce Pantera’nın daha iyi yorumladığı söylenir.  " Planet Caravan "  bizi özellikle Metal’in dışına iter, 60’lardaki Rock’a yönlendirir ,Blues’dan da beslenir.  Ayrıyetten ezgileriyle eski saykodelik gruplara selam çakıyor.  Şarkı insana boşluktaymış gibi bir his vermesinin ötesine geçiyor.  Black Sabbath bu şarkılarda bizi evren basamaklarına ulaştırıyor.  Evren, Mars, Galaksi gezegenler, Yıldızlar ve gökyüzünden de bahsedilir. Oralara ulaşamayan bir insanı anlatır.  Şarkıda asıl anlatılmak istenen verilmesi gereken mesaj ise bu koca evrende bu yaşadığımız gezegende sonu bilinmeyen bir yolculuk içindeyiz diye his veriyor. Çünkü yaşadığımız evren bir sonsuz yaşadığımız hayat ise bir yolculuktur.

Bilim kurgu dünyasına " Iron Man" ile ulaşır albüm. Zaman yolculuğuna çıkan bir adamın demir adama dönüştüğünü resmeder.  Kıyameti insanları yok ede ede kendisi yaratır hikayede. Böyle bir paradoks üzerine kurulu olmasının yanında, şarkıdan yıllar sonra konunun üzerine sinemaya uyarlanmıştır. Şarkının sözleri filme uyarlanmıştır.  Filmlerde ve televizyonlarda seslendirilmesiyle ünlüdür ‘ Iron Man’  Butler ve Iommi fazlasıyla üstüne düşeni yapar.

Savaş domuzlarıyla (War Pigs) savaş karşıtı mevzuya giren Black Sabbath  bunun yanında Electric Funeral l'a toplumsal mevzuya devam ettiğini kanıtlıyor. Şarkı nükleer savaşla ilgili ayrıca temaları War Pigs şarkısıyla aynı içeriği taşıyor. Radyasyonla ilgili dünyaya verdiği zarar şu sözlerle anlatılır şarkıda. “  Radyasyon dünyayı bitiriyor, insanlık kurbanları öfkeleniyor’’ Hand Of Doom'  da   Back Sabbath’ ın neden ilk Doom Metal grubu olarak kabul edildiğinin kanıtı olabilecek bir parça niteliğini taşır.  Bill Ward'ın davulculuk dersi verdiği " Rat Salad"  bir kaptan gibi sahneye çıkıyor, gitarlar ne kadar etkili olsa da şarkının hakimi Bill Ward'da vücut buluyor.  Butler ve Iommi öncülüğünde " Fairies Wear Boots "    masallardaki gibi hikayesini anlatmaya devam eder. Iommi'nin gitarda yarattığı sihirbazlık karşısında Butler de kendisine takviyeye geliyor. Tam bir ekip işi olduğunu ve finale uygun kapanış yaptıklarını  gösteriyorlar. 

1970 yılında iki albümle dönen Black Sabbath ilk albümünü insanların sinemaya korkmak için gittiğinden dem vurup biraz da kendilerini dinleyip korkmalarını istediği için yapmıştı. Aynı yıl içinde çıkardığı " Paranoid " albümü Vietnam savaşından tutun,toplumsal konulara eğilmesiyle; bilim kurgudan insanın iç yolculuğuna kadar pek çok konuda sözünü söylüyordu; belki ilk albüm kadar etkili olmuyordu ama savaşın babalarına mesajını vermeyi ihmal etmiyordu. 

Albüm Hakkında Bazı Notlar:


Albüm hakkında bazı notlar da şöyle ortaya çıkıyor. En çok bilinen ve en büyük yükselişi yaptıkları albümlerden biri Paranoid’di.  Black Sabbath ismi ile özdeşleşmiş, "Iron Man" (Demir adam) ve "War Pigs" (Savaşan Domuzlar) bu albümde yerini almıştır.


1970 yılının Eylül ayında İngiltere'de piyasaya çıkan albüm, listelere ilk sıralara kısa süre içinde tırmandı. Yapımcılar "Paranoid" şarkısını albümün lokomotifi olarak değerlendirdiler.   Vietnam Savaşı'nı eleştiren, hem görece yavaş bir şarkı olan War Pigs'in albüm ismi olmasına karşı çıktılar. Fakat albüm kapağı ise değişmedi; kasklı, elinde kılıçlı koşan adam resmi olan kapak, Paranoid'in kapağı olarak kaldı.

Paranoid şarkısı, tekrar birleşen orjinal kadronun, son dönemlerindeki konserlerinde çalındığı son şarkıdır. Albümde Electric Funeral, War Pigs gibi sosyal içerikli şarkıların yanında sözsüz, Rat Salad ve melodi yoğunluğu bulunan Planet Caravan ve zengin ve çok ritimli Hand of DoomFairies Wear Boots gibi şarkılar bulunuyor.

Kuzey Amerika Billboard listelerinde 12. sıraya, İngiltere listelerinde ise 1. sıraya kadar çıktı. Pop 45likler, listesinde ise, Iron Man ve Paranoid sırayla 52. ve 63. sıraya kadar çıktı. Paranoid ise tek başına 45lik olarak İngiltere'de 4. sıraya çıktı. 2003 yılında Rolling Stone dergisi, albümü en iyi albümler listesine 500 albüm arasında 130. sıraya koydu. Iron Man şarkısı, VH1 televizyon kanalı tarafından en iyi 40 metal şarkısı klasmanında birinci gösterildi. 2006 yılında Guitar World dergisi, en iyi 100 gitar albümü sıralamasında 6. sırada buldu.



" Megadeth, Nativity in Black- Black Sabbath'a saygı- albümünde Paranoid şarkısını tekrar yorumladı. Ayrıca grup performanslarına bu şarkıyı dahil etti.Planet Caravan", Pantera tarafından 1994 yılında Far Beyond Driven albümüne dahil edildi. Faith No More, "War Pigs"'i 1989 yılında The Real Thing adlı albüme dahil etti. Iron Man" The Cardigans taradından ilk albümleri First Band on the Moon'da tekrar yorumlandı. NOFX'in de "Iron Man" yorumu bulunuyor."

Kadro:

# Tony Iommi - Lead Guitar & Keyboards
# Geezer Butler - Bass
# Ozzy Osbourne - Vocals
# Bill Ward - Drums


Diğer emeği geçenler

# Roger Bain - Producer (for Tony Hall Enterprises)
# Tony Allom & Brian Humphries - Engineers
# Recorded at Regent Sound & Island Studios


Web Site: http://www.black-sabbath.com/

Cem Kurtuluş, 2008


08 Ekim 2010

Bir Rock Efsanesinin Doğuşu: Survivor (1979)















1970’ler rock müzik olarak  gençliğin hızlı olduğu zamanlardı. Stadyum konserleri oluyor, rockerlar serseri olarak görülüyor,kendilerinden LSD içerek geçiyorlardı. Bu dönemin kendine ayıran özelliklerinden biri hippi hareketi olarak bilinen yılları kapsaması ve 60’ların sonunda üniversitede “ Mayıs olayları “ bilinen hareket o dönemlerin gençlerinde etkili olmuştu. Sinemanın korku sinemasıyla bütünleştiği yıllardı.1976 yılında “ Rocky “ sinemaya bir dönem damgasını vurmuştu. 

Aynı yıllarda pek çok grubu da kendine yer bulmuştu. Bu gruplardan biri “ Survivor “ olmuştu. 1978 itibariyle  Chicago’da kuruldular. Daha çok gençtiler, yola koyulmamışlardı. Grup yetenekli elemanlardan kurulmuştu. Usta  gitarist ve klavyeci  ve aynı zamanda vokal Jim Peterik ve  vokal Dave Bickler grupta önemli bir konumdaydı.  Grup,kurulduktan bir sene sonra kendi ismini verdikleri albümleri yayınlar. Albüm “ Somewhere In America “  ile açılıyor. Survivor, Amerikalı olduğu için doğal  olarak şarkılarında Amerika’yı anlatan liriklere rastlamanız kaçınılmaz olacaktı.Klasik Aor/ Hardrock şarkılarında olan sözler bu şarkıda da göze çarpıyor. Huzurlu, uzaklara bir deniz kıyısına götürmüş gibi hislere sahip notalarıyla karşılıyor bizi şarkıda, aşka aç birinin istikametini bulmak için yön araması üzerine kurulu.

Yumuşak vokaliyle bizi kendine çeken David Bickler ‘in üstün performansıyla öne çıkan “  Can't Getcha Offa My Mind’’  enerjisi yüksek parçalar arasına ismini yazdırıyor.  Sürekli tekrarlanan nakaratla birlikte koro bari bir şov niteliğine dönüştürüyor.  “ Let It Be Now” Survivor dinlediğinizde mutlaka unutulmayacak bir konu vardır o da “ Aşk “ Hatta bir satırında  şöyle geçer.’ ’Çok fazla aşk geldi ve gitti artık’’. Sözlerde yine duygu yüklü nakaratlar öne çıkıyor.  Let İt Be Now’u “ Love Has Got Me “  takip ediyor.   Ateşi hissedeceğiniz , duygulu şarkılardan biri olma özelliğini taşıyor bu da .   “ There’s just no way to refuse tonight’’ sözü özetliyor şarkıyı.

“ Whole Town’s Talking “  Rock’n roll tabanlı olsa da Dave Bickler’in vokaliyle taçlanıyor,  Frankie Sullivan’lanın soloları arada kaynamasın.  “ Rebel Girl”   albümün kapanış parçası, ancak böyle iyi bir kapanış parçası seçilebilirdi. İnsanı harekete geçiren , kafanızda bir türlü sorun varken kafanızdaki sorunları atmaya sağlayan, abarttı gibi görünebilir ,ama öyle keyif veriyor ki..  Gözlerinde arzu olan ışığın ordan geldiğini söyleyen yaşamın yalnız başına koşturmaca olduğunu söyleyen sözler üzerine kurulu. “ Don't try to take her in! She says she runs her life alone’’   

Survivor, melodik rock diğer tabirle Aor anlamında kendi ismini verdikleri albümde duygu yüklü yolculuğa çıkıyor bizi. Hard rock’tan beslenen, üstüne gitar rifflerinin yumuşaklığı içinde sessiz bir yolculuğa çıkmak için biçilmiş kaftan!  70’lerin sonuna doğru kendi isimlerini taşıyan  albümü belki çok ses getirmedi, ama yapmak istediklerini yaptı Survivor, çünkü asıl patlama Rocky filminin müzikleriyle oldu.  


Cem Kurtuluş, 2010


11 Eylül 2010

Black Sabbath - Master Of Reality (1971)




















1960’ların sonu ve 1970’lerin başı Black Sabbath kendi ismini verdikleri albümle korkutucu sözleriyle öne çıkmıştı ,basından destek alamamıştı ve buna da gerek duymamıştı. Bunu takip eden albümleri “ Paranoid “ ile de çıtayı yükseltmişti.  Hem bilim kurgu,hem de Vietnam savaşına dair toplumsal meselelere de sözlerinde eğilmişlerdi. Paranoid albümünü takip edecek albüm 1971 yılında piyasaya çıkacaktır. Albümün adı “ Master Of Reality olmuştur. Albüm genel olarak uyuşturucu ve alkolle kafayı bozmuş heriflerin işiydi.  Fabrikada parmağını kaybetmiş olan Tony Iommi, bu albümü kaydederken gitarının tonunu bozmayı denedi. Telleri gerdi ve tekrar dizdi, böylece daha kolay çalabiliyordu. Geezer Butler da Iommi'ye uyabilmek için bassının tonlarını değiştirdi. Sonuçta daha karanlık ve daha pis bir sound yakaladılar. Bu albümde Tony Iommi, elektro gitarda de-tuning tekniğini kullanmaya başlamıştır.

“Master Of Reality “  1971'in Şubat'ından Mart'ına kadar, California ve Los Angeles arasında bulunan Record Plant stüdyolarında kaydedildi. Grubun İngiltere dışında kaydettiği ilk albümdü. Prodüksiyonu, önceki iki albümlerininkini de üstlenmiş olan Rodger Bain üstlendi. Bu, grupla olan son çalışmasıydı. Artık grup kendi işini kendi görmek istiyordu.

Yavaş ve ağır şarkılar, balladlar, hepsi Iommi tarafından yazıldı. Embryo ve Orchid, kısa, enstrümantal şarkılardı. Solitude, Ozzy Osbourne'un acıklı vokali ve katkılarıyla daha uzundu. Alışılmadık olarak, After Forever gibi şarkılarda hristiyanlık'tan ögeler bulunuyordu. Bu sırada Black Sabbath, görünüşleri, sözleri ve soundları yüzünden satanist olarak damgalanmıştı.

Albüm kapağında gri bir Master Of Reality yazısı, hemen altında da mor bir Black Sabbath yazısı vardı. Arka plan siyahtı. Yazıların boyutları büyüktü ve sanki bir suda ya da dalgalanan bir bayrağın üzerindeymiş gibi dalgalanıyorlardı. İlk versiyonlar, kabartmalı bir kitapçık ve grubun büyük boy bir posteriyle geliyordu. İlk kez bu albümdeki kitaplıkta şarkı sözleri ve prodüksiyon yazıyordu. İlk Kuzey Amerika versiyonlarındaki bazı şarkılarda altyazılar vardı. Children Of The Grave'in çıkışına The Haunting adı verilmişti.

Albümün single şarkıları, Black Sabbath ile özdeşleşen, 'Children of the Grave' (Mezarlığın Çocukları) ve 'Sweet Leaf' (Tatlı yaprak) olmuştur.

Albüm, o zaman grubun uyuşturucu ile içli dışlı durumları anlatan “ Sweet Leaf”  ile açılıyor.  1970’lerdeki Tony Iommi hakimiyetinde, Butler’ın bass tonlarını konuşturduğunu tanıklık ederiz. Ozzy'nin acı dolu haykırışları ,Iommi'nın akıcı gitar tonları,Bill Ward' ın sessizten gelen davul sesleri bizleri bu noktada etkiler.   Uyuşturucuya övgülerini ve etkilerini “ Sen ise bana bir inanç getirdin
Dünya var olana dek seni seveceğim şirin yaprağım “
sözleriyle anlatır şarkı.

Black Sabbath’ın ilk dönemlerinde olan satanist olan imajı “ After Forever”   ile değişime uğrayarak, Hristiyanlık ve Tanrı temasıyla öne çıkıyor. Hatırlarsak Black Sabbath zamanında satanizm içeren konular üzerinde suçlanmıştı, daha tersine kendi dinlerine bağlı olduğunu Iommi hem röportajlarıyla hem de sahneye çıktığı zaman taktığı haçlarla belirtmiştir. Şarkı sadece bu noktaya temas etmez, bunu “ Tanrı aklında bir düşünce mi yoksa bir parçan mı? “ sözleriyle de anlatır.

Kısa melodileriyle öne çıkan “ Embryo” albümün en kısa şarkısı oluyor. Yer yer bazı konserlerde çalındığı görülür. Albümün en bilinen parçalarından biri olan “ Children of Grave”  albümün ana konularından biri olan savaş,barış,devrim kavramları  üzerinedir.  Aynı zamanda 70’lerde pek de hızlı olmayan gitar rifflerinin bir anlamda habercisidir. Doom metal ile başlayıp stoner’lığa giden ve  uzayacak bir mevzuda müzikal ziyafet sunar. 1968 kuşağınca döneminin savaş fikrine karşı olan gençlerini Black Sabbath dile getiriyor.  “Dünyaya aşkın hala yaşadığını gösterin, cesur olmalısınız.
Yoksa siz bugünün çocukları, mezarın çocukları olursunuz evet”
  lirikleriyle durumu özetler şarkı.

“ Orchid”  Embryo şarkısıyla birlikte albümün en enstrümantal ve kısa şarkılarından biri olma özelliğini taşıyor.

“Lord Of This World”   dünyayı sarmış açgözlülük ve kötülük hırsıyla ilgili çağrı yapıyor.  Para için ruhunu satan efendi olmuşlara, ve öldüğünde geriye hiçbir şey kalmayacağından bahsediliyor şarkıda.  İlk dinlenildiğinde  farklı çağrışımlar yapılsa da ruhunu şeytana, aslında paraya satan insanlığı temsil eder.
Iommi’nin riffleri öncülüğünde bir önceki dönemlerin etkisi şarkıda müzikal olarak devam eder.  Kasvetli melodileriyle,notalarıyla sessizliğin izini süren “ Solitude”   birinden ayrıldıktan sonra depresyon durumunu
“ dünya yalnız bir yer,kendi başınasın “ 

lirikleriyle anlatır.  Aynı zamanda şarkı, söylenene göre Iommi’nin  kayıtta flüt ve piyano çalmasına dair enstrümantal yetenekler içeriyor. 


Albümün kapanış şarkısı “ Into the Void “   ile doom metal ve stoner etkiler devam eder.  . Şarkı açılışındaki gitar riffi ilk çalınmış olup daha sonra Slayer’ın  "Death Skin Mask"i  hatırlatır.  Distopik bir gelecekten kaçan bir adamın yeni bir dünyayı aramasından yola çıkar.  

1970’lerin başında “ Black Sabbath ve Paranoid “ albümleriyle artık ortalığın tozunu attıran Black Sabbath, bunun devamını hem insanlığa verdiği mesajlarla hem de kendi işlerini kendilerini halledebileceğini Master Of Reality ile resmeder. Albüme gelirsek albüm  Amerika'da iki milyon kopya sattı. Kritikler iç açıcı değildi, The Rolling Stones dergisi albümü “tamamiyle kendini tekrarlayan komik bir albüm”  olarak tanımladı.  Ama Black Sabbath’ın basınla arası ilk zamanlar iyi değildi, pek çok kritiğe göre onlar “ müzikten anlamıyordu “ diye lanse ediliyordu. En azından grubun bir dönem Londra’da bir süre konser vermediği biliniyordu. 1970’ler başındaki iki albümden sonra Black Sabbath “ Master Of Reality “ ile taçlandırmasını fazlasıyla biliyor.


Kadro:

Ozzy Osbourne  vokal
Tony Iommi  gitar, flüt, piyano
Geezer Butler  bas gitar
Bill Ward  geri vokal, davul
  

1 Sweet leaf
2 After forever
3 Embryo
4 Children of the grave
5 Orchid
6 Lord of this world
7 Solitude
8 İnto the void 


Cem Kurtuluş, Kasım 2009