// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

18 Şubat 2010

Dünyayı Kelimeler Değiştirebilir: Ölü Ozanlar Derneği(1989)


 " Size kim ne derse desin. Sözcükler ve fikirler dünyayı değiştirebilir. " 



Zorunlu eğitimin dünyada insanı berbat yollara soktuğu söylenebilir, bu yola insan girdi mi kurtulması da biraz zor olur. Bu zorunlu eğitimin temelinde zorunlu disiplin yatar ve sonrasında da baskılarla birlikte insan kendini kapana kısılmış gibi hisseder. Bunları söylemek nereden aklıma geldi bilmiyorum;  ama 1989 plakalı “  Dead Poets Society “ namı diğer adıyla Ölü Ozanlar Derneği; kalıplaşmış eğitim sistemini ele alan, bozuk sisteme  ve ezberci zihniyete vurgu yapan bir konuyla karşımıza çıkıyor. Film, başlangıcı itibariyle bir okulda ezberlenmiş “ Disiplin, Mükemmeliyet “ gibi kavramların/tanımların  öğrencileri ezberletilmesi, ve daha sonra yemek sofrasına öğrencilerin oturtularak  “ amin”  demesiyle başlangıcını yapıyor. 

 Film daha sonra bizi aykırı bir öğretmen olan John Kearning ile tanıştırıyor. Bu öğretmeni tanıdığımız andan itibaren bütün kuralları yıkıyoruz, insanın kendine dair yapabilecekleri bu öğretmenin dünyasında gerçekleşiyor.  Okuldaki öğrencilerin John Keating’e ait eski bir defteri bulmasıyla Ölü Ozanlar Derneğin ne anlama geldiğini bu sayede öğreniyoruz. Kurallara uyup, ailesinin dediklerinden dışarı çıkmayan bireylere Ölü Ozanlar Derneği, aslında bu dünyada olan siz değilsiniz deyip  hayat dersi veriyor. Filmin bir saatlik diliminde; John Keaning, öğrencilerine hem öğretmen oluyor, hem de arkadaş oluyor. Onlara ezberletilen bütün düşüncelerinden arınmalarını söylüyor, ve öğrenciler buna bir okul kitabında öğretilen bir önsözün yırtılmasıyla bu anlam kazanıyor.  Daha sonraları “ Carpe Diem “ dediğimiz anlamın farkına varıyor öğrenciler. 

Ölü Ozanlar Derneği dediğimiz uygulamaya da bir zaman sonra geçiyorlar. Bir mağarada karanlıkta birbirlerine şiirler okuyorlar, kendilerinin özel olduklarını hissediyorlar.  Filmin özellikle 1 saatlik bölümünde şiire dair altı çizilmesi gereken pek çok nokta bulunuyor. Şairlerden alıntılarda bunun çabası içinde oluyor. Okul müdürüne karşı yapılan diyaloglarda John Keating’in  müdüre karşı yaptığı savunma cümlesinde “ Konu Shakespeare değil hür düşünceler “ sözü öğrencilerinin özgür düşünen birey olmasına vurgu yapıyor. John Keating’i filmin genelinde müfredata, eğitim sistemine uyan bir öğretmen değil, öğrencilerinin bir şeyler yaratmasını isteyen bir öğretmen  profilinde izliyoruz. Filmin ilk bir saatinde akıcı anlatım yerini, filmin ikinci yarısında durağan bir anlatıma bırakıyor. İlk bir saatte devamlı gördüğümüz öğretmeni bu süreç boyunca daha az görüyoruz, daha az konuşmaların içinde oluyor. Filmin ikinci bölümündeki en ince mesajsa bir babanın çocuğunun yapmak istediği şeyi yapmaması için önüne engeller çıkarmasını çıplak gözlerle izliyoruz. Bunun sonucunda tutkusunun peşinden giden çocuk bu baskılara dayanamayıp intihar ediyor.  

Filme göre bunun sorumlusu öğrencilere özgür bir birey olmayı öğreten, tutkularının peşinde olmalarını söyleyen John Keating suçlu oluyor, çünkü o hür bireyler yaratmayı düşünürken başkaları düşünmemelerini istiyor ve film bu  noktaya iyi parmak basıyordu. Film boyunca izlediklerimiz eğitim sisteminin bozukluğunu iyi anlatıyordu, ve iki öğretmen kavramını da daha iyi incelememiz gerektiğini söylüyordu bize . Müfredata uymayıp öğrencilerin düşünmelerini sağlayan gerçek bir öğretmen ile sadece müfredata göre ilerleyip “ bu kitaptan başka kitap okumamalısın “ diyen öğretmen profilini gösteriyor bizlere. Filmin finaline doğru; John Keating hepimize  filmin başında " size kim ne derse desin. Sözcükler ve fikirler dünyayı değiştirebilir "  sözünü bize tekrardan hatırlatarak  öğrencilerinin kendi izinden gittiğini bize kanıtlamış oluyor.  



Sonuç olarak;  doyurucu senaryosu, ( Tom Schulman'ın burada hakkını vermemiz gerekir )   kusursuz oyunculukları ve  sistemi yıkan cümleleriyle " Ölü Ozanlar Derneği " yıllar geçse de kelimelerin gücünü bize hissettiren bir yapım olarak hafızamızda yerini alacaktır.


Cem Kurtuluş, 2010

1 yorum:

sayın cem kurtuluş film analizinizi okudum da yanlışlarınız çok. bir daha gözden geçirip yazın derim.