Saplantılar
bela getirir. Saplantılı şeylerin peşinden gittiğinizde öylece oturduğunuz
yerde yapayalnız başına kalıp bir şeyler ararsınız. Kafayı yersiniz, bir fare
deliğine kapanmış gibi hissedersiniz kendinizi. Saplantıların bir süre sonra
kaybolacak olması sadece ihtimaller geçididir, ama saplantılara takılı kalmak
bir hastalık çeşididir. Bazı aşk güzellemelerinin sinemada bıraktığı etki
derin olur. Masumiyet bunlardan biriydi. Masumiyetin devamındaki “ Kader” de aynı şekilde. Ama
mevzular farklı yöne kayıyor. Arada oynamalar var, senaryo tam
değişmese de bir flashback olayı var filmde. “Kader”, Masumiyet filminden
saplantılı aşkların esiri olan Uğur ve Bekir karakterlerinin gençliğine
götürüyor bizi. Buna götürmeden önce Zeki Demirkubuz filme başlamadan önce “ değerli ustam Zeki Ökten’e… “ diye notuyla açılış yapıyor. Demirkubuz, “ Kader “ filminin hikayesinin nasıl ortaya çıktığıyla ilgili şu
yanıtı veriyor
“Daha da
eski, 12 Eylül’den önce… Ben bir triko atölyesinde ütücülük yapıyordum o
zamanlar. O dönemde atölyeye gelen bir adamın metresi olan ve orada tanıdığım
bir kadının hikayesiydi bu. Yani 12 Eylül öncesindeki işçilik zamanlarımdan
kalma bir hikaye. Tabii bu değil sadece. Filmde, babamın halı mağazasında
çalışırken yaşadığım bir sürü şeyin ve onunla birlikte başka bir sürü hikayenin
de birleşmesiyle oluşan bir hikaye var. – Z.D “
Kader’e
dönecek olursak; Film, başlangıcı Uğur’un
gençlik zamanlarıyla başlatıyor. Uğur’un Bekir’in dükkana uğramasıyla başlıyor
film, burdan da Uğur’a dair ipucu biraz yakalıyoruz. Uğur, güzelliğini
göstererek Bekir’i etkisi altına almaya çalışıyor. Dükkânın içinde hatunun kıvırmaları, bluzunu
açmaları vb. film içinde geçenler. Bekir
de mahalle arkadaşlarından Uğur’un kim olduğuna dair dedikodularla hikaye
kendini başlatıyor. Daha sonraları karakterler hakkında bilgi alıyoruz. Uğur,Cevat,Bekir karakterleri üzerinden
film başlardan itibaren bizi kendine çekiyor. Hikaye daha sonrasında Zagor’un Cevat’ı
öldürmesiyle Zagor karakteri ile az
da olsa bilgi veriyor. Buraya kadar
Zagor’a pek rastlamıyoruz,daha sonra Zagor’un iki polisi öldürmesiyle Zagor’un
yaşantısına tanıklık ediyoruz. Uğur’un Zagor’un peşinde koşturması, Bekir’in
Uğur’un peşinde koşturmasıyla zincirleme de kaybolup gideceğimizi film ilk
bölümüyle bizlere gösteriyor. Filmin ilk
bölümüyle başlayan ve takip eden hastalık aşka filmin ikinci bölümüyle devam
eden Bekir’in Uğur’u kovalamacası şehir fark etmeksizin devam ediyor.
Bekir,
Uğur’un peşinden koşuyor, Uğur da Zagor’un. İnanmanın değeri
ağır oluyor, bedeller ağır şekilde ödetiliyor kendilerine. İkisi de masum.
Uğur orospuluk yaparak geçimini sağlıyor, kazandığı paraları Zagor’a aktarıyor.
Bekir de kazandıklarını evli ve çocuğu olmasına rağmen Uğur’a harcıyor.
Çocuğunu ve karısını tek başına bırakıyor evde, Uğur’u aramaya
çıkıyor, yanında kalıyor bir süre.Evli olmasına rağmen karısına ihanet ediyor
gibi gözükse de uğruna koştuğu tek şey, kendi inandığı sevgisi.
“Kader mi onları
kavuşturmuyor yoksa kendi iradesinden yoksun oluşu mu “ sorusunu film bize
sorduruyor. Filmin ilk yarım saatinde " Kudret " karakteri büyük ders veriyor. Gerek aşağılanmasıyla,
gerek başka şeylerle ezilmenin ağırlığını kaldırıyor, film süresince kısa
kalmasına rağmen oyunculuğuyla etkili bir izlenim bırakıyor.
Her
türlü bela Bekir’in başına geliyor. Dükkânının iflası, Uğur’un peşinden
koşması, bacağından vurulması, evli olmasına rağmen çocuğunun hastalanması ve
gecenin bir saati ilaç bulmaya çalışması vs... Kaderine inandığı şey “ Uğur”, o yüzden de kaderin arkasına
takılarak koşmayı sürdürüyor Bekir. Saplantısından kurtulamıyor, sokaklarda
dolanıyor, parkta uyanıyor. Başı belaya girse, tehditler olsa da, bacağından
vurulsa da vazgeçmiyor olması kaderin çizdiği yol yüzünden. uğruna ölecek
olması, bütün imkânsızlıklara rağmen Uğur’a inanıyor olması kendi kaderini
çizmesi sebebindendi, ya da çizilen kadere ayak uydurmasındandı.
Demirkubuz bizi bu filmde
ters köşeye mi yatırıyor diye soruyoruz. Aynı tema, senaryo farklı yollardan
gidiyor. Diğer karakterler hakkında fazla bilgi yok. Zagor fazla
görünmüyor. Filmde gözüktüğü sahneler; polis cinayetleri, Cevat’ı öldürüş
sahnesi, Uğur’la bir köprü altında buluşma sahnelerinden ibaret. " Masumiyet " filminin
devamı niteliğinde olması yönünde otel sahnesinde “ Masumiyet” filminden sesler yükseliyor, bu nedenle
Masumiyet’e de inceden selam çakıyor "
Kader " . Bu sahneler dahil filmde kısa da olsa Erkan Can yer
alıyor.
Filmde en
sıkı sahne; kafaların kırıldığı anda Bekir’in aşık olduğu Uğur’un
anlatıldığı hikaye sahneleri. Oda karanlık, ortam şen, önce sokak ağzı
diyaloglarla Bekir’in aşık olduğu Uğur’u bir eleman anlatıyor, sonra da içkiler
içiliyor. Ama kafaların kırıldığı anda her bir şey var (Bir nevi “Gemide”
filminin kafasındaki cigara muhabbeti) ve o odadaki diyalogda şu
sözlere yer veriliyor:
“Bekir abimin esas manitası; ama süper kızdır Uğur abla, siz bakmayın evli barklı olduğuna abimin esas hikâyesi Uğur abladır. Kerem ile Aslı’nın hikâyesinden daha büyüktür. Allah’ıma eşsizdir, benzeri yoktur. Bekir abim kurşunlar yemiştir bu yolda, kaç defa ölümlerden dönmüştür, bilekler kesilmiş aylarca hastanelerde yıllarca akıl hastanelerinde kalmıştır. Uğur ablanın peşinden gezmediği şehir, yürümediği yol, görmediği diyar kalmamıştır “
Film
bitmeden önce kader çağrışımına Bekir şu sözlerle yer veriyor:
“Otobüsten indim,
yürümeye başladım, dedim Allah’ım neredeyim ben? Burası neresi? Sonra güç bela
burayı buldum. Kapının önünde durup düşündüm. Dedim Bekir, bu kapı ahiret
kapısı. Burası sırat köprüsü, bu sefer de geçersen bir daha geri dönemezsin.
İyi düşün dedim. Düşündüm, düşündüm ama olmadı, dönemedim. Sonra, bak oğlum
dedim kendi kendime yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin
böyle. Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi."
Oyunculuklara
gelecek olursak; Demirkubuz; oyuncular konusunda keşfetmeyi bilen yönetmen,yüz
ifadesinin önemli olduğuna inanıyor. Seçtiği oyuncu kadrosunda Ufuk
Bayraktar’ı kahvede keşfediyor, sonra da bu filmden oynatma kararı oluyor;
keza Uğur’a hayat veren Vildan Atasever
de kendisiyle ilgili kafaya sahip oyunculardan biri. Bekir karakterini canlandıran Ufuk
Bayraktar fazlasıyla rolü benimsiyor, yüz ifadesi de bu karaktere uyuyor;
Uğur karakteri konusunda Vildan Atasever yerine başka bir oyuncu tercihi
yapılabilirdi. Bunun haricinde başrol oyuncuları hariç yan karakter konusunda Kudret karakterine can veren Hikmet Demir çok fazla sahnede
gözükmemesine rağmen sadece gözüktüğü sahneler de etkileyici bir performans
ortaya koyuyor. Cevat karakterine can veren Engin Akyürek de rolünün ağırlığını taşıyor.
Sonuç
olarak; Masumiyet’i izlemeden Kader’i izlememeniz önerilir. Ve denildiği
gibi “Kader insanın kendini bir sona inandırmasıdır” sonunda ne olacağını bilmeden olsa bile.
Demirkubuz filmleri her zaman gerçekleri çıplak gözlerle izletir. İzleyen
alacağı mesajı alır, içi burkulur, yüreği sızlar. Bir acıtasyon değil,
gerçeklik üzerine kurulmuş bir roman gibidir. “Kader” filmini
izlerken de yüzünüze bir tokat yersiniz. Tokat yemeye hazırlanıp, arkanıza
yaslanın.Saplantılı aşka tanıklık edeceksiniz. Son
olarak eğer bir karşılaştırma yapacak olsaydım
hem senaryo,hem oyuncu bazında Kader’i değil, ilk başta Masumiyet’i seçerdim.
Filmde Altını
Çizdiklerim:
“Otobüsten indim,
yürümeye başladım, dedim Allah’ım neredeyim ben? Burası neresi? Sonra güç bela
burayı buldum. Kapının önünde durup düşündüm. Dedim Bekir, bu kapı ahiret
kapısı. Burası sırat köprüsü, bu sefer de geçersen bir daha geri dönemezsin.
İyi düşün dedim. Düşündüm, düşündüm ama olmadı, dönemedim. Sonra, bak oğlum
dedim kendi kendime yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin
böyle. Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi."
“Bekir abimin esas
manitası; ama süper kızdır Uğur abla, siz bakmayın evli barklı olduğuna abimin
esas hikâyesi Uğur abladır. Kerem ile Aslı’nın hikâyesinden daha büyüktür.
Allah’ıma eşsizdir, benzeri yoktur. Bekir abim kurşunlar yemiştir bu yolda, kaç
defa ölümlerden dönmüştür, bilekler kesilmiş aylarca hastanelerde yıllarca akıl
hastanelerinde kalmıştır. Uğur ablanın peşinden gezmediği şehir, yürümediği
yol, görmediği diyar kalmamıştır “
“ -Kırtasiyeci kemal’i
tanır mısın?
-Tanırım
-Cevat’ın en yakın
arkadaşıydı. Geçenlerde bir ihtiyacı olursa çekinmesin haber göndersin demiş.
Bende bunun hastane işleriyle ilgili ufak bir şey rica ettim. Görüşmemiz lazım
falan filan diye beni bir yere çağırdı. Sonra zorla sikti. İşi bitince sözünü
bile tutmadı. Ben de sikildiğimle kaldım. Anlıyor musun? Böyle işte…”
"Herkesin inandığı bir şey var bu amına koduğumun hayatında, benimki de sensin"
“ Kamilin de amına
koycam,senin de amına koycam “
“ nerdesin lan orospu
“
“ o
zamanlar dükkâna takılıyorum, bu şükran marketin yeri bizim. halı, koltuk
falan satıyoruz. lan bir gün uyuyakalmışım dükkânda. gözümü bir açtım, bu
orospu* karşımda.
bakınıyor, öyle duruyor. ayağında çorap yok, şöyle basma bir etek dize kadar.
üzerinde ince bir blüz, saçlar filan, 10 numara anlayacağın. onun bunun
fiyatını sordu, makara yapıp dalga geçmeye kalktı benle. bir şey demedim. evli
misin, çıktığın var mı dümeni çekti, gene ses etmedim. efendi çocuğuz tabii o
zamanlar. ama efendilik de bir yere kadar dimi? güzellikle dedim buna hadi
kızım al voltanı. yok. öyle mi öyle. çektim bunu yazıhaneye, dayadım malı.
nasıl bağırtırıyorum ama biliyo musun, ver allahım ver, ver allahım ver. yer
misin, yemez misin! o bağırdıkça ben kara murat. o bağırdıkça ben kara
murat."
Yönetmen: Zeki
Demirkubuz
Oyuncular: Ufuk
Bayraktar, Vildan Atasever, Engin Akyürek, Müge Ulusoy, Ozan Bilen
Tür: Drama
Yapım
Yılı: 2006 (103 dk)
Aldığı
Ödüller: 2006 Uluslararası Puchon Fantastik Film Festivali Jüri Ödülü
0 yorum:
Yorum Gönder