// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

01 Şubat 2013

Saplantılı Bir Aşk Hikayesi: Kader (2006)




Saplantılar bela getirir. Saplantılı şeylerin peşinden gittiğinizde öylece oturduğunuz yerde yapayalnız başına kalıp bir şeyler ararsınız. Kafayı yersiniz, bir fare deliğine kapanmış gibi hissedersiniz kendinizi. Saplantıların bir süre sonra kaybolacak olması sadece ihtimaller geçididir, ama saplantılara takılı kalmak bir hastalık çeşididir. Bazı aşk güzellemelerinin sinemada bıraktığı etki derin olur. Masumiyet bunlardan biriydi. Masumiyetin devamındaki  “ Kader”  de aynı şekilde. Ama mevzular farklı yöne kayıyor.  Arada oynamalar var, senaryo tam değişmese de bir flashback olayı var filmde. “Kader”, Masumiyet filminden saplantılı aşkların esiri olan Uğur ve Bekir karakterlerinin gençliğine götürüyor bizi. Buna götürmeden önce Zeki Demirkubuz filme başlamadan önce  “ değerli ustam Zeki Ökten’e…   diye notuyla açılış yapıyor.  Demirkubuz, “ Kader “ filminin hikayesinin nasıl ortaya çıktığıyla ilgili şu yanıtı veriyor

“Daha da eski, 12 Eylül’den önce… Ben bir triko atölyesinde ütücülük yapıyordum o zamanlar. O dönemde atölyeye gelen bir adamın metresi olan ve orada tanıdığım bir kadının hikayesiydi bu. Yani 12 Eylül öncesindeki işçilik zamanlarımdan kalma bir hikaye. Tabii bu değil sadece. Filmde, babamın halı mağazasında çalışırken yaşadığım bir sürü şeyin ve onunla birlikte başka bir sürü hikayenin de birleşmesiyle oluşan bir hikaye var. – Z.D


Kader’e dönecek olursak;  Film, başlangıcı Uğur’un gençlik zamanlarıyla başlatıyor. Uğur’un Bekir’in dükkana uğramasıyla başlıyor film, burdan da Uğur’a dair ipucu biraz yakalıyoruz. Uğur, güzelliğini göstererek Bekir’i etkisi altına almaya çalışıyor.  Dükkânın içinde hatunun kıvırmaları, bluzunu açmaları vb. film içinde geçenler.  Bekir de mahalle arkadaşlarından Uğur’un kim olduğuna dair dedikodularla hikaye kendini başlatıyor. Daha sonraları karakterler hakkında bilgi alıyoruz. Uğur,Cevat,Bekir karakterleri üzerinden film başlardan itibaren bizi kendine çekiyor.  Hikaye daha sonrasında Zagor’un Cevat’ı öldürmesiyle Zagor karakteri ile az da olsa bilgi veriyor.  Buraya kadar Zagor’a pek rastlamıyoruz,daha sonra Zagor’un iki polisi öldürmesiyle Zagor’un yaşantısına tanıklık ediyoruz. Uğur’un Zagor’un peşinde koşturması, Bekir’in Uğur’un peşinde koşturmasıyla zincirleme de kaybolup gideceğimizi film ilk bölümüyle bizlere gösteriyor.  Filmin ilk bölümüyle başlayan ve takip eden hastalık aşka filmin ikinci bölümüyle devam eden Bekir’in Uğur’u kovalamacası şehir fark etmeksizin  devam ediyor.


Bekir, Uğur’un  peşinden koşuyor, Uğur da Zagor’un. İnanmanın değeri ağır oluyor, bedeller ağır şekilde ödetiliyor kendilerine. İkisi de masum. Uğur orospuluk yaparak geçimini sağlıyor, kazandığı paraları Zagor’a aktarıyor. Bekir de kazandıklarını evli ve çocuğu olmasına rağmen Uğur’a harcıyor. Çocuğunu ve karısını tek başına bırakıyor evde,  Uğur’u aramaya çıkıyor, yanında kalıyor bir süre.Evli olmasına rağmen karısına ihanet ediyor gibi gözükse de uğruna koştuğu tek şey, kendi inandığı sevgisi.

“Kader mi onları kavuşturmuyor yoksa kendi iradesinden yoksun oluşu mu “ sorusunu film bize sorduruyor. Filmin ilk yarım saatinde " Kudret " karakteri büyük ders veriyor. Gerek aşağılanmasıyla, gerek başka şeylerle ezilmenin ağırlığını kaldırıyor, film süresince kısa kalmasına rağmen oyunculuğuyla etkili bir izlenim bırakıyor. 

Her türlü bela Bekir’in başına geliyor. Dükkânının iflası, Uğur’un peşinden koşması, bacağından vurulması, evli olmasına rağmen çocuğunun hastalanması ve gecenin bir saati ilaç bulmaya çalışması vs... Kaderine inandığı şey “ Uğur”, o yüzden de kaderin arkasına takılarak koşmayı sürdürüyor Bekir. Saplantısından kurtulamıyor, sokaklarda dolanıyor, parkta uyanıyor. Başı belaya girse, tehditler olsa da, bacağından vurulsa da vazgeçmiyor olması kaderin çizdiği yol yüzünden. uğruna ölecek olması, bütün imkânsızlıklara rağmen Uğur’a inanıyor olması kendi kaderini çizmesi sebebindendi, ya da çizilen kadere ayak uydurmasındandı.

Demirkubuz bizi bu filmde ters köşeye mi yatırıyor diye soruyoruz. Aynı tema, senaryo farklı yollardan gidiyor.  Diğer karakterler hakkında fazla bilgi yok. Zagor fazla görünmüyor. Filmde gözüktüğü sahneler; polis cinayetleri, Cevat’ı öldürüş sahnesi, Uğur’la bir köprü altında buluşma sahnelerinden ibaret. " Masumiyet "  filminin devamı niteliğinde olması yönünde otel sahnesinde “ Masumiyet” filminden sesler yükseliyor, bu nedenle Masumiyet’e de inceden selam çakıyor " Kader " . Bu sahneler dahil filmde kısa da olsa Erkan Can yer alıyor.

Filmde  en sıkı sahne;  kafaların kırıldığı anda Bekir’in aşık olduğu Uğur’un anlatıldığı hikaye sahneleri.  Oda karanlık, ortam şen, önce sokak ağzı diyaloglarla Bekir’in aşık olduğu Uğur’u bir eleman anlatıyor, sonra da içkiler içiliyor. Ama kafaların kırıldığı anda her bir şey var (Bir nevi “Gemide” filminin kafasındaki cigara muhabbeti)  ve o odadaki diyalogda şu sözlere yer veriliyor:

“Bekir abimin esas manitası; ama süper kızdır Uğur abla, siz bakmayın evli barklı olduğuna abimin esas hikâyesi Uğur abladır. Kerem ile Aslı’nın hikâyesinden daha büyüktür. Allah’ıma eşsizdir, benzeri yoktur. Bekir abim kurşunlar yemiştir bu yolda, kaç defa ölümlerden dönmüştür, bilekler kesilmiş aylarca hastanelerde yıllarca akıl hastanelerinde kalmıştır. Uğur ablanın peşinden gezmediği şehir, yürümediği yol, görmediği diyar kalmamıştır “

Film bitmeden önce kader çağrışımına Bekir şu sözlerle yer veriyor:

“Otobüsten indim, yürümeye başladım, dedim Allah’ım neredeyim ben? Burası neresi? Sonra güç bela burayı buldum. Kapının önünde durup düşündüm. Dedim Bekir, bu kapı ahiret kapısı. Burası sırat köprüsü, bu sefer de geçersen bir daha geri dönemezsin. İyi düşün dedim. Düşündüm, düşündüm ama olmadı, dönemedim. Sonra, bak oğlum dedim kendi kendime yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi."

Oyunculuklara gelecek olursak; Demirkubuz; oyuncular konusunda keşfetmeyi bilen yönetmen,yüz ifadesinin önemli olduğuna inanıyor. Seçtiği oyuncu kadrosunda  Ufuk Bayraktar’ı kahvede keşfediyor, sonra da bu filmden oynatma kararı oluyor; keza Uğur’a hayat veren Vildan Atasever de kendisiyle ilgili kafaya sahip oyunculardan biri. Bekir karakterini canlandıran Ufuk Bayraktar fazlasıyla rolü benimsiyor, yüz ifadesi de bu karaktere uyuyor; Uğur karakteri konusunda Vildan Atasever yerine başka bir oyuncu tercihi yapılabilirdi. Bunun haricinde başrol oyuncuları hariç yan karakter konusunda Kudret karakterine can veren Hikmet Demir çok fazla sahnede gözükmemesine rağmen sadece gözüktüğü sahneler de etkileyici bir performans ortaya koyuyor. Cevat karakterine can veren Engin Akyürek de rolünün ağırlığını taşıyor.

Sonuç olarak;  Masumiyet’i izlemeden Kader’i izlememeniz önerilir. Ve denildiği gibi “Kader insanın kendini bir sona inandırmasıdır”  sonunda ne olacağını bilmeden olsa bile. Demirkubuz filmleri her zaman gerçekleri çıplak gözlerle izletir. İzleyen alacağı mesajı alır, içi burkulur, yüreği sızlar. Bir acıtasyon değil, gerçeklik üzerine kurulmuş bir roman gibidir.  “Kader” filmini izlerken de yüzünüze bir tokat yersiniz. Tokat yemeye hazırlanıp, arkanıza yaslanın.Saplantılı aşka tanıklık edeceksiniz.   Son olarak eğer bir karşılaştırma yapacak olsaydım   hem senaryo,hem oyuncu bazında  Kader’i değil, ilk başta Masumiyet’i seçerdim.


Filmde Altını Çizdiklerim:

“Otobüsten indim, yürümeye başladım, dedim Allah’ım neredeyim ben? Burası neresi? Sonra güç bela burayı buldum. Kapının önünde durup düşündüm. Dedim Bekir, bu kapı ahiret kapısı. Burası sırat köprüsü, bu sefer de geçersen bir daha geri dönemezsin. İyi düşün dedim. Düşündüm, düşündüm ama olmadı, dönemedim. Sonra, bak oğlum dedim kendi kendime yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi."

“Bekir abimin esas manitası; ama süper kızdır Uğur abla, siz bakmayın evli barklı olduğuna abimin esas hikâyesi Uğur abladır. Kerem ile Aslı’nın hikâyesinden daha büyüktür. Allah’ıma eşsizdir, benzeri yoktur. Bekir abim kurşunlar yemiştir bu yolda, kaç defa ölümlerden dönmüştür, bilekler kesilmiş aylarca hastanelerde yıllarca akıl hastanelerinde kalmıştır. Uğur ablanın peşinden gezmediği şehir, yürümediği yol, görmediği diyar kalmamıştır “

“ -Kırtasiyeci kemal’i tanır mısın?
-Tanırım
-Cevat’ın en yakın arkadaşıydı. Geçenlerde bir ihtiyacı olursa çekinmesin haber göndersin demiş. Bende bunun hastane işleriyle ilgili ufak bir şey rica ettim. Görüşmemiz lazım falan filan diye beni bir yere çağırdı. Sonra zorla sikti. İşi bitince sözünü bile tutmadı. Ben de sikildiğimle kaldım. Anlıyor musun? Böyle işte…”


"Herkesin inandığı bir şey var bu amına koduğumun hayatında, benimki de sensin"

“ Kamilin de amına koycam,senin de amına koycam “

“ nerdesin lan orospu “


“ o zamanlar dükkâna takılıyorum, bu şükran marketin yeri bizim. halı, koltuk falan satıyoruz. lan bir gün uyuyakalmışım dükkânda. gözümü bir açtım, bu orospu* karşımda. bakınıyor, öyle duruyor. ayağında çorap yok, şöyle basma bir etek dize kadar. üzerinde ince bir blüz, saçlar filan, 10 numara anlayacağın. onun bunun fiyatını sordu, makara yapıp dalga geçmeye kalktı benle. bir şey demedim. evli misin, çıktığın var mı dümeni çekti, gene ses etmedim. efendi çocuğuz tabii o zamanlar. ama efendilik de bir yere kadar dimi? güzellikle dedim buna hadi kızım al voltanı. yok. öyle mi öyle. çektim bunu yazıhaneye, dayadım malı. nasıl bağırtırıyorum ama biliyo musun, ver allahım ver, ver allahım ver. yer misin, yemez misin! o bağırdıkça ben kara murat. o bağırdıkça ben kara murat."



Yönetmen: Zeki Demirkubuz
Oyuncular: Ufuk Bayraktar, Vildan Atasever, Engin Akyürek, Müge Ulusoy, Ozan Bilen
Tür: Drama
Yapım Yılı: 2006 (103 dk)
 Aldığı Ödüller: 2006 Uluslararası Puchon Fantastik Film Festivali Jüri Ödülü




Cem Kurtuluş, 2013

0 yorum: