// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

21 Mart 2013

Life of Pi (2012)













Sinemada kitaplardan uyarlanan filmler son zamanlar sinemaya daha çok uyarlanır oldu. Kimileri anlatımdan yoksun kurgusu bozuk işlerle uygularken bu işleri,  kimileriyse gerçeklik bağlantısını çok başarılı biçimde sinemaya aktarıyor. Anlatım olarak, görsellik olarak, oyuncuların başarılı performansı, mekan seçimleri, kostümsel özellikler ve birçok unsur sayılabilir.Mevzu bahis konumuza gelecek olursak;  Ang Lee gibi başarılı yönetmenin “Film nasıl çekilir” metodu dersi verdiği üzerine.  Ang Lee, şiirsel anlatımını daha önceki filmlerinde uyguladığı gibi  “Life of Pi”   de de aynı şekil devam ettiriyor. Yann Martel’in aynı isimli romanından uyarlanan film,   şiirsel anlatımıyla, sorgulayıcı  yaklaşımıyla sinema seyircilerine sunuluyor.  

“ Life of Pi “
 açılışını hayvanat bahçesini göstererek yapıyor.  Filmin başından itibaren  atlar, filler, domuzlar ve  envai çeşit hayvan görüyoruz. “ Demek hayvanat bahçesinde büyüdün “ sorusuna karşılık “ evet orada doğdum ve büyüdüm “ cevabını alıyoruz. Karakterimiz hakkında böyle tanışıyoruz.  Film daha başlardan itibaren bize konu hakkında ipucu veriyor. Filmin merkezin bir yazar yerleştiriliyor, bunun yanında da filmin gerçek kahramanı, hikayenin asıl kahramanı olan “ Pi  Patel “  Hikaye bulmakta zorlanan yazar, Pi’nin hayat hikayesini anlatmasıyla konuya dahil oluyoruz.  

Bu hikayedeki kahramanımız  hayatta kalma ve aydınlanma sürecini anlatıyor. Savaş filmlerinde olduğu gibi film iki ayrı bölüme ayrılıyor. Kamera ilk başlarda aile içi bağlantılara odaklanıyor, Pi’nin okul yaşamında arkadaşları tarafından sıklıkla alay edilmesi, hayvan sevgisine bakışı, tanrıyı sorgulaması, üç dini inanca sahip olması ve bir çok şey filmin başlarında anlatılan detaylar.

Tanrıyı sorgulamasını  “Birileri bizi tanıştırana kadar hiçbirimiz Tanrı’yı bilmeyiz “  sözleriyle anlamak mümkün.  İlk bölümünde çocukluk zamanlarında Tanrıyı sorgulamasına tanıklık ediyoruz.  “ Eğer tanrı bu kadar mükemmelse ve bizler değilsek neden bütün bunları yaratmak istedi ki “ sözüyle bir sorgulama sürecine tanıklık etmiş oluruz.  Bu hikayede üç dine inanan birinin hayatına tanıklık ederken babasının  “çünkü her şeye aynı anda inanmak, hiçbir şeye inanmamakla aynı şey “ diye anlatıyor bu durumu filmde. Bir nevi kendini aramanın rotasını çiziyor bize “ Pi Patel " 

Hikaye, daha sonra taşınmak zorunda kalan bir aileye doğru ışınlıyor bizi. Ama bu bölümde hikayenin gidişatı “Richard Parker”  adında bir kaplanla ilgili. Bu bölüm eklenerek film şeklini alıyor.  Senaristin   Pi ile  Richard Parker arasında duygusal bağ kurması takdire şayan .Denizin ortasında tek başına kalan Pi’nin yaşam mücadelesi  senaristin gözünden bakılınca hiç kolay bir şey değil. Pi ile Richard Parker arasında arkadaşlığın büyüdüğüne tanıklık ediyoruz bu kısımda. 

Filmin  başında çocukluk zamanlarında Pi’nin “Hayvanların ruhları vardır “ sözünü hatırlatıyor bize.  Buna ek olarak babasının Pi’ye verdiği  “ Hayvanlar bizim gibi düşünmezler. Bunu unutan insanlar, kendilerini öldürtürler “ sözü de bu sorunun cevabını karşılar niteliktedir.  Filmin ikinci yarısındaki fırtına sahnesinin devamında Richard Parker ve Pi arasında  hüznün basamaklarında yüzeriz. 

Oyunculuklara gelirsek; çocukluktan büyüme evresine kadar oyunculuklar değişiyor. Bu konuda filmin genelinde hikayenin içeriğinde olan   Pi Patel karakterine hayat veren  Suraj Sharma bir adım öne çıkıyor,hikaye anlatıcısı rolüyle hikayenin kahramanı olarak izlediğimiz  Yetişkin Pi Patel’e can veren  Irrfan Khan, bununla birlikte ufak da olsa yan karakterde gözüken aşçı karakterine can Gérard Depardieu

 Pi Patel’in babası konumundaki karakterine can veren Adil Hussain sırıtmadan oynadığı süre içerisinde başarılı performans çıkartıyor.

 Görüntü ustalığıyla bambaşka dünyalara götüren “ Cladio Miranda “    ve zor bir senaryoyu şiirsel anlatısıyla güzelleştiren David Magee filmin iki önemli ismi.  Karmaşık ve zor bir hikaye var karşımızda, dinsel terimler de burada irdeleyeceğimiz diğer hususlar.   Senarist David Magee, yönetmen  Ang Lee ile ilgili “ hikayenin sadece din ile ilgili olmadığını kabul ettik “ diyor röportajında.  

 Sonuç olarak; Yann Martel’in “ Life Of Pi “ (Pi'nin Yaşamı )  adlı kitabından David Magee tarafından uyarlanan, yönetmenliğini Ang Lee’nin yaptığı  ve  şiirsel anlatımıyla derinleştirilen  “ Life of Pi “  hikayesinin sağlamlığıyla sözü olan bir film olma özelliğini taşıyor. “Bu hikayedeki kendiniz olsaydınız hangisini seçerdiniz” diye soru sormayı ihmal etmiyor sanki. Bazen bir roman okuyorsunuz, bazen de bir belgesel tadı almış oluyorsunuz.  Sözü son olarak Pi Patel’e bırakıyorum

 "Sanırım sonunda , yaşamın tümü aldırmamak eylemine dönüşüyor. Ama her zaman en çok yaralayacak olan elveda demek için zaman ayırmamaktır "

 

Filmi İzlerken Altını Çizdiklerim

“ Birileri bizi tanıştırana kadar hiçbirimiz Tanrı’yı bilmeyiz “

“ Büyürken tanrılar benim süper kahramanlarımdı.”

 “ hikayelerin ve tatlı yalanların sizi kandırmasına izin vermeyin gençler . Din Karanlıktır”

" Acıdan çok çekmiş olarak yatağa uzanır , Tanrının nerede olduğunu merak ederdi. Sonunda onu Tanrı kurtarmadı, batı ilacı kurtardı " 

" Ben, İsa ile 12 yaşımdayken dağlarda tanıştım " 

" Tanrının işine akıl sır ermez.  Ve böylece beni onunla tanıştıran yine Tanrı oldu. Bu sefer ismi Allah' tı " 

" Aynı anda üç farklı dine mensup olamazsın  Piscine"

" Çünkü her şeye anda inanmak, hiçbir şeye inanmamakla aynı şey " 

" İnanç , bir sürü odası olan bir evdir."

" Şüphe faydalıdır, inancın canlı kalmasını sağlar " 

" Hayvanların ruhları vardır "

" Hayvanlar bizim gibi düşünmezler. Bunu unutan insanlar , kendilerini öldürtürler" 


" Richard Parker olmasa şimdiye kadar ölmüş olurdum " 

" Kelimeler elimden kalan tutunabileceğim tek şey " 

" Richard Parker beni kaba şekilde terk ettiği için ağlıyordum" 

" Sanırım sonunda , yaşamın tümü aldırmamak eylemine dönüşüyor. Ama her zaman en çok yaralayacak olan elveda demek için zaman ayırmamaktır "

" eğer birlikte yasayacaksak iletişim kurmayı öğrenmek zorundayız " 


" Bir tanrı bunu neden yapar ki ? Neden kendi çocuğunu ,sıradan insanların günahları için acı çekmeye gönderir ki "

" Suçlunun günahlarını kefareti için masumunu kurban etmek mi "  

" Eğer tanrı bu kadar mükemmelse ve bizler değilsek neden bütün bunları yaratmak istedi ki " 


Oscar Ödülleri 
- En İyi Yönetmen: Ang Lee
- En İyi Görüntü Yönetimi: Claudio Miranda
- En İyi Görsel Efekt
- En İyi Müzik: Mychael Danna

Oscar Adaylıkları
- En İyi Film
- En İyi Uyarlama Senaryo: David Magee
- En İyi Kurgu
- En İyi Sanat Yönetimi
- En İyi Ses Miksajı
- En İyi Ses Kurgusu
- En İyi Şarkı

Yönetmen: Ang Lee
Senaryo: David Magee (senaryo), Yann Martel (roman)
Oyuncular: Suraj Sharma, Irrfan Khan, Adil Hussain, Gérard Depardieu, Ayush Tandon
Orijinal Müzik: Mychael Danna
Süre: 127 dk.
Ülke: ABD

Cem Kurtuluş, 2013