Sinemada
kitaplardan uyarlanan filmler son zamanlar sinemaya daha çok uyarlanır oldu.
Kimileri anlatımdan yoksun kurgusu bozuk işlerle uygularken bu
işleri, kimileriyse gerçeklik bağlantısını çok başarılı biçimde
sinemaya aktarıyor. Anlatım olarak, görsellik olarak, oyuncuların başarılı
performansı, mekan seçimleri, kostümsel özellikler ve birçok unsur sayılabilir.Mevzu
bahis konumuza gelecek olursak; Ang Lee gibi başarılı yönetmenin
“Film nasıl çekilir” metodu dersi verdiği üzerine. Ang Lee,
şiirsel anlatımını daha önceki filmlerinde uyguladığı gibi “Life
of Pi” de de aynı şekil devam ettiriyor. Yann Martel’in
aynı isimli romanından uyarlanan film, şiirsel anlatımıyla,
sorgulayıcı yaklaşımıyla sinema seyircilerine sunuluyor.
“ Life of Pi “ açılışını hayvanat bahçesini göstererek yapıyor.
Filmin başından itibaren atlar, filler, domuzlar ve
envai çeşit hayvan görüyoruz. “ Demek hayvanat bahçesinde büyüdün “
sorusuna karşılık “ evet orada doğdum ve büyüdüm “ cevabını alıyoruz.
Karakterimiz hakkında böyle tanışıyoruz. Film daha başlardan itibaren
bize konu hakkında ipucu veriyor. Filmin merkezin bir yazar yerleştiriliyor,
bunun yanında da filmin gerçek kahramanı, hikayenin asıl kahramanı olan “
Pi Patel “ Hikaye bulmakta zorlanan yazar, Pi’nin
hayat hikayesini anlatmasıyla konuya dahil oluyoruz.
Bu hikayedeki kahramanımız hayatta kalma ve aydınlanma sürecini
anlatıyor. Savaş filmlerinde olduğu gibi film iki ayrı bölüme ayrılıyor. Kamera
ilk başlarda aile içi bağlantılara odaklanıyor, Pi’nin okul yaşamında
arkadaşları tarafından sıklıkla alay edilmesi, hayvan sevgisine bakışı, tanrıyı
sorgulaması, üç dini inanca sahip olması ve bir çok şey filmin başlarında
anlatılan detaylar.
Tanrıyı
sorgulamasını “Birileri bizi tanıştırana kadar hiçbirimiz
Tanrı’yı bilmeyiz “ sözleriyle anlamak mümkün. İlk
bölümünde çocukluk zamanlarında Tanrıyı sorgulamasına tanıklık
ediyoruz. “ Eğer tanrı bu kadar mükemmelse ve bizler değilsek
neden bütün bunları yaratmak istedi ki “ sözüyle bir sorgulama
sürecine tanıklık etmiş oluruz. Bu hikayede üç dine inanan birinin
hayatına tanıklık ederken babasının “çünkü her şeye aynı anda
inanmak, hiçbir şeye inanmamakla aynı şey “ diye anlatıyor bu durumu
filmde. Bir nevi kendini aramanın rotasını çiziyor bize “ Pi Patel
"
Hikaye, daha sonra taşınmak zorunda kalan bir aileye doğru ışınlıyor bizi. Ama
bu bölümde hikayenin gidişatı “Richard Parker” adında
bir kaplanla ilgili. Bu bölüm eklenerek film şeklini
alıyor. Senaristin Pi ile Richard Parker arasında
duygusal bağ kurması takdire şayan .Denizin ortasında tek başına kalan Pi’nin
yaşam mücadelesi senaristin gözünden bakılınca hiç kolay bir şey değil.
Pi ile Richard Parker arasında arkadaşlığın büyüdüğüne tanıklık ediyoruz bu
kısımda.
Filmin
başında çocukluk zamanlarında Pi’nin “Hayvanların ruhları vardır “ sözünü
hatırlatıyor bize. Buna ek olarak babasının Pi’ye verdiği “
Hayvanlar bizim gibi düşünmezler. Bunu unutan insanlar, kendilerini öldürtürler
“ sözü de bu sorunun cevabını karşılar niteliktedir. Filmin
ikinci yarısındaki fırtına sahnesinin devamında Richard Parker ve Pi
arasında hüznün basamaklarında yüzeriz.
Oyunculuklara gelirsek; çocukluktan büyüme evresine kadar oyunculuklar değişiyor. Bu konuda filmin genelinde hikayenin içeriğinde olan Pi Patel karakterine hayat veren Suraj Sharma bir adım öne çıkıyor,hikaye anlatıcısı rolüyle hikayenin kahramanı olarak izlediğimiz Yetişkin Pi Patel’e can veren Irrfan Khan, bununla birlikte ufak da olsa yan karakterde gözüken aşçı karakterine can Gérard Depardieu
Pi Patel’in babası konumundaki
karakterine can veren Adil Hussain sırıtmadan oynadığı süre
içerisinde başarılı performans çıkartıyor.
Görüntü ustalığıyla bambaşka dünyalara götüren “ Cladio Miranda “ ve zor bir senaryoyu şiirsel anlatısıyla güzelleştiren David Magee filmin iki önemli ismi. Karmaşık ve zor bir hikaye var karşımızda, dinsel terimler de burada irdeleyeceğimiz diğer hususlar. Senarist David Magee, yönetmen Ang Lee ile ilgili “ hikayenin sadece din ile ilgili olmadığını kabul ettik “ diyor röportajında.
Sonuç olarak; Yann Martel’in “ Life Of Pi “ (Pi'nin Yaşamı ) adlı kitabından David Magee tarafından uyarlanan, yönetmenliğini Ang Lee’nin yaptığı ve şiirsel anlatımıyla derinleştirilen “ Life of Pi “ hikayesinin sağlamlığıyla sözü olan bir film olma özelliğini taşıyor. “Bu hikayedeki kendiniz olsaydınız hangisini seçerdiniz” diye soru sormayı ihmal etmiyor sanki. Bazen bir roman okuyorsunuz, bazen de bir belgesel tadı almış oluyorsunuz. Sözü son olarak Pi Patel’e bırakıyorum
"Sanırım sonunda , yaşamın tümü aldırmamak eylemine dönüşüyor. Ama her zaman en çok yaralayacak olan elveda demek için zaman ayırmamaktır "
- En İyi Yönetmen: Ang Lee
- En İyi Görüntü Yönetimi: Claudio Miranda
- En İyi Görsel Efekt
- En İyi Müzik: Mychael Danna
Oscar Adaylıkları
- En İyi Film
- En İyi Uyarlama Senaryo: David Magee
- En İyi Kurgu
- En İyi Sanat Yönetimi
- En İyi Ses Miksajı
- En İyi Ses Kurgusu
- En İyi Şarkı
Oyuncular: Suraj Sharma, Irrfan Khan, Adil Hussain, Gérard Depardieu, Ayush Tandon
Orijinal Müzik: Mychael Danna
Ülke: ABD
Cem Kurtuluş, 2013