Uzuunnnn zaman önce çook uzak bir galakside bir grup varmış, hiçbir ticari kaygı gütmeden yayınladığı her eseri hayranlarına bedava ulaştırır; şöhreti ağızdan ağıza yayılırmış.... diye masalsı bir başlangıç sanırım en çok yerli Rock sahnemizin emekçi gruplarından Zardanadam'a yakışırdı. Devamlı söyleşmek istediğimiz ama her dakika karşımıza engeller çıkan süreçte (yazıda bahsedilen banka çalışanı rock dinleyicilerinden biriyim- Baran) grup ile delifişek yazarımız Cem keyifli bir söyleşi yaptı. Afiyet olsun...
CEM @ ROCK VAULT : Zardanadam kimdir? Sizi tanımayan ve bu satırları okuyan okurlarımız olduğu kesin. Bunun için bizi biraz bilgilendirir misiniz?
ZARDANADAM : Evden işe, işten eve doğru rutinleşen bir hayattan kurtulmak, çocukluk hayallerimizi gerçekleştirmek ve hayatlarımıza bir anlam katmak için bir araya gelen eski arkadaşlarız aslında. 2001 Ekim’de kurulduk. O günden bugüne 5 albüm, 2 single yayınladık. Bir çok şenlik, festival, bar performansı olmak üzere yaklaşık 100 tane konser verdik. Kurulduğumuzdan beri, websitemizde bütün şarkılarımızı ücretsiz ve aracısız olarak herkesle paylaşıyoruz. Ayrıca bütün albümlerimizi isteyen herkese CD olarak da gönderiyoruz. Sanatın satılmak zorunda olmadığını, başka bir dünyayı düşlemenin mümkün olduğunu gösterdiğimizi umuyoruz. Yaratıcı Ortak Mülklere ve yaratıcı bir ruhun diğerini tetiklemesinin güzelliğine inanıyoruz. Hedefimiz, bizim satmaya kıyamayacağımız kadar değerli bulduğumuz şarkılarımızı sizlerle paylaşabilmek ve her yeni albümde, şimdiye kadar yayınladığımız tüm albümlerden daha güzel albümlerle dinleyicilerin karşısına çıkabilmek.
Zardanadam grubu olarak Türk Rock Müzik piyasası hakkında neler düşünüyorsunuz?
Takip etmesi zor bir piyasa haline geldi. Teknolojinin gelişmesi ve ucuzlaması, internetin yaygınlaşması, toplumun da rock müziğe olan bakış açısının biraz olsun genişlemesiyle, ciddi bir çoğalma, büyüme yaşıyor Türk Rock müziği. Hatta şimdi ciddi paralar kazanmaya başlayan müzisyen arkadaşlarımız var, “rockstar” lar var bu ülkede. Birçok yönüyle güzel gelişmeler var. Yani en azından – türü ne olursa olsun – türkçe rock şarkılar duyabiliyoruz hayatımızda, gittiğimiz yerlerde, radyo, müzik kanallarında. Büyük festivaller, konserler izleyebiliyoruz bu sayede. Ama rock müziğin popülerleşmesi süreci, özellikle bu müziği üreten insanlar olarak zaman zaman bizi rahatsız edebiliyor.
Bize göre, rock müziğin popüler müzik endüstrisinin tetiklemesiyle patlaması, patlatılmaya çalışılması şık bir durum değil, yakışmıyor açıkçası rock müziğin özüne, felsefesine. Ama bu bütün dünyada böyle bir yandan, kaçınılmaz bir durum. Paranın çok döndüğü işler bize göre pis işler, sonu kötü olur gibi geliyor. Keşke Türk Rock müziği de bir şekilde kendi yolunu bulsa, kendi yöntemleriyle, yavaş yavaş ama emin adımlarla yeraltından yerüstüne çıksa ve sağlam bir şekilde kitlelere ulaşabilse ve uzun soluklu olabilse... Dileğimiz budur.
Zardanadam ismi ilginç ve artık sizinle bütünleşmiş bir isim. Bu ismin özel bir anlamı var mı, bu ismin ortaya çıkış süreci nasıl oldu?
İlk kurulduğumuzda isim arayışlarımız sırasında not aldığımız onlarca isimden biri aslında. Ekşisözlük’te bir başlık, görüp kenara yazdığımız. Bir yarışmaya katılacaktık o günlerde ve Tolga listeden gözüne kestirip, koşarak bu isimle başvurdu. “Noluyoruz?”, “Ne biçim isim oldu bu ya” falan olduk başlarda ama sonra alıştık ve bizimle bütünleşmeye, anlamlanmaya başladı. Artık zarlardan oluşan bir animasyon karakter zaten. Öyle bir adam, bizim gibi, zar gibi şeffaf, şansıyla hareket eden, çok fazla plan yapmayan, yapamayan, hayattan tat almak için kendini rüzgara kaptırmış, özgür ya da özgür olmaya çalışan bir adam.
Pek çok müzisyenin karşı çıktığı MP3 olgusuna grup olarak bakışınız nasıl?
Müziği sindire sindire dinlemek gerekli. Çok emekler ve çok paralar harcanarak yapılan prodüksiyonlarda albüm satışlarından doğal olarak büyük beklentiler oluyor. O işlerde çalışan onlarca kişinin hak ettikleri paraların ödenmesi için, belli bir miktarın da albüm satışından gelmesi gerekiyor. Ayrıca MP3 dönüşümünde müziğin kalite kaybına uğraması durumu var. Fakat olayın diğer tarafında da ciddi ekonomik sıkıntılar yaşayan insanlar var. Evet belki CD fiyatları verilen emek düşünüldüğünde çok da yüksek değil öbür taraftaki insanlar için, ama işin başka tarafında, ciddi bir müzik dinleyicisi ayda en az 8-10 CD alabilmeli ki piyasayı takip edebilsin ve müzik zevkini tatmin edebilsin. Müzik dinlemeye böyle bir bütçe ayırabilmek bu ülkede hiç mümkün değil. Özellikle ateşli müzik dinleme, takip etme yaş ortalamasının düşük olduğunu düşünürsek, durum iyice zorlaşıyor. Böyle olunca satın alım yapamayan insanlar, sevdikleri grupları nasıl takip edecek, tanımadıkları grupları nasıl tanıyacak sorunları ortaya çıkıyor. O sorunlar da sonunda konserlerin daha az dolu olmasına, bu kez oradan gelecek gelirlerin azalmasına neden olacaktır. Yani iki ucu b.... bir değnek. Sonuçta mp3, ücretsiz müzik paylaşımı kaçınılmaz bir oluşum. Bunu verilen onca çabaya rağmen, yıllardır izliyoruz. Müzik bir şekilde paylaşılıyor ve ücretsiz dinleniyor. Bunu kabul etmek ve iyi bir şey olarak görmek lazım. Dinlenmenin, tanınmanın, paylaşılmanın bir yolu, aracı gibi görmeliyiz. Yalnız MP3, download bombardımanı ile şarkıları, müziği çok hızlı bir şekilde tüketmenin de yanlış olduğu kanısındayız. Bir günde 10 tane albüm indirip, her şarkıdan 10 saniye dinleyip, bir kenara atılması durumunu da ciddi bir tehlike olarak görüyoruz. MP3’te olsa müziğin ciddi, sindire sindire dinlenebilmesi gerekir. O şarkılar bilgisayarlarımızda bir yerlerde kaybolmamalıdır. Her albüm, her şarkı en azından bir 2. dinlenmeyi hakeder.
Bazı gruplar var; ilk çıkış aşamasında kendi isteği doğrultusunda kayıtları yapıyorlar (sound ,söz vs.) Ama iş albüm çıkarmaya gelince neden popülerliğe kayıyorlar?
Valla bunu onlara sormak lazım. Laughing Ama popülerite duygusu ve popüler yaşam biçimi güçlü bir motivasyon olabilir çoğu kimse için. Ciddi paralar kazanmak, büyük hayran kitlelerine sahip olmak maddi, manevi çok büyük tatmin sağlayabilir insanlarda. Bunu yargılamak zor ve bize düşmez. Sanki bizlere düşen doğru bildiğimiz yollardan gitmek ve başka yolların da olduğunu göstermek.
Piyasamızda görmek istediklerinizi ve istemediklerinizi sizlerden alabilir miyim?
Samimi duygularla yazılmış şarkılar, sağlam soundlu albümler görmek istiyoruz, görüyoruz da artık zaten. Ayrıca güzel organizasyonlarla yapılmış daha çok sayıda ve daha kaliteli konserler, festivaller isteriz. İstemediklerimiz yukarıdaki cevaplarda anlaşılmıştır herhalde
Zardanadam'ın geldiği noktayı nasıl tanımlıyorsunuz? Popülerlik, yeraltı müziği vs.
Zardanadam kendi bildiği yollardan gidiyor, gitmeye devam edecek. Patlayıcı unsurları barındırmıyor pek bünyesinde Tabi ki ulaşabileceği en fazla insana ulaşmak, fazla insan tarafından sevilmek istiyoruz. Ama bunu klişe yöntemlerle, bize yakışmayan yollarla yapmayı düşünmüyoruz. Bu bir keyif projesidir ve neşemizin, keyfimizin kaçtığı yerde biter. Yer altında da yer üstünde de sevilmek, müziğimizi paylaşmak isteriz elbette. Yeter ki insanlar samimiyetimizi ve anlatmak istediklerimizi anlasın.
''Kafam seninle Güzel'' albümüyle ilgili gerek Müzik tarzınız, gerekse lirikler ve diğer konular hakkında biraz bilgi alabilir miyiz? Albümden beklentileriniz nelerdir?
Bu albümün aslında en büyük farkı biraz daha az neşeli olması, daha fazla gergin parça var eskiye göre. Nedeni de belli, hayat... Yani grubun ayrı ayrı bireylerinin yaşadıklarıdır albümü bu noktaya taşıyan. Ama tabi depresif bir albüm yok ortada, kararında bunalım diyelim Diğer bir önemli konu albümde süpervizör olarak Deniz Yılmaz’la çalışmış olmamız. Deniz’le 4 şarkıyı baştan düzenledik. Bir şarkıda sözlerde payı oldu, bir şarkıda vokallerde yer aldı. Kayıt başlamadan setup’ın kurulmasında bulundu. Amfi, gitar tonlarının seçimlerinde de çok yardımı oldu. Deniz ve Kurban grubu zaten Türkiye’de gerçekten ayrı tuttuğumuz insanlar. Bu anlamda Deniz’le çalışmak bizim için çok güzel oldu. Ayrıca son albümlerde mix ve mastering işlemleri için Avustralya’dan Mat Voigt ile çalışıyorduk. Bu albümde ise, yıllardır kayıtlarımızı yaptığımız Deneyevi stüdyosundan Taylan ve Ergin arkadaşlarımız bu işleri yaptılar ve çok da memnunuz açıkçası.
Beklentilerimizin başında çok kişiye ulaştırabilmek var albümü. Bunun için biran önce CD formatında çoğaltım aşamasına geçip, kapağıyla, sözüyle, herşeyiyle, albümleri postaya vermeyi bekliyoruz. Gerçi şu anda tüm albüm sitemizden zaten indirilebiliyor. Sonrasında albümdeki şarkıları konserlerde canlı canlı çalabilmek istiyoruz.
Sarışınlar Boktur şarkısını yaparken bir tepki bekliyor muydunuz? Bu şarkının bir hikayesi var mı?
Özellikle tepki almak için yazılmış bir şarkı değil. Utku’nun iki adet sarışın sevgilisi tarafından üstüste terkedilişi sonrasında çıldırmasıyla birlikte bir-iki saat içinde, bir anda çıkmış bir şarkı sadece
Genelleme falan da aslında, iki kişiye özel... Memlekette aşk acısı ve terkedilme öfkesi ve paniği yaşayan çok arkadaş varmış meğer Ama iyi oldu, en kötü konserde bile bir tepe anı sağlıyor, rock&roll bir parça, hep beraber coşuyoruz işte.
Zardanadam,dinleyicisine karşı çok samimi,mail attığında cevap alabiliyorsun. Daha doğrusu birilerinin samimiyetsiz olduğunu hissedebiliyoruz. Birilerinin cevap vermeyecek mertebeye çıkaran nedir?
Bu sorular zor oluyor, çünkü aslında bilmiyoruz. Ama tahminen zaman bulamıyorlardır arkadaşlar. Ama bize ulaşan herkes, cevap almayı hakediyor çünkü kolay ulaşımıyor bize, markette yokuz. Afişlerde yokuz, sağda solda, her gün çıkmıyoruz, görünmüyoruz. Demek ki, bir yerlerden bulmuş, dinlemiş, kafa yormuş sonra da bize ulaşmış, duygularını paylaşmış. Bu bizim için değerli ve bize sürekli devam etme gücü, inancı veriyor bu mailler. Dolayısıyla mutlaka yanıtlanmalı. Başka gruplar, sanatçılar da umarız cevap verme imkanları olduğunda cevap verecektir dinleyenlerine.
Müzik medyasının size karşı tavrı ne?
Ana damar medyanın pek ilgilendiği bir grup değiliz. Ne zaman ki, bedava müzik; tanınan gruplar, sanatçılar tarafından da destek görmeye başladı, o zaman kıpırdanmalar oluyor. Ama biz sürekli bu konuda ele alınan bir grup olmak istemiyoruz. Eğer biz bu yöntemle, yeni çıkan gruplar için cesaret verici olduysak bu bize yeter de artar. Kendi adımıza, yayınladığımız şarkılarla, sözleriyle değerlendirilmek, müziğimizle konuşulmak isteriz daha çok. Nasıl yaptığımız meselesini konuşmak, anlatmak hiç bitmiyor. Biri de çıkıp “şu şarkınızın şu kısmı enteresan, hangi efekti kullandınız?” demiyor. Yani sonuçta biz öyle ya da böyle bir müzik grubuyuz ve ne ürettiğimizin değerlendirilmesini, kritiğinin yapılmasını istiyoruz. Nasıl yaptığımızın bir pazarlama stratejisi gibi algılanıp, bunun irdelenip durmasını istemiyoruz artık. Çünkü bizim için müzik bedava olması gereken bir sanat dalı ve biz de bu yüzden onu, ürettiğimiz müziği paylaşıyoruz.
Müziğinizi insanlara neden ücretsiz sunuyorsunuz Barısarock'ta sahneye çıktınız, o günden bu yana festivalin amacından saptığını düşünenler var,bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
6 yıl boyunca düzenlenen Barışarock’ta her yıl sahen alan tek grup biziz galiba… Önemli bir işlev gördü bu festival, bu coğrafyadaki standart düşünme ve davranma alışkanlıklarına karşı olan insanları bir araya getirdi, birbirinden öğrenmeyi sağladı. Birçok kişinin sevdiği grupları ücretsiz dinlemesine aracı oldu. Bizim için de küçükken hayranı olduğumuz Cem Karaca, Bülent Ortaçgil, Moğollar gibi müzisyenlerle tanışma, aynı sahneyi paylaşma fırsatı oldu. Amatör bir organizasyon olduğu için çeşitli sıkıntıları vardı, 80-100 bin kişinin katılmaya başlamasıyla, ticarileşmeye, siyasallaşmaya, markalaşmaya yani amacından çıkmaya başladı. Ancak takdir etmek gerekir ki kendini eleştirmeyi ve feshetmeyi de başardı. Şu an Barışarock’un yarattığı bir boşluk olduğu da gerçek, ancak keşke Barışarock gibi organizasyonlara gerek kalamayan hayatlar yaşayabilsek…
Heavy Metal'in geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hepimizin yeri geldiğinde tüylerini diken diken eden, hala da etmeye devam eden heavy metal için deriz ki: “Asla bitmez, asla ölmez!” Ama özellikle bizimki gibi bir ülkede sürdürülebilir bir yaşam biçimi olamıyor malesef. Lise ve üniversite yıllarında çılgınlar gibi metal dinleyen, konserlerden çıkmayan insanların pek çoğu, bir anda bankalarda çalışan, kariyer peşinde koşmak zorunda kalan, kravatlı, arabalı, dokuz-altı insanlarına dönüşmek zorunda kalıyor ve malesef o kafalarda sallanacak hal bırakılmıyor. Ama arkadan gelen nesiller yine sahip çıkıyor ve bu böyle devrede devrede gidiyor ve bitmiyor. Sadece şekil değiştiriyor, belki biraz küçülüyor ama gücü, etkisi, devam edeceği tartışılmaz bizce.
Sırada klasik bir soru daha. Favori içki anını bizimle paylaşır mısınız?
Zardanadam bildiği yoldan gitmeye devam edecek. O kadar çok ki, belki bir gün bu hikayeleri de yazarız.Cool Genellikle biz bir aradaykendir bu anılar. Biz kederli de olsak paylaşmayı, dayanışmayı, hayatı daha katlanılabilir kılmayı başarmaya çalışan bir grubuz, o nedenle içkiyle, sarhoşlukla ilgili birçok komik, keyifli hikayemiz var… Mesela yıllar önce bir konserin ardından kafamız güzel olmuştu, Cem hariç hepimiz sahneden inerken birbirimizin üstüne düşmüştük… Favori anı seçmek ise zor, herhalde iyi bir konserin ardından içilen ilk yudum diyebiliriz…
Rock Vault'a göz attıysanız fikirlerinizi duymak hepimizi çok memnun eder?
Haberler, röportajlar, makaleler, albüm tanıtımları, etkinlik haberleri... Daha ne isteriz Bir kere özgün ve kendi yolu var. Herşey çok özenli ve güzel. Ne kadar çok emek verildiği çok belli. Dolayısıyla yer almaktan çok mutluyuz, teşekkür ederiz.
Son olarak hayranlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Önceki sorularda da konuştuğumuz gibi onların mailleriyle, söyledikleriyle, desteğiyle, devam etme gücü buluyoruz ve her geçen gün artıyoruz. İnsanlar sevgi sözcüklerini duymak için bazen aylarca, yıllarca beklerken, biz her gün, bir sürü insanın, sevgisini hissediyoruz. O yüzden gerçekten çok sağolsunlar. Onlarla birlikte uzun yıllar devam edeceğimize, onlara daha iyi şarkılar vereceğimize inanıyoruz. Biz de onları çok seviyoruz !
CEM KURTULUŞ/ AĞUSTOS 2009
CEM @ ROCK VAULT : Zardanadam kimdir? Sizi tanımayan ve bu satırları okuyan okurlarımız olduğu kesin. Bunun için bizi biraz bilgilendirir misiniz?
ZARDANADAM : Evden işe, işten eve doğru rutinleşen bir hayattan kurtulmak, çocukluk hayallerimizi gerçekleştirmek ve hayatlarımıza bir anlam katmak için bir araya gelen eski arkadaşlarız aslında. 2001 Ekim’de kurulduk. O günden bugüne 5 albüm, 2 single yayınladık. Bir çok şenlik, festival, bar performansı olmak üzere yaklaşık 100 tane konser verdik. Kurulduğumuzdan beri, websitemizde bütün şarkılarımızı ücretsiz ve aracısız olarak herkesle paylaşıyoruz. Ayrıca bütün albümlerimizi isteyen herkese CD olarak da gönderiyoruz. Sanatın satılmak zorunda olmadığını, başka bir dünyayı düşlemenin mümkün olduğunu gösterdiğimizi umuyoruz. Yaratıcı Ortak Mülklere ve yaratıcı bir ruhun diğerini tetiklemesinin güzelliğine inanıyoruz. Hedefimiz, bizim satmaya kıyamayacağımız kadar değerli bulduğumuz şarkılarımızı sizlerle paylaşabilmek ve her yeni albümde, şimdiye kadar yayınladığımız tüm albümlerden daha güzel albümlerle dinleyicilerin karşısına çıkabilmek.
Zardanadam grubu olarak Türk Rock Müzik piyasası hakkında neler düşünüyorsunuz?
Takip etmesi zor bir piyasa haline geldi. Teknolojinin gelişmesi ve ucuzlaması, internetin yaygınlaşması, toplumun da rock müziğe olan bakış açısının biraz olsun genişlemesiyle, ciddi bir çoğalma, büyüme yaşıyor Türk Rock müziği. Hatta şimdi ciddi paralar kazanmaya başlayan müzisyen arkadaşlarımız var, “rockstar” lar var bu ülkede. Birçok yönüyle güzel gelişmeler var. Yani en azından – türü ne olursa olsun – türkçe rock şarkılar duyabiliyoruz hayatımızda, gittiğimiz yerlerde, radyo, müzik kanallarında. Büyük festivaller, konserler izleyebiliyoruz bu sayede. Ama rock müziğin popülerleşmesi süreci, özellikle bu müziği üreten insanlar olarak zaman zaman bizi rahatsız edebiliyor.
Bize göre, rock müziğin popüler müzik endüstrisinin tetiklemesiyle patlaması, patlatılmaya çalışılması şık bir durum değil, yakışmıyor açıkçası rock müziğin özüne, felsefesine. Ama bu bütün dünyada böyle bir yandan, kaçınılmaz bir durum. Paranın çok döndüğü işler bize göre pis işler, sonu kötü olur gibi geliyor. Keşke Türk Rock müziği de bir şekilde kendi yolunu bulsa, kendi yöntemleriyle, yavaş yavaş ama emin adımlarla yeraltından yerüstüne çıksa ve sağlam bir şekilde kitlelere ulaşabilse ve uzun soluklu olabilse... Dileğimiz budur.
Zardanadam ismi ilginç ve artık sizinle bütünleşmiş bir isim. Bu ismin özel bir anlamı var mı, bu ismin ortaya çıkış süreci nasıl oldu?
İlk kurulduğumuzda isim arayışlarımız sırasında not aldığımız onlarca isimden biri aslında. Ekşisözlük’te bir başlık, görüp kenara yazdığımız. Bir yarışmaya katılacaktık o günlerde ve Tolga listeden gözüne kestirip, koşarak bu isimle başvurdu. “Noluyoruz?”, “Ne biçim isim oldu bu ya” falan olduk başlarda ama sonra alıştık ve bizimle bütünleşmeye, anlamlanmaya başladı. Artık zarlardan oluşan bir animasyon karakter zaten. Öyle bir adam, bizim gibi, zar gibi şeffaf, şansıyla hareket eden, çok fazla plan yapmayan, yapamayan, hayattan tat almak için kendini rüzgara kaptırmış, özgür ya da özgür olmaya çalışan bir adam.
Pek çok müzisyenin karşı çıktığı MP3 olgusuna grup olarak bakışınız nasıl?
Müziği sindire sindire dinlemek gerekli. Çok emekler ve çok paralar harcanarak yapılan prodüksiyonlarda albüm satışlarından doğal olarak büyük beklentiler oluyor. O işlerde çalışan onlarca kişinin hak ettikleri paraların ödenmesi için, belli bir miktarın da albüm satışından gelmesi gerekiyor. Ayrıca MP3 dönüşümünde müziğin kalite kaybına uğraması durumu var. Fakat olayın diğer tarafında da ciddi ekonomik sıkıntılar yaşayan insanlar var. Evet belki CD fiyatları verilen emek düşünüldüğünde çok da yüksek değil öbür taraftaki insanlar için, ama işin başka tarafında, ciddi bir müzik dinleyicisi ayda en az 8-10 CD alabilmeli ki piyasayı takip edebilsin ve müzik zevkini tatmin edebilsin. Müzik dinlemeye böyle bir bütçe ayırabilmek bu ülkede hiç mümkün değil. Özellikle ateşli müzik dinleme, takip etme yaş ortalamasının düşük olduğunu düşünürsek, durum iyice zorlaşıyor. Böyle olunca satın alım yapamayan insanlar, sevdikleri grupları nasıl takip edecek, tanımadıkları grupları nasıl tanıyacak sorunları ortaya çıkıyor. O sorunlar da sonunda konserlerin daha az dolu olmasına, bu kez oradan gelecek gelirlerin azalmasına neden olacaktır. Yani iki ucu b.... bir değnek. Sonuçta mp3, ücretsiz müzik paylaşımı kaçınılmaz bir oluşum. Bunu verilen onca çabaya rağmen, yıllardır izliyoruz. Müzik bir şekilde paylaşılıyor ve ücretsiz dinleniyor. Bunu kabul etmek ve iyi bir şey olarak görmek lazım. Dinlenmenin, tanınmanın, paylaşılmanın bir yolu, aracı gibi görmeliyiz. Yalnız MP3, download bombardımanı ile şarkıları, müziği çok hızlı bir şekilde tüketmenin de yanlış olduğu kanısındayız. Bir günde 10 tane albüm indirip, her şarkıdan 10 saniye dinleyip, bir kenara atılması durumunu da ciddi bir tehlike olarak görüyoruz. MP3’te olsa müziğin ciddi, sindire sindire dinlenebilmesi gerekir. O şarkılar bilgisayarlarımızda bir yerlerde kaybolmamalıdır. Her albüm, her şarkı en azından bir 2. dinlenmeyi hakeder.
Bazı gruplar var; ilk çıkış aşamasında kendi isteği doğrultusunda kayıtları yapıyorlar (sound ,söz vs.) Ama iş albüm çıkarmaya gelince neden popülerliğe kayıyorlar?
Valla bunu onlara sormak lazım. Laughing Ama popülerite duygusu ve popüler yaşam biçimi güçlü bir motivasyon olabilir çoğu kimse için. Ciddi paralar kazanmak, büyük hayran kitlelerine sahip olmak maddi, manevi çok büyük tatmin sağlayabilir insanlarda. Bunu yargılamak zor ve bize düşmez. Sanki bizlere düşen doğru bildiğimiz yollardan gitmek ve başka yolların da olduğunu göstermek.
Piyasamızda görmek istediklerinizi ve istemediklerinizi sizlerden alabilir miyim?
Samimi duygularla yazılmış şarkılar, sağlam soundlu albümler görmek istiyoruz, görüyoruz da artık zaten. Ayrıca güzel organizasyonlarla yapılmış daha çok sayıda ve daha kaliteli konserler, festivaller isteriz. İstemediklerimiz yukarıdaki cevaplarda anlaşılmıştır herhalde
Zardanadam'ın geldiği noktayı nasıl tanımlıyorsunuz? Popülerlik, yeraltı müziği vs.
Zardanadam kendi bildiği yollardan gidiyor, gitmeye devam edecek. Patlayıcı unsurları barındırmıyor pek bünyesinde Tabi ki ulaşabileceği en fazla insana ulaşmak, fazla insan tarafından sevilmek istiyoruz. Ama bunu klişe yöntemlerle, bize yakışmayan yollarla yapmayı düşünmüyoruz. Bu bir keyif projesidir ve neşemizin, keyfimizin kaçtığı yerde biter. Yer altında da yer üstünde de sevilmek, müziğimizi paylaşmak isteriz elbette. Yeter ki insanlar samimiyetimizi ve anlatmak istediklerimizi anlasın.
''Kafam seninle Güzel'' albümüyle ilgili gerek Müzik tarzınız, gerekse lirikler ve diğer konular hakkında biraz bilgi alabilir miyiz? Albümden beklentileriniz nelerdir?
Bu albümün aslında en büyük farkı biraz daha az neşeli olması, daha fazla gergin parça var eskiye göre. Nedeni de belli, hayat... Yani grubun ayrı ayrı bireylerinin yaşadıklarıdır albümü bu noktaya taşıyan. Ama tabi depresif bir albüm yok ortada, kararında bunalım diyelim Diğer bir önemli konu albümde süpervizör olarak Deniz Yılmaz’la çalışmış olmamız. Deniz’le 4 şarkıyı baştan düzenledik. Bir şarkıda sözlerde payı oldu, bir şarkıda vokallerde yer aldı. Kayıt başlamadan setup’ın kurulmasında bulundu. Amfi, gitar tonlarının seçimlerinde de çok yardımı oldu. Deniz ve Kurban grubu zaten Türkiye’de gerçekten ayrı tuttuğumuz insanlar. Bu anlamda Deniz’le çalışmak bizim için çok güzel oldu. Ayrıca son albümlerde mix ve mastering işlemleri için Avustralya’dan Mat Voigt ile çalışıyorduk. Bu albümde ise, yıllardır kayıtlarımızı yaptığımız Deneyevi stüdyosundan Taylan ve Ergin arkadaşlarımız bu işleri yaptılar ve çok da memnunuz açıkçası.
Beklentilerimizin başında çok kişiye ulaştırabilmek var albümü. Bunun için biran önce CD formatında çoğaltım aşamasına geçip, kapağıyla, sözüyle, herşeyiyle, albümleri postaya vermeyi bekliyoruz. Gerçi şu anda tüm albüm sitemizden zaten indirilebiliyor. Sonrasında albümdeki şarkıları konserlerde canlı canlı çalabilmek istiyoruz.
Sarışınlar Boktur şarkısını yaparken bir tepki bekliyor muydunuz? Bu şarkının bir hikayesi var mı?
Özellikle tepki almak için yazılmış bir şarkı değil. Utku’nun iki adet sarışın sevgilisi tarafından üstüste terkedilişi sonrasında çıldırmasıyla birlikte bir-iki saat içinde, bir anda çıkmış bir şarkı sadece
Genelleme falan da aslında, iki kişiye özel... Memlekette aşk acısı ve terkedilme öfkesi ve paniği yaşayan çok arkadaş varmış meğer Ama iyi oldu, en kötü konserde bile bir tepe anı sağlıyor, rock&roll bir parça, hep beraber coşuyoruz işte.
Zardanadam,dinleyicisine karşı çok samimi,mail attığında cevap alabiliyorsun. Daha doğrusu birilerinin samimiyetsiz olduğunu hissedebiliyoruz. Birilerinin cevap vermeyecek mertebeye çıkaran nedir?
Bu sorular zor oluyor, çünkü aslında bilmiyoruz. Ama tahminen zaman bulamıyorlardır arkadaşlar. Ama bize ulaşan herkes, cevap almayı hakediyor çünkü kolay ulaşımıyor bize, markette yokuz. Afişlerde yokuz, sağda solda, her gün çıkmıyoruz, görünmüyoruz. Demek ki, bir yerlerden bulmuş, dinlemiş, kafa yormuş sonra da bize ulaşmış, duygularını paylaşmış. Bu bizim için değerli ve bize sürekli devam etme gücü, inancı veriyor bu mailler. Dolayısıyla mutlaka yanıtlanmalı. Başka gruplar, sanatçılar da umarız cevap verme imkanları olduğunda cevap verecektir dinleyenlerine.
Müzik medyasının size karşı tavrı ne?
Ana damar medyanın pek ilgilendiği bir grup değiliz. Ne zaman ki, bedava müzik; tanınan gruplar, sanatçılar tarafından da destek görmeye başladı, o zaman kıpırdanmalar oluyor. Ama biz sürekli bu konuda ele alınan bir grup olmak istemiyoruz. Eğer biz bu yöntemle, yeni çıkan gruplar için cesaret verici olduysak bu bize yeter de artar. Kendi adımıza, yayınladığımız şarkılarla, sözleriyle değerlendirilmek, müziğimizle konuşulmak isteriz daha çok. Nasıl yaptığımız meselesini konuşmak, anlatmak hiç bitmiyor. Biri de çıkıp “şu şarkınızın şu kısmı enteresan, hangi efekti kullandınız?” demiyor. Yani sonuçta biz öyle ya da böyle bir müzik grubuyuz ve ne ürettiğimizin değerlendirilmesini, kritiğinin yapılmasını istiyoruz. Nasıl yaptığımızın bir pazarlama stratejisi gibi algılanıp, bunun irdelenip durmasını istemiyoruz artık. Çünkü bizim için müzik bedava olması gereken bir sanat dalı ve biz de bu yüzden onu, ürettiğimiz müziği paylaşıyoruz.
Müziğinizi insanlara neden ücretsiz sunuyorsunuz Barısarock'ta sahneye çıktınız, o günden bu yana festivalin amacından saptığını düşünenler var,bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
6 yıl boyunca düzenlenen Barışarock’ta her yıl sahen alan tek grup biziz galiba… Önemli bir işlev gördü bu festival, bu coğrafyadaki standart düşünme ve davranma alışkanlıklarına karşı olan insanları bir araya getirdi, birbirinden öğrenmeyi sağladı. Birçok kişinin sevdiği grupları ücretsiz dinlemesine aracı oldu. Bizim için de küçükken hayranı olduğumuz Cem Karaca, Bülent Ortaçgil, Moğollar gibi müzisyenlerle tanışma, aynı sahneyi paylaşma fırsatı oldu. Amatör bir organizasyon olduğu için çeşitli sıkıntıları vardı, 80-100 bin kişinin katılmaya başlamasıyla, ticarileşmeye, siyasallaşmaya, markalaşmaya yani amacından çıkmaya başladı. Ancak takdir etmek gerekir ki kendini eleştirmeyi ve feshetmeyi de başardı. Şu an Barışarock’un yarattığı bir boşluk olduğu da gerçek, ancak keşke Barışarock gibi organizasyonlara gerek kalamayan hayatlar yaşayabilsek…
Heavy Metal'in geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hepimizin yeri geldiğinde tüylerini diken diken eden, hala da etmeye devam eden heavy metal için deriz ki: “Asla bitmez, asla ölmez!” Ama özellikle bizimki gibi bir ülkede sürdürülebilir bir yaşam biçimi olamıyor malesef. Lise ve üniversite yıllarında çılgınlar gibi metal dinleyen, konserlerden çıkmayan insanların pek çoğu, bir anda bankalarda çalışan, kariyer peşinde koşmak zorunda kalan, kravatlı, arabalı, dokuz-altı insanlarına dönüşmek zorunda kalıyor ve malesef o kafalarda sallanacak hal bırakılmıyor. Ama arkadan gelen nesiller yine sahip çıkıyor ve bu böyle devrede devrede gidiyor ve bitmiyor. Sadece şekil değiştiriyor, belki biraz küçülüyor ama gücü, etkisi, devam edeceği tartışılmaz bizce.
Sırada klasik bir soru daha. Favori içki anını bizimle paylaşır mısınız?
Zardanadam bildiği yoldan gitmeye devam edecek. O kadar çok ki, belki bir gün bu hikayeleri de yazarız.Cool Genellikle biz bir aradaykendir bu anılar. Biz kederli de olsak paylaşmayı, dayanışmayı, hayatı daha katlanılabilir kılmayı başarmaya çalışan bir grubuz, o nedenle içkiyle, sarhoşlukla ilgili birçok komik, keyifli hikayemiz var… Mesela yıllar önce bir konserin ardından kafamız güzel olmuştu, Cem hariç hepimiz sahneden inerken birbirimizin üstüne düşmüştük… Favori anı seçmek ise zor, herhalde iyi bir konserin ardından içilen ilk yudum diyebiliriz…
Rock Vault'a göz attıysanız fikirlerinizi duymak hepimizi çok memnun eder?
Haberler, röportajlar, makaleler, albüm tanıtımları, etkinlik haberleri... Daha ne isteriz Bir kere özgün ve kendi yolu var. Herşey çok özenli ve güzel. Ne kadar çok emek verildiği çok belli. Dolayısıyla yer almaktan çok mutluyuz, teşekkür ederiz.
Son olarak hayranlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Önceki sorularda da konuştuğumuz gibi onların mailleriyle, söyledikleriyle, desteğiyle, devam etme gücü buluyoruz ve her geçen gün artıyoruz. İnsanlar sevgi sözcüklerini duymak için bazen aylarca, yıllarca beklerken, biz her gün, bir sürü insanın, sevgisini hissediyoruz. O yüzden gerçekten çok sağolsunlar. Onlarla birlikte uzun yıllar devam edeceğimize, onlara daha iyi şarkılar vereceğimize inanıyoruz. Biz de onları çok seviyoruz !
CEM KURTULUŞ/ AĞUSTOS 2009
0 yorum:
Yorum Gönder