// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

06 Aralık 2009

Gökalp Baykal Röportajı (06.12.2009)



Kent ozanı sıfatını kimlere yakıştırırsınız bilmem, fakat Rock Vault yazarlarının hiç düşünmeden "kent ozanı" payesini vereceği iki isimden biridir Gökalp Baykal. (merak eden dostlarımız için diğer isim de Cenk Taner) 1980 yılında beste yapmaya başlayan Baykal 29 yıllık müzikal yolculuğuna altı albüm, dokuz demo ve sayısız konser sığdırdı. Büyük usta ile hayata ve müziğe dair söyleştik.


 CEM KURTULUŞ @ ROCK VAULT : Öncelikle Rock-Vault Ailesi adına selamlar ben Cem. Hayat nasıl gidiyor nelerle uğraşıyorsunuz şu sıralar?

GÖKALP BAYKAL : Daha kötü günler de gördük... (hehe hehe
) Üniversiteler büyük ölçüde vaktimi ve enerjimi alıyor. Yorgunum aslında... Bilgisayar kitaplarının yazımı da tahmin edersin vakit istiyor. Bu günlerde müzik çalmaktan çok dinlemeye odaklandım. Hiç tanımadığım grupların albümleri geçti elime son dönemde, onları dinliyorum. Bildiğimden çok daha fazla bilmediğim olduğunu bir kez daha anlıyorum. Milyonuncu kez belki de.

Müzik serüveniniz nasıl başladı. Müzikal yolculuğunuzda esin kaynaklarınız kimlerdi?

İlkokulda bile harçlığından artırıp 45'lik plaklar alan bir arıza çocuktum. İlk ilahım Cem Karaca idi, sonra Barış Manço. Ailecek müzikli gazinolara gidilirdi, günümüzün müzikhollerinden farklıydı. Canlı izlediğim tüm sanatçılara aşıktım sanki. Vasfi Uçaroğlu Orkestrası ve solisti Başar Tamer. Rock’n’roll kralı Erkut Taçkın... Sonra Durul Gence orkestrası... Onlar, hepsi çok farklıydılar. Düşünsene daha ilkokuldayım o yıllarda. The Beatles dağılmamış ve müzik yapıyordu. Ne tür müzik yaptıklarını bilmiyordum, umurumda bile değildi, sadece müzik çok güzeldi. Rock and roll pek de bildiğim ve çevremden öğrenebileceğim bir şey değildi. Elvis Presley en büyüktü... Rock dışında Frank Sinatra beni çok etkilemişti, o nasıl bir sesti... Onun da ne yaptığını anlayacak kapasitede değildim; sadece benim için çok güzeldi. Saydıklarım halen de çok güzel gelir kulağıma. Müziğin benim için sadece güzellik olduğu yıllar, ilkokul yıllarım. İlk gençlik yıllarımda Paul Simon, Leonard Cohen, Dylan, CSNY, Led Zeppelin, Lynyrd Skynyrd... Fransızlardan Michel Sardou, Johhny Hallyday... Ne bulursam dinliyordum aslında. Çok da fazla bir şey bulunamıyordu ya neyse...

Müziğe başladığınız ilk yıllara geri dönüp, neler olduğunu bize anlatabilir misiniz? İlk yıllara en zor yıllar derler ne de olsa.

O yıllar bir çok açıdan zordu, çünkü öncelikle enstrüman bile bulmak mümkün değildi. Paran olsa da mümkün değildi, çünkü zaten var olan iki üç dükkanda da yoktu. Ayrıca çoğumuzun cebinde para da yoktu. Stüdyolarda yüzüne bakmazlardı, parasını ödesen bile ki zaten o kadar para da yoktu. İtip kakarlardı seni, sanki bir şey bilirmişler gibi. Yıllar geçti sonra... Plak firmaları daha da kötüydü, bir de onlar tarafından itilip kakılırdın ki asla albümünü basmak bir yana, telefonuna bile çıkmazlardı. Şimdi farklı mı bilemem. Değiştiyseler bile artık çok geç, MP3 onları da bitirdi. Bağımsız firmalar da bir yere kadar tırmanabildi, sonuç ortada. Yeni başlayanlar için şimdi de kolay değil tabii... 

Biyografinizde müzikal çalışmalara 1980 yılında başladığınız yazıyor. Derken 1986 yılında Kedilerin Günü ve 1992 yılında Evimde demoları raflarda yerini alıyor. Malum çalışmalara tepkiler nasıldı? 90'lı yıllarda rock müzik türevleri plak firmalarınca desteklenmiyordu, fakat ilk albümünüzün çıkışı 1997 yılını buldu. Bu gecikmenin sebebi neydi?

Raflar mı? Alemsin Cem... O demolar ancak sahaf dükkanlarında rafa çıkmıştı. Aileden bağımsız bir hayat sürdürmek için iş hayatında başarılı olmak, yani double-time çalışmak gerekiyordu. Müzik bir süre hobiye dönüşmek zorunda kaldı, ama hep şarkı yazdım o dönemlerde de. Nadiren de sahneye çıkıyordum gerçi, nadiren para bile kazandığım oluyordu. Tabii yıllar çabuk geçti. Bir gün işadamlığı hayatıma noktayı koyup, sadece yazarlık ve müzisyenlik yapmaya karar verene değin. Yine de eşim iteklemese ilk albüm olmazdı. Sabih Cangil’in desteği olmasa da olmazdı tabii. Baksana sonra kaç tane albüm çıktı. Gerçi yasal albümlerim çalıştığım firmalar tarafından pek fazla yayılamadı. Sonuçta bağımsız küçük firmalardı. Tamam raflarda yer aldılar da duyurusunu tanıtımını adam gibi yapmazsan rafta kalır ve sadece meraklısı arar bulur. Aslında uzun hikaye...

İlk albümünüz ve arkasından yayınlanan E.P. çalışmasını kendiniz finanse ettiniz. Diğer albümlerde plak firmalarının size bir desteği oldu mu?

Kod Müzik ilk albümümü basmıştı, sağ olsunlar. Aslında o bir demo kasetti, ama albüm olarak bastılar. Zihni Müzik kendi yayımladığı albümlerde stüdyo ve basım desteği verdi, Yabancılar ve Her Zaman Bir Şarkı albümlerim için. Akustik Anılar AEC adlı bir bilgisayar firmasının bana hediyesi idi. Eksik olmasınlar hiç biri. Roll Reklam firması albüm kapaklarının tasarımı, hatta Yağmuru Beklerken in tüm kapak üretimi için destek oldu. Komple benim prodüksiyonum da olsa Arkaplan ile çalışmak çok keyifliydi, ama erken kapattılar... Ülkemiz için bir kayıptır öyle bir firmayı kaybetmek.

Bob Dylan’ın Gökalp Baykal için anlamı nedir? Bildiğim kadarı  ile Dylan üstüne yayınladığınız üç kitap var. Gökalp Baykal, Bob Dylan ile ne zaman tanıştı?

Dostluğumuz eskilere dayanır (hehe hehe
). Gerçek tanışmamız ise onu 80’lerin sonunda Açık Hava Tiyatrosunda sahnede gördüğüm andı. Çok büyülenmiştim, büyüleyiciydi, başka kelime bulamıyorum şu anda. Halen o konserin kaydını dinlediğimde o geceye dönerim. Yoksa 70'lerin ortalarında dinlemeye başlamıştım Dylan'ı. Ama sahnede gördüğüm aynı şey değildi. Vites değişmişti. İstanbul konserinin kaydını yıllar sonra buldum. Dylanseverlerle paylaşmalıyız bence. 
Son albüm Yağmuru Beklerken 2007 yılında yayınlandı. Yakın zamanda yeniden konserlere başladınız. Peki yeni dönemde albüm ve konser planları var mı?

Albüm için bir şey demek zor. Şarkılar var, ama albüm kaydı için enerjimi toplamalıyım. Sonuçta sahneye çıkıp çalmak kolay, çalacağız yine dur bakalım...

Pek çok kişinin (hatta Turkrock röportajına göre sizin de) favori çalışmanız 1999 Yılında Yabancılar. Peki o albümü çıkardığınızda dinleyicilerden aldığınız tepkiler nasıldı?

Tek kelimeyle harikaydı. O albüm sayesinde bir metrobüs dolusu dost edinmişimdir.

Malum albümde  “Senin Gibi Bir Kadın” pek çok kişiyi etkileyen bir şarkı  ve insan sormadan geçemiyor, bu sözleri Baykal'a hangi kadın yazdırdı diye?

Üzgünüm Cem, ama bana bu şarkıyı hiç bir kadın yazdıramazdı. Eğer öyle bir kadın varsa da aynen o şarkıda anlattığım kadın olmalı. Henüz benim karşıma öyle bir kadın çıkmadı. Kimse alınmasın lütfen (hehe hehe
).
Şarkı sözlerinizi yazarken özellikle etkilendiğiniz, beslendiğiniz, yakın hissettiğiniz yerli ve yabancı şairlerden, şarkı sözü yazarlarından bahsedebilir misiniz.

Bu soruya çok cevap vermişimdir, isim atlamak istemem, ama tek isim diye sorarsan en çok Neil Young diyebilirim. Onun gerçek bir hayranıyım. Bizden de tabii ki önce Cem Karaca; keşke tırnağı olabilseydim.

Şimdi piyasaya dönelim. Pek çok müzisyenin karşı çıktığı MP3 olgusuna sizin bakışınız nasıl? 2001 yılında pek çok kişi bu olguya yabancı iken siz Serkan Beyde ile yaptığınız röportajda albümünüz İnternet üzerinden dağıtmaktan bahsediyordunuz?

MP3'e karşı değilim. Bedava dağıtıma da karşı değilim. Örneğin Zardanadam bunu mükemmel yapıyor. Onlarla bu sayede tanıştım ve şimdi beş adet sağlam dostum var. Sonuçta albümün çıktı diyelim, kaç para kazanacaksın ki? Şaka gibi... Aslında, eski albümlerimi yayınlayan firmalar onaylarsa, tümünü İnternet üzerinden bedava kullanıma açmayı düşünüyorum. Belli ki biliyorsun, ben Akustik Anılar albümümü yıllar önce internete koymuştum, CD'si çıkmadan önce. Bu bir yana, Yağmuru Beklerken albümüm, çıktığının üçüncü günü Rapidshare'deydi, yapımcım bulmuş, beni aradı. Kim, ne zaman ve hangi hızla yaptı? Halen merak ediyorum...
Türk yeraltı  piyasasının mevcut en büyük artısı ve en büyük eksisi sizce nedir?

Günümüzde yeraltı ile kastedileni çok iyi bilemiyorum, ama etrafta çok sayıda grup olması güzel bir şey. Rock açısından söylüyorum tabii... Benim gençliğimde bu kadar grup ve müzisyen yoktu. Gencecik çocuklar görüyorum, mükemmel çalıyorlar. Eksisine gelince, bunu cevaplamak kolay değil, ama sanki daha mı özenli olunmalı? Daha mı az pop etkileri olmalı? Taklitten daha uzak mı durulmalı? Bilemiyorum, ne desem boş aslında... Her dönemin kendi akımı ve akışı var. Yeni müzik anlayışından biraz uzak kaldım son yıllarda. Sonuçta çalıp eğleniyor ve insanlarda da seni bir daha izleme isteği oluşturabiliyorsan mesele yok. Çok mu basite indirgedim? Ama bu iş böyle...

Yeni grupları  ve kişileri takip ediyor musunuz?

Doğrusu etmiyorum artık... Kulağıma çalınanlara bakıyorum, Radyo Eksen falan... Daha çok eski müzikleri dinleyip, eksiklerimi kapatmaya çalışıyorum. 

Zardanadam ve Sabih Cangil ile yakın zamanda yeni bir işbirliği var mı?

Görünen herhangi bir proje yok ortada, ama bilinmez. Sabih ile ben, birlikte çalmasak bile çok şey öğrendiğim ve ne yapsam ilk danıştığım dostumdur. Zardanadamlar ise zaten malumunuz.

Kemancı’da 23 Ekim'de  verdiğiniz konser harikaydı. Rock’n Roll’a doyduğumu söyleyebilirim. Sizinle tanışmak büyük bir zevkti Gökalp Hocam. Siz bu konu hakkında  neler  söylemek istersiniz?

Bu sayede bir dost daha edinmem yeterli kazanımdır benim için. Eğlendiyseniz ne mutlu. Biz çok eğlendik çünkü. Her zaman bekliyorum. Şimdi, biz grup olarak rock’n’roll’a gönül vermiş insanlarız. Modern bir müzik çalmıyoruz, rock’n’roll müziği daha bir sert biçimde çalıyoruz. Ancak çaldığımızı çok severek çalıyoruz. İşin özü bu. Gerisi ayrıntıdan başka bir şey değil.

Rock Vault'a göz attıysanız fikirlerinizi duymak hepimizi çok memnun eder?

Rock-Vault gençler tarafından hazırlanmış gayet dinamik bir site. Çok sevdim ve beğendim. Hani bir deyim vardır "Bu pilav daha çok su kaldırır" diye. Bu ülke de böyle daha çok siteler üretebilir. Üretilmeli, bunu da gençler yapacak, benim yapacak halim yok ya. Sevgili Cem, tam öğretmen ağzı oldu benimki yaaa... Ne yapayım alışkanlık işte (hehe hehe). Benim siteme  de beklerim... 


Cem Kurtuluş, 2009 / Rockvault

0 yorum: