Yıllar birbirine eklenirken Kesmeşeker şarkıları da zihnimizde yer etmeye devam ediyordu. 1993'de yayınlanan Aşk ve Para albümünden sonra bizi bu defa farklı bir albüm bekliyordu. Kadro yine değişmişti, ki bu Kesmeşeker'de olağan durumdu. Cenk Taner’in yanında bu defa Can Alper (elektrik ve akustik gitar, geri vokal), Batur Yurtsever (bas gitar, geri vokal), sezen Köroğlu (klavyeli çalgılar ,ritm proglama ), Hüseyin Cebeci (perküsyon) ve Kerem Akaydın (geri vokal) vardı. Albüme geçmeden önce albümü alış hikayemi anlatıyım. Albümü yadırgamıştım bende herkes gibi. Daha önceden dinlemiştim, ama CD'den de dinlemenin iyi olacağını düşünerek albümü almanın daha iyi olacağını düşündüm. Bir gün kadıköy'e giderken albüm alacaktım, tabi bulmak ümidiyle (buldunuz mu derseniz buldum, hikayemizde burda başlıyor). Hava lodoslu, vapur gidiyor; bir de o lodosta o fırtına da sallanıyordu bi oraya bi şuraya. Eve geldiğimde taktım cd'yi, sürprizle karşılaştım tabi. Eski albümlerden şarkılar bu albümde mevcuttu, "İstanbul istanbul","Gerçekten Özleyince" gayet iyiydi. Kasetten dinlemek daha güzeldir bulabilirseniz.. bu zamanda kaset kalmadı o ayrı. Teyp var kaset yok, devir değişti diyelim.
Albüm Misket Havasına selam çakan "Mr. Brown" ile açılıyor. “Yeni dünya düzeninde yerimiz nedir? Dünya zaten senin arka bahçendir…” dizeleri ile "Don’t let me down"ı anımsatan parçada beyni dahil her şeyini satan bir adamdan bahsediyor Cenk Taner. Açlığın pençesinde, silahın gölgesinde yaşayanlar için aradan geçen onca zamana rağmen herşey ne yazık ki aynı.
"Değiştim ben sevgilim" ile Rock’n roll vari bir girişle şarkıya dalınır başta davullar kendini belli eder... "Nasıl gitar solo, bu nasıl ilişki" diye Cenk Taner baştan vurur bizi. Teknolojinin ilim irfan olmasından, bu oyuna yenik düşmeyeceğimizden bahsetmekte her şey açık ve net aslında. 15 yıl önce söylemiş bunları, ama teknoloji fark yaratıyor insanların değişimi konusunda. Ne de olsa değişmeyen tek şey değişimin kendisi..
Mevlana’ya selam çakıyordu buradan kaptan "Gene gel" diyerek söylüyordu bunu. İlk dinlenildiğinde belki kimse sevememişti, kimse alışık değildi bu duruma . Dinleye dinleye bünyeler alıştı , Kesmeşeker’de farklı bir ruh olduğunu anladılar, tabi anlamayanlarda mevcuttu, ki hala anlamayan bir grup var. Herşey yolunda derken düzgün görünürken birden bozulan ilişkiler, incitmeyen ilişkiler , hiç uğruna biten şeyler, yolunda giderken bir şeylerin aniden bozulması, caddeler, sokaklar, kaçan insan, eski şehir. "Herşey yolunda derken yollar ayrıldı birden" evet Kaptan a kulak vermek gerek!
"Tut Beni Düşmeden" malum albüme ismini veren şarkı. Bomboş sokaklarda dinlenilesi, deniz kıyısında yalnız dolaşırken dinlenilesi. Cenk Taner o muazzam sesiyle bizi hüznün içine sokuyor, sololarda gayet yerinde ve lezzetli. "Yağmur" ile Kadıköy sokaklarında dolanıyoruz, ve tekrardan aynı yerlere dönüyoruz. Kadıköy çarşısında yaşanan hayal kırıkları, Moda sahili ,dolaşırken yağmura tutulan sevgililer ve özet şu "Hiç kimse istemez İstenmez olmayı, kırılmayı"... Şarkıda Kadıköy’e dair her noktayı hissediyoruz. Yağmur damlaları ve Cenk Taner’in o içten sesi işte Kadıköy’e hoş geldin çağrışımı yapıyor.
Albüm Misket Havasına selam çakan "Mr. Brown" ile açılıyor. “Yeni dünya düzeninde yerimiz nedir? Dünya zaten senin arka bahçendir…” dizeleri ile "Don’t let me down"ı anımsatan parçada beyni dahil her şeyini satan bir adamdan bahsediyor Cenk Taner. Açlığın pençesinde, silahın gölgesinde yaşayanlar için aradan geçen onca zamana rağmen herşey ne yazık ki aynı.
"Değiştim ben sevgilim" ile Rock’n roll vari bir girişle şarkıya dalınır başta davullar kendini belli eder... "Nasıl gitar solo, bu nasıl ilişki" diye Cenk Taner baştan vurur bizi. Teknolojinin ilim irfan olmasından, bu oyuna yenik düşmeyeceğimizden bahsetmekte her şey açık ve net aslında. 15 yıl önce söylemiş bunları, ama teknoloji fark yaratıyor insanların değişimi konusunda. Ne de olsa değişmeyen tek şey değişimin kendisi..
Mevlana’ya selam çakıyordu buradan kaptan "Gene gel" diyerek söylüyordu bunu. İlk dinlenildiğinde belki kimse sevememişti, kimse alışık değildi bu duruma . Dinleye dinleye bünyeler alıştı , Kesmeşeker’de farklı bir ruh olduğunu anladılar, tabi anlamayanlarda mevcuttu, ki hala anlamayan bir grup var. Herşey yolunda derken düzgün görünürken birden bozulan ilişkiler, incitmeyen ilişkiler , hiç uğruna biten şeyler, yolunda giderken bir şeylerin aniden bozulması, caddeler, sokaklar, kaçan insan, eski şehir. "Herşey yolunda derken yollar ayrıldı birden" evet Kaptan a kulak vermek gerek!
"Tut Beni Düşmeden" malum albüme ismini veren şarkı. Bomboş sokaklarda dinlenilesi, deniz kıyısında yalnız dolaşırken dinlenilesi. Cenk Taner o muazzam sesiyle bizi hüznün içine sokuyor, sololarda gayet yerinde ve lezzetli. "Yağmur" ile Kadıköy sokaklarında dolanıyoruz, ve tekrardan aynı yerlere dönüyoruz. Kadıköy çarşısında yaşanan hayal kırıkları, Moda sahili ,dolaşırken yağmura tutulan sevgililer ve özet şu "Hiç kimse istemez İstenmez olmayı, kırılmayı"... Şarkıda Kadıköy’e dair her noktayı hissediyoruz. Yağmur damlaları ve Cenk Taner’in o içten sesi işte Kadıköy’e hoş geldin çağrışımı yapıyor.
Bir
şeylerin eksik gitmesi, " "bak çocuk büyüdü, bak
çocuk ölüyor.." kısımlarıyla dibe çöküşler, körelmiş acı dolu gençliğe ağıt tadında “ Yanıyor
gençliğim” hayata dair her şeyi
betimliyor. Mevzu derin. İş ,aşk, düşler, yoksulluk,yoksunluk.. “büyümek yoktu
dostum verilen tüm sözlerde”nokta atış.
“ Yolculuk bitti” ile yolun devamını Kaptan’la
devam ettiriyoruz. Şimdi güven devri diye noktayı koyuyor. Yolların neler
getirdiğini bizlere sunuyor sözlerle.” alışmalı insan yaşamaya,uzun yalnız
çöllerde koşmaya tek başına..”
Kemerleri bağlayın,yolculuğa hazırlanın!
Cem Kurtuluş, 2010
0 yorum:
Yorum Gönder