Onlar
piyasaya çıktığı zaman belki okula yeni başlamış bir öğrenci, belki daha yeni doğmuş birer velettik.
Piyasaya “ Behind The Power “ gibi
önce sıkı bir albüm hediye ettiler, dönemin şartları düşünüldüğünde bu kadar güç bir durumda prodüksiyon itibariyle o kadar iyi olmayabilirdi, ama o döneme göre en iyileri
arasına girebilecek kalibrede olmuştur. Bunun öncesinde de 1989 yılında “
Servants of Death “ demosunu yayınlamışlardı. Amerikada bir radyo
istasyonunda çalınan ilk Türk speed
/thrash metal kaydı olma özelliğini taşır. 1990 yılına geldiğimizde Metalium 1990 yılında “Behind The Power”
albümünü yayınladığında, Pentagram’da “Pentagram’’albümünü
yayınlamıştı. Bu albüm daha arka planda kalmıştı, Pentagram daha çok
tanınıyordu. Ve 90’ların ortalarında Suffer albümü gelir. Öldürücü,
agresif, vahşi, saldırgan, yırtıcı, gürültülü, hızlı, teknik ve tabii ki Old
School...
Thrash/death
metal sentezi herhalde bir daha bu kadar iyi olamayacak. İlk albüme göre Metalium müziğini üst
seviyeye taşır , pek çok parça death metal’e göz kırpar. Özellikle Alman thrash riffleri, , akıcı ritimler,
yüksek tempolu ve aşırı yıkıcı davullar kendini gösteriyor. Suffer'ın
kapağında Saraybosna'da sokakta bir keskin nişancı tarafından vurulmuş, kanlar
içinde yatan bir kız çocuğunun renksiz fotoğrafı var. Albüm kapağı bile her
şeyi anlatmak için yeterli nedenler arasında.
Albüm
“Denial” ile
açılıyor şimşek gibi . Saldırgan gitarlar , kükreyen vokal ve o yıkıcı
davullar. Mazhar’ın’’Denial’’ diye
haykırışları isyankarlığın birer göstergesi,her davul temposu kafa kopartıcı
cinsten. Old school death metal’e ve alman thrash metal’ine göz kırpıyor parça.
Dinlerin yalanlar üzerine kurulduğunu, savaşlarda ölen o kadar masum insanın
din için parçalandığını resmediyor.
“Pessimistic Warning” ezici gitarların üstünlüğüyle başlıyor, ona ahenk sağlayan davul temposuyla devam ediyor. İleriki bölümlerde yıkıcı davul temposu araya giriyor ve araya sıkıştırılmış sololar lezzetiyle klaslık resmediyor. Bir öfke patlaması resitali sunuyor. Geleceksizliğe, dünyadaki düzene dair söylenen sözler agresiflikle yer buluyor kendine. Mazhar’ın “Ughh" demesi bizi daha da hırçınlaştırıyor. “ The Last 15 Minutes” çekiç gibi davullarla giriş yapılıyor ,Mazhar’ın o kükreyen vokaliyle dinleyicide “ acımak yok “ hissi yaratıyor. Sözlerde büyük nitelik taşıyor. “believe in god/ in his angels/ in his messiah/ in his kingdom’’
Klibi
çekilen ama kimsenin klipten haberi olmadığı “Circle Of Despair” bass
gitar kullanımının etkinliğine tanıklık ettiğimiz, karanlık bir atmosferde ilerliyor. Girişlerinden itibaren vokalin mistik havası,
karanlık soundla birleşmesi cezbedici bir hale sokuyor. “ The End” “ Acıyı
derinliklerinizde hissediyorsunuz biliyorum’’ mesajı veren umutsuz liriklerin
temsilcisi adeta. Soloların
ürkütücülüğü, bass tonları, ölüm
vokalleriyle gelen kusursuz karanlık hissiyatı…
Hızlı
gitar saldırılarının üstünlüğü ile devam eden “ Inhuman Conscious” nükleer deneylerin ve radyasyonun
dünyanın içinde bulunduğu tehlikeye karşı uyarıyor. 50’li yılların Londra’sından
90’lı yıllar Türkiye’sine kadar uzanan sözler albümün en önemli liriklerini
içeriyor.
Albüme
ismini veren “ Suffer” karanlık bass tonlarıyla açılıyor, daha
sonraları saldırgan tempoya doğru ilerliyor. Kelime anlamıyla “ suffer “ acı
çekmekten ziyade çekilen çilelere katlanmak anlamına geliyor. Kükreyen nefretsi ve öfke dolu
vokaller,şarkının altyapısındaki büyük nefret vurgusu hissiyatı dinledikçe
yayılıyor.
Hükümetlerin
yarattığı korku ekseninin insanın geleceksizliğine vurduğu darbeye ve demokrasi
yalanlarına dair sözünü söyleyen “ Social
Desperation “ öfke ve nefret
patlamasıyla kaosun içine davet ediyor. Albümün kapanış parçası “ X “
bir takım konuşmaların geçtiği geçmişi yad etme niteliği taşıyor, ve
albümün ruhuna aynı soundla klas bir kapanış oluyor. “ Ver Lan “ bestesi de grubun denetime
takılan diğer bir parçası oluyor.
Cem Kurtuluş,2010