// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

13 Haziran 2011

Dramatik Bölgede Kalmanın Acısı: Kaledeki Yalnızlık (2011)

Sadece isminden dolayı sizi kendinize çeken filmler vardır. Öyle bir filme gittiğimi hatırlıyorum, sinemada sadece beş kişi vardı.   İstediğin yere oturabiliyorsun, yayıl yayılabildiğin  kadar ama mesele bunun da ötesindeydi. Bu kadar az kişinin olması beni şaşırtmamıştı haliyle,diğer bir anlamda filmin ismi “ Kaledeki Yalnızlık “ olsa da aslında sinema salonunda da ağır bir yalnızlık vardı. Bu da ancak o izlemeye giden beş kişide saklıydı.  Böyle bir filmin piyasada tutunmamasını da ancak popüler olmamasıyla açıklayabilirsiniz, çünkü fazla da reklamı yapılmamış belki de böyle bir konuya ilgi duymayanlar çoğunluktaydı.

2011 yılında vizyona gören “ Kaledeki Yalnızlık “ böyle bir film olmakla birlikte dramatik bölgede yalnız kalan şerefli bir kalecinin hayatını onur, haysiyet kavramları üzerinden anlatıyor. Ne de olsa geriden kalan gerçek yalnızlar kalecilerdir sözü ise bu filmin dramatik noktasını oluşturuyor.

 “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar “ filmiyle aynı özellikler taşıyan filmin açılışında Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmi zihnimizde canlanıyor.  Çamurlu sahalar,kramponlar, ve formaya adanmış amatör ruh...

 Futbol üzerine kurgulanmış bir film olsa da “ Kaledeki Yalnızlık” daha çok bir hayat hikayesi sunuyor bize. Filmdeki kahramanımız Nurettin/ Numan Çakır maddi zorluklarla geçinen, evindeki bir türlü sıkıntıya rağmen yaşı ilerlemesine rağmen ekmeğini kalecilikten kazanan bir adam olarak karşımıza çıkıyor. Filmin başından itibaren eski çamurlu sahaları göstererek başlar film; burada hayata 1-0 yenik başlayan Kaleci Nurettin ile tanışmış oluruz. Takım arkadaşları sahadan üzgün şekilde ayrılırken Nurettin’in skor tabelasına bakıp hüzünlenmesi de filmin başında verilir. Nurettin’in hüznü filmin içinde kendini var eder. Çocuğuyla yaşayan Nurettin’in çocuğuyla iletişimi kopuk,kendisi de dünyaya kapalı. Tedirgin dolu bir hayatı izleriz bir yandan. Çocuğunun babasına karşı söylediği ““ günde beş milyon veriyorsun diye mi hava atıyorsun” cümlesi ise filmin ağırlığıyla alakayı gözler önüne serer.

 Kaleci Nurettin ile Okul müdürü arasında geçen diyaloglar bir o kadar kayda değer şekilde işleniyor. “ Kale, dramatik bölge “ diyen müdürün bu noktada psikojik analizleri yer yer oluyor, diğer yandan da futbol teması üzerinden efsanevi futbolcuların isimlerini çocuklarına verilen babalara da atıfta bulunuyor film bu noktada.

 Oğlu Feyyaz’la zor süreçler geçen Baba Nurettin yurt dışından gelen Feyyaz’ın teyzesi Zennoş’un (Özlem Tekin) gelmesiyle evde bir değişim yaşanıyor, bu Feyyaz’ın hayatına gülüşleriyle yansıyor. Bu süreci Zennoş’un öncesi veya sonrası diye ayırmak mümkün ve  bu süreçte Zennoş karakteri üzerinden de  yurt dışındaki insanların buraya göre ne kadar rahat olduğuna tanıklık ediyoruz.  Filmde anlatılan futboldan ziyade, Nurettin’in futbol dışındaki hayatı. Futbol terimiyle Nurettin  kendi kalesine hayat anlamında gol yiyor hep. Zor ve güç bela hayatını da film  bu süreçte iyi işliyor film. Yoksulluk yüzünden cebinde meteliksiz dolaşan Nurettin’in arabasını satması; ve şike teklifini kabul etmesi aynı hüzün yoluna çıkıyor. Diğer anlamda hayatın tokadı oluyor.

 Film adına da verilmesi gereken mesaj bu oluyor. Filmin en can alıcı kısmıysa şike mevzusuna el atan başkanların “ bilirsin, şike kalede başlar “ cümlesiyle yer buluyor. Zorlukla, yoklukla mücadele eden kaleci Nurettin’i satın almaya çalışsalar da Nurettin'in formasını satmıyor ve diğer anlamda ruhunu da.  Nurettin kendisini, ve hayatını verdiği takımını satmıyor. Soyunma odasında takımı gaza getirmeye çalışan hocanın konuşması da etkileyici sahneler arasında yerini alıyor. Nurettin’in kaleciliğinde onur ve haysiyet kavramını çıktıkları son maçta aldığı para mı yoksa onur mu daha önemli sorusuna cevap Nurettin’in golü oluyor. Bu sahne aynı zamanda filmin melodram yönünden hüznün doruklarına doğru götüren;herkesin içini cız ettiren bir sahne oluyor. Taraftarın sahneye inmesiyle toprak sahalarda amatör ruhun sesi yankılanıyor. Ama bu taraftarın sahneye inmesi Nurettin’in golü atmasından değil;başkalarını mağlup eden Nurettin’e açılan savaşın adı oluyor. Diğer anlamda  Nurettin’in  hayatına attığı bir gol. Ruhunu gösteren bir adamın neler yapabileceği gösteriliyor bu sahnede.

 Oyunculuklara gelirsek... Zennoş'u oynayan Özlem Tekin, ufak bir rol biçilen Erkan Can, Kaleci Nurettin karakteriyle rol alan Numan Çakır başarılı oyunculuklarıyla göz dolduruyorlar. Bunun yanında çok rol almasa da Müdür karakteriyle karşımıza çıkan ve sinemanın önemli karakteristik oyuncularından Ali Erkazan’da başarılı bir iş çıkartıyor.

 Özet olarak; futbolda kabul etseniz de, etmeseniz de bazı dramatik bölgeler vardır, bu dramatik bölgenin birincisi kalede başlar. Çoğunlukla kaleciler saha içindeki yalnızlardır. Kurtardı mı Panter , gol yedi mi Kova olur. Bu fikirden gidilirse   “ Kaledeki Yalnızlık “ Daralanda Kısa Paslaşmalar filmiyle konu olarak benzerlik gösteren tam olarak  tatmin edici bir yapım olmasa da, dramatik bölge olan bir kalenin tabiri caizse  ruhunu satmamış olan kalecinin  hayatını etkili bir şekilde Mazlum Çimen’in de atmosfere sağladığı etkili notalarıyla nokta atış yapıyor. Ne de olsa filmin dediği gibi " Kale, korunması gereken bir yapı" 

 

 Filmi İzlerken Altını Çizdiklerim

 

“ deplasmanlarda olmasa duş alamayacağız “

 “ gol yemeyen adam terlemez.”

“ kale,korunması gereken bir yapı”

 “ günde beş milyon veriyorsun diye mi hava atıyorsun”

“ bilirsin; şike kaleden başlar"



Cem Kurtuluş,2011

0 yorum: