Selçuk'ta 10 günlük bir tatildeydim.Günlerim
geçmek bilmiyor, küçük bir kasaba’da kalıyordum. Fazla insan yoktu ,sakin ve
gürültüsüz bir kasaba.Dışarı çıktığımda sokakta kimseyi göremiyordum. Köşede
bir kahve vardı, herkes orada takılıyordu. Kitapların arasında
boğulmuş,dört duvar arasında sıkışmıştım. Dışarı çıkınca ihtiyaç’tan
çıkıyordum. Oda’ya kendimi kapatmıştım. Oda’dan başka yere çıkmıyordum.
Ev ,50-60 sene önce yapılmış evlerden biriydi. Günlerimi o evde
geçiriyordum, başka kalacak bir yerim yoktu.
Dışarı çıktık mı genellikle akşam çıkıyorduk.
4-5 kişi olurduk. Fazlası yoktu. Yaptığımız şeylerden biri "içmekti”
Bu bize iyi geliyordu. Yapılacak başka
bir şey olmadığından ya kahvede takılır çay içerdik, ya da dışarıda tenha bir
köşede takılıp alkol alırdık. Günlerim geçmek bilmiyordu. 10 gün olmuş, yıkanmamıştım
,pistim, kokuyordum, bitlenmiştim. Ev zor bir evdi, ama şartlara uymak
gerekiyordu. Ne tuvalet vardı, ne de banyo...
Önümde yaşanılası zor 10 gün vardı. Dayanmak
gerekiyordu. İmkansızlıklara alışmak gerekiyordu bazı zamanlar . Bir kasaba,4-5
arkadaş, ve kahve sakinleri..Gündüzleri sıkıntıdan patlayıp,geç uyanıp geç
kalkıp sadece kitap okuyarak zamanımı geçirip kendimi odaya günlerce kapatsam
da kasabada yaşadıklarım samimi bir ortam olduğunu hissettiriyordu.
Kendimi yalnız hissettiğim bir kasabaydı. Bu her zaman
olurdu bilirsiniz. Nereye gitsem
yalnızlık peşimden geliyordu. Buna bağlıydım. Zincirimiz buna bağlıydı. Evime
dönmeden önce yapmam gerekenleri yapıyordum. Çantayı açarak kitap okumaktan
başka bir şey bırakmamışlardı Bir sabah erken kalktım, evdekilerle
birlikte bahçeye indik, önce kahvaltı yaptık,sonra derin havayı içime
çektim..
Bazen böyle şeylere ihtiyaç duyuyordu insan. Sonra
sokağa çıktım, Sokakta cinler top oynuyordu. Lafın özü kimse yoktu. Bende
yoklayım dedim. Hava berbat derecede sıcaktı. . Sonra bulunduğum yere
döndüm. Bulunduğum yere döndüğümde hemen çanta’yı açtım. İçindeki kitaplardan
birini aldım, okumaya başladım. Kitap sayfalarını çevirdim. Sabah 8 sularıydı.
Biz 7’de kalkmıştık. Kahvaltı yapana kadar zamanı böyle geçirmiştim. Kitap
sayfalarını çevirdikçe çevirdim, ilk bölümler sıkıcıydı.
Kitabı okudukça kitap beni kendine esir
etmişti. Sayfaları okudukça derine iniyordum. Düşünceler beynimi kemiriyor, beynimin
içi kendi kendini yiyordu. Bu bir beyin zonklamasıydı. Bir adam ve bir kadın.
Adamın ailesiyle sorunu vardı, her şeyden sıyrılmak ve yalnızlığın gölgesinden
giden bir adamdı kitapta anlatılan.
Duvarlar üstüme geliyordu. Sıcak bir çaya ihtiyacım
olsa da bunların hiçbiri yoktu. Evde tektim, kitap okumaktan başka çarem
yoktu. Bazen ara veriyordum ama sonra kitap okumaya devam ediyordum.
Kitap akşam 10’a doğru bitmişti. Dört duvar arasında bir yaşam, bırakmayan
yalnızlık, kitap satırlarının arasında gezinen bir adam. Bu 3 cümleyi o
günlerde bir kenara not etmiştim..
Yazan:Cem Kurtuluş
0 yorum:
Yorum Gönder