Dershanenin
ilk günleriydi. Pek parlak geçtiği söylenmezdi. Öyle çalışkan biri değildim. Yanımda ,arkamda ,solumda
benden fazla çalışanlar da vardı, az çalışanlar da. Bunları önemsemeyerek
yoluma devam ediyordum. Her sabah yatağımdan geç kalkıyordum. Erken kalkmaya o
zaman da alışık değildim. Yaşantım düzensiz bir şekilde devam
ediyordu. "Git ve gel", tek yaptığım şeydi.
Her
gün o yolu yürümek korkunç bir işkenceydi. Her gün hayata bir siktir çekmek
mecburiyetindeydim. Bazı sabahlar koştura koştura giderdim dershaneye,
bazense yüzümü yıkamadan çıkardım evden... Sıkıcı ve basit bir hayatım vardı o zamanlar ve dershaneye giderken Bunu sıklıkla yapıyordum. Her
gün yürüdüğüm mesafe, beni bıktırmıştı artık. Ama yapabileceğimin en
iyisi buydu. Yine yürüyeceğimi biliyordum, o yüzden fazla uğraşmadım.
Matematik
dersini sevmememe karşın yine de bir şeyler yapmak için uğraşırdım. Coğrafya
ile aram yoktu ama kesin olan bişey varsa o da Matematikten daha çok sevdiğimdi aşikârdı. Tarih... İşte
bunu severdim. Her ne kadar
kafa karıştırsa da yalanla dolu bilgiler olsa da bazı yerleri sadece okumak bile güzel geliyordu. Edebiyatı
da severdim... Bazı yazarlar gerçekten tiksindirici olmasalardı!
O
zamanlar her şey böyle gidiyordu. Bazı sabahlar yanımda para olmuyordu. Sıklıkla
evden alelacele çıktığım sabahlara denk gelirdi bu. Dershane
köşesinde bir güveç salonu vardı, ve orada ucuzdu güveç. Derse geç girdiğimiz
zamanlar oraya giderdik. "Abi çek oradan 2 güveç" derdik. Hem
de her sabah! Bu bizim için kıyak bir iş’ti. Ne de ucuz olan her şeye taliptik
o aralar, sefillik akıyordu cebimizden.
Artık
içimiz dışımız güveç olmuştu. Orada da başka yiyecek bir şey yoktu zaten. Bunu
düşününce, o kadar da saçma gelmiyordu. Dershanede bulunduğum zaman içerisinde
fazla arkadaşım olmadı. Onlara uzak olmanın haricinde çoğunu gözlemliyor ve sonrasında yapmacık ve menfaat dolu olduklarına tanıklık ettim. Kızlar havalı ve kendini kusursuz sanan zengin züppeleri gibi davranıyordu. İşte bu onlardan nefret etmek için yeterli bir sebepti.
O günleri düşününce Şu
güveç yeme seramonisini, her sabah tekrarlardık.. Günler geçti, aylar
geçti ama değişen hiç bir şey olmadı. Günler ve aylar geçtikçe daha da çok
yorulduk. Ama dershane günlerinde en bıktırıcı şey, her gün çıktığım o boktan
yokuştu. Ve geriye dönüp baktığımda, o boktan yokuşu her gün çıkmanın pek bir
işe yaramadığını şimdi anlıyorum...
Cem Kurtuluş, 2012
0 yorum:
Yorum Gönder