Mevzu yine deplasman olunca yer ve zaman fark etmeksizin hiçbir şey önemli olmuyordu. Bu defa Ankara yolundaydık. Puslu ve sisli Ankara Yolları. Günler öncesinden biletlerin bittiği söylenmiş ,biletler sonradan yine çıkmıştı. 12 gibi yola koyulmuştuk. Ama 5 saatlik yol 5 saatte bitmemişti. Yine makarasıyla dolu bir deplasmana doğru gidiyorduk. Otobüste söylenen tezahüratlar ,alkoller ve bir çok şey...
Eksik olan şeyler de
vardı elbette. Çok fazla yerde duraklamıştık. Ankara’ya gidene kadar
tekel bayi bulamamanın sıkıntısını yaşadık, bunu daha önce de yaşamıştık. Neyse
ki bir yerde durup bulmuştuk, hemen tekele attık kendimizi. Oradan bir araç
çevirip şoföre bizi tekel bayiye kadar bırakmasını istemiştik.
Sonrasında yola yeniden
koyulmuştuk. Artık durmak yoktu. Alkollerde kısa sürede tüketilmişti.
Ankara’ya geldiğimizde stadın önü kalabalıktı, takım otobüsünü Ankara'daki
Fenerbahçeliler karşılamıştı. İstanbul’dan yanılmıyorsam 2 otobüs kalkmıştı,
maçın hafta içi olmasının en büyük sıkıntıydı.
Döner ekmek mi
yiyelim derken vazgeçip hemen pankartı asmak için stada girdik. Tribündeki
yerimizi aldık. Maç başladı kayseri daha atak oynuyordu. Kayseri de kendi
tribünleri doldurmuş, kendilerini iyi hazırlamıştı. Ama üstünlük
bizdeydi. Kale arkaları ve maraton tarafı bize aitti. Tribün üstünlüğü olarak
da " Ankara Deplasman sayılmaz " sözünü hafızamıza çaktı.
Maç düdüğü çalmadan önce
kendimizi alıştırıyorduk tribüne. Düdük çalar çalmaz desteğimizi vermeye
başladık. Kale arkasının orta tarafı bir de sağ taraf hariç tribün zayıftı.
Özellikle sol kısım. Ama karşılıklı tezahüratlarla iyi bir ivme yakalamıştık. .
Maraton kısımda da sadece orta taraf bağırıyordu. Özet olarak; Ankara'nın
ayazında puslu bir deplasmanı geride bıraktık. Olabildiğince soğuk, cefakar ve
deplasman dönüşünde içilen bir sıcak çorba içimizi ısıttı.
Cem Kurtuluş,2012
0 yorum:
Yorum Gönder