08.09.2012Terk edilişimden sonra İlk Cenk Taner konseriydi. Bu ilk terk edilişim değildi. Son da olmayacaktı. Öyle ya da böyle bir bataklığa saplanacaktık kadınlar tarafından. C.t ‘yi dinlemek eğlenmeyi saf dışı bırakmaktır aslında, en azından bana göre. Eğlenceli tarafları da vardı. Sıkıntılarımdan kurtulmak çok zordu.
Kıyısız denizlere yürümek, o denizlerden çıkamamaktır, orada sıkışıp kalmaktır. Arkadaşlarım yoktu, dostlarım yoktu, aradığım kimse yoktu. Şarap şişelerine boğulmuş gidiyordum. Akciğerim ne durumda olduğunu şu anda bilmiyorum bu önemli değil. Hiçbir şeyin önemi yok. Konser öncesinde 1 litre şarabı alıp Kartal sahile inmiştik. Deniz ne kadar da kararmıştı belli değildi.
Sağda solda gülen insanları gözlemlemek biraz iyi oldu ama gülemiyordum. Bir şeyleri yitirmiştim artık, bunlar senden alındığında onların geri gelmesi olanaksızdı. 1 Litre Avanos vadisi şarabını çok hızlı içtik, 50’lik bira bardakları boyunda plastik bardak almıştık. Arkadaşım telefonla konuşurken ben şarabı hızlıca içtim. İçmem gerekiyordu, böylesi daha mı iyi olacaktı? Sanmıyorum…
İçtikçe içtim. 1 litrelik şarap 10 dakika da bitmişti. Hiçbir şey anlamamıştım bundan. Daha fazla içmeliydim, sarhoş olmalıydım, ağlamalıydım, kendimi kaybetmeliydim. Bir süredir kendimi kaybetmiştim zaten. Ben, ben değildim. Hislerim benden alınmıştı, çalınmıştı, az umudu olan ben o umuttan da yoksundum artık. Umudunu yükseltenler, artık yoktu.
Acılar sisleniyordu tekellerde c.t nin dediği gibi. Kartal sahil’de hafif esen rüzgarla şarap şişesini bitirdikten sonra , kafamız biraz iyi olduktan sonra, sonra sıra geldi dışarıda bira içmeye. Kırmızı Tuborg, Efes, Bomonti ne varsa tükettim. Ne varsa tüketmeliydim, belki acılar biraz olsun böyle giderdi. Ama olmuyordu, acılar yerli yerindeydi.
Ben ise şunu sayıklıyordum ‘’ Ne hayaller kırıldı gözlerden ırak, Ben seni düşündüm, zaten çok vakit alır’’ .
Sayıkladıkça sayıkladım, yürüyebiliyordum ama hissizce ne olduğunu bilmeden, ne olduğunu hissetmeden. Geçen günlerde çorabını cebinde unutan ve onu fark etmeyen bir adam olarak bardan içeri girdim.
Barmenlerle aram yoktur, ama iyilerdi. Bira pahalıydı dışarıda oldukça tükettik. Ama uçsuz bucaksız azınlık ile yine biralarımızı paylaşıyorduk. Cebimde o kadar fazla para olmasa da alkole yatırmaktan başka çarem yoktu. Akciğerlerim belki ileride iflas olacaktı, kim bilir. Bunu boşver ,evet..
Yere çökmüştük, sessizce dinliyorduk. Ve ‘’Buradan Uzaklara’’ çaldığında Kadıköy o’na ağlıyordu, ben ise Kadıköy’e ağlıyordum, göz yaşlarım öyle akıyordu ki durduramıyordum. Kadıköy’ü , modayı, Moda’daki kayalıkları, sarhoş oluşları, sabahlamaları, ekmek arası yaptırdığımız o günü, üzerime atlayıp onu Bank’a kadar götürüp getirmemi, yediğimiz tostları, Moda’da duran ağaçları ve onun yanındaki Tahterevalli’yi her şeyi Kadıköy sokaklarına borçluyduk, seni de. Ama şimdi Kadıköy sana ağlıyor, sen sıkıntılardan kurtulmuş olsan da kariyerler ve bariyerler arasında olsan da , yalnızlık ve özgürlüğün seninle şu an..
Biraları içiyordum yerde çömelmiş şekilde. Bazılarını ise karıştırıyordum. Hiç kimse bunu sorun etmiyordu. ‘’Atlar Dönmedi’’ derken kaptan yine bir şeyleri düşünür olmuştuk. Ama Atlar oysa ki hiç dönmezdi, Atlar hep kaçardı. Büyük sevgiye maruz kaldıklarında atlar da kaçardı, insanlarda . el mecbur onların ki demek, atların ki yani. İnsanların ki değil. Yine söylüyorduk.
‘’Adını unutmaya devam ediyorum’’ şarkısıyla konsere girdiklerinde sessizlik her yere yayılmıştı, oturduğumuz yerde hem eşlik ediyorduk, hem acılarımız artıyor, hem hüzünleniyorduk. Biram yanımdaydı, onsuz olmazdı. Tekmeyi yemiştik öyle ya da böyle, koşmanın anlamı yoktu bu saatten sonra. Bu sessizliği seviyordum ben, ama sessizliğimi sevmemene bir şey diyemem ben. Bunu da biliyor olmalısın..
Kumandayı ver deyip sayıkladım hep aslında, yukarıda sizi kandırdım sanırım. Yok yok kandırmadım, o sözleri de hep tekrarladım. Senin düşünmen bir şeyleri geri getirmez.. İyidir iyi demiştik ama her şey kötü gidiyor şu ara , tarih bizi geride bıraktı. Hani Kadıköy’deki biz dediğin ‘’Biz’’. O da kaldı mı ki. Wildy öldü sonunda.. Kahkaha at hadi, ne de olsa sıkıntılarından kurtulmuşun…
‘’Rüzgarlı Deniz Kıyısı’’ önümüz Marmara ama o da bir hayal olunca ve içinde sen olmayınca deniz kıyısının da anlamı olmuyor. İki taştan bir kale olmaz artık, sadece kale değil. Bu çalındığında evet Kadıköy sokakları yine, insanların gülüşleri aklıma geliyor. Sen halen gülüyorsun.. kartal sahilde avanos vadisi şarabı , deniz kıyısına benden hediye, bir de japon balıkçı ihtiyar vardı önümde. Yitirdiklerime içtim..
‘’Eğ başını eğeceksen ‘’ Moda ‘da bu şarkı hiç susmazdı. Kadıköy’deki kayalar, gece 3 gibi gökyüzünde dolaşan yıldızlar buna şahit biliyorsun, bilmesen de olur mu ki. Bilmemen tuhaf olurdu. İstikametim sana doğru derken rotayı kendin değiştirdin. Özgürlüğün ve yalnızlığın senin istikametin oldu…
Şarkılar arka arkaya sıralanırken acılar da arka arkaya sıralanmıştı. Duymuştum şehirdeydim, evet sen şehirde yoktun, şehir karanlığa bürünmüştü. Aşktan önemli dertlerimiz vardı, o da çöplük oldu. Kendin iyi biliyorsun bunu..
Gecenin sonuna doğru yaklaşıyorduk. Kaptan’a ‘’Kumandayı Ver’’ diye çok söylendim, çalınmadı ama olsun. Avunmak da iyidir bir yerde. Gözyaşları sel oldu gitti, sarhoş olduk, ağladık, düşündük. Düşündüklerimiz bizi düşünmedi ama. Öylece kaldık olduğumuz yerde. Konser bitmeden rakı ile konseri bitirdim. Bir de unutulmaması gereken şeyler de var. Kaptan’ın ‘’ insan şurda akustik konser veriyor bi bülent ortaçgil havası yaşatmadınız’’ demesi de bizleri güldürdü..
Cenk Taner..
Sarhoş olmak..
Kartal Sahil..
Ağlamak..
Acılara acı eklemek..
Hüzünlenmek..
Kadıköy sokaklarına Buradan Uzaklara ile selam etmek..
Sen hep belki dedin dese miydik
Ama sen hiç belki de demedin..
Vapurlar da kalktı artık
Trenler de yok artık
Şimdi İstasyonsuzum..
Öyle bir konserdi..
Duygulu bir yazı oldu idare edin.. ağladık ,sarhoş olduk işte daha ne olsun...
0 yorum:
Yorum Gönder