Uğultular, kalabalıklar bir kırbaç gibi sırtıma vuruyor
Sis bulutlarından etrafı göremiyorum
Ki görünen belki sis bulutu değil
Sisli yalnızlığım
Ya da ona yakın bir şey olmalı..
Trenler artık tedirgin
Yoksunluğumuz kaldı geriye
Ya da yokluğumuz ve üşüşen rüzgar..
Bir yıldız kaydı ki Moda’da
O’nu yakalayamadım
O an ‘da kendini kaçırmıştı
Batık bir vadide yalnız başıma dolaşmalarım senden mi kaynaklı benden mi bilmiyorum
yapayalnız başıma Kadıköy’ün en sakin yerine oturdum asık bir suratla
Çay kaşığını baka baka içinde kaybolduğumu gördüm
-bu ilk değildi..
Kayboluşlarım devam edeceğe benziyor..
Harfler, zamanı raftan sildi
Oyalanmalarım boşunadır
İtliğim bu yüzden işte
Rakı az
Doldur.
İçine su katsak mı? ne dersin..
Dudaklarımızı kıpırdatmadığımız o gece
Yıldızlar ortadan yok olmuştu
Sanki biz de yok olur gibi olmuştuk..
Bunu bir yere not et..
Seni uğurladığım otobüs durağı
ortalıkta insan yoktu
Ama ben otobüse yetişmek için çırpınıyordum
bir mermere sırt sırta yatmıştık
Sonra ne olduğunu anlamadan güneş doğmuştu..
''Ben harper'' şarkısı kadar aksağım
Boş bir oda kaldı geriye
Bir köşedeyim..
Geceye doğru yürüyorum sessizce
please help me..’’
kaldığım yerde kaldım..
tutsağım buraya
oda karanlık biliyorsun
böcekler etrafta geziyor
samsa seni izliyor
korkuların onunla
takibindeyim
harper’dan bir haykırış
sesin uzağında kaldım..
" Boş şişeler hayvan iskeletleri gibi " demişti ölü sevici bir şair
Çöp kutusundaki kokular, sifonu çekilmemiş çoğu şey, tuvaletteki bok, her bir şey..
Bir atık hepsi..
Sarhoş gecelerden, yorgun sabahlara doğru uzanan imgelerin yokluğunu aradım sayıklarken..
Bir şair mızıka çalarken
Satırlara döküldü yalnızlık
Ve o kayalıklara yazıldı her bir isim
Esrarengiz loşluktaki ömrümüz kısa sürdü sürmesine
Rakıyı bitirmek de kısa sürdü
-en azından şu anlık..
Aldım rakımı
Anlatman gerek dedi bana
Anlatacak neyim vardı ki
Kendim bile önemsizken bunu nasıl yapabilirdim başkasına
Rakının yanında balık olabilsem iyiydi
Ama kavun onun yerini tuttu.
Ruhi bey ile dertleşiyorum ara sıra
Her gece şarap bira diye geçirmişti şair yazdığı satırlarda
Satırlar bile eskidi sanki
Eskimeyen bi biz mi kaldık ruhi bey..
İki ağacın altında oturup
Şarabımı diktim kafaya dikebildiğim kadar
Biri uğradı yanıma
İsmi önemli olmayan biri
Yüzü eskimişti
Yaşlıydı
Bir denizciyi andırdı ilk geldiğinde
Ve sanırım solumda kahkahalar atan gençler vardı..
Şarabımı uzattım ihtiyara
Aldı bi yudum
İçtik beraber
Kadıköy’deydik
Başka nerede olabilirdim ki
İki dakika sonra ihtiyar uzadı
Daha şarabımı bitirmemiştim
Ama bitirmeye ramak kalmıştı
Denize bakarak yavaş yavaş yudumladım şarabımı..
Sonra sabah oldu
Ben fark edemedim bunu
Fark etsem iyi olurdu
Bankta uyumuşum
Birine benzettiler beni, oysa o, ben değildim
Sessiz ve sakin şekilde uyudum
Ölmüş gibi..
Rakı azaldı yine ruhi bey..
Hangi gündü hatırlayamadım
Günlerden bir gün
Sararmış bir suratla karşına çıktım..
Yitirdiklerim geride kaldı..
‘’ halikarnas balıkçısı’’ beni selamladı..
Yazan:Cem Kurtuluş
0 yorum:
Yorum Gönder