Saklanan ve
yüzleşemediğimiz gerçekler, katliamlar, faili meçhul cinayetler, işkenceler,
zulümler, insanlık dışı davranışlar, insanlığın dışında kalanlar, yakılan
insanlar, hücrelerde sıkışıp kalanlar, diri diri yakılanlar, hafızasını
hapishane duvarlarında kaybedenler, katliama tanıklık edenler, merhametin
dışında kalanlar, insanlıktan nasibini almayanlar, elleri çürüyenler,
hiçleştirilenler ve birçok şey "F Tipi" filminde toplanmış.
Film
belki herkesin ilgisini çekmedi, salonlar tamamiyle doldurulamamış da olabilir,
gişe rekorları kıramadı ama istenilen mesajı verdi. Yine engellemelerle karşı
karşıya gelindi, filmin bazı salonlarında gösterime girmemesi için baskı
yapıldı, afişleri sansür edildi. Bir takım zorluklarda geçti hep olduğu gibi. O
yılların özetini geçmek zor olacaktır ama kestirmeden gidersek mevzu 19 aralık
2000 tarihinde Türkiye’nin kanlı bir katliama tanıklık etmesiyle alâkalı.
Ölüm oruçlarını bitirmek için amaç hapishane
tutsaklarını F tipine yollamaktı. İnsanlık onurunu böyle yeneceklerini
düşündüler, hapishanelerde "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek"
sloganları yükseldi filmde görüldüğü gibi. 7 yıl sürdü ölüm oruçları, sonuçları
ağır oldu. İşkenceler, zulümler 12 sene sonra beyaz perdeye aktarıldı.
9
yönetmen ile ortaklaşa yürütülen bu proje istenilen mesajı istenenlere verdi.
10’ar dakikalık kısa filmlerden oluşan bu proje bir uzun metraj filmi oldu.
Müziklerini Grup Yorum üstlendi.
Film, “Korktuğum
cezaevinde olmak değil, cezaevinde olup da bilinmemek” mesajıyla aynı zamanda
izleyiciye burukluk yaşatıyor.
Her hikâye, her hücre, ayrı mesaj veriyor.
İletişimden yoksunlar, Top’la haberleşiyorlar. Birbirlerini göremiyorlar, ne
yapacaklarına Topla karar veriyorlar. Filmin ilk başlarında karşımıza 19 Mart
müdahalesinden sonra hafızasını yitiren ve aynı yabancılığa uyanan bir kadın
çıkıyor. Her gün kendisine mektup geliyor ve ne yapacağı yazıyor o mektupta.
Günlerini buna göre yaşıyor.
İkinci filmimizde Ezel Akay çıkıyor. Gardiyan
Ramazan filminin hakkını veriyor ve o esnada “Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman”
çalması filmin buruk sahnelerinden. Gardiyanın “Müdürüm” olmayan birine
“Müdürüm diye” seslenmesi, kendi yalnızlığını kendi içinde yaşaması ve o
sahnedeki burukluklar filmin ne kadar sahici olduğunu bizlere gösteriyor.
El yapımı boyalarla, duvarlardaki ayak
izleri unutulmaz sahnelerden ve ayak izlerini duvara el yapımı boyalarla sürüp
duvarların yeniden boyanması ve el yapımı boyalarla yeniden hiç bıkmadan ayak
izlerini yeniden duvara sürmesi “Direniş” kelimesinin diğer bir anlamı.
Gardiyanların ayak izlerini duvara bırakan adama kötü olduğu halde kendisine
yardım etmemesi de filmde inceden mesaj veriyor.
"Deterjan Orhan" filmde bir
böcekle dost olan, böceği dahi öldüremeyen bir karakter ve en sakin insanın
bile o koğuşlarda delireceğini gösteriyor film bize.
En iç burkucu sahnelerden biri
“Annenin oğlunu göremeden eve dönüş sahnesi”. Ne kadar acımasız bir ortamın
içinde dönemin geçtiğini bizlere anlatıyor. Acımasızca, merhametten yoksun.
Fırat Tanış’ın filmde görülmesiyle apayrı
mevzular gelişiyor. “Muharrem Karademir"i canlandıran Fırat tanış insan
hakları komisyonuyla arasında geçen diyaloglar filmin en iyi sahnelerinden
biri. Orada karşımıza kısa süre olsa da Erkan Can çıkıyor. Gördükleri
işkencelere seslerini çıkaramayan İnsanlar komisyonu.
Fırat Tanış bu tür rollerde oynarsa başarılı
olacağının sinyalini filmde oynadığı kısa süre içinde belli ediyor
izleyicilere.
1 Mayıs geldiğinde
tutuklunun kendi imkânlarıyla yaptığı müzik aleti ve onu tıngırdatması sonucu
hemen gardiyanların sesini kesmeleri, F tipini yaşayan gardiyan Ramazan, el
yapımı boyalarla ayak izleriyle bir şeyler yapmak isteyen tutuklu, deterjan
Orhan’ın böcekle dostluğu, Annenin oğlu için hiçbir fedakâarlıktan kaçınmaması,
“İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” sloganları, Fırat Tanış’ın kısa süre içinde
yer aldığı insanlık komisyonuyla konuşma halindeki diyalogları filmde
hafızalarımıza kazındı.
“F Tipi” kusursuz bir eser değil. Geçmişte
yaşananların gerçek bir dille sinemaya aktarılması, filmin müzikleri, toplumsal
bir mesaj veriyor olması takdir edilesi. Fırat Tanış'ın oyunculuğunu ayrı
noktaya taşımak lazım.
“Keşke sadece film olsaydı” yorumu bile o
dönemi yaşayanlar için birçok şeyi anlatıyor.
Cem Kurtuluş, 2013
0 yorum:
Yorum Gönder