“ Savaş “ sözlük anlamıyla “ Devletlerin
diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, harp, cenk” anlamına
geliyor ama bunun hakkında türlü türlü şey söyleyebilirsiniz. Dünyadaki savaşların çıkarları ölen askerler
üzerinden sağlanıyor, büyük patronlar diğer anlamda savaşın efendileri köşeyi
dönüyordu. Bir porno misali savaş da askerleri farklı pozisyonlara
sokabiliyordu. Dünyadaki büyük savaşlardan biri de Vietnam Savaşı. Vietnam
savaşını o dönemin askerlerinden Bao Ningh “ Savaşta kazanç ya da kayıp
yoktur.Sadece yıkım vardır. Sadece hiç savaşmamış olanlar tartışmayı sever “ sözleriyle anlatıyor.
Şu ana kadar Vietnam savaşı hakkında çok şey
yazıldı, çizildi, filmleri çekildi ama etkileyicilik konusunda bu filmler
tartışılır. Mevzu bahis konumuz Vietnam
savaşını konu alan “ Full Metal Jacket” filmi. Film, Johny Wright’ın “ Hello Vietnam “ şarkısıyla komünizmi
yerdiği, Amerika’yı yücelten sözlerinin melodileriyle açılıyor, askerlerin asker tıraşı yapıldığını
zorunlu askere alındığını gösteriyor. Bir tür bu kısımda zorbalık üstünden
askerleri bir ameliyata tabii tutuyor.
Filmin ilk bölümünden itibaren askerlerin
eğitimlerini Hartman üzerinden anlatıyor Kubrick. Bu bölümde disiplin, hepsinin
aynı ölçüde değersiz olduğu vurgulanıyor. Bunu anlatırken “ Irklar arasında ayrım yapmam. Zencileri, Yahudileri, ve İtalyanları
aşağılamam. Burada aynı ölçüde değersizsiniz “ sözüyle anlatıyor durumu. Hartman
kendisini tanıtırken “ benden ne kadar nefret ederseniz o kadar öğrenirsiniz “
sözüyle kendisini anlatıyor.
Uzman Çavuş
Hartman, askerlerin eğitiminden sorumlu
olan kişi. Küfür ediyor, acımasız davranıyor, nefretini askerlere yayan,
aşağılayan, disiplinli biri. Askerleri zorlayabildiği kadar zorluyor, hayvanca
aşağılıyor. Askerlerin buna karşı tavrı sadece “Sir, Yes Sir” sözünden ibaret.
Eğitimleri boyunca askerlere bir hiç olduğunu gösteriyor Hartman. Herkesi aynı
kategoride değerlendiriyor, herkese karşısında bir hayvan gibi davranıp birer
birer hepsini psikolojik olarak hiçleştiriyor. Eğitimdekilerin sevgilileri yok,
dostları yok, arkadaşları yok, tek kendine arkadaş edinecekleri tüfekleri oluyor. Hartman, tek sevgililerinin tüfekleri
olduğunu, “ Tüfeklerinize kadın ismi
vereceksiniz, çünkü elinizin altındaki tek amcık o olacak “ sözüyle
anlatıyor askerlerin tüfek ile olan ilişkisini.
Diğer bir kahramanımız uzman çavuş Hartman tarafından aşağılamalara maruz
kalan “ Er Pyle” Bütün askerler aşağılamalara maruz kalıyor ama
Er Pyle farklı bir noktada olduğunu
gösteriyor. Şişman olarak dalga geçilen
bir tip, eğitimde sorunlar çıkarıyor,verilen görevleri yerine getiremiyor. Bütün asker arkadaşları kendisinin hataları
nedeniyle cezalandırılıyor. Arkadaşları tarafından nefret edildiğini biliyor,
bunun saldırısına uğruyor. Bir nevi Pyle
karakteri üzerinden zorbalığın ne olduğunu çıplak gözlerle izleriz. Bu süreçte “ böyle insanlar da var “ der bize “ Full Metal Jacket “ Kendi kendine kendisini eğiten bir askeri
izleriz sonra; kendini geliştirir.
Çaresizlik ,acı, insanın kendi kendisine
savaşında Er Pyle’ın arkadaşları tarafından nefret edileceğini bilmesi
sonucunda tüfeğiyle hem onu devamlı aşağılayan,bir hiç muamelesi yapan çavuşunu
öldürdüğü ve kendini öldürdüğü sahne filmin en dramatik sahnesini oluşturur.Filmin
dili bir nevi aşağılamalara maruz kalan askerlerin öldürmek için evrilen insana
dönüşür. Militarizm, erkeklik gibi konularda filmin ilk bölümünü
oluşturacaktır. Pyle yumuşak biri
olmasına rağmen filmde sonrasında savaşın getirdiği psikolojiyle nasıl psikopat
biri hale geleceğini bu sahnede bize gösteriyor. Er Pyle’nın kendi
tüfeğini ağzına dayadığı sahneyle birinci bölüm bitiyor.
Filmin ikinci bölümü cephede savaşan askerlerin durumunu
anlatıyor. İkinci bölümde “Öldürmek bu kadar kolay mı olur" diye
Kubrick bizlere sorgulatıyor bu durumu. Birinci bölüme göre anlatım dili olarak
ikinci bölüm daha sönük kalıyor. Askerlerin psikolojik durumlarından,
öldürmenin bu kadar kolay olduğunu hissettirmesi filmi etkileyici kılıyor. Bunun yanında Amerikan ordusunda görev verilen
gazetecilere Kubrick mesajı “ ara ve yok et yerine bul ve temizle diyeceksin “
sözüyle özetliyor. Militarizm üzerinden ne kadar sözünü söylese de , Barış
amblemi takan birinin “ Born to kill “ kasketini neden taktığıyla ilgili mesaj
verir.
Vietnamlıların tarihte Tet Saldırısı olarak
bilinen Vietnamlıların yılbaşında Amerika’ya karşı yaptığı saldırıya tanıklık
ediyoruz. Daha sonra Kubrick bize bunu
tarlalarda çalışan işçileri acımasızca öldüren askeri gösteriyor. Filmde askerin miğferindeki "Born
to Kill /öldürmek için doğdum “ yazısının bulunması ve yanında barış
amblemi bulunması birçok yönden mesaj niteliği taşıyor. Eğitimlerde askerlere
öğretilen “ savaşmak için ölüm makineleri
gibi olacaksınız “ sözünü hatırlatır film bu yönüyle. Born To Kill sözüyle
de bir nevi bu vurgulanır. Bir askerin acımasızca işçileri öldürmesiyle
şu kelimeler ağızlardan dökülüyor. Öldürmenin basitliği zihinlere kazınıyor.
- 157 kızıl öldürdüm. 50 tane de manda.
Bunlar resmi rakamlar.
- Kadın ya da çocuk var mı?
- Bazen.
- Bir kadını ya da çocuğu nasıl öldürebilirsin?
- Çok kolay. Biraz öne ateş ediyorsun.
- Kadın ya da çocuk var mı?
- Bazen.
- Bir kadını ya da çocuğu nasıl öldürebilirsin?
- Çok kolay. Biraz öne ateş ediyorsun.
İkinci yarıda daha çok askerlerin anılarını
ordu içinden gazetecinin yaptığı röportajdan dinleriz. Vietnamlıların yok
edilmesinden, öldürmek için can atan askerler vurgulanır. Filmin son bölümleri nefes kesen gerilla
taktiği ile tuzağa düşürülen arkadaşlarının öldürülüşüne tanıklık eden
askerleri izleriz. Keskin nişancıya dair
belli bir bölüme kadar kendisini görmeyiz, Kubrick bu açıdan bu karakterin kendisini göstermez,
bir süre saklar. Bu açıdan filmde gerilim unsuru öne çıkar. Film kapanışına doğru barış amblemi
taşıyanların da savaşta insan öldürebileceğini izletir bize. Filmin ilk yarısında anlatımı ve askerlerin
psikolojik durumları ve diyaloglar hayran bırakırken,filmin ikinci yarısında
aynı etkileyicilikten uzak bir yerde oluyoruz.
Oyunculuklarda filmin ilk yarısında “ Hartman “ karakteriyle can veren
R. Lee Ermey kusursuz bir
performans gösterirken, pek çok
sahnesinde doğaçlama sahneler
yarattığını Kubrick söylemiştir,bundan
etkilenerek bunun üstüne diyalog yazmamıştır.
Pyle karakterine can veren Vincent D’ Onofrio diğer kusursuz
performanstaki isim oluyor, karakteri için 70 kilo veriyor. Kusursuzluk açısından filmin ilk yarısını
performanslarıyla götürüyorlar,ikinci
yarıda hem oyuncu performansları hem de
diyalog yönünden film düşüşe geçiyor.
Senaryo kısmına gelecek olursak; filmin
senaryosu hazırlanmadan önce Kubrick, Gustav Hasford’un The Short-Timers adlı
kitabını keşfediyor. 1983 yılında Stanley Kubrick , Vietnam
savaşı hakkında yazılar yazan aynı zamanda savaş muhabiri olan Michael Herr ile temasa geçiyor,bu
süreçten sonra bir savaş filmi yapmak istediğini söylüyor. Bu süreçten sonra araştırmalara başladığını,belgesel izlediğini
söylüyor film için. Kubrick bu konuda epey mesai harcıyor. Filmin bu aşamalara
gelmesi için de dört yıllık bir süre sonunda film çıkmış oluyor.
Filmi İzlerken Altını Çizdiklerim
" sadece size bir şey söylendiğinde konuşacaksınız. ağzınızdan çıkacak ilk ve son sözcük " efendim " olacak "
" Boktan bir yerdeyim , evet ama hayattayım
"
" Savaşmak için yalvaran ölüm makineleri gibi
olacaksınız. Ama o gün gelinceye kadar bir bok değilsiniz. Bu dünyadaki en
aşağılık yaratıklarsınız"
" Tuvaletleri öyle temizleyeceksiniz ki Meryem
Ana bile oraya işeyecek"
" Özgür dünyanın komünizm nasıl alt ettiği
anlatılacak"
" Yüreğiniz İsa'nındır. Ama götünüz deniz
kuvvetlerinin"
" Çünkü biz gördüğümüz her şeyi
öldürürüz"
" Deniz kuvvetleri robot istemez, Deniz
kuvvetleri katil ister "
" Dinsiz komünist Meryem Ana' yı sevdiğini
söyle"
" Ara ve yok et yerine
Bul ve temizle diyeceğiz "
Bul ve temizle diyeceğiz "
" Sen bir yazar değilsin, katilsin "
" Bir savaşta canlı kalmak istiyorsanız öldürme
içgüdünüzü kullanmalısınız. "
" Öldürme gücünüz yeterince güçlü, sağlam değilse
gerçekle yüzyüze gelince tereddüt edersiniz"
" Biz burada " ne işimiz var " diyen
sivil gazetecilerin ilgilenmedikleri şeyleri yazıyoruz"
" Tüfeklerinize kadın ismi vereceksiniz, çünkü
elinizin altındaki tek amcık o olacak "
" Kızıllar götlerini iyi koruyorlar. Ama biz de
bayağı adam öldürüyoruz"
" Ölü biri tek bir şey bilir. Hayatta olmanın
daha iyi bir şey olduğunu "
- ben 20 diyorum , bu resmi ölü sayısı mi efendim
" Bu barış işareti varken vurulman hoş olmaz
"
" Vietnamlılara yardım ediyoruz çünkü dışarı
çıkmaya çalışan bir Amerikalı var "
" Biz abazanlar mangasıyız. Adam öldürüp yürek
sökeriz."
" Kansız bir gün güneşsiz bir güne benzer "
" Siz düzensiz bir boka yaramayan
yaratıklarsınız"
" Benden ne kadar nefret ederseniz o kadar
öğrenirsiniz "
" Kendine gel yoksa, gözlüklerine sıçarım dünyayı
bombok görürsün "
" Irklar arasında ayrım yapmam . Zencileri,
Yahudileri ve İtalyanları aşağılamam. Burada aynı ölçüde
değersizsiniz."
" Teksastan sadece ibne ve öküz
çıkar kovboy "
Cem Kurtuluş,2013
0 yorum:
Yorum Gönder