// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

31 Ocak 2014

Celal Abi..

Karaköy’ün en  sahici adamlarından biriydi Celal Abi. Herkesi tanırdı. Fahişelerden tut esnafa kadar her türlüsünü tanırdı. Gerçek yeraltı adamıydı. Cebinde çoğu zaman parası yoktu ama misafirlerini boş çevirmezdi. Borç yapar yine boş sofrayı mezelerle donatırdı. Yanında takılan, sokaklarda sabahlayan Mustafa Dede’nin ondan aşağı kalır yanı yoktu. Sırdaşıydı, her şeyini onunla paylaşırdı. İstinye’de devletin inşa ettiği evsiz insanların kaldığı bir yerde kalıyordu Mustafa Dede.

 Balık –şarap aldığımız gün Mustafa dedeyi polisler kodese tıktı.  Yaşı 70 ama işi bitmemiş olanlardandı Mustafa Dede. Memurlara da postayı o gün koymuştu, elindeki kırmızı tuborgu bitirmeden teslim olmadı polislere. “ bırakın da biramı içeyim be” demişti o gün memurlara.

 Memurlar diğer memurlara göre anlayışlı davrandı, Celal Abi memurlara 20 kağıt sıkıştırdı, memurlar kabul etmedi. Memurlar bu defa iyi polisi oynuyordu. Kırmızı tuborgu içtikten sonra teslim aldılar Mustafa Dedeyi. İki gram ot çekip etrafı duman altı yapmıştı. Alınma nedeni de buydu. Memurlar otu bulamadı ama üflediği dumanın bıraktığı etki fazlaydı. Polis sonra aldı götürdü. İşi zordu. Zor yürüyor, zor yaşıyor, yaşamak için çırpınıyordu. Yaşadıklarını anlatsa roman olurdu herkes gibi.

Karaköy’ün bütün sokaklarını talan etmişti. Karaköy’ün alayı tanıyordu Mustafa Dedeyi. Kendisine ot satan kenan bile tanıyordu onu. İyi müşterilerindendi ne de olsa, torbacılar iyi müşterilerini kaçırmak istemezdi.

 O civarlarda derin iz bırakmıştı. Kırmızı tuborgu kana kana içmesi için o gün ben almıştım, sonra memurlar derken ortalık karıştı. Bunlardan 1 ay sonra Celal Abiye uğradığımda Mustafa Dede yoktu, ne yapacağımı bilmeden aylak aylak yürüyordum sokaklarda. 1 haftadır deniz havasını bırak, mahalle havası almamıştım. Oksijenden eksiktim. Celal abiyi buldum o gün.

 Her zamanki yerindeydi.  Görmüş geçirmiş adamdı, her şeyi yaşamıştı. Eski kaynakçıydı ama herkesle selam sabahı vardı. Denize tutsak adamdı, her yüzü tanıyordu. Arkadaşı Ahmet geldi çöktü yanımıza. Köpekler havlıyordu, o köpeklerin çoğunun ne yapacağını biliyordu. Ahmet  abiye sinirlenerek “ kalk şuradan rakı alalım” dedi. Bütün parayı rakıya yatırdık, cebindeki bozuk paraları çıkardı hepsini rakıya bastık.

 Yoksullar şarap, zenginler rakı içerdi ama bu defa yoksul olsak da rakıya ufaktan başlamıştık. Celal abi Görmüş geçirmiş adam olduğundan ne anlatsa eksik kalırdı ama  bunu kimse anlamazdı. Bir süre her şeyi siktir ettik, kendimizi bile.. Siktir edildiği her halinden belliydi, kendi başına olmak tehlikeli bir işti her zaman. Anlattıkça anlattı. O anlattıkça beynim sulandı.

 Yılların Celal Abisiydi, rakıyı sek içiyordu. Rakı daha etkisini göstermemişti. “ Ahmet varya kendini başkalarına siktiriyor dedi” kafamı salladım, sonra laflarını sıralamaya başladı. “ Bak evlat ben burda herkesi tanırım, onlarda beni tanır. Seni ezmelerine izin verirsen ensene yapışırlar, belanı sikerler” dedi. haklıydı. 5.dublesi bitmişti, 6.dubleyi doldurdum Celal Abiye. İbne diye bahsettiği Ahmet’ten  bir sigara almış hayatını siken insanları anlatıyordu.


Ağzı iyice bozulmuştu, rakısını bir dikişte bitirmeyi bilen adam olarak keyifle içmiyordu rakıyı. Ahmet abi  rakı içmek için yoluna gitti. Patates yemeği hariç masamızda hiç bir şey yoktu.  Karanlık çökmüştü, rakı içmeye devam ediyorduk. Kafası beş milyondu, ne dediğini bilmiyordu Celal Abi. 

Etrafta kaynakçılar hariç kimse yoktu. Celal abinin küfürlerine onlar alışıktı, ben alışık değildim. En azından alışık olduğum tek şey küfürbaz biri olmamdı. Kafası güzelken “ burada kimse kalmıcak ulan,  ben gittikten sonra kim kalırsa sikerim” diyordu rakıyı içerken.  Söylediklerini tekrarladı. Sakladığım rakıyı celal abiye vererek yaylanıp yoluma gittim…

Cem Kurtuluş, 2014 / Karaköy

0 yorum: