// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

19 Ağustos 2014

Erol Abi...

Kadıköy’ün  güzel insanıydı Erol Abi. Üşümemek için kafasında siyah-beyaz bereden ve ayağında belediyeden aldığı siyah bottan başka bir şey yoktu. Elleri çürümüş taş tutmuştu,  soğuk havalarda kalın mavi eldivenini çıkarmazdı ellerinden. Kadıköy’de  ne yaptığına dair çeşit çeşit şeyler söylenirdi ama  herkes severdi onu. Kimseyi ayırmazdı. Şarap sevmezdi ama elinden birasını da eksik etmezdi.  Beyoğlu’ndaki tuborg kutuları ezen şeref abi gibi büyük nama sahipti.

Sokakta herkes onu tanırdı. Sokaktaki çocuklar selamı sabahı eksik etmezdi erol abiden. Tanıyanlar sadece onlar değildi.  Torbacısı, şarapçısı, anarşisti, emekçisi, eşcinseli, her biri onu tanırdı. 60’lı yıllarda   yoksul yaşamıştı, 70’li yıllarda askere gitti , 80’li yıllarda darbeyle tanıştı. Darbenin hak olduğuna inanırdı, Kenan evreni sevmezdi, devleti seviyordu, hükümeti sevmiyordu, polise öfkesi yutulur cinsten değildi.  Samsun Çarşambalıydı, oralarla ilgisini uzun zaman önce kesmişti.

Sokakta kalmasa, piyangoyu bulsa ilk yerleşeceği yer köyü olurdu.  Halen sokakta yaşamını sürdürüyordu. Bazen sığınacak yerin olmadığını bile bile yaşamak ve hayata gülümsemekti onun yaptığı..

 Bira kutularını biriktirir evinde saklardı. Memurlar da tanırdı onu.  Selam sabahı eksik olmazdı memurların. Arada mahalleye uğrar hal hatır sorardı insanlara. Böyle şeffaftı. Belki de her şeyini kaybetmişti. “ param olsa rakıdan başka bir şey içmezdim” diyen dert adamıydı. Oldukça görmüş ve geçirmişti. Ondan iyisi şam da kayısıydı.

 Rakı onu anlatandı, dertlendirendi. Diğerleri fasa fiso geliyordu. Zaten şarap da sevmiyordu.  Sokaktaki çocuklara yazılır iki bira kapar, diğer eksiğini eski tütünlerle kapardı sonra  sokaktan yaylanırdı. Anlatacağı şeyler bitmeyen biriydi. Köyünden bahsetmeyi ihmal etmezdi, imkanı olsa tek istediği  bu kalabalık şehirden kaybolup köyde tarlada iş peşine koşmaktı. Bunları anlatmaktan geri kalmazdı Erol Abi.

 Her defasında iç geçirirdi ama hiç fayda etmezdi. Gel zaman git zaman onu tanıyanların ondan şikayeti yoktu, daha doğrusu onu görmedikleri zaman merak içinde olurlardı. Mermer taşlarının üstüne oturmuştuk bir akşam, iki lafın belini kırmıştık. Çürümüş ellerini kıpırdatmadan kalın ses tonuyla “ çok yorgunum be evlat” derken sesi titredi…

 Kalın ses tonuyla yavaş yavaş saf bakır bulan bir adamı anlatmaya başladı. Adamın zeki olduğundan, bu işi bildiğinden köşeyi döndüğünden bahsetti. Anlatırken iç geçiriyordu aynı zamanda birasından bir yudum aldı, sönmüş tütününün yenisini sarmak için kollarını sıvadı. 


 Tütünü hızlı içiyordu, birası bitmişti, şarap istemedi. Saf bakır adamı anlattığındaki içtenlik herkesi etkileyecek cinstendi. Sonra adamın bir gün  battığından, bu işlerde bir gün yerin dibine gireceğinden söz etti tütününden bir fırt alarak. Ağır ağır oturduğu yerden kalkarak kalın ses tonuyla” gece uzun evlat burada fazla oturduk” diyerek uzaklaştı…

CEM KURTULUŞ 

0 yorum: