Bazen
yollar bitmez, çocukluğunda maçlarını izlediğin takımın peşinden
kilometrelerce gidersin hiçbir çıkar gözetmeden. İki ay önce
planlar hazırlanmış maç için havaya girmiştik. Son maçımız mı olacaktı bunu
bilmiyorduk ama Fenerbahçe yalnız bırakılmamalıydı Manisa’da ve Manisa
sokaklarında. Her şey hazırlandı Manisa’ya gitmek için gece toplanıldı.
Sabah yola çıkmamanın iki negatif yönü vardı; biri erken kalkamayacak olmak,
biri de güneşe yakalanmamak. Bu düşüncelerle yola çıktık. “ Şoför
abi bas şu gaza, Çok kralsın Abdurrahim” tezahüratlarıyla hafiften
başlamıştık. Bursa’ya gidilirken Feribot’ta yakılan meşaleler, atılan fişekleri
vapura biner binmez uygulamaya geçirdik. Feribot’tan indikten sonra
Bursa’ya gelelim de Köfteci Yusuf’a uğurlayalım dedik. Köfteci Yusuf bizi
bekliyordu.
Ne
zaman feribota binip Bursa civarından gitsek Köfteci Yusuf bütün tribün için olmazsa olmazdır. En erken yola
çıkan ilk otobüstük. Anında köfteler geldi, acılı ezmeyi yedik, çaylar
içildi, yolumuza devam ettik. Kaybedecek vakit olmasa da Manisa’ya yaklaşırken
sıcaklık oldukça yüksekti. Çevik Kuvvet gelen otobüsleri
bekletiyordu, ilk gelen otobüs olduğumuz için yaklaşık 1.5 saat beklettiler,
bizle birlikte gelen diğer otobüsleri de bekletip erkenden saldılar. Hal gibi
yer vardı bekletildiğimiz yerde, hal'in arkası tellerle çevriliydi çıkış yolu
yoktu, eğer çevik kuvvet söylediği zamanda salmasaydı bizi bir kamyona atlayıp
oradan ayrılmanın yolunu bulacaktık.
Sıcak
tepemizde yürüdükçe yürüyorduk. Ara sokaklardan birine daldık. Ara sokaklardan
nadiren bir otobüse 30 kişi bindik yolumuza devam ettik. Bu sıcakta otobüs
bulmak bizim için büyük şanstı. Şehir merkezine gitmenin tek yolu buydu. Bu
sıcaktan kurtulmanın tek yoluysa bir park bulup çimlere uzanmaktı.
Maç öncesinde olanlar orada oldu, bunlar her maç öncesi ve sonrası gerçekleşen
abartılmaması gereken olaylardan, ama gazeteler, internet siteleri öyle
abartıyor ki “ 5 ölü, 2 ağır yaralı” var zannedersiniz, ki
çoğu insan böyle zannetti. Medyanın insanları aldatması, kandırması burada başı
çekiyor. Olayları geride bırakırsak stat önlerinde demlenmeye başladık. Sıcağın
tepemize vurması sonucu gölge bir yere çekildik. Her statta olan şeyler orda da
vardı doğal olarak. Köfteciler,Pilavcılar vs...
Kimimiz
maça girdi, kimimiz girmedi. Biletli olanlara ufak da çevik kuvvetin gaz
saldırısı oldu, bir süre polisle arbede yaşandı. Sonra tribünün çoğu geç de
olsa içeri girdi. Maçla ilgili analizi yapacak değilim. E-biletin uygulanmadığı
bir deplasman olduğu için çoğu tribüncü tribündeki yerini aldı, meşaleler
yandı, flashlar atıldı, su şişeleri atıldı. Her derbi öncesi olan şeyler bu
maçta da olmasına rağmen medya bu olayları abarttı. Bunlar tribünün
olmazsa olmazı. Tuzu biberi desek daha doğru olacak. Bu deplasmandan sonra
kendimize şunu soracağız
”
E-biletten önce nasıldı tribünler, e-biletten sonra nasıl olacak? "
Cem
Kurtuluş, 2014