Yaşanmış gerçek olaylara dayanan filmler
sinemasal anlamda her zaman iyi iş çıkardığını söylemesek de her zaman ilgi
çekici bir yanı olmuştur. Gerçek hikayeye dayanan filmlerin ağır dram yaşatması
her ne kadar oyunculuklarla ilgisi olsa da, bu meselenin içinde yönetmenin de
katkısını da unutmamak gerekir.
Ülkeler adına tecavüzler, işkenceler
kaçınılmaz bir gerçektir. Yaşanmış gerçek olaylara dayanan filmlerde bu
mevzular üzerinden ilerliyor. 2005’te İşitme Engelliler Okulunda yaşanmış
gerçek olaylara dayanan Silenced (Do-ga-ni) filmi,
günümüzde yaşanan olayları, çocukların nasıl işkenceye maruz kaldığını, dünyada
“adalet “ kelimesinin sadece klişe bir sözden ibaret olduğunu önümüze
koyan Dong Hyeuk Hwang‘ın yönetmenliği yaptığı Jee-young
Cong‘un romanından filme uyarlayan Güney Kore sinemasının en çarpıcı örneklerinden.
Silenced’da filmin başından itibaren
Mujin’de Ja Ae Akademisi(İşitme Engelliler Okulu)’nde çocuklara şiddet ve
cinsel istismar uygulandığını keşfeden resim öğretmeni In Ho Kang’ın hayatına
tanıklık ediyoruz. In Ho Kang her şeyden habersiz, ilk başta sadece işine
odaklanmış biri olarak karşımıza çıkıyor. Okula alışma sürecinde öğrencilerin
çekimserliğini günden güne anlıyor. Okulda tecavüze uğrayan çocukların yaşamına
film başından itibaren görüyoruz.
Acımasızlığın, merhametsizliğin, vicdansızlığın
ve bir nevi küfürsel tabirle orospu çocukluğunun tarihini yazan
adamlarla filmin başından itibaren tanışıyoruz. Hiçbiri bize yabancı
gelmiyor, gerçeklerle bu filmi izleyince bir daha tanışıyoruz. In
Ho Kang bütün mücadelesini işkence gören çocuklara adıyor, ama ilk başta bunu
başaramıyor. Çünkü polis dahil bütün herkes cinsel istismar uygulayan işitme engelliler
okulu müdürünün yanında oluyor. In Ho Kang olayların takipçisi oluyor.
İşkence gören, tecavüz gören çocukların yaşadıklarını kamera kaydını alıp
kendine delil oluşturuyor. Okul Müdürü tarafından tecavüze uğrayan 9
yaşındaki çocuklardan biri yaşadıklarını filmde şu sözlerle anlatıyor;
“ O gün okuldan sonra odama
gidip üstümü değiştirdim. Sonra oyun oynamak için dışarı çıktım. Beraber oyun
oynadığım Yoo Ri tuvalete gitmemi gerektiğini söyledi. Geri dönmeyince Yoo
Ri’yi aramak için okula dönmeye karar verdim.Sonra müdürü gördüm ve beni
çağırdı. Beni müdür odasına götürdü. Televizyon açıktı. Ekranda bir adamla bir
kadının çıplak görüntüleri vardı. Müdür içeri girdikten sonra külotumu çıkardı”
Çocuk karakterlerin filme fazlasıyla
can verdiğini söylemek gerekir. Onları izlerken içinizdeki her şey siyaha
dönüşüyor, her yer karanlık oluyor. Çocukların yaşadığı acıyı anlatmaya kelimeler
yetmiyor, yetemiyor içimiz burkuluyor. Karanlık bir geceye doğru izlemişseniz
içinizdeki acı daha da katlanıyor. Filme devam edecek olursak; Polis ile
işbirliği kuran müdür ve görevliler yakın zamanda polislerin ağına düşerek
hapisi boylama aşamasına geliyor. In Ho Kong’un filmin başında okuldayken
işkenceye maruz kalan öğrencilerinin işkenceye kaldığını öğrenmesini okulda bir
görevlinin sözüyle daha net anlıyoruz.
“ Yeni geldiğiniz için bilmiyorsunuz
sanırım. Buradaki çocuklar tuhaf sesler çıkarırlar.”
Müdür ve görevliler hapise tıkılırken, In Ho
Kong’un kamera kaydını aldığı çocuklardan biri yaşadıklarını bizlere şu
sözlerle anlatıyor;
“ Ölmeden önce kardeşine neler olduğunu anlatır mısın?
Park Bo Hyun öğretmen işten çıkınca beraber evine gitmemizi istedi.
Gitmek istemiyorduk.Ama hayır dersek bizi döverdi. Ne kadar zaman geçtiğini
bilmiyorum. İç çamaşırımı çıkardı, sonra popomun içine…
Karşı koyamadın mı ya da karşı kaçamadın mı
Karşı koysaydım bütün gece dayak yerdim
Daha önce de böyle bir şey olmuş muydu “
Öğretmenin evinde ve yurdun banyosunda. Erkek kardeşim çok hastaydı. Bu
olaydan sonra acıdan doğru düzgün yürüyemiyordu bile”
Adaletin ikiyüzlülüğünü, ayartılmış avukat
ve hakimleri müdürlerin işkence yaptığı mahkemede gözlemliyoruz. Mahkemede işitmeli
engelli çocuklara tercüman tutulmuyor, haksızlıklar devam ediyor.
Polislerin uyarısıyla tecavüz eden müdürlerin korunması için önceden hakim olan
bir avukat ayarlanıyor. Mahkeme salonunda avukatın sarf ettiği sözlerde
Türkiye’de yaşanılan olaylara göz kırpılıyor, yaşanılan gerçeklerin hiçbiri
bize yabancı gelmiyor.
“ O yaşta bir
çocuğun yetişkin bir erkekle ilişkiye girmesi mümkün mü? Mümkün olsa bile kızın
rızası olmadan böyle bir şeyin olması mümkün değil! “
İşkenceler, yalancı avukatlar, sahte
raporlar, Adaletin İkiyüzlülüğü ve bir çok şey “ Silenced” filminin
bize bizim toplumumuzda yabancı gelmeyen şeyler. Mahkeme salonunda
işkence gören çocukların her biri yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor
“ İlkokul üçüncü
sınıftayken başladı. İdare amiri o şeyi her yaptığında bana para verirdi. Her
defasında bisküvi almam için 1000 won. İdare amiri külotumu çıkardı. Çok
acıdığı için hayır diyip onu ittim. Çok korktuğum için kaçmaya çalıştım. İdare
amiri beni sıkıca tutup masanın üstüne koydu, ellerimi ayaklarımı masaya
bantladı.”
Gerçekler tam ortaya çıkıyor, o ara tecavüz
gören çocuklarla uzlaşma isteği görülüyor. Ve film aynı zamanda bize “ Sizin çocuğunuz işkenceye uğrasa, aynı şekil tecavüz edilseydi siz
uzlaşmaya gider miydiniz” sorusunu seyirciye soruyor.
Mahkemede gerçekleri anlatmaya hazırlanan bir çocuğun babaannesinin
tecavüzcülerle uzlaşması sahnesini izleyince içinizdeki burukluk katlanıyor,
sessizliğe gömülüyorsunuz. Aynı filmin başlarında tecavüz edildiğinde
çırpınan kızın dramı gibi…
Filmin sonlarına doğru iki kavramı daha iyi
anlıyoruz. Adaletin gelmediği zamanlarda insanın adaletini kendi yaratarak
intikam duygusuna dönüştürmesi, ikincisiyse filmin sonlarına doğru alt metinde
geçen "Mücadele etmemizin sebebi dünyayı değiştirmek için
değil,dünyanın bizi degiştirmesine izin vermemek için." sözü...
Oyunculuklarıyla, senaryosuyla, başarılı
kameralı açılarıyla, dramatik müzikleriyle bütün etkileyiciliğini bizlere sunan “
Silenced” Güney Kore sinemasının acımasız ve bir o kadar çarpıcı
filmlerinden biri. Güney Kore sinemasının olmazsa olmazı olan çocuk
karakterler her zaman ki gibi filme can veriyor.
Sonuç olarak; Hollywood tarafından mutlu sonlara alıştırılmış
bünyeler için sert bir tokat niteliğinde acıtan bir film "
Silenced" (Do-ga-ni)
Yaşanan gerçekliği çıplak gözlerle önümüze
sermesinin yanında, bu gerçekliğe izin verdiği için Güney Kore hükümetine şapka
çıkarmak gerekir!
İzlerken Altını Çizdiklerim:
“ Bir engeli oldu mu kendini eksik
hisseder insan”
“ Ölmeden önce kardeşine neler
olduğunu anlatır mısın?
Park Bo Hyun öğretmen işten çıkınca
beraber evine gitmemizi istedi. Gitmek istemiyorduk.Ama hayır dersek bizi
döverdi. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. İç çamaşırımı çıkardı, sonra
popomun içine…
Karşı koyamadın mı ya da karşı
kaçamadın mı
Karşı koysaydım bütün gece
dayak yerdim
Daha önce de böyle bir şey olmuş
muydu “
Öğretmenin evinde ve yurdun
banyosunda. Erkek kardeşim çok hastaydı. Bu olaydan sonra acıdan doğru düzgün
yürüyemiyordu bile”
“ O gün okuldan
sonra odama gidip üstümü değiştirdim. Sonra oyun oynamak için dışarı
çıktım. Beraber oyun oynadığım Yoo Ri tuvalete gitmemi gerektiğini söyledi.
Geri dönmeyince Yoo Ri’yi aramak için okula dönmeye karar verdim.Sonra müdürü
gördüm ve beni çağırdı. Beni müdür odasına götürdü. Televizyon açıktı. Ekranda
bir adamla bir kadının çıplak görüntüleri vardı. Müdür içeri girdikten sonra
külotumu çıkardı”
0 yorum:
Yorum Gönder