Müziğin karanlık tarafındaki o ruh beni kendine çekmiştir hep, bu sadece beni değil bu işi tutkuyla takip eden her insan için aynıdır sanıyorum; ama bu iş bir takım düzenlemelerle geçip bu düzenlemeler öyle noktaya ulaşır ki müzikteki o " sihir " cümlesi kısmı kendini belli eder. Müziğin tarzından ziyade belli bir dönem sonra buna müzik dinlemekten uzaklaştığım dönem dahil müzik olayında hep şu fikri savundum “ iyi müzik, kötü müzik “ bundan sonrasını da içine yerleştirilmiş müziğin karanlık tarafıyla başlayıp korunan ruh meselesi.
Burda bir takım çalışmalardan uzun bahsetmek yerine direkt mevzuya gireceğim. “ Mert Yıldız “ ismi bu piyasada elde
tutulması gereken, daima üretmenin peşinde olan biri. Daha önceleri
yanılmıyorsam kendisini yazılarından
takip eden biri oldum. Son zamanlarda da subpress yoluyla bir Mayhem derlemesi
kitabı yapmıştı, ama burada mevzu bahis konumuz
2019’da görücüye çıkan yan projelerden biri olan “ Rain To Rust “
projesinin “ Flowers Of Doubt “
albümü üzerine.
İnternette “ Rain to Rust “ ile tanışmak kısa zamanda gerçekleşti, daha
sonrasında ister istemez aklımızda “
kaseti olsa da walkman’dan dinlesek “ derken bu işi tutkuyla yaptığına
inandığım Tolga Havran (-vaykorus tapes) adına bunu işleme soktu, 2000’lerde
bağımsız müzik işiyle sıkı iş yapan Tolga Havran, yanında da tasarım işine “
Onat Hafız “ ile iyi kimya yakalamıştı, bunu daha önceleri yurt dışında kaseti
bulunan Rain to Rust’un “ Flowers of Doubt “ işiyle bize ulaştırdı.
Şarkı sözleri yazmasından
tutun, mix, master işlerine kadar bu işin tamamı Mert Yıldız tarafından
üstleniliyor. Bunun yanında Mert Yıldız’a albümde Özüm Özgülgen, Tuğba Selin
Ülker isimlerin eşlik ettiği kasetin kartonetinde kendine yer buluyor. Bu
albümde de tasarım işlerini Onat Hafız
sırtlıyor. Albüme tam olarak girişmeden
önce bu albümle alakalı Mert Yıldız “Bu bir konsept albüm değil fakat merkezinde
korkular, korkulara karşı güç gösterebilmek için arkasına sığındıklarımızın
bağımlısı olmamız, bu bağımlılıkların korkuları beslemesi ve hayatının bu döngü
içinde geçip gitmesi var. “ diye ekliyor. Bunu sonlarda mı söylemeliyim bilmiyorum; albümün diğer bir özelliği de albümün kaybettiği kedisi David'e adanmış olması.
Albüm
kaset formatında olduğu için A ve B şeklinde düzenlenmiş şekilde. Albüm, açılışını albüme ismini veren “
Flowers of Doubt “ ile yapıyor.
Röportaj da Mert Yıldız’ın bahsettiği üzere “ölümüne
saniyeler kala tanrının varlığını sorgulamaktan kaçamayan bir intihar bombacısı
var” cümlesi
şarkının temasını belirliyor. Albümün o karanlık yapısı baştan kendini
belli ediyor, ki depresif, karanlık odalarda hapsolmuş bireye dair perde
aralıyor benim nezdimde. Devamında “Drinking The Ghosts “ alkolik
olmayan çok içen birini merkeze alıyor. “But there’s nowhere left to go/ There’s nowhere left to go “ nakaratlarıyla
umutsuzluğa selam yolluyor bir yandan. Öyle karanlık yerden geliyor
ki yerini de siz saplayın, ama ben de bir çözüme bir kavuşturamadım
dinlediğimden beri.
Albümün
ilk yarısının sonunda “ Time And Time
Again “ karşılıyor bizi. Bu da ilk
yarının sonu oluyor bizim için.
Korkularınla defalarca yüzleşmeye dair sözünü söylüyor lirikler. Başında
da denildiği gibi merkezinde korku olduğu söylenmişti. “ Burnt
to Light “ korku dolu basamaklarda
yürüyen notalarla yola çıkıyor. Sessiz notalarla birlikte, o karanlık ve yitik
bir atmosferde bunun depresifliğini fazlasıyla yansıtıyor. İnsanın hapsolmuşa
dair melodileri kendiliğinden dökülüyor.
Albümün
ikinci yarısındaki başlangıç şarkısı olarak içi cız ettiren, karanlığın
köprüsünde yürüyormuş gibi cinsten rota
çiziyor. Bu türe yabancı olanlardan biri
olarak “A Farewell With Regret” şarkısını ancak o gizemli yolda ruha
dokunduran bir şarkı olarak tanımlayabilirim. Geçmişe özlem vari lirikleriyle,
depresifliğin notalarıyla rotasını çiziyor. Solosuyla da tabiri caizse ayrı jilet vuruyor
insanın ruhuna.
“ My Demons Drive “ ile insanın kronik
depresyonlu günlerine lirikleriyle de, müziğiyle dem vuruyor bu şarkı. İzler ve kalıntılar arasında sözünü söylemekle
meşgul oluyor Bass tonlarının farkı
başka olmasıyla da müzikal gösteriden ziyade ruhun en derin katmanına
ulaşıyoruz. Yalnızlığa dair yakıcı bir
şarkı “ For When ıt Hurts “ ile
uğurluyor bizi albüm. Bu şarkıda Özüm Özgülgen, Mert Yıldız’a vokalde eşlik ediyor. Aynı zamanda kendisi Time And Time Again’de
piyanoda katkı sağlıyor.
Toparladığımızda;
Mert Yıldız’ın elinden çıkan, enstrümanından tutun mix, master’a kadar kendine
özel fotoğraflar çekimleriyle bu işe büyük bir özveri gösteren “ Rain to Rust “
projesinin ürünü olan “ Flowers of Doubt
“ Tolga Havran’ın “ Vaykorus Tapes “ adı altında kısıtlı sayıda
kaset formatında bizlere ulaştırdığı,yanında iyi bir kimya oluşturduğuna
inandığım Onat Hafız’ın da katkısının esirgenemeyeceği ve Mert Yıldız'ın yakın zamanda kaybettiği kedisi David'e adanan, karanlık odalara
hapsolan, notalarıyla birlikte insanın kendi iç dünyasına dair sert bir tokat veya güçlü bir sessizliktir
Released October 2, 2019
Written, Performed, Recorded
Mixed& Mastered By Mert Yıldız
At Innsmouth Studio- Istanbul- Turkey
Additional Personnel:
Özüm Özgülgen (Dahakara )
Electric Piano On Track 4,
Lead Vocals On Track 8
Tuğba Selin Ülker (Basic Human)
Backing Vocals On Track 4
Cover Design: Onat Hafız
Photos: Tolga Havran
Vaykorus Tapes, 2020
Cem Kurtuluş,2020
0 yorum:
Yorum Gönder