// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

30 Ağustos 2020

Rain To Rust - Flowers Of Doubt (2019)


Müziğin karanlık tarafındaki o ruh beni kendine çekmiştir hep, bu sadece beni değil bu işi tutkuyla takip eden her insan için aynıdır sanıyorum; ama bu  iş bir takım düzenlemelerle geçip bu düzenlemeler öyle noktaya ulaşır ki müzikteki o " sihir " cümlesi kısmı kendini belli eder. Müziğin tarzından ziyade  belli bir dönem sonra buna müzik dinlemekten uzaklaştığım  dönem  dahil müzik olayında  hep şu fikri savundum “ iyi müzik, kötü müzik “  bundan sonrasını da içine yerleştirilmiş müziğin karanlık tarafıyla başlayıp korunan ruh meselesi.

 Burda bir takım çalışmalardan uzun  bahsetmek yerine direkt mevzuya gireceğim. “ Mert Yıldız “ ismi bu piyasada elde tutulması gereken, daima üretmenin peşinde olan biri. Daha önceleri yanılmıyorsam  kendisini yazılarından takip eden biri oldum. Son zamanlarda da subpress yoluyla bir Mayhem derlemesi kitabı yapmıştı, ama burada mevzu bahis konumuz  2019’da görücüye çıkan yan projelerden biri olan “ Rain To Rust “ projesinin “ Flowers Of Doubt “ albümü üzerine.

 İnternette “ Rain to Rust “ ile tanışmak kısa zamanda gerçekleşti, daha sonrasında ister istemez aklımızda “ kaseti olsa da walkman’dan dinlesek “ derken bu işi tutkuyla yaptığına inandığım Tolga Havran (-vaykorus tapes) adına bunu işleme soktu, 2000’lerde bağımsız müzik işiyle sıkı iş yapan Tolga Havran, yanında da tasarım işine “ Onat Hafız “ ile iyi kimya yakalamıştı, bunu daha önceleri yurt dışında kaseti bulunan Rain to Rust’un  “ Flowers of Doubt “ işiyle bize ulaştırdı.  

Şarkı sözleri yazmasından tutun, mix, master işlerine kadar bu işin tamamı Mert Yıldız tarafından üstleniliyor. Bunun yanında Mert Yıldız’a albümde Özüm Özgülgen, Tuğba Selin Ülker isimlerin eşlik ettiği kasetin kartonetinde kendine yer buluyor. Bu albümde de tasarım işlerini Onat Hafız sırtlıyor.  Albüme tam olarak girişmeden önce bu albümle alakalı Mert Yıldız  “Bu bir konsept albüm değil fakat merkezinde korkular, korkulara karşı güç gösterebilmek için arkasına sığındıklarımızın bağımlısı olmamız, bu bağımlılıkların korkuları beslemesi ve hayatının bu döngü içinde geçip gitmesi var.  “ diye ekliyor. Bunu sonlarda mı söylemeliyim bilmiyorum; albümün diğer bir özelliği de albümün kaybettiği kedisi David'e adanmış olması.

Albüm kaset formatında olduğu için A ve B şeklinde düzenlenmiş şekilde.   Albüm, açılışını albüme ismini veren  “ Flowers of Doubt “ ile yapıyor.   Röportaj da Mert Yıldız’ın bahsettiği üzere  “ölümüne saniyeler kala tanrının varlığını sorgulamaktan kaçamayan bir intihar bombacısı var”  cümlesi şarkının temasını belirliyor. Albümün o karanlık yapısı baştan kendini belli ediyor, ki depresif, karanlık odalarda hapsolmuş bireye dair perde aralıyor benim nezdimde.  Devamında  “Drinking The Ghosts “  alkolik olmayan çok içen birini merkeze alıyor.   “But there’s nowhere left to go/ There’s nowhere left to go “  nakaratlarıyla umutsuzluğa selam yolluyor bir yandan.  Öyle karanlık yerden geliyor ki yerini de siz saplayın, ama ben de bir çözüme bir kavuşturamadım dinlediğimden beri.  


 “ No Longer Human “ sessizliğin izlerini sürer bir hissiyatta yoluna devam ediyor. Soloların akışıyla birlikte içten gelen ses ile birleşince ortada bir tahribat yaratıyor hissi karanlığa denk düşüyor, en azından ben de yarattığı his bu oldu. İnişler ve çıkışların arasındaki dengenin yükselişi de bir bakıma başka oluyor.  Şarkının Osamu Dazai’nin yazdığı “ İnsanlığımı Yitirirken “ kitabıyla ilgisi var mı bilmemekle beraber merak etmiyor değilim.

Albümün ilk yarısının sonunda “ Time And Time Again “ karşılıyor bizi.  Bu da ilk yarının sonu oluyor bizim için.  Korkularınla defalarca yüzleşmeye dair sözünü söylüyor lirikler. Başında da denildiği gibi merkezinde korku olduğu söylenmişti.  “ Burnt to Light “  korku dolu basamaklarda yürüyen notalarla yola çıkıyor. Sessiz notalarla birlikte, o karanlık ve yitik bir atmosferde bunun depresifliğini fazlasıyla yansıtıyor. İnsanın hapsolmuşa dair melodileri kendiliğinden dökülüyor.

Albümün ikinci yarısındaki başlangıç şarkısı olarak içi cız ettiren, karanlığın köprüsünde yürüyormuş gibi  cinsten rota çiziyor.  Bu türe yabancı olanlardan biri olarak “A Farewell With Regret”  şarkısını ancak o gizemli yolda ruha dokunduran bir şarkı olarak tanımlayabilirim. Geçmişe özlem vari lirikleriyle, depresifliğin notalarıyla rotasını çiziyor.  Solosuyla da tabiri caizse ayrı jilet vuruyor insanın ruhuna.

“ My Demons Drive “ ile insanın kronik depresyonlu günlerine lirikleriyle de, müziğiyle dem vuruyor bu şarkı.  İzler ve kalıntılar arasında sözünü söylemekle meşgul oluyor  Bass tonlarının farkı başka olmasıyla da müzikal gösteriden ziyade ruhun en derin katmanına ulaşıyoruz.   Yalnızlığa dair yakıcı bir şarkı “ For When ıt Hurts “ ile uğurluyor bizi  albüm.  Bu şarkıda Özüm Özgülgen, Mert Yıldız’a vokalde eşlik ediyor.  Aynı zamanda kendisi Time And Time Again’de piyanoda katkı sağlıyor.

Toparladığımızda; Mert Yıldız’ın elinden çıkan, enstrümanından tutun mix, master’a kadar kendine özel fotoğraflar çekimleriyle bu işe büyük bir özveri gösteren “ Rain to Rust “ projesinin ürünü olan “ Flowers of Doubt “  Tolga Havran’ın  “ Vaykorus Tapes “ adı altında kısıtlı sayıda kaset formatında bizlere ulaştırdığı,yanında iyi bir kimya oluşturduğuna inandığım Onat Hafız’ın da katkısının esirgenemeyeceği ve Mert Yıldız'ın yakın zamanda kaybettiği kedisi David'e adanan,  karanlık odalara hapsolan, notalarıyla birlikte insanın kendi iç dünyasına dair sert  bir tokat veya güçlü bir sessizliktir 

Released October 2, 2019
Written, Performed, Recorded
Mixed& Mastered By Mert Yıldız
At Innsmouth Studio- Istanbul- Turkey

Additional Personnel:

Özüm Özgülgen (Dahakara )
Electric Piano On Track 4,
Lead Vocals On Track 8
Tuğba Selin Ülker (Basic Human)
Backing Vocals On Track 4 

Cover Design: Onat Hafız
Photos: Tolga Havran

Vaykorus Tapes, 2020


Cem Kurtuluş,2020

0 yorum: