// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

08 Mayıs 2015

Sistem Eleştirisi: Detachment (2011)




















Sinema dünyasında bazı ekoller vardır, bu bir tür yaratma çabasıdır. Kategori olarak da ilginizi çeken filmler farklı olabilir. Öğretmen eğilimli filmler sinemada çok izlenen bir tür olsa da, bu türde önemli olan bu tür filmlerin sık çekiliyor olması değil, etkileyici bir işleyişle seyirciye ulaşmasıdır.  Yönetmen koltuğunda American History X filminden tanıdığımız Tony Kaye bu defa “ Detachment “ ile farklı bir filme imzasını atıyor.  

Senaryosunu Carl Lund’un yazdığı “ Detachment “  Albert Camus’nun “hayatımda aynı anda hiç böylesine kendimden kopmuş ve bir o kadar da kendimde hissetmemiştim” cümleleriyle başlıyor, bu cümleden itibaren seyirciye ipucu veriyor ve sonra yönetmen  hayata umut dolu başlayan insan portrelerini seyirciye tanıtıyor, bu portrelerin bir süre sonra boşluğa düştüğünü anlamak zor olmuyor. Seyirciye tanıtılan bu kişiler üzerinden film daha baştan sistem eleştirisini getiriyor.

  Film hiçbir okulda uzun süreli ilişkiler kuracak kadar kalmayan yedek öğretmen  Henry Barthes’in lisede yaşadıklarını  bir dramatik bir anlatımla sunuyor. Henry Barthes yedek öğretmen olarak başladığı ilk günlerden itibaren kendi disiplinini oturtuyor. Bu disiplinde sadece tek bir kuralı var Barthes’ın, o da “Derse katılmak istemiyorsanız gelmeyin. “ sözünden ibaret. Henry’nin kameraya  anlatıcı konumunda bir şeyler söylediği sahnede Henry şöyle diyor; “Vaktimin çoğunu beladan uzak durup sorumluluk almamak için harcıyorum. Ben sadece yedek öğretmenim. Bir şeyler öğretme sorumluluğum yok. Tek yapmam gereken düzeni korumak. Sınıfta kimsenin birbirini öldürmeden gelecek döneme geçmesini sağlamak.”

Diğer idealist öğretmenlere göre farklı bir profil çiziyor Henry. İplediği o kadar şey olmasına rağmen, iplemediği de bir o kadar şey var. Hislerini bir süre önce yitirmiş durumda. Öğrencilerle olduğu ilk günlerde bir öğrencinin çantasını fırlatması üzerine Henry Barthes idealist bir öğretmenin dışında şu sözleri söylüyor; “O çanta… Onun hisleri yok. İçi bomboş. Benim de hislerim yok. Beni de incitemezsin”  Henry bulunduğu okulda da fazla kalamayacağını biliyor, ama en azından öğrencilerine bir şey öğretmeyi kendine borç sayıyor, bir de alt üst olan bir hayatla meşgul. Öğrencilerinden beklediği çalışması değil, Henry Barthes’ı izlediğiniz andan itibaren kendi içsel davranışlarınızı  kendinizde görmeniz mümkün. Öğrencilerinin başka öğretmenlerle, başka kişilerle yaşadıkları sorunlar Heny Barthes’ı ilgilendirmiyor.

Henry Barthes  bir süre sonra öğrencileriyle bir arkadaş gibi oluyor. Bazen beraber gülüyorlar, bazen de öğretmenlerinden öğrenciler hayat dersi oluyor, bu hayat dersinde Barthes bir yaşam koçu görevini üstleniyor. Bu özelliğiyle diğer öğretmenlerden sıyrılıyor.Henry Barthes depresif bir karakter, bu depresiflik kendisini anlatamamasından kaynaklı.  Otobüsle okula gidişleri ve  hasta dedesini hastanede ziyaret edişleri, çocukluğunda yaşadığı anıları hatırlayıp kendisiyle boğuşması gibi pek çok sorun var hayatında. 

Henry Barthes’ın karakterinde sıklıkla Sartre’nin Bulantı’sını Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ını, Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ını görmek mümkün, çünkü kendisini izledikçe hiçlik üzerine bir deneme tahtası üzerine oturtulmuş gibi hissediyoruz kendimizi. Henry Barthes’ın hayatı sokak kenarlarında fahişelik yaparak yaşamaya çalışan Erica ile kısmen de olsa değişiyor. Kimseye sahip çıkmayan Henry Barthes, sokaklarda sahip çıkmasına inandığı bir kıza sahip çıkıyor. Bunun nedeni kendi gibi sorunları olan biri. Kimseden bir beklenti içerisine girmiyor Henry, “ ben buyum “ diyerek noktayı koyuyor, çünkü hepsinin kendisinden kopacağını düşünüyor ve bu düşüncesini sıklıkla anlatıcı rolünde kameraya bakarak konuşuyor. 

Yönetmenin izlediği bu yol Funny Games’i hatırlatsa da, Funny Games’e göre bu filmde kamerayla konuşma dilimi daha fazla oluyor. Henry herkese çare bulmak istiyor, ama kendi çaresizliğinden elinden bazı şeyler yitip gidiyor. Öğrencilerine yaşam koçu görevi üstlenen Henry Barthes; Kızları aşağılayan, döven, küfürler savuranlara şöyle sesleniyor;

“ Doğru olmadığını bildiğiniz halde  yalanlara kasten inanmak.. Günlük hayatımızdan örnekler;  Benim mutlu olmak için güzel olmam lazım,  güzel olmak için estetik yaptırmam lazım, zayıf olmam, şık olmam lazım. Delikanlılar;  günümüzde size kadınların  orospu olduğu söyleniyor. Sürtük oldukları, onları becermeniz, dövmeniz, aşağılamanız,  onlardan utanmanız söyleniyor. Kadınlar bir pazarlama kurbanı. Her gün 24 saat, hayatımız boyunca. Bazı güçler ölene dek bizi aptallaştırmak için çalışacak.Bu yüzden kendimizi savunmak ve bu saçmalığı beynimize sokma girişimleriyle  mücadele etmek için hayal gücümüzü canlandıracak, vicdanımızı ve inanç sistemimizi geliştirecek tarzda okumayı öğrenmeliyiz”

Herkese yardım etmek istese de hepsinin yardımına koşamıyor Henry Barthes. Rolünü öyle gerçekçi oynuyor ki Adrien Brody “ gerçekten daha önce öğretmen olmuş muydu “ diye soruyoruz. Oyunculuklarda; fahişe rolünü oynayan  Sami Gayle doğal performansı ile dikkat çekiyor, kısa rol biçilen James Caan, Marcia Gay Harden da göz dolduran oyuncular arasında yerini alıyor. Sonuç olarak;  sistem eleştirisi konusuyla ilgi çeken “ Detachment “   izlenmeyi hak eden filmler arasında yerini almayı başarıyor.

İzlerken Altını Çizdiklerim:

“ Aklımdan ne geçerse geçsin  hissettiğim şeyle aynıdır. Kendime karşı samimiyim. Genç ve Yaşlıyım. alındım ve satıldım, hem de defalarca. Çoğu kişi beni göremez, ben yokum! “

“ Bazı ihtiyarlar ölmeden önce çok fazla uyuyorlar “

“ Korkarım o kadar çok sikilip atılmışsın ki  artık buna alışmışsın”

“ Doğru olmadığını bildiğiniz halde  yalanlara kasten inanmak.. Günlük hayatımızdan örnekler;  Benim mutlu olmak için güzel olmam lazım,  güzel olmak için estetik yaptırmam lazım, zayıf olmam, şık olmam lazım. Delikanlılar;  günümüzde size kadınların  orospu olduğu söyleniyor. Sürtük oldukları, onları becermeniz, dövmeniz, aşağılamanız,  onlardan utanmanız söyleniyor. Kadınlar bir pazarlama kurbanı. Her gün 24 saat, hayatımız boyunca. Bazı güçler ölene dek bizi aptallaştırmak için çalışacak.Bu yüzden kendimizi savunmak ve bu saçmalığı beynimize sokma girişimleriyle  mücadele etmek için hayal gücümüzü canlandıracak, vicdanımızı ve inanç sistemimizi geliştirecek tarzda okumayı öğrenmeliyiz”

“ Hepimizin sorunları var. Hepimizin baş ettiği şeyler var.  Ve hepimiz bu sorunları gece  yanımızda eve taşıyoruz, sabah da yanımızda işe taşıyoruz “

“ Hissiz olmak kolaydır. Bir şeyi önemsemekse cesaret ve ahlak ister.”

“ Şimdi Park terk edilmişlik utancı içinde boş ve çıplak
Oyuncak merdiven, kaydırak ve salıncak hep beraber paslanmış
Şu anda hepsi yapayalnız
Bütün çocuklar nereye gitti?Parkın onlara ihtiyacı olduğunu bilmiyorlar mıydı?
Bir çocuğun anlayışlı kalbi, en karanlık yerlerin gizemlerini  kavrayabilir, fakat hayattan koptuğu o an’ı kavrayabilir mi?”

Tür : Dram
Süre : 98 Dakika
Yapımcı : Paper Street Films, Appian Way
Yönetmen : Tony Kaye
Oyuncular : Adrien Brody, Christina Hendricks, Marcia Gay Harden
Bütçe : -
Yıl : 2011

Dil : İngilizce

Cem Kurtuluş, Mayıs 2015


0 yorum: