Sinema
dünyasında bazı ekoller vardır, bu bir tür yaratma çabasıdır. Kategori olarak
da ilginizi çeken filmler farklı olabilir. Öğretmen eğilimli filmler sinemada
çok izlenen bir tür olsa da, bu türde önemli olan bu tür filmlerin sık
çekiliyor olması değil, etkileyici bir işleyişle seyirciye ulaşmasıdır. Yönetmen koltuğunda American History X
filminden tanıdığımız Tony Kaye bu
defa “ Detachment “ ile farklı bir
filme imzasını atıyor.
Senaryosunu Carl
Lund’un yazdığı “ Detachment “ Albert Camus’nun “hayatımda aynı anda hiç böylesine kendimden kopmuş ve bir o kadar da
kendimde hissetmemiştim” cümleleriyle başlıyor, bu cümleden itibaren
seyirciye ipucu veriyor ve sonra yönetmen hayata umut dolu başlayan insan portrelerini
seyirciye tanıtıyor, bu portrelerin bir süre sonra boşluğa düştüğünü anlamak
zor olmuyor. Seyirciye tanıtılan bu kişiler üzerinden film daha baştan sistem
eleştirisini getiriyor.
Film
hiçbir okulda uzun süreli ilişkiler kuracak kadar kalmayan yedek öğretmen Henry
Barthes’in lisede yaşadıklarını bir dramatik bir anlatımla sunuyor. Henry Barthes yedek öğretmen olarak
başladığı ilk günlerden itibaren kendi disiplinini oturtuyor. Bu disiplinde
sadece tek bir kuralı var Barthes’ın, o da “Derse
katılmak istemiyorsanız gelmeyin. “ sözünden ibaret. Henry’nin
kameraya anlatıcı konumunda bir şeyler
söylediği sahnede Henry şöyle diyor; “Vaktimin çoğunu beladan uzak durup
sorumluluk almamak için harcıyorum. Ben sadece yedek öğretmenim. Bir şeyler
öğretme sorumluluğum yok. Tek yapmam gereken düzeni korumak. Sınıfta kimsenin
birbirini öldürmeden gelecek döneme geçmesini sağlamak.”
Diğer
idealist öğretmenlere göre farklı bir profil çiziyor Henry. İplediği o kadar
şey olmasına rağmen, iplemediği de bir o kadar şey var. Hislerini bir süre önce
yitirmiş durumda. Öğrencilerle olduğu ilk günlerde bir öğrencinin çantasını
fırlatması üzerine Henry Barthes idealist bir öğretmenin dışında şu sözleri
söylüyor; “O çanta… Onun hisleri yok. İçi
bomboş. Benim de hislerim yok. Beni de incitemezsin” Henry bulunduğu okulda da fazla
kalamayacağını biliyor, ama en azından öğrencilerine bir şey öğretmeyi kendine
borç sayıyor, bir de alt üst olan bir hayatla meşgul. Öğrencilerinden beklediği
çalışması değil, Henry Barthes’ı izlediğiniz andan itibaren kendi içsel
davranışlarınızı kendinizde görmeniz
mümkün. Öğrencilerinin başka öğretmenlerle, başka kişilerle yaşadıkları
sorunlar Heny Barthes’ı ilgilendirmiyor.
Henry
Barthes bir süre sonra öğrencileriyle
bir arkadaş gibi oluyor. Bazen beraber gülüyorlar, bazen de öğretmenlerinden
öğrenciler hayat dersi oluyor, bu hayat dersinde Barthes bir yaşam koçu
görevini üstleniyor. Bu özelliğiyle diğer öğretmenlerden sıyrılıyor.Henry Barthes depresif bir karakter, bu depresiflik kendisini
anlatamamasından kaynaklı. Otobüsle
okula gidişleri ve hasta dedesini
hastanede ziyaret edişleri, çocukluğunda yaşadığı anıları hatırlayıp kendisiyle
boğuşması gibi pek çok sorun var hayatında.
Henry Barthes’ın karakterinde
sıklıkla Sartre’nin Bulantı’sını
Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ını,
Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ını görmek mümkün, çünkü kendisini izledikçe hiçlik
üzerine bir deneme tahtası üzerine oturtulmuş gibi hissediyoruz kendimizi.
Henry Barthes’ın hayatı sokak kenarlarında fahişelik yaparak yaşamaya çalışan Erica ile kısmen de olsa değişiyor.
Kimseye sahip çıkmayan Henry Barthes, sokaklarda sahip çıkmasına inandığı bir
kıza sahip çıkıyor. Bunun nedeni kendi gibi sorunları olan biri. Kimseden bir
beklenti içerisine girmiyor Henry, “ ben buyum “ diyerek noktayı koyuyor, çünkü
hepsinin kendisinden kopacağını düşünüyor ve bu düşüncesini sıklıkla anlatıcı
rolünde kameraya bakarak konuşuyor.
Yönetmenin izlediği bu yol Funny Games’i
hatırlatsa da, Funny Games’e göre bu filmde kamerayla konuşma dilimi daha fazla
oluyor. Henry herkese çare bulmak istiyor, ama kendi çaresizliğinden elinden
bazı şeyler yitip gidiyor. Öğrencilerine yaşam koçu görevi üstlenen Henry
Barthes; Kızları aşağılayan, döven, küfürler savuranlara şöyle sesleniyor;
“
Doğru olmadığını bildiğiniz halde
yalanlara kasten inanmak.. Günlük hayatımızdan örnekler; Benim mutlu olmak için güzel olmam
lazım, güzel olmak için estetik
yaptırmam lazım, zayıf olmam, şık olmam lazım. Delikanlılar; günümüzde size kadınların orospu olduğu söyleniyor. Sürtük oldukları,
onları becermeniz, dövmeniz, aşağılamanız,
onlardan utanmanız söyleniyor. Kadınlar bir pazarlama kurbanı. Her gün
24 saat, hayatımız boyunca. Bazı güçler ölene dek bizi aptallaştırmak için
çalışacak.Bu yüzden kendimizi savunmak ve bu saçmalığı beynimize sokma
girişimleriyle mücadele etmek için hayal
gücümüzü canlandıracak, vicdanımızı ve inanç sistemimizi geliştirecek tarzda
okumayı öğrenmeliyiz”
Herkese
yardım etmek istese de hepsinin yardımına koşamıyor Henry Barthes. Rolünü öyle
gerçekçi oynuyor ki Adrien Brody “
gerçekten daha önce öğretmen olmuş muydu “ diye soruyoruz. Oyunculuklarda;
fahişe rolünü oynayan Sami Gayle doğal performansı ile dikkat
çekiyor, kısa rol biçilen James Caan, Marcia
Gay Harden da göz dolduran oyuncular arasında yerini alıyor. Sonuç olarak; sistem eleştirisi konusuyla ilgi çeken “ Detachment “ izlenmeyi hak eden filmler arasında yerini
almayı başarıyor.
İzlerken Altını Çizdiklerim:
“ Aklımdan ne geçerse geçsin hissettiğim şeyle aynıdır. Kendime karşı
samimiyim. Genç ve Yaşlıyım. alındım ve satıldım, hem de defalarca. Çoğu kişi
beni göremez, ben yokum! “
“ Bazı ihtiyarlar ölmeden önce çok fazla uyuyorlar “
“ Korkarım o kadar çok sikilip atılmışsın ki artık buna alışmışsın”
“ Doğru olmadığını bildiğiniz halde yalanlara kasten inanmak.. Günlük
hayatımızdan örnekler; Benim mutlu olmak
için güzel olmam lazım, güzel olmak için
estetik yaptırmam lazım, zayıf olmam, şık olmam lazım. Delikanlılar; günümüzde size kadınların orospu olduğu söyleniyor. Sürtük oldukları,
onları becermeniz, dövmeniz, aşağılamanız,
onlardan utanmanız söyleniyor. Kadınlar bir pazarlama kurbanı. Her gün
24 saat, hayatımız boyunca. Bazı güçler ölene dek bizi aptallaştırmak için
çalışacak.Bu yüzden kendimizi savunmak ve bu saçmalığı beynimize sokma
girişimleriyle mücadele etmek için hayal
gücümüzü canlandıracak, vicdanımızı ve inanç sistemimizi geliştirecek tarzda
okumayı öğrenmeliyiz”
“ Hepimizin sorunları var. Hepimizin baş ettiği şeyler
var. Ve hepimiz bu sorunları gece yanımızda eve taşıyoruz, sabah da yanımızda işe
taşıyoruz “
“ Hissiz olmak kolaydır. Bir şeyi önemsemekse cesaret ve
ahlak ister.”
“
Şimdi Park terk edilmişlik utancı içinde boş ve çıplak
Oyuncak
merdiven, kaydırak ve salıncak hep beraber paslanmış
Şu
anda hepsi yapayalnız
Bütün
çocuklar nereye gitti?Parkın onlara ihtiyacı olduğunu bilmiyorlar mıydı?
Bir
çocuğun anlayışlı kalbi, en karanlık yerlerin gizemlerini kavrayabilir, fakat hayattan koptuğu o an’ı
kavrayabilir mi?”
Tür
: Dram
Süre
: 98 Dakika
Yapımcı
: Paper Street Films, Appian Way
Yönetmen
: Tony Kaye
Oyuncular
: Adrien Brody, Christina Hendricks, Marcia Gay Harden
Bütçe
: -
Yıl
: 2011
Dil
: İngilizce
Cem Kurtuluş, Mayıs 2015