Son albümün üzerinden geçen sekiz yıldan
sonra Ancus ve Malcolm kardeşler Rock’n’Roll trenini beklemekte olduğu
istasyondan tekrar harekete geçirmeye karar verdiler. Rock’n Roll’un demir
yumruğunu 2008’de Motorhead atmıştı. İkinci yumruk ise sürpriz şekilde
AC/DC’den geldi. AC/DC, 1973 yılında nasılsa, bugün de sertlikten ve
gürültüden tavizs vermeden, aynı ruhla hala burada. Grup emekçilerinin yaşları
neredeyse 60’a dayandı ama ne mutlu onlara ki pes etmiyorlar. Bu yeni albümün
olağan tartışmaların odak noktası olacağından şüphem yok.
Kimileri
AC/DC’nin müziğine hiçbir artı katmadığından dem vuracak, kimileriyse AC/DC’nin
kemikleşmiş sound’u ve blues soslu şarkılarını yeni bir soluk
olarak görüp kalbur üstü ilan edecekler. Kesin olan şu: AC/DC’nin bu
saatten sonra değişeceği yok ki biz de kendilerini böyle kabul ettik zaten.
Yıllar onlardan bir şey götürmemiş ve hala taş gibiler!
Metal Hammer tarafından 2008 yılının en iyi üçüncü
albümü seçilmiş olan Black Ice, Vancouver’da bulunan The
Warehouse stüdyolarında, yapımcı Brendan O’Brien tarafından kaydedilmiş. Tonla
dev gruba hizmet etmiş olan Mike Fraser’ın da kayıt ve miks sorumlusu olması
ayrıca önemli. Böylece ortaya harika prodüksiyon çıkmış. Artık Rock’n’Roll
çılgınlığı başlasın, “Rock’n’Roll Train” eski dönemlere selam
çakan bir parça, vokalist Brian 62 yaşında olmasına rağmen etrafa enerji
saçıyor. Sersemleten bir başlangıç olmuş, içinizi kıpır kıpır ettiren Angus
Young riffleri sizi karşılıyor. “Skies On Fire” çok karışık ne
olacağını kestiremediğiniz parçalardan. Angus’dan blues havası atan yakıcı bir
solo, Brian’ın o neşeli vokali, son derece nizami giden davullar, her şeyin
yolunda olduğunu gösteriyor.
“Big Jack” sanki seneler önce grubun yaptığı “The Jack” parçasına bir gönderme gibi. Jack kelimesine takıntılılar mı bilmiyorum. Parça coşturmak için ideal, akılda kalıcı melodilere sahip, bu parçada Brain’ın vokali çok değişik, her ‘’Big Jack’’diyişinde kendimizden geçiyoruz, geçmemek elde mi. “Anything Goes” dinlediğimden bu yana albümdeki favorilerim, delidolu bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. Brian Johnson’In değişik vokal stili dikkatimi çekti. ’Brian Johnson’un ‘’Hey Hey” dediği yerlere dikkat. Bu parçada “Big Jack” gibi akılda kalıcı melodilere sahip. Bu şarkı eminim ileride hitler arasına adını yazdıracaktır.
“Big Jack” sanki seneler önce grubun yaptığı “The Jack” parçasına bir gönderme gibi. Jack kelimesine takıntılılar mı bilmiyorum. Parça coşturmak için ideal, akılda kalıcı melodilere sahip, bu parçada Brain’ın vokali çok değişik, her ‘’Big Jack’’diyişinde kendimizden geçiyoruz, geçmemek elde mi. “Anything Goes” dinlediğimden bu yana albümdeki favorilerim, delidolu bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. Brian Johnson’In değişik vokal stili dikkatimi çekti. ’Brian Johnson’un ‘’Hey Hey” dediği yerlere dikkat. Bu parçada “Big Jack” gibi akılda kalıcı melodilere sahip. Bu şarkı eminim ileride hitler arasına adını yazdıracaktır.
Bas gitarın dokunuşlarıyla açılan bir parça “War Machine” tıpkı eski AC/DC parçalarında olduğu
gibi coşku dolu…. Parçanın öldürücü solosu her şeyi unutmaya yeter, bu parçada
Cliff amcamız çok iyi iş çıkarmış. Yükselen ateş bu şarkıda final yapıyor. “Smash ‘n Grab” diğer parçalara göre daha yavaş
yapıda, blues esintileri ve Amerikan sounduna kayış daha çok hissediliyor. Tüm
şarkılar alışagelmiş AC/DC rifleriyle bezenmiş. “Spoilin’
for a Fight” parçası ile 80’ler rock sahnesine dönüş geliyor.
Sololar da cuk diye oturmuş ve Brian amcamız bizi eğlendirmeye devam ediyor.
“Spolin for a Fight” ile birlikte en eğlenceli ve gaz şarkılardan biri de
“Wheels”. Young kardeşler yapacağını yapmış, bize de dinlemek düşer. Oynak
gitar melodileri, üstüne bir de Brian’ın neşeli vokali eklenince, parçayı
sevmemek için geçerli tüm nedenler ortadan kalkıyor.
“Decibel” de biraz blues
damarında gitmişler, diğer parçalara göre öne çıkması zor gibi görünüyor; tek
söyleyeceğim çıldırtıcı sololara odaklanmanız. Cliff Williams amcamız yine
harika bir giriş yapmış. Parça’nın sonlarına doğru gelen sololar, eski
şarkılara bir gönderme niteliğinde. “Stormy May Day” i
dinlerken 70’lere ani bir dönüş yapabilirsiniz, Albümde blues havasının
en fazla hissedildiği parça. Giriş riffi baştan her şeyi belli ediyor. Angus
amcamızı ilk defa slide gitar çalarken dinliyoruz. En keyif aldığım parçalardan
biri de “She Likes Rock’n Roll”. “She likes rock n roll, I like
rock n roll!” nidalarıyla ve eksik kalmayan tamamlayıcı sololarla iştah
kabartmakta. Brian Johnson’un dolu dolu vokallerini akla kazımamak işten değil.
Young kardeşlerin birbirine güzel gitar melodileriyle
başlayan “Money Made” bizlere “hadi be oturmaya mı geldiniz
kıçınızı kaldırın,eğlenmeye bakın” mesajları veriyor. Albümde genellikle
enerjik ve eğlenceli şarkılarla karşılaştık, AC/DC’den duymaya alışık
olmadığımız bir havası var biraz melankolik. Demek ki bir rock’n roll’cünün
melankolisi de böyle oluyor. Gitarlarda hassas davranılmış,en ince ayrıntıya
kadar inilmiş. 35 yıla meydana okuyan Efsane belli ki müzikal tavrından gram
yitirmemiş.Herşey aynı.Her ne kadar bazı çevreler hep aynı AC/DC diye şikayet
etse de bu albüm 2008’in en bomba albümlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir.
CEM KURTULUŞ
0 yorum:
Yorum Gönder