// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

21 Ekim 2009

AC/DC - Black Ice (2008)








Son albümün üzerinden geçen sekiz yıldan sonra Ancus ve Malcolm kardeşler Rock’n’Roll trenini beklemekte olduğu istasyondan tekrar harekete geçirmeye karar verdiler. Rock’n Roll’un demir yumruğunu 2008’de Motorhead atmıştı. İkinci yumruk ise sürpriz şekilde AC/DC’den geldi. AC/DC, 1973 yılında nasılsa,  bugün de sertlikten ve gürültüden tavizs vermeden, aynı ruhla hala burada. Grup emekçilerinin yaşları neredeyse 60’a dayandı ama ne mutlu onlara ki pes etmiyorlar. Bu yeni albümün olağan tartışmaların odak noktası olacağından şüphem yok. 

Kimileri AC/DC’nin müziğine hiçbir artı katmadığından dem vuracak, kimileriyse AC/DC’nin kemikleşmiş sound’u ve blues soslu şarkılarını  yeni bir soluk  olarak görüp kalbur üstü ilan edecekler. Kesin olan şu: AC/DC’nin bu saatten sonra değişeceği yok ki biz de kendilerini böyle kabul ettik zaten. Yıllar onlardan bir şey götürmemiş ve hala taş gibiler!

Metal Hammer tarafından 2008 yılının en iyi üçüncü albümü seçilmiş olan Black Ice, Vancouver’da bulunan The Warehouse stüdyolarında, yapımcı Brendan O’Brien tarafından kaydedilmiş. Tonla dev gruba hizmet etmiş olan Mike Fraser’ın da kayıt ve miks sorumlusu olması ayrıca önemli. Böylece ortaya harika prodüksiyon çıkmış. Artık Rock’n’Roll çılgınlığı başlasın, “Rock’n’Roll Train” eski dönemlere selam çakan bir parça, vokalist Brian 62 yaşında olmasına rağmen etrafa  enerji saçıyor. Sersemleten bir başlangıç olmuş, içinizi kıpır kıpır ettiren Angus Young riffleri  sizi karşılıyor. “Skies On Fire”  çok karışık ne olacağını kestiremediğiniz parçalardan. Angus’dan blues havası atan yakıcı bir solo, Brian’ın o neşeli vokali, son derece nizami giden davullar, her şeyin yolunda olduğunu gösteriyor.

“Big Jack” 
sanki seneler önce grubun yaptığı “The Jack” parçasına bir gönderme gibi. Jack kelimesine  takıntılılar mı bilmiyorum. Parça coşturmak için ideal, akılda kalıcı melodilere sahip, bu parçada Brain’ın vokali çok değişik, her ‘’Big Jack’’diyişinde kendimizden geçiyoruz, geçmemek elde  mi. “Anything Goes” dinlediğimden bu yana albümdeki favorilerim, delidolu bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. Brian Johnson’In değişik vokal stili dikkatimi çekti. ’Brian Johnson’un ‘’Hey  Hey” dediği yerlere dikkat. Bu parçada “Big Jack” gibi akılda kalıcı melodilere sahip. Bu şarkı eminim ileride hitler arasına adını yazdıracaktır.

Bas gitarın dokunuşlarıyla açılan bir parça “War Machine” tıpkı eski AC/DC parçalarında olduğu gibi coşku dolu…. Parçanın öldürücü solosu her şeyi unutmaya yeter, bu parçada Cliff amcamız çok iyi iş çıkarmış. Yükselen ateş bu şarkıda final yapıyor. “Smash ‘n Grab” diğer parçalara göre daha yavaş yapıda, blues esintileri ve Amerikan sounduna kayış daha çok hissediliyor. Tüm şarkılar alışagelmiş AC/DC rifleriyle bezenmiş.  “Spoilin’ for a Fight” parçası ile 80’ler rock sahnesine dönüş geliyor. Sololar da cuk diye oturmuş ve Brian amcamız bizi eğlendirmeye devam ediyor. “Spolin for a Fight” ile birlikte en eğlenceli ve gaz şarkılardan biri de “Wheels”. Young kardeşler yapacağını yapmış, bize de dinlemek düşer. Oynak gitar melodileri, üstüne bir de Brian’ın neşeli vokali eklenince, parçayı sevmemek için geçerli tüm nedenler ortadan kalkıyor.

“Decibel” de biraz blues damarında gitmişler, diğer parçalara göre öne çıkması zor gibi görünüyor; tek söyleyeceğim çıldırtıcı sololara odaklanmanız. Cliff Williams amcamız yine harika bir giriş yapmış. Parça’nın sonlarına doğru gelen sololar, eski şarkılara bir gönderme niteliğinde. “Stormy May Day” i dinlerken 70’lere ani bir dönüş yapabilirsiniz, Albümde  blues havasının en fazla hissedildiği parça. Giriş riffi baştan her şeyi belli ediyor. Angus amcamızı ilk defa slide gitar çalarken dinliyoruz. En keyif aldığım parçalardan biri de “She Likes Rock’n Roll”. “She likes rock n roll, I like rock n roll!” nidalarıyla ve eksik kalmayan tamamlayıcı sololarla iştah kabartmakta. Brian Johnson’un dolu dolu vokallerini akla kazımamak işten değil.

Young kardeşlerin birbirine güzel gitar melodileriyle başlayan “Money Made” bizlere “hadi be oturmaya mı geldiniz kıçınızı kaldırın,eğlenmeye bakın” mesajları veriyor. Albümde genellikle enerjik ve eğlenceli şarkılarla karşılaştık, AC/DC’den duymaya alışık olmadığımız bir havası var biraz melankolik. Demek ki bir rock’n roll’cünün melankolisi de böyle oluyor. Gitarlarda hassas davranılmış,en ince ayrıntıya kadar inilmiş. 35 yıla meydana okuyan Efsane belli ki müzikal tavrından gram yitirmemiş.Herşey aynı.Her ne kadar bazı çevreler hep aynı AC/DC diye şikayet etse de bu albüm 2008’in en bomba albümlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir.

CEM KURTULUŞ

0 yorum: