Cem Yılmaz’ın Türkiye’de seveni de var
sevmeyeni de . Ama kendisi kaliteli filmler
icra etmekten kendini geri kalmıyor. “
Kalite “ kavramı her ne kadar kişisel bir kavram olsa da ben Cem Yılmaz’ın
daha çok komedyenliğinden ziyade “ Her
Şey Çok Güzel Olacak “ filmiyle başlayıp da kendisini öven kitledenim. Devamında her ne kadar Arog, Gora gibi filmlerle farklı kulvarda yer alsa da eskilerine
daha aşinayım. Bu mevzuyu kısa kesmek gerekirse; Hikaye; Osmanlı padişahının,
Amerikan başkanına bir hediye göndermesiyle başlıyor. Görevlendirilen Aziz ve
Lemi Bey; Vahşi Batı’nın nasıl Yahşi Batı’ya dönüştürüldüğünü filmin
başlarından itibaren izlemiş bulunuyoruz. Gittikleri bölgede hem
Kızılderililerin hem de başka haydutların saldırılarına tanıklık ediyoruz, bu
esnada hepsi Türk kültürüne dair filme yediriliyor. Argolar da Cem Yılmaz
uslubünce filme başarılı şekilde baştan itibaren taşınmış.
Meseleden devam
edecek olursak; Batı yakasındaki bu macerada iki kahramanımız bazı azılı
katilleri şeriflere tanıtmak için ödüllere konmanın rolünü gösterirler filmin
ilk bölümünde. Bu bölümde kadınsılığıyla
kendinden söz ettiren Sussanne Van Dyke bu
yolculukta Lemi Galip ve Aziz Vefa’ya yol arkadaşı olarak yanında olurlar. Filmin
ikinci yarısında Kızılderililer üzerinden muhabbet ilerliyor; kostümler,dekor
vs buna göre düzenliyorlar,filmin geneline de bu şekilde yansıyor. Filmin
finalinde gösteri sahneleri, Osmanlı/Türk kültürünce uyarlanan güreş sahneleri,
silah atış sahneleri ve bununla birlikte müzikal gösteride filmin keyifli
anları olarak hafızaya geçiyor. Filmin diğer bir olayı herkesin de tanıklık
edeceği üzere Amerika karşıtlığı ve batı karşıtlığı adı altındaki
diyaloglarıdır. Bunda “ Batının iyi yanlarını alıcan “ cümlesi de var bunun
için de “ ay’a gitmeseniz de gittik dersiniz “ cümlesi de en basit iki örnek
olarak kendine yer buluyor.
Oyunculara gelirsek; Cem Yılmaz ve Ozan Güven
başrolün hakkını verirken bunların yanında Sussanne
Van Dyke karakterine can veren Demet
Evgar filmin kovboyculuk adına performans olarak en üst isimlerinden biri
oluyor. Yanında da Şerif
William Lloyd karakterine canveren Zafer
Algöz yan karakter olarak en başarılı isimlerden biri oluyor. Bunun yanında
eskiden 1960’lı yıllarda kovboy filmleriyle ünlü Yılmaz Köksal filmde yer bulurken,bununla birlikte Süleyman Turan, Özkan Uğur da sırıtmayan isimlerden. Filme diğer yönden bakacak
olursak Cem Yılmaz filmin konusu üzerinden şunu diyor
“Yahşi Batı’yı tasarlarken sıcakkanlı, dürüst fakat biraz da beceriksiz iki
Osmanlı beyefendisini o zamanın Washingtonına gönderelim dedik. Sinemanın
imkanları buna elveriyor. Ve onlar da bizim atalarımız, büyüklerimiz. Bir
bakıma, dedelerimize, ceddimize hoş bir nazarla baktık.”
Ciddiyetten
ziyade uzun zamandır bu topraklarda çekilmemiş Western ile karışık bir komediye
türüne imza atan “ Yahşi Batı “ senaristliğini
Cem Yılmaz’ın yaptığı, Ömer Faruk Sorak’ın yönetmenliğini
üstlendiği küfür vari alt yapısıyla bazı kesimleri ne kadar rahatsız etse de
,ki bu beni pek de rahatsız etmedi. Bununla
birlikte kadrosuyla,müziğiyle, kendini izletmesini bilen bir yapım
olmayı başarıyor. ( Belki tek eksiği uzun süresi olabilir. ) Üstünde ciddi
şekilde de ciddi çaba sarf edilmiş, fazlasıyla da bütçe harcanmış bir yapım
olduğunu söylememek olmaz.
İzlerken
Altını Çizdiklerim
“ Amerikan başkanı Garfield
Kedi olan mı
Ne kedisi amına
koyayım ya”
“ oğlum batının iyi
yanlarını alacan “
Cem Kurtuluş,2010
0 yorum:
Yorum Gönder