Bazı Türk filmlerinde bazı sözler vardır aklınıza kazınır, bazen
filmi sevmeseniz de söylediği söz aklınızdan gitmez. Mevzu sevmekten
ziyade, hikayesiyle alakalı olduğu zaman daha net bilgi verir size. Bu konudan
yola çıkarsak “ Rina“ öyle bir film olma özelliğini taşıyor.
“Rina” bir ada hikayesinden yola
insanların birbirine ne kadar bağlı olduğuna dair yolculuğa
çıkarıyor. Film, bahçelerden meyve koparan çocukların masum gülümsemelerin
sekansıyla açılıyor, filmin başlangıcından itibaren de “ Yalan Dünya “ şarkısına
yer veriyor. Filmin ilk yarısında Ege kasabasında bir ada’da geçen üç
farklı hikayeye konuk oluyoruz. Burada baş hikaye Ömer’in iyi şaraplar
yaparak günün birinde iyi bir yerlere gelmesi adına, karakter de Ömer Hayyam’ın
kendisinden esinlenerek yaratılıyor.
Alkollerin
devamlı gösterildiği, filmin ilk yarısında da üç hikayenin ortasında derbeder
olanların da durumunu da Adem’in “ meğer sadece biz beslemişiz
bitmeyecek sandığımız büyük aşkımızı “ cümlesiyle anlatıyor.
Boşa kürek çekilen yıllara sitem ediliyor. Şaraba ve kadınlara
dair,hayata dair sözleri Memo’dan
ağzından hissiyatlı şekilde dinliyoruz. Filmin ilk yarısındaki tirad vari bir
konuşma yapıyor. Filmdeki en kırılgan,en oturaklı karakterlerden biri “
Adem “ oluyor,yalnızlık dolu dünyasına dair kardeşine attığı tokat
sonrasında pişmanlığını “ o tokat sana değil, yalnızlığımaydı “ cümlesiyle
anlatıyor.
Gitmeye
dair dokunaklı güzelleme kısmı final bölümü olarak hafızamızda yerini
koruyor. En ağır hüznü gitmelerin ,pişmanlıkların hüküm sürdüğü “
gitmek cesaret ister ufaklık “ sözünün kendini konuşturduğu sahnede
gerçekleşiyor. “Gemideki halatı sıkı tutarsan belki sevdikleriniz
gitmez “ mesajı veriyor.
Oyuncu kadrosuna gelirsek... klasik bir tabirle şampiyonlar ligi
kadrosu var. Hayat Bilgisi dizisinden tanıdığımız “ Pashan Yılmazel “ ve Kerem
Kupacı, filmin demirbaşlarından Cezmi Baskın, Erdal
Tosun, Ayten Uncuoğlu, Yaşar Güner ve ismini sayamayacağım diğer
oyuncular oyunculuk anlamında sırıtmıyor; ama filmin diline dair bir eksiklik
seziliyor. Bunun yanında yan karakter olarak Peder rolünü
oynayan Cüneyt Türel de filmde ağırlığını başka
hissettiriyor. Bunun yanında filmde hiç konuşmadan Memo karakterine
karşı eşlik eden küçük oyuncu da fazlasıyla bakışlarıyla bile neler
yapabildiğini gösteriyor.
Sonuç olarak; yönetmenin birkaç yaptığı dizi denemesinden sonra
ilk uzun metraj filmi olan “ Rina” duygu yüklü hikayesiyle anlatım dilinin
zayıflığıyla gitmelere,pişmanlıklara dair burukluk yaşatan bir film oluyo.Yine
de her şeye rağmen filmin dediği gibi
Filmi İzlerken Altını Çizdiklerim
“ Ben ona para harcıyorum o benim başımı döndürüyor ne farkı kaldı kadınlardan…”
“ Kadınlarla erkeklerin bir arada olma ihtimali ancak romanlarda olur’’
“ bu müzik varya bu müzik. ben bu müziği ikiyüzseksen defa dinledim ağa’cım. Çoğunda halaydaydım, ama şimdi çok uzaktayım. Ben dinlemekten bıktım. onlar evlenmekten bıkmadı “
“ bak şarabım da bitmedi. Kendisiyle uzun yıllar süren bir ilişkimiz var. Ben ona para harcıyorum o benim başımı döndürüyor ne farkı kaldı kadınlardan…”
“ o tokat sana değil yalnızlığımaydı aslında “ ( Adem,kardeşi Zehra’ya attığı tokadı söyler)
“ uykuda yalnız bıraktı dün gece bizi. Kalakaldım yalnızlığımla başbaşa. Sonra bir baktım gün doğmuş yine"
“ umudunu kaybedersen eğer içindeki öfkeye sarılırsın. “
“ meğer sadece biz beslemişiz bitmeyecek sandığımız
büyük aşkımızı. “
“ limana yanaşmayan gemiye boş yere halat sallamışız
bunca sene “
“ yanlış yaptım demiyorum,ama yalnız kaldım “
“ dümeni sıkı tutmak lazım gemiyi batırmamak için.”
“ şarabımla beraberim. Çocukluğumdan beri hayaller
kuruyorum şarabımdan ayrılmadan hem de. Ben şarabımdan ayrılmıyorum bunca
gidene rağmen halen hayal kurdurmaya devam ediyor.
“ Gitmek cesaret ister ufaklık...
Gideceğin yer neresi olursa olsun sevdiklerinle arana mesafe girince varış
yerin hiç bir anlamı kalmaz.
Vedalaşmakta zor iştir ufaklık oturursun geminin kıçına bakarsın sevdiklerine
gittikçe ufalırlar ufalırlar kaybolur gözden.
O zaman anlarsın iste vedalaşmak asıl kalana değil gidene koyar....
Yüz defa söyledim sana hüzünlü değilim Mizacım böyle..’’
Cem Kurtuluş,2010
0 yorum:
Yorum Gönder