// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

19 Kasım 2010

Rina (2009)

Bazı Türk filmlerinde bazı sözler vardır aklınıza kazınır, bazen filmi sevmeseniz de söylediği söz aklınızdan gitmez. Mevzu sevmekten ziyade, hikayesiyle alakalı olduğu zaman daha net bilgi verir size. Bu konudan yola çıkarsak “ Rina“ öyle bir film olma özelliğini taşıyor.

 “Rina”  bir ada hikayesinden yola  insanların birbirine ne kadar bağlı olduğuna dair yolculuğa çıkarıyor. Film, bahçelerden meyve koparan çocukların masum gülümsemelerin sekansıyla açılıyor, filmin başlangıcından itibaren de “ Yalan Dünya “ şarkısına yer veriyor. Filmin ilk yarısında Ege kasabasında bir ada’da geçen üç farklı hikayeye konuk oluyoruz. Burada baş hikaye  Ömer’in iyi şaraplar yaparak günün birinde iyi bir yerlere gelmesi adına, karakter de Ömer Hayyam’ın kendisinden esinlenerek yaratılıyor.

Alkollerin devamlı gösterildiği, filmin ilk yarısında da üç hikayenin ortasında derbeder olanların da durumunu da Adem’in  “ meğer sadece biz beslemişiz bitmeyecek sandığımız büyük aşkımızı “ cümlesiyle anlatıyor.  Boşa kürek çekilen yıllara sitem ediliyor. Şaraba ve kadınlara dair,hayata dair sözleri  Memo’dan ağzından hissiyatlı şekilde dinliyoruz. Filmin ilk yarısındaki tirad vari bir konuşma yapıyor. Filmdeki en kırılgan,en oturaklı karakterlerden biri “ Adem “ oluyor,yalnızlık dolu dünyasına dair kardeşine attığı tokat sonrasında pişmanlığını “ o tokat sana değil, yalnızlığımaydı “ cümlesiyle anlatıyor.

Gitmeye dair dokunaklı güzelleme kısmı final bölümü olarak hafızamızda yerini koruyor. En ağır hüznü gitmelerin ,pişmanlıkların hüküm sürdüğü “ gitmek cesaret ister ufaklık “ sözünün kendini konuşturduğu sahnede gerçekleşiyor. “Gemideki halatı sıkı tutarsan belki sevdikleriniz gitmez “ mesajı veriyor.

Oyuncu kadrosuna gelirsek... klasik bir tabirle şampiyonlar ligi kadrosu var. Hayat Bilgisi dizisinden tanıdığımız “ Pashan Yılmazel “ ve Kerem Kupacı, filmin demirbaşlarından  Cezmi Baskın, Erdal Tosun, Ayten Uncuoğlu, Yaşar Güner ve ismini sayamayacağım diğer oyuncular oyunculuk anlamında sırıtmıyor; ama filmin diline dair bir eksiklik seziliyor. Bunun yanında yan karakter olarak Peder rolünü oynayan Cüneyt Türel de filmde ağırlığını başka hissettiriyor.  Bunun yanında filmde hiç konuşmadan Memo karakterine karşı eşlik eden küçük oyuncu da fazlasıyla bakışlarıyla bile neler yapabildiğini gösteriyor.

Sonuç olarak; yönetmenin birkaç yaptığı dizi denemesinden sonra ilk uzun metraj filmi olan “ Rina” duygu yüklü hikayesiyle anlatım dilinin zayıflığıyla gitmelere,pişmanlıklara dair burukluk yaşatan bir film oluyo.Yine de her şeye rağmen filmin dediği gibi“Gitmek cesaret ister ufaklık. Gideceğin yer neresi olursa olsun. Sevdiklerinle arana mesafe girince varış yerinin hiçbir anlamı kalmaz.“  yine de halatları sıkı sıkıya bağlayın, halat inceldi mi gidecek başka yolunuz da  kalmayabilir!

 Filmi İzlerken Altını Çizdiklerim

 “ Ben ona para harcıyorum o benim başımı döndürüyor ne farkı kaldı kadınlardan…”

 “ Kadınlarla erkeklerin bir arada olma ihtimali ancak romanlarda olur’’

 “ bu müzik varya bu müzik. ben bu müziği ikiyüzseksen defa dinledim ağa’cım. Çoğunda halaydaydım,  ama şimdi çok uzaktayım. Ben dinlemekten bıktım. onlar evlenmekten bıkmadı “

 “ bak şarabım da bitmedi. Kendisiyle uzun yıllar süren bir ilişkimiz var.  Ben ona para harcıyorum o benim başımı döndürüyor ne farkı kaldı kadınlardan…”

 “ o tokat sana değil yalnızlığımaydı aslında “ ( Adem,kardeşi Zehra’ya attığı tokadı söyler)

 “ uykuda yalnız bıraktı dün gece bizi. Kalakaldım yalnızlığımla başbaşa.  Sonra bir baktım gün doğmuş yine"

 “ umudunu kaybedersen eğer içindeki öfkeye sarılırsın. “

“ meğer sadece biz beslemişiz bitmeyecek sandığımız büyük aşkımızı. “

“ limana yanaşmayan gemiye boş yere halat sallamışız bunca sene “

“ yanlış yaptım demiyorum,ama yalnız kaldım “

“ dümeni sıkı tutmak lazım gemiyi batırmamak için.”

“ şarabımla beraberim. Çocukluğumdan beri hayaller kuruyorum şarabımdan ayrılmadan hem de. Ben şarabımdan ayrılmıyorum bunca gidene rağmen halen hayal kurdurmaya devam ediyor.

 “ Gitmek cesaret ister ufaklık...

Gideceğin yer neresi olursa olsun sevdiklerinle arana mesafe girince varış yerin hiç bir anlamı kalmaz.
Vedalaşmakta zor iştir ufaklık oturursun geminin kıçına bakarsın sevdiklerine gittikçe ufalırlar ufalırlar kaybolur gözden.
O zaman anlarsın iste vedalaşmak asıl kalana değil gidene koyar....
Yüz defa söyledim sana hüzünlü değilim Mizacım böyle..’’

 Cem Kurtuluş,2010

0 yorum: