Deplasman yolculuklarının her zaman farkı vardır. Karabük deplasmanı da klasik olanlardandı.Maçtan 1 gün önce Kadıköy’de arkadaşlarla evde sabahlıyoruz. İçkiler,muhabbetler, besteler, yemekler her bir şey oluyor . Bir de aklımızda “maça giremeyiz” düşüncesi oluyor, ki bu klasik mevzular. Yine de bu çok da umrumuzda olmuyor. Önemli olan deplasman yolu boyunca çektiğin çiledir sözünü hatırlıyoruz. Biletimiz yoktu. Karabük yönetimi biletleri “80 lira” yapınca çoğu kişi bilet alamamıştı.
Girenler bir şekil girmişti ama polis kontrolü sıkıydı bu sene. Geçen sene 250 lira olan biletlere rağmen bu kadar sıkı kontrol olmamıştı.Bu sene işi ciddiye almışlardı.Pazar sabahı 11 gibi hazırlanıp yola çıkıyoruz. Öncesinde ufak bir kahvaltı yapıyoruz ,sonra içkiler alınıyor yola çıkılıyor. Yol boyunca içkiler içiliyor, muhabbet ediliyor, yine deplasman keyfi yaşandı deplasman otobüsünde. Tezahüratlar eşliğinde yol sürdü durdu. Karabüğe yaklaşmıştık artık.Nerede çevik kuvvet derken birden çevik kuvveti karşımızda buluyoruz .Sonra taraftarlar otobüslerden indirildi,bir köşede bekletiiyor.
Çoğu kişi biletsizdi,dışarıda kalacaklar belliydi. Kaçma planları yaparken köşelerden, yine amir bizi gözüne kestirerek " Çocuklar nereye " diyerek önümüzde duruyor. 1 otobüs,1 minibüs polis esaretinde tutsak kalıyoruz. Biletlerin Karabükte alıncağını söylemelerine rağmen ,amir taraftarı hiç dinlemiyor. “Sen hikaye anlatma” diyerek sözlerini tamamlıyor . Bizden açıkta kalanlar oluyor ,sadece bizden değil. Başka bir otobüse bindirilerek orda da başımıza bir çevik kuvvet dikiyorlar.
Dağ başında
beklediğimiz yerde ne dışarı çıkabiliyorduk ne de radyo açabiliyorduk.
İnsanın yok sayıldığı yerde radyoda sesleri duyuyoruz, dağ başında
bekletiliyorduk sadece. Karanlık bir dağda arada maçı takip edenler oluyordu
internetten yorumlardan gol yediğimizi öğreniyorduk.
Dağ başında bekletilip içeri giremesek de “ mevzu,deplasman otobüsünde o havayı solumak “ desturuyla belki avunuyoruz. Yine de girilmeyen,dağ başında bekletilen bir deplasmanı daha hanemize yazıyoruz böylelikle.
Cem Kurtuluş, 2012
0 yorum:
Yorum Gönder