// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

26 Temmuz 2012

Kadınlar Gitti, Gregor Kaldı : Devrim Altıkulaç | Gregor - Evdeki Gergedan:


Bazı kitaplar vardır kısa ve etkileyici. İçinde vurgulu sözleriyle, alıntılarıyla ünlüdür. Öyle vurgu yapar ki başınız dönmeye başlar.  Bu kitaplardan biri de Altıkırkbeş yayınlarının Bahama Kuşkusu serisinden  " Gregor-Evdeki Gergadan’’.    Altay Öktem’in dediği gibi "  Tek ve uzun bir şiirden oluşan Gregor "   


Kitap , sözlerine  " Öykü, yeterince 'akıcı' bir dönemde / Kadıköy'de yaşandı. / Kadınlar ve gergedan oradaydı. / Kadınlar gitti, Gregor kaldı "
cümleleriyle başlıyor.  Meseleye dönecek olursak; Gregor , doğru dürüst yaşayamıyor. Sessizliği seviyor, çok konuşmuyor, , insandan kaçıyor, kendi halinde içiyor. Korkunç olduğunu ifade ediyor  Devrim Altıkulaç    "Kadınlar gitti Gregor kaldı"  sözüyle de o ifadeye biraz yaklaşıyoruz.  İnsanın kendini bulabileceği özelliklere sahip şekilde ilerliyor Gregor. Kendinizi Gregor'da görmeniz kaçınılmaz oluyor. 

Kadınlar hep gidiyor,  geriye Gregor'dan başka şey kalmıyor.  Kül tablası , boş masa, rakı şişesi, yalnız kalacağın  karanlık bir oda,karamsarlıklar,yitirilişler..    Gregor' da tam  böyleydi, kendi içinde sessizliği fazla, ama aynı zamanda fırtınalar esen biriydi. Çoğu yerde Devrim Altıkulaç bu ifadenin diliyle konuşuyor. 

Yalnızlığa teslim oluşları olsa da  bazen ölüm korkusuyla yaşıyor Gregor.   Kitapta da dediği gibi " Ölüm kucağımdaydı, saçını okşuyordum’’ cümlesi Gregor'u anlatan nitelikte oluyor.  Saçını telleri ölümü andıran bir kokuydu, odanın etrafına sinerdi bu koku.  Bu kokuyla yaşayıp giden bir karakter Gregor. Gregor’un üstüne gidildiğinde kaçıyor Gregor , aynı küçük bir çocuğun babasından dayak yemesi ve her sofraya oturduğunda babasının "  senden bir bok olmaz " demesi gibi demekten de sakınca göremiyorum. 

 Altay Öktem’in Akşam gazetesinin kitap köşesinde bu kitap için yazdığı bir cümle var ki orayı alıntılamak doğru olacaktır..

" Kaybedenler Kulübü adlı filmi izleyenler hemen anlayacaktır; Nejat İşler ve Yiğit Özşener'in canlandırdıkları iki gerçek karakterin, Kaan Çaydamlı ile Mete Avunduk'un içinde yaşadıkları ev, Gregor'un barınması için de oldukça müsaitti. 90'lı yılların psikolojisiyle sığınılan bir evde, 'Tek Tüy' adlı bir kargayla ilişkisi olan ve rakıyı kovadan içmekten hoşlanan bir gergedanla karşılaşmak kimseyi şaşırtmaz. Kaldı ki, kadınlar gittikten sonra da Gregor'un kalması gayet normal karşılanabilir."


Kısaca toparlamak gerekirse; " Gregor - Evdeki Gergedan"  Devrim Altıkulaç'ın elinden çıkan, kısa metin olmasına  rağmen 90’lara bir selam niteliğindedir Gregor’un öyküsü. Kadıköy’ün puslu sokaklarına, yalnızlara, sessizliğe sığınanlar için bir deneme niteliğinde.  Kitabın içinde  yazılara rağmen daha çok çizime verilmesi eleştirilmesi noktalardan sadece biri.  Daha fazla çizim/fotoğraf yerine metinle doldurulsa daha başarılı olurdu.  Bu açıdan kitabı eleştirmeniz doğal. Kısa olmasına rağmen yine de okutmasını başarıyor Devrim Altıkulaç. Kitaba ne zaman başladınız/ ne zaman bitirdiniz gibi sorular aklınıza gelmiyor. Yazıyı kitabın son sözüyle bitiriyorum; 

“  Gregor’a ne oldu? Bilmiyorum ben öldüm. O muhtemelen balkonda rakı içiyordur.”

Not: Kitabı okurken Kafka'nın Gregor Samsa'sıyla kitabı karşılaştırmamanız tavsiye edilir. 

Okurken Altını Çizdiklerim

“   Öykü, yeterince 'akıcı' bir dönemde / Kadıköy'de yaşandı. / Kadınlar ve gergedan oradaydı. / Kadınlar gitti, Gregor kaldı'

“   Doğru dürüst yaşamayan idim, Zaman yaşamak için çok geçti , Yetmiyor, yetinemiyor idim, Belki bana öyle geliyordu.”

“   Yeniktik, yeniktim, istenmiyor ,farkında değildim. İstemiyor ve bunu biliyordum. Hepimiz yamyamdık. O değildi.”

“  Gregor’un eşi yoktu,eşşizdi. İstesem de eş bulmasına olanak yoktu.”

  "Evde ikinci bir gergedana yer yoktu. Nereden geldiğini söylememişti. Aslında eş istemiyordu. Gregor sevişmelerini dinliyordu. Ve biliyorum kapıda not veriyordu.Gregor yemiyordu. Neredeyse her şeyi yiyordu. Tercihleri vardı. Elma ona yetiyordu. Açlık homurtularını duymalıydınız, duyamazdınız.."

  " Gregor çok konuşmazdı. Homurdanırdı, zaten konuşmazdı. Gece yarıları homurdanırdı. Sessizce. Tane tane. Şikayetlerini dinlerdim. Anlamadan."

"Gregor’un çizdiği sınırları zorlamadığınız sürece sorun yoktu. Üstüne gitmemeniz, yoklamaya çalışmamanız yeterliydi."

 “Gregor’un üstüne gittiğinizde kaçardı. Biraz daha zorlarsanız sesi ile uyarırdı sizi. Bir adım sonra onun sınırları içerisindeydiniz.”

" Gregor ağırdı, fazla ağır. Bu ayrı. Ve kaybolacağını biliyordu bu da ayrı. Yalnız kalacaktı. Yalın ayaktı. Gregor bunu biliyordu “

“  Ölüm kucağımdaydı. Saçını okşuyordum.  Syd Barret zaten ölmüştü, Gregor kıpırdamıyordu. Syd uzunları yakmıştı. Gregor’u görüyordu. Bu kimsenin umrunda değildi, kendisinin de. Gregor çözüyordu.”

“ Gregor heykel tarlasını sevmezdi. Bir de dışarıdan gelen gereksiz kahkahaları. Heykel tarlasından aslında korkardı içine düşmekten. Yanından hızla geçerdi. Gözleri pek iyi görmüyordu ve heykeller kokmuyordu.  “

“  Gregor’a ne oldu?Bilmiyorum ben öldüm. O muhtemelen balkonda rakı içiyordur.”


 Cem Kurtuluş, 2012


0 yorum: