Coffey,
ürkütücü görünümünün yanında ince, kırılgan, hassas, insanlara yardım etmeyi
seven, doğa üstü güçlere sahip olan, karanlıktan korkan, kalbi iyilikle dolu,
hapishanedeki gardiyan ve birçok kişiye yardım ederek oradakilerin takdirini
kazanmış biri olarak karşımıza çıkıyor. İki küçük kızı öldürmek suçundan idama
mahkum olmuştur. Hapishanede iki deli belirir. Biri fareyle dost olan Dell’in
parmaklarını kıran , Dell’ın idama mahkum olduğu anda Dell’e işkenceye maruz
bırakan kötü gardiyan Percy ,diğeri
de durmadan şarkı söyleyen eşcinsel vari sözleriyle kameranın karşısına çıkan
deli mahkum.
Filmin bu yarısında “ Bill Wharton “ karakteri filmin rengini değiştirecektir. Bu karakter diğer mahkumlardan ayıran özelliği deliliğin üst seviyelerine yaklaşmasıyla birlikte aynı zamanda bulunduğu ortamda iyi davranan gardiyanlara da kötülüğün zirvesini yaşatır. Kötülüğü bir yana gardiyan Percy'nin kötülüğü Dell’in elektrik sandalyede oturduğu idama çıkarılışındaki acı duyduğu sahnede daha iyi anlarız. Filmin en dramatik,en dokunaklı sahnesini de bu sahne oluşturur. Coffey’in katil olamayacağı, gardiyan Paul’un gözünde kesindir. Hem Paul’u iyileştirmiş hem ölü fareyi,daha sonrasında ise tümörlü bir hastanın iyileşmesine bu süreçte tanıklık ediyoruz. Bu süreçte kötülükleri birbiriyle çarpıştıran Coffey’ın güçleridir. İdam günü Coffey için yaklaşırken filmin başlarında gösterilen Paul Edgecomb’u hüzünlendiren televizyonda gösterilen dans, hiç sinema filmi görmemiş Coffey için gösterilir bu defa.
Hapishane duvarları her zaman kötü insan porteleriyle sunulur insanlara
ama “ Yeşil Yol” da daha çok Paul ve Coffey üzerinden sunuluyor
bizlere. Edgecomb, yıllar boyunca sayısız idam mahkumu nakletmesine rağmen
hiçbir idam kendisini Coffey kadar etkilemez. Coffey’ın idam sırasında “
karanlığa koyma beni,karanlıktan korkuyorum “ sözü bu noktada acıtıcı olur. Bu
noktadan sonra kamera tekrardan geçmişe dönerek Paul Edgecomb’un hikayeyi
anlatmasındadır. Paul Edgecomb için bu idam, son idamı olmuştur. Ne kendisi
için,ne de yanındaki gardiyanlar için hiçbir şey kolay olmamıştır.
Sonuç
olarak; Stephen King’in elinden çıkarak yazılan ve bir dönem Trt1 , Cine5 gibi kanallarda
defalarca tekrarı sinemaseverlere sunulan “
Yeşil Yol “ Esaretin Bedeli filminin
de yönetmenliğini yapmış Frank Darabont bu filmiyle destanlar yazdı
ve pek çok kişinin takdirini kazandı. Bunu
belirtmeye gerek var mı bilmiyorum; ama üç saatlik anlatımı, sürükleyiciliğinin
böylesine klas anlatıldığı filmler yer buldukça kendine, sinema dediğimiz şey
de hep devam edecektir.
“ Yeşil yol’da olan Yeşil yol’da kalır, her zaman böyledir “
“-Senin için yapabileceğimiz bir şeyler olmalı. İstediğin bir şey olmalı.
-Hiç sinema filmi görmedim.”
“Yoruldum, patron.. Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan
yoruldum. Yanımda hiç arkadaş olmamasından yoruldum. Nereye gideceğimizi,
nereden geldiğimizi söyleyecek biri.. En çokta insanların birbirine kötü
davranmasından yoruldum. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan
yoruldum. Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor.
Anlıyor musun?”
" Sence, bir insan, yaptıklarından gerçekten pişmanlık duyarsa en
mutlu olduğu zamana geri dönüp sonsuza dek orada yaşar mı? Orası cennet
olabilir mi? -Ben de buna inanıyorum.”
“Geceleri yatakta hep onu düşünüyorum ve bekliyorum. Sevmiş olduğum ama
ölen insanları düşünüyorum. Güzelim Jan’ı ve onu nasıl yıllar önce kaybettiğimi
düşünüyorum. Ayrıca her birimizin Yeşil Yol’da kendi hızımızla ilerleyişimizi
düşünüyorum. Fakat bir düşünce var ki geceleri beni uyutmuyor: Bir farenin bu
kadar uzun yaşamasını sağladıysa benim daha ne kadar zamanım var? Her birimizin
bir ölüm borcu var. İstisnalar yok. Fakat Tanrım.. bazen Yeşil Yol çok uzun
görünüyor.”
O
kadar çok mahkumu elektrik sandalyeye götürürken rahat tavırlar sergileyen Paul
aynısını John Coffey karşısında gösteremez.
“
cezan infaz edilmeden önce söyleyecek
bir şeyin var mı
Kızarmış
tavuk ve patates istiyorum,bir de şapkana sıçmak. Mae West’in yüzüme oturmasını istiyorum,çünkü abazanın
tekiyim…”
“ bir adamı
ölürken seyretmek yetmez,etinin kokusunu
da duymalısın”
“ çok yorgunum
patron,it gibi…”
“ her birimizin ölüm
borcu var,istisnalar yok…”
Cem Kurtuluş,2013
0 yorum:
Yorum Gönder