// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

17 Mart 2013

Yeşil Yol (1999)





















Yeşil yol.. Kimilerinin saplandığı kara delikten çıkamayacağı ağzı kokuşmuş gardiyanların kötü davrandığı düşündüğü bir yer.. Tam bir hayat dersi veren, fare ve bir mahkumun nasıl dost olacağını, gardiyanların idam sehpasında olan bir mahkuma nasıl davranılması gerektiğinin bir portresi.. İstediğiniz kadar tanımlama getirebilirsiniz. 1999- 2000 yıllarında usta kalem Stephen King’in romanından sinemaya uyarlanarak döneme damga vurmasıyla ünlü olan " Yeşil Yol " başlarda huzur evi görüntüsüyle hikayeye giriyor. Hikayedeki adam Paul Edgecomb. Paul Edgecomb’un hikayesi gardiyanlık yaptığı döneme uzanıyor. Bu hikaye bahsedildiği üzere Edgecomb’un huzur evinde hatırladıklarından. Edgecomb’un bu anlatısından sonra film, başlardan itibaren hikayeye odaklanarak hapishaneye çevirir kafasını. Bu hikayede Edgecomb’un gardiyanlık yıllarıyla tanışıyoruz.

 Edgecomb'un hapishanedeki görevi, hücrelerinden alınan idam mahkumlarını, elektrikli sandalyenin bulunduğu ölüm odasına kadar olan bir millik yeşil yoldan götürmektir.Filmin ilk bölümünde devasa cüssesiyle başka gardiyanlar tarafından “ idamlık “ diye bağırılan John Coffey ile böylece tanışmış oluyoruz.

Coffey, ürkütücü görünümünün yanında ince, kırılgan, hassas, insanlara yardım etmeyi seven, doğa üstü güçlere sahip olan, karanlıktan korkan, kalbi iyilikle dolu, hapishanedeki gardiyan ve birçok kişiye yardım ederek oradakilerin takdirini kazanmış biri olarak karşımıza çıkıyor. İki küçük kızı öldürmek suçundan idama mahkum olmuştur. Hapishanede iki deli belirir. Biri fareyle dost olan Dell’in parmaklarını kıran , Dell’ın idama mahkum olduğu anda Dell’e işkenceye maruz bırakan kötü gardiyan Percy ,diğeri de durmadan şarkı söyleyen eşcinsel vari sözleriyle kameranın karşısına çıkan deli mahkum.

 Yeşil Yol’da amaç, mahkumlarla konuşmak onlara işkence etmeden onları anlamak.  Paul Edgecomb ve ekibi buna inanarak orada hayatını sürdürüyor. Filmin ilk bölümünde diğer gardiyanlara göre acımasızlığın izini yeniyetme gardiyan olan Percy’nin davranışlarında görüyoruz. Üst kıdemli biri olmasına rağmen o cezaevinde kalmasının tek nedeni bir idam yönetmek istemesi. Bunun için Edgecomb’un “ bir adamı ölürken  seyretmek yetmez,etinin kokusunu da duymalısın “ sözünde anlamak mümkün. Filmin ilk bölümünde en klas sahnelerinden biri, bir mahkumun sevimli bir fareyi eğitiyor olması ve seyircinin buna karşı tebessüm etmesi. Coffey’ın doğa üstü yeteneklerini Edgecomb’un idrar sorununa çözüm sağlamıştır. 


Filmin bu yarısında “ Bill Wharton “ karakteri filmin rengini değiştirecektir. Bu karakter diğer mahkumlardan ayıran özelliği deliliğin üst seviyelerine yaklaşmasıyla birlikte aynı zamanda bulunduğu ortamda iyi davranan gardiyanlara da kötülüğün zirvesini yaşatır. Kötülüğü bir yana gardiyan Percy'nin  kötülüğü Dell’in elektrik sandalyede oturduğu idama çıkarılışındaki acı duyduğu sahnede daha iyi anlarız. Filmin en dramatik,en dokunaklı sahnesini de bu sahne oluşturur. Coffey’in katil olamayacağı, gardiyan Paul’un gözünde kesindir. Hem Paul’u iyileştirmiş hem ölü fareyi,daha sonrasında ise tümörlü bir hastanın iyileşmesine bu süreçte tanıklık ediyoruz. Bu süreçte kötülükleri birbiriyle çarpıştıran Coffey’ın güçleridir. İdam günü Coffey için yaklaşırken filmin başlarında gösterilen Paul Edgecomb’u hüzünlendiren televizyonda gösterilen dans, hiç sinema filmi görmemiş Coffey için gösterilir bu defa. 


Hapishane duvarları her zaman kötü insan porteleriyle sunulur insanlara ama “ Yeşil Yol”  da daha çok Paul ve Coffey üzerinden sunuluyor bizlere. Edgecomb, yıllar boyunca sayısız idam mahkumu nakletmesine rağmen hiçbir idam kendisini Coffey kadar etkilemez.  Coffey’ın idam sırasında “ karanlığa koyma beni,karanlıktan korkuyorum “ sözü bu noktada acıtıcı olur. Bu noktadan sonra kamera tekrardan geçmişe dönerek Paul Edgecomb’un hikayeyi anlatmasındadır. Paul Edgecomb için bu idam, son idamı olmuştur. Ne kendisi için,ne de yanındaki gardiyanlar için hiçbir şey kolay olmamıştır.

 Oyunculuklara gelirsek; John Coffey’e hayat veren,iri cüssesiyle destan yazan  “ Michael Clarke Duncan “ filmi oynamakla kalmıyor, yaşıyor ve dokunaklı şekilde insanı içini cız ettirici bir performansa imza atıyor,bunun yanında “ Paul Edgecomb” a hayat veren Tom Hanks da gardiyan amirlerinin başını oynamak da başarılı bir iş ortaya koyuyor. Bununla birlikte çok uzun süre rol almasa da Paul Edgecomb’un yaşlı halini oynayan  Dabbs Greer eski günlerini anlatırken hem fiziki görüntüsü hem de ses tonuyla etkilemeyi başarıyor. Yan rollerde gerçek bir deliliğe ulaşan,psikopat role de yakışan “ Bill Wharton “ karakterine can veren Sam Rockwell yan karakter konusunda belki de en başarılı isim oluyor. Kendisinle birlikte Dell karakterini oynayan  Michael Jeter ismi de unutulmaması gereken isimlerden Başrolüyle, yan karakteriyle her isim etkileyici bir portre çiziyor. Ve  “ Bay Jingles “ olarak gördüğümüz sevimli fare de çok aşırı gözükmese de sevimliğiyle göze giriyor.

 

Sonuç olarak; Stephen King’in elinden çıkarak yazılan ve bir dönem Trt1 , Cine5 gibi kanallarda defalarca tekrarı sinemaseverlere sunulan “ Yeşil Yol “  Esaretin Bedeli filminin de yönetmenliğini yapmış Frank Darabont  bu filmiyle destanlar yazdı ve  pek çok kişinin takdirini kazandı. Bunu belirtmeye gerek var mı bilmiyorum; ama üç saatlik anlatımı, sürükleyiciliğinin böylesine klas anlatıldığı filmler yer buldukça kendine, sinema dediğimiz şey de hep devam edecektir. 

 Filmde Altını Çizdiklerim


 “ Yeşil yol’da olan Yeşil yol’da kalır, her zaman böyledir “

 “-Senin için yapabileceğimiz bir şeyler olmalı. İstediğin bir şey olmalı. -Hiç sinema filmi görmedim.”

 “Yoruldum, patron.. Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum. Yanımda hiç arkadaş olmamasından yoruldum. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri.. En çokta insanların birbirine kötü davranmasından yoruldum. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan yoruldum. Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun?”

 " Sence, bir insan, yaptıklarından gerçekten pişmanlık duyarsa en mutlu olduğu zamana geri dönüp sonsuza dek orada yaşar mı? Orası cennet olabilir mi? -Ben de buna inanıyorum.”

 “Geceleri yatakta hep onu düşünüyorum ve bekliyorum. Sevmiş olduğum ama ölen insanları düşünüyorum. Güzelim Jan’ı ve onu nasıl yıllar önce kaybettiğimi düşünüyorum. Ayrıca her birimizin Yeşil Yol’da kendi hızımızla ilerleyişimizi düşünüyorum. Fakat bir düşünce var ki geceleri beni uyutmuyor: Bir farenin bu kadar uzun yaşamasını sağladıysa benim daha ne kadar zamanım var? Her birimizin bir ölüm borcu var. İstisnalar yok. Fakat Tanrım.. bazen Yeşil Yol çok uzun görünüyor.”

O kadar çok mahkumu elektrik sandalyeye götürürken rahat tavırlar sergileyen Paul aynısını John Coffey karşısında gösteremez.

 

“ cezan infaz edilmeden önce  söyleyecek bir şeyin var mı

Kızarmış tavuk ve patates istiyorum,bir de şapkana sıçmak. Mae West’in  yüzüme oturmasını istiyorum,çünkü abazanın tekiyim…”

 

“ bir adamı ölürken  seyretmek yetmez,etinin kokusunu da duymalısın”

 

“ çok yorgunum patron,it gibi…”

 

“ her birimizin ölüm borcu var,istisnalar yok…” 


Cem Kurtuluş,2013



0 yorum: