Ölüm..
Bazen her şey üst üste gelir. Olur öyle..
Engelleyemezsin. Tanrının acımasızlığı ya da dünyanın
adaletsizliği mi bilinmez. Her şey boka döner. Bu sene şampiyonlukta da, kupa da
yok olduk aniden. Bütün umutlar yerin dibine girdi. Sonrasında kayıplar
başladı. Her şey boka dönmüştü bizim için.
Üstüne haince katledilen bir arkadaşımın
cenaze haberini almakla yıkıldım. Haykırışlar ölümlerin masum hali miydi, yoksa
acımasız hali miydi?...
Akşam vaktiydi, maçtan dönüyordum. Hiçbir şey beklendiği
gibi değildi. Polisler bu defa iyimser bir tavır içerisindeydi. Muhtemelen
amirlerinden aldıkları emirleri yerine getiriyor üstüne gelen torpillere yanıt
vermiyordu. Akşam vakti otobüse binmemizle inmemiz bir oldu.
Arkadaşımızın
ölüm haberiyle yıkılmıştım. Kelimelerim kilitlenmiş, ayaklarım titriyor,
boğazım düğümlenmiş, o gece uyku tutmamıştı. Nefes almakta zorlanıyordum.
Hastaneye gitmek istedim, gidemedim. Söylenenlere göre Annesi “ evladıma sahip
çıkamadınız” diye haykırıyordu. Her şey de haklıydı, bir şey söylenemezdi.
Kahpece bıçak
darbesiyle indirilmişti. Gerçek acıyı tattığınızda onu unutmanız olanaksızdır.
2 defa yediğin bıçak kahpece bir ölümden sonra her gün hançer gibi kalbine
saplanır.
Bunu
engelleyebilmek güçtür. Bu ölümden sonra ertesi gün cenazeydim. Herkesin suratı
asıktı, kahpece öldürülmenin acısı devam ediyordu ve devam edecekti. Her şey ne
kadar da acımasızdı. “ Hadi kalk arkadaşların burada maça gideceksiniz daha”
diyen annenin haykırışlarını unutmak mümkün müydü? Ya kahpece kalbe saplanan
bıçağı?
Annenin hüzün dolu haykırışları, ağlayışı benim içimdeki
bütün kelimeleri kilitlemişti. Kalbim göğsüme ateş ediyor, , nefes almakta
zorlanıyordum. Parmaklarımı hissetmiyordum, ayaklarım titriyor, su şişesinin
kapağını çevirmeye gücüm yoktu. Her şey bununla sınırlı değildi.
Ölüm acımasızdı.
Dünya adaletsizdi. İnsan lanetli bir maymun gibiydi. Yoldan geçen bir adam şunu
dedi. Dinle diyerek söze başladı, sözü kısaydı. “ Ölüler özlenmez, hatırlanır”
kaynar sular başımdan döküldü.
Çay kaşığını
karıştırmaya devam ettim. Aynı yolda yürümek ve yolsuz kalmak ne kadar da
berbat bir şeydi. Bunun tanımı bok yoluna gitmek miydi, bataklığa saplanmak
mıydı?
Hiçbirisi
hakkında fikir yürütemedim.
Ertesi güne
uyandığımda her yer karanlıktı, sanki bir yarasa kulaklarımı kemiriyordu. Değişmeyen tek şey “ Her şey çok acımasızdı” Ölüm, tarlabaşındaki fahişeler
kadar ucuzdu belki de...
Yazan: Cem Kurtuluş
0 yorum:
Yorum Gönder