17
yaşındaydım. Okula
gidiyordum diğerleri gibi. Ergen yaşlardaydım. Kendimi bulmak istiyordum.
Farklı müzik, farklı giyim, farklı düşünceler.. Hep farklılıklar adınaydı
yaptıklarım. Çok zor günler geçirmiştim.
Ailemle
aram iyi değildi. Evde çantadan gizlice para yürütüyordum. Bazen bu
nedenle dayak yediğim olmuştu.
Televizyondaki
diziler, televizyondaki spikerler, televizyondaki modeller, porno kasetleri bir
ton şey vardı hayatımda. Ama geçerli olan tek şey porno kasetleriydi sanırım.
Onlara bakıp bakıp 31 çekiyordum, güzel geliyordu o zaman her şey, zamanla her
şey farklılaşmıştı.
Bunları
neden sıraladığımı bilmiyorum. Şeref amcayı o yıllarda tanımıştım. Ama
bundan birkaç gün öncesinde olmuştu bütün her şey. 3 gün Beyoğlu’nda
sabahlamıştım. Ailemle o zaman aramda bağlar kopuktu. Sokakta
kaldığım günler Yaz aylarıydı, sık sık şarap tükettiğim günlerdi. Şeref
amca'da içerdi o şaraptan. Kıyak adamdı..
Herkese
bir yol bulurdu. Yardım eli uzatırdı. Böyleleri için zordur her şey. Dünyanın
en çok gülümseyen adamlarıydı böyleleri. Şeref Amca da onlardan biriydi. Kaldırım
köşesinde yatıyordu, onunla birlikte yanında beş kişi daha vardı.
Yer
değiştiriyorlardı bazen, bazılarının da kaldığı barakalar vardı herkesten
gizli. Habersiz yaparlardı bu işleri. Şeref Amca pek uyumazdı ya da ben
uyuduğunu görmezdim. “ Evlat hadi gidelim” derdi bana hep.
Bira
şişelerini toplayıp bunları bir yerlere ulaştırır karşılığında para alırdı.
Geçiminin tek kaynağı buydu şimdilik.
Diğerlerinin
de yaptığı şeyler vardı. Bazıları kağıt ezerdi o kağıtları biriktirirdi onlarla
geçimini sağlardı. Şeref Amca sadece bira şişesi toplayıp vermezdi.
Galata’nın orada çok görmüştüm Şeref Amcayı.
O
akşam çok kötü olduğumu hatırlıyorum. Herkes çökmüştü aşağı elinde ne varsa onu
içiyordu. Polisler oradaki ayyaşlara dokunmuyordu, o yoluda henüz
kapatmamışlardı, birkaç sene sonra belediye oraya da el attı, ayyaşların
hayatta içtiği keyif aldığı yeri kapattılar.
Müzik
sesleri yükseldi birden, ben şeref amcaya bakıyordum. Dünyanın en güzel gülen
adamıydı. Muhtemelen şeref
amcayı bulamadığıma göre bir yerlerde dolanıyor olmalıydı. Fazla
konuşamazdık, ama konuşma ihtimalide zordu şeref amcayla. Bazen o anlatır ben
dinlerdim. Onun kadar yaşayamamıştım sonuçta.
Benden
tecrübeliydi hayat anlamında. Böyleleri size çok şey öğretebilir, belki siz de
ona öğretebildiniz. Ama bunun esamesi bile okunmaz bilirsiniz. Sizden büyük
birine ahkam kesmektir bunun anlamı, bu her yerde işlemez..
Galata’nın
orada şeref amcayı yeniden yakalamıştım. “ Nerelerdesin be Şeref abi “ diye
seslendim. “ Aynı evlat, yorgunum sadece” dedi. Tuborg kutusu eziyordu bu defa.
Geçim şartları zordu.
Şimdi
ne halde nasıl bilmiyorum. O gün bana 2 şişe kırmızı tuborg verdiğini
hatırladım. Parasız pulsuzdum. Sabahı etmiştik kendisiyle. Galata
civarındadır yine ama bira içmek orada yasaklandı. Şeref amca yine bira
kutularını topluyor, eziyor, parasını kazanıyor olmalıydı, ama nerede yattığına
dair bir fikrim yok şu anlık..
Ama
yine de kıyak adamdı şeref amca. Kendisine dair çok şey bilmedim,böylelerinin
hayatlarına dair çok şey bilmeseniz de olurdu, ama gördüğünüzde içiniz
sızlardı. Beyoğlundaki temiz yüzler onu çok severdi. Esmer
yüzlü biri bana onu tanıdığını söylemişti bir defasında. Şaşırmamıştım.
Çünkü şeref
amca ona da iyilik yapmıştı. Kendisine “ burada kal hava soğuk” dediğini
anlattı bana.
Çok
şey söylemişti o’nun hakkında. Anlattığı gün elinde birasını yudumluyordu,
ellerim üşümesin diye montun içine sokmuştum ellerimi. Ama o diğerleri gibi
değildi, barakada yatmıyordu. En azından o ara barakalardan kurtulmuş
olmalıydı . Neticede o da şeref amcayı tanıyor ve seviyordu. Muhtemelen yarın
onu görecekti. Yanımdan ayrılmadan” şeref amcaya bir kırmızı tuborg al” dedim,
o sever,sonra yoluma ilerledim.
Cem
Kurtuluş
0 yorum:
Yorum Gönder