Bir Hiç
Uğruna Savaşmak: Stalingrad (1993)
Stalingrad..
İkinci dünya savaşının kaderini değiştiren şehir. Stalingrad
savaşı, bütün tarihçiler tarafından İkinci Dünya savaşının dönüm noktası olarak
ilan edilir. Tarihteki en kanlı savaş olarak görülür. 1993 yapımı “Stalingrad”
Hitler’in çoğu bölgeyi işgal ettiği notlarla açıldıktan sonra kendini sıcak
italyan kasabasında askerlerin denize girip, alkol içerken eğlenmesiyle
1942 Ağustos’una ışınlar bizi.Daha sonra askerler Führer’in kendilerini
takdim ettiği madalyalarını alıp trenle yola düşerler. Bu sırada “ Nazi “ işareti gözükmez bu bölümde.
Filmin ilk bölümünde acımasızca yerlerde süründürülen askerlerin ne tür
zorbalığa uğradığına tanıklık ederiz,bir asker tarafından bu protesto edilse de
komutanlar tarafından alaycı ifadeyle “ istersen Führer’e dilekçe ver
“ minvalinde cümle olayı özetler.
Daha sonrasında bombaların havada uçuştuğu, ölü sayılarının
arttığı,yanında komutanının öldüğü sahnenin ne kadar gerçek olduğunu gösterir
film bize. Gerçek bir savaş sahnesi gibi; askerlerin hissiyatlı savaş hissi ve
birçok duyguyu ele verir film bu bölümde. Bir askerin savaş sırasında “altıma ettim,tutamadım“ cümlesi aslında
bir korku durumunu ifade eder.
Savaştan sonra bir askerin o esnada kekeleme hastalığı
başlamıştır,bununla ilgili “kekelemek,ölmekten iyidir “ cevabını
verir film bu bölümde. Hitler’in alkışlarla birlikte radyoda olan konuşmasından
kesitler duyarız. Bir zafer çığlığı olarak nitelendirebilir bu bölüm,ama
şimdilik kazanılmış bir şey yoktur. Acımasız gerçeklere savaşın sahnelerinde
tanıklık ederiz. Su altında gezinen askerlerin, ölü askerlerin yüzünü yiyen
fare kısmı sadece buna en kısa örnektir.Kaybettikleri arkadaşından sonra
herkesin kendisine sorduğu tek soru “her
şey çok anlamsız “ cevabından ibaret oluyor. Askeri mahkeme ile tehdit
edilmeleri ile başlayan süreçte o kış soğuğunda mücadele devam ediyor.
Filmde en acımasız sahne; 10 kişinin komutanların vur emri sonucu
vurulması ve bunların arasında alman askerlere yardım eden bir Rus çocuğu
olması ve sonrasında askerlerin yüzlerindeki büyük hüzün Vurulmadan
sonra askerlerin kendi içinde kafayı yemesi ve askerliği bırakarak eve
dönmek istemesi yer alıyor.
Filmin ikinci yarısını oluşturan bu bölüm;ilk bölüme kadar savaş
sahnesinin azlığı; evine dönmek isteyen askerlerin hikayesini oluşturuyor. Ölüm
emri verenlerin öldürülmesiyle bu süreç ilerliyor.Filmin ikinci yarısı; savaşı
kabul etmeyen,reddeden o sibirya soğugunda açlıkla mücadele eden,ama zorla da
olsa savaşmak zorunda kalan askerlerin hikayesini işliyor. Filmin ilk
yarısındaki doyurucu diyaloglar,savaş sahneleri; ikinci yarısında daha ağır
şekilde ilerliyor. Yanında ölen arkadaşına söylediği “hiçbir şey hissetmiyorsun. Her şey tamamen donuyor. Ağlamak için bile
fazla soğuk” cümlesi belki de en dondurucu söz oluyor,bir o kadar
gerçek ve çırılçıplak şekilde anlatılır.
Oyunculuklara gelirsek… tek
bir isim üzerinde değil,bütün olarak filmi düşünmek gerekiyor. Her oyuncu, her
karakter gerçekçilik adına sıkı işler çıkarıyorlar. Bunun yanında filmde Nazi
işaretine dair sembol gözükmüyor. Bir propaganda, kendi ırkını övmek gibi
kavramlar sıklıkla öne çıkmıyor. “
Yaşasın Hitler “ ve Hitler’in yaptığı radyo konuşma kaydı hariç Almanlar
kendi yenilgisini sunuyor bize.
Bunun yanında filmin yönetmeni Joseph Vilsmaier bu film için sete bir Alman askeri danışmanı
tutuyor. Film;
Finlandiya,İtalya,Çekoslovakya gibi ülkelerde çekiliyor; özellikle
yanılmıyorsam o sibirya soğugunun derin hissiyatla işlendiği bölge Çekoslovakya
olma ihtimali yüksektir.
Sonuç olarak; senaryosunu Hanno Huth ve Günter
Rohrbach’ın yazdığı, yönetmenliğini Joseph Vilsmaier’in yaptığı “
Stalingrad “ Almanların gözünden Almanların yenilgisini sunan,diğer
savaş filmlerine göre milliyetçi havada ilerlemeyen,gerçekçi oyunculuklarla
zirveye ulaşan,savaşın anlamsızlığıyla savaş karşıtı film olma özelliğini
iliklere kadar hissettiren bir yapım
olmayı fazlasıyla başarıyor.
Filmde Altını Çizdiklerim;
“ iki senedir her gece savaş alanında ölmeyi
hayal ediyorum. Etim kemiklerimden akıyor ve sıcak süt gibi taşların arasına süzülüyor. Ama sonra ne
oluyor biliyor musun? Kendimi parça parça tekrar birleştiriyorum. Her gece. Sizden
hiçbiri beni öldüremeyecek. Hiçbiriniz!”
“ hiçbir şey
hissetmiyorsun. Her şey tamamen donuyor. Ağlamak için bile fazla soğuk”
"-Ben nazi
değilim
-Sen kimler adına
hizmet ettiğini bilerek savaşmaya devam eden aptal subaylardansın"
Cem Kurtuluş, 2013
0 yorum:
Yorum Gönder