// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

22 Haziran 2013

Bir Hiç Uğruna Savaşmak: Stalingrad (1993)

















 

 

Bir Hiç Uğruna Savaşmak: Stalingrad (1993)

Stalingrad..

İkinci dünya savaşının kaderini değiştiren  şehir.  Stalingrad savaşı, bütün tarihçiler tarafından İkinci Dünya savaşının dönüm noktası olarak ilan edilir. Tarihteki en kanlı savaş olarak görülür. 1993 yapımı “Stalingrad”  Hitler’in çoğu bölgeyi işgal ettiği notlarla açıldıktan sonra kendini sıcak italyan kasabasında  askerlerin denize girip, alkol içerken eğlenmesiyle  1942 Ağustos’una ışınlar bizi.Daha sonra askerler Führer’in kendilerini takdim ettiği  madalyalarını alıp trenle yola düşerler. Bu sırada “ Nazi “ işareti gözükmez bu bölümde. Filmin ilk bölümünde acımasızca yerlerde süründürülen askerlerin ne tür zorbalığa uğradığına tanıklık ederiz,bir asker tarafından bu protesto edilse de komutanlar tarafından alaycı ifadeyle “ istersen Führer’e dilekçe ver “ minvalinde cümle olayı özetler.

Daha sonrasında bombaların havada uçuştuğu, ölü sayılarının arttığı,yanında komutanının öldüğü sahnenin ne kadar gerçek olduğunu gösterir film bize. Gerçek bir savaş sahnesi gibi; askerlerin hissiyatlı savaş hissi ve birçok duyguyu ele verir film bu bölümde. Bir askerin savaş sırasında “altıma ettim,tutamadım“ cümlesi aslında bir korku durumunu ifade eder.

Savaştan sonra bir askerin o esnada kekeleme hastalığı başlamıştır,bununla ilgili “kekelemek,ölmekten iyidir “ cevabını verir film bu bölümde. Hitler’in alkışlarla birlikte radyoda olan konuşmasından kesitler duyarız. Bir zafer çığlığı olarak nitelendirebilir bu bölüm,ama şimdilik kazanılmış bir şey yoktur. Acımasız gerçeklere savaşın sahnelerinde tanıklık ederiz. Su altında gezinen askerlerin, ölü askerlerin yüzünü yiyen fare kısmı sadece buna en kısa örnektir.Kaybettikleri arkadaşından sonra herkesin kendisine sorduğu tek soru “her şey çok anlamsız “ cevabından ibaret oluyor. Askeri mahkeme ile tehdit edilmeleri ile başlayan süreçte o kış soğuğunda mücadele devam ediyor.

Filmde en acımasız sahne; 10 kişinin komutanların vur emri sonucu vurulması ve bunların arasında alman askerlere yardım eden bir Rus çocuğu olması ve sonrasında askerlerin yüzlerindeki büyük hüzün  Vurulmadan sonra  askerlerin kendi içinde kafayı yemesi ve askerliği bırakarak eve dönmek istemesi yer alıyor.

Filmin ikinci yarısını oluşturan bu bölüm;ilk bölüme kadar savaş sahnesinin azlığı; evine dönmek isteyen askerlerin hikayesini oluşturuyor. Ölüm emri verenlerin öldürülmesiyle bu süreç ilerliyor.Filmin ikinci yarısı; savaşı kabul etmeyen,reddeden o sibirya soğugunda açlıkla mücadele eden,ama zorla da olsa savaşmak zorunda kalan askerlerin hikayesini işliyor. Filmin ilk yarısındaki doyurucu diyaloglar,savaş sahneleri; ikinci yarısında daha ağır şekilde ilerliyor. Yanında ölen arkadaşına söylediği “hiçbir şey hissetmiyorsun. Her şey tamamen donuyor. Ağlamak için bile fazla soğuk”  cümlesi belki de en dondurucu söz oluyor,bir o kadar gerçek ve çırılçıplak şekilde anlatılır.

Oyunculuklara gelirsek…  tek bir isim üzerinde değil,bütün olarak filmi düşünmek gerekiyor. Her oyuncu, her karakter gerçekçilik adına sıkı işler çıkarıyorlar. Bunun yanında filmde Nazi işaretine dair sembol gözükmüyor. Bir propaganda, kendi ırkını övmek gibi kavramlar sıklıkla  öne çıkmıyor. “ Yaşasın Hitler “ ve Hitler’in yaptığı radyo konuşma kaydı hariç Almanlar kendi yenilgisini sunuyor bize.

Bunun yanında filmin yönetmeni Joseph Vilsmaier bu film için sete bir Alman askeri danışmanı tutuyor. Film; Finlandiya,İtalya,Çekoslovakya gibi ülkelerde çekiliyor; özellikle yanılmıyorsam o sibirya soğugunun derin hissiyatla işlendiği bölge Çekoslovakya olma ihtimali yüksektir.

 Sonuç olarak;  senaryosunu Hanno Huth ve Günter Rohrbach’ın yazdığı, yönetmenliğini Joseph Vilsmaier’in yaptığı “ Stalingrad “ Almanların gözünden Almanların yenilgisini sunan,diğer savaş filmlerine göre milliyetçi havada ilerlemeyen,gerçekçi oyunculuklarla zirveye ulaşan,savaşın anlamsızlığıyla savaş karşıtı film olma özelliğini iliklere kadar hissettiren bir yapım  olmayı fazlasıyla başarıyor.

 

 Filmde Altını Çizdiklerim;

 “ iki senedir her gece savaş alanında ölmeyi hayal ediyorum. Etim kemiklerimden akıyor ve sıcak süt gibi  taşların arasına süzülüyor. Ama sonra ne oluyor biliyor musun? Kendimi parça parça tekrar birleştiriyorum. Her gece. Sizden hiçbiri beni öldüremeyecek. Hiçbiriniz!”

“ hiçbir şey hissetmiyorsun. Her şey tamamen donuyor. Ağlamak için bile fazla soğuk”

 

"-Ben nazi değilim

-Sen kimler adına hizmet ettiğini bilerek savaşmaya devam eden aptal subaylardansın"

 

Cem Kurtuluş, 2013 

 

0 yorum: