Bir çocuk, Kadınlar, hapishane, uçurtmayla gelen umutlar…
Barış, ismi gibi masum bir çocuk. İsminin barış
konmasının nedeni babasının en sevdiği şarkıcı olması. İnci, düşünce suçlusu. Ayrılmayan ikili Barış
ve İnci. Her defasında İnci’nin peşinden ayrılmayan, inci’yi soru
bombardımanına tutan küçük Barış karakteri üzerinden ilerliyor " Uçurtmayı Vurmasınlar " Cezaevinde
kadınlar koğuşunda büyüyen bir çocuğun yaşadıklarını duygusal dille irdeleyen
film aynı zamanda metafor olarak uçurtmayı tercih ediyor.
Dış ve iç dünyayı İnci’den öğreniyor Barış. Bir anne görevi üstleniyor İnci. Doğruları,
yanlışları, yapması gerekenleri Barış’a gösteriyor. Barış’ın gözünde bir yol
gösterici. Kapalı duvarlara sıkışmış
olan Barış karakteri üzerinden ilerleyen film, barış’un uçurtamadığı uçurtmayı,
uçurtma ile hayat arasındaki bağlantıyı incelemesiyle de ince mesaj veriyor.
Annesinin
işlediği suç dolayısıyla zamanının çoğunu hapishanede geçirmek zorunda kalan
Barış, annesi yerine zamanını daha çok İnci ile geçirmektedir. Bilmediklerini
ondan öğreniyor, bir şey olduğunda ilk başvurduğu kişi İnci oluyor. Film ,
politik göndermeler üstünden fazla ilerlemese de zaman zaman özgürlük, umut
gibi önemli kavramları içinde barındırıyor.
Feride
Çiçekoğlu’nun” Uçurtmayı vurmasınlar” adlı kitabından uyarlanan filmde Tunç
Başaran’ın usta yönetmenliğini atlamamak gerekir. Akıcı ve sade anlatıma sahip
olan filmde kuşkusuz oyunculuğuyla bizlere ders veren küçük oyuncu Ozan Bilen. Sık sık gördüğümüz Ozan Bilen’e eşlik eden Nur Sürer’le iyi ikili olduğunu
söylemekte yarar var.
Atlanmaması
gereken sahneler var filmin içinde. Hafızalara kazınan küçük Barış’ın
ağzından çıkan “ İnci” seslenişleri, akılda kalan miki işedi' repliği ve bir çok şey
var film adına. Aynı zamanda umutların tükendiği bir anda uçurtmanın
havalandığı sahne sinema seyircisine pek çok açıdan umut aşılıyor.
Sonuç olarak; “ Uçurtmayı Vurmasınlar” 80’li yılların sonuna doğru gösterime girmesiyle pek çok otoritenin
takdirini kazanan film olmakla birlikte; aynı zamanda müzikleriyle, oyuncu
kadrosuyla, senaryosuyla, kadrajlarıyla Türk sinemasının en başarılı filmlerinden biri olarak kayıtlarda yerini almayı başarıyor.
Altını Çizdiklerim;
“ Kuş kanadına binip çayırlara gitmeyi öğretti Barış bana, düşle gerçek onun o yarım sözcüklerinde öylesine içiçe geçerdi ki, dünyanın çirkinlikleri bir bulut gibi kayıp giderdi minik göğümüzde. Küçücük avluda hayali uçurtmalar uçurmayı işte öyle öğrendim Barış'tan...”
"Barış'ı tanıdığım yerde ne çiçekler vardı, ne de başı bulutlarda bir çınar.. simitçinin gevrek sesi bile giremezdi oraya. taş avluya yalnızca kuşlar konardı bazen. adının anlamı dünyayı kucaklasa, taşta büyümezdi barış "
Yazan: Cem Kurtuluş
0 yorum:
Yorum Gönder