Psikometrist; bir
nesneye dokunarak, geçmişte o nesneye dokunmuş kişi ya da kişiler hakkında
bilgi edinebilme yetisine sahip kişilere verilen sıfat.
“Dünyada
en iyi filmleri biz çekeriz, en iyi sinemayı biz biliriz” diyen Amerikalılardan
sonra sinemaya farklı bir boyut kazandıran Güney Kore sineması son zamanlarda
yükselişe geçti. Çalıntı olmayan kendine ait senaryolar, oyunculuklar, kamera
açıları, film arasındaki müzikleri ve pek çok detayla sinemaya farklı bir boyut
kazandırdılar. Güney Kore sinemasına yeni başlamış olanlar için
kaçırılmaması gereken bir yapım “Psychometry.”
Filmin
konusuna dönecek olursak, Dedektif olarak 3 yıldır görevini yapmakta olan Yang
bir polis memurudur, görev esnasında bir kızın kurban olmasını araştırırken
gözlerden kaçan bir grafiti bulur. Bu grafiti aynı zamanda cinayetin
senaryosunu yansıtmaktadır, Yang grafitiyi kimin yaptığını öğrenmek için
yapanın peşine düşer. Filmin başlarından itibaren polis-hırsız kovalamacası
şeklinde düşündüğünüz filmin seyri zaman geçtikçe şeklini alıyor.
Polis
memurunun grafitiyi yapanı bulma çabası,pek çok olay gelişiyor bu zaman dilimi
içinde. Grafiti burada bir metafor olarak seyirciye yansıtılıyor.
Mevzuya
geri dönecek olursak, Polis memuru Yang kaçırılan kız katilleri bulmak için hem
grafitiyi yapan adamı bulmak için yola düşüyor, hem de katillerin izini sürüp
peşlerini bırakmıyor, kendilerini görevden alan amirine referanslar sunuyor. Amir,
Yang’ın kendilerini kandırdığını düşünüyor. Yang araştırmaktan vazgeçmiyor.
Grafitiyi
yapan çocuğun doğa üstü yetenekleriyle dokunduğu kişinin geçmişe dair bilgi
edinebilme yetisi herkesi şaşırtıyor.
Yang’ın eline dokunarak geçmişine gidiyor,
bazen de grafitici’nin kendi geçmişinde yaşadığı olaylar hüzünlü sahneler
olarak seyirciye aktarılıyor. Her dokunduğu kişinin Geçmişine gitmesinin
ardından Yang, grafiticinin bu doğa üstü yeteneğini katilleri bulmak için
kullanıyor.
Film,
içinde bulundurduğu müzikleriyle seyirciye gerilimin içine itiyor. Bazı
sahnelerle psikolojik unsurları gözardı edemiyorsunuz. Film boyunca katilin kim
olduğu sorusu kafamızı kurcalaması, filmin başlarından itibaren katilin
gösterilmemesi de filmde gerilimini ve gizemini arttıran unsurlardan. Aynı
zamanda çoğu sahnede yerinizden kımıldamıyorsunuz; “hem ne olacak acaba?”
sorusuyla karşılaşıyorsunuz, hem de “keşke böyle bir özelliğim olsaydı” diye iç
geçiriyorsunuz.
Ayrı
bir parantez açmak gerekirse Güney Kore sinemasında çocuk karakterler filmde
hiç sırıtmıyor. Çocuk karakterler filmde en baş köşeye koyulması gerekir.
Tatlılıkları, mimikleri, masumiyeti ve bir çok şey…Çocuk karakterlere hayran
kalmamak mümkün değil. Hem masumiyetlerini seviyorsunuz, hem de bazı sahnelerde
seyirciye hüzün yaşatıyorlar.
Filmde
amiri oynayanların aptala yatıyor olması film adına sırıtan bir detay. Çoğu
yerde memur Yang üzerinden ilerliyor film.
Oyunculuklara
değinmek gerekirse Kim Bum ve Kim Kang-woo harika iş çıkarmışlar. Grafiti
rolünde oynayan Kim Bum özellikle melankoli tavırlarıyla, dramatik yönüyle
filmde oyunculuk olarak daha iyi iş çıkarmış. Bazı dövüş sahneleri daha iyi
yapılabilirdi, ama bu filmin ahengini bozmuyor. Senaryosu başta olmak üzere her
şeyi kendine özgü bir yapım olan “Psychometry” Güney Kore sinemasının son
yıllarda dram-gerilim türü adı altında çıkan başarılı filmlerden biri.
Filmin
IMDB’den 6.1 alması sizi şaşırtmasın, oyunculuklarıyla, kendine özgü
senaryosuyla filmin hak ettiği değeri aldığına inanmayanlardanım. Türkiye piyasasında
sinemalarda gösterime girmemesi de bu ülkedeki sinema severlerin genelinin
popülist filmlere yakın olmasından dolayı.
Özet
olarak, halen Amerika sinemasının kendini devasa aynada görmesi bir yana,
kendileri de böyle klas filme imza atsalardı kendilerini dünyanın devi olarak
görmekten vazgeçerlerdi sanırım.
Yazan: Cem Kurtuluş
0 yorum:
Yorum Gönder