“Yarınlardan
beklediğimiz insanın insanca yaşamasıdır”.
Düzen,
sermaye, satılmışlar, patronlar…
Düzen
bizi yutan bir balık. Her birimiz neredeyse onun eline bakarız, bazılarımız ise
onur kavramını iyi idrak etmiştir mevcut düzene karşı isyan bayrağını çeker.
İsyan bayrağı masum ölümlere neden olur, patronlar köşeyi döner çark böyle
devam eder, namussuzluk almış başını gider, emeğin hakkı yok olur.
70’li
yıllarda sol partilerin iktidarda olmasıyla birlikte çok sayıda sosyal
içerikli, halkı ezen hükümetlerin, sermaye uğruna Amerika’ya göz kırpan
patronların yaptıkları, üniversitelerde sağ ve sol görüşlü öğrencilerin
birbirini vurdukları filmler çekildi.
70’li
yıllarda bu filmlerin başkahramanı çoğu zaman Cüneyt Arkın Oldu. “Başkomiser
Cemil” karakteri olmak üzere 70’li yılların gerçeklerini bu tür filmlerde
gördük.
Filmografisinde 70’li yıllarda ses getiren, düzene tokat atan,
insanların kardeşçe yaşamasını istediği, sermayeye kafa tutan film “Yıkılmayan
Adam” da denildiği gibi “yıkımla başlar, yıkımla biter”.
Yeşilçam
sinemasının karakteristik özelliğini yansıtır, pek çok sosyal mesajı içinde
barındırır. Dönemin sol dönemi olmasıyla birlikte filmin görüntülerinde gazete
manşetlerinden görüş karşıtı yüzünden birbirini öldürmeleri, insanların
haklarını çiğneyen patronlar, Ecevit’ten tutun İnönü’ye kadar pek çok haber
gazete manşetlerinden seyirciye gösterilir.
Her
şeyi yıkım olan Çakır karakteri üzerinden yola çıkıyor “ Yıkılmayan Adam”.
Doğumundan başlayıp, çocukluğu, gençliğine dair birçok ayrıntı veriyor.
Okumayı
seven Çakır’ın oturduğu mahalledeki evlerin yıkımıyla patronların yoksullara
acımasızlığını filmin başlarında görüyoruz. Çakır bu sahneyle en büyük
yıkımı yaşıyor, çocukluğuna yansıyor.
Çakır,
küçük yaşlarda babasının ölmemesi için katil oluyor, bu tüm hayatına yansıyor,
hapishanede birkaç suç işliyor yeraltı âleminde herkes tarafından tanınıyor.
Dışarı çıkınca patronların ezdiklerine karşı kafa tutuyor, emeğin yanında
oluyor. Devrimci sloganlarla ilerliyor “Yıkılmayan Adam”. Bu devrimci sloganlar
halen günümüzün gerçeği olarak karşımıza çıkıyor.
Filmin
senaryosu “klasik Türk filmi” senaryolarından biri gibi gözükebilir, ama film
için önemli olan dönemsel olarak verdiği mesaj. Konuya geri dönecek olursak
Çakır vurulur, ama replik ağızdan düşmez: “Aç kalırım, belki ölürüm, asla
yıkılmam”.
Sonrasında
Çakır karakteri hesap sormak için yola çıkar. Ama işler yolunda gitmez, Çakır
satılmışlar tarafından öldürülür. O’nu öldüren kişi kendisinin canını
kurtardığı kişidir.
Filmin sonlarına doğru “ben sömürenim, seni satın alanım”
gibi kapitalist sözlere halk ağzından cevap veriliyor, bu sahnelerde sermaye ve
halk arasındaki bağlantıyı kavramak gerekir.
70’li
yıllarda emeğin yanında olan birçok filmde oynayan Cüneyt Arkın düzene tokat
atan “Yıkılmayan Adam” filmiyle ses getiriyor. Aynı zamanda filmin
oyuncu kadrosunda Cüneyt Arkın isminin yanında Eşref Kolçak ve o dönemin birçok
kabadayı tiplemesiyle karşımıza çıkan oyuncular bulunuyor.
Ayrıca
27 Mayıs darbesi döneminde demokrat parti dönemine gönderme yapan ve sözleri
değiştirilen “olur mu böyle olur mu? Kardeş kardeşi vurur mu? Kahrolası
diktatörler bu vatan size kalır mı?” türküsü filmde hafızalara
kazınmıştır, sadece bununla sınırlı kalmayıp, filmin müzikleri Mikis Theodorakis, Ennio
Morricone , Nino Rota ve Lalo
Schifrin‘in müzikleri ile Kerem Güney, Cem Karaca, Edip Akbayram, Nükhet Duru ve Selda Bağcan’a
ait dönemin popüler şarkılarının kullanılmasıyla oluşturulmuştur.
İzlerken Altını Çizdiklerim
“Sosyal sigortalar
sırasında zimmetime 3 milyon lira geçirdim, 1,5 yıla mahkûmum. İşe bak yahu ben
2 ekmek yürüttüm diye 5 yıl verdiler, devleti soymanın cezası azmış demek. Vay
kahpe felek vay…Bu feleğin suçu değil yasaların ve düzenin kaypaklığı bu”.
Kadın: Sen eşkiya mısın?Çakır: Bazen. Anamı, babamı, bu insanları düşündükçe.Kadın: Çok mu acı çektin?Çakır: Hem de her türlüsünü.Kadın: Ben hiç acı çekmedimÇakır: Bu dünya böyle kızım. Bir azınlık ki yer içer, bir çoğunluk ki onlar için öder ha öder!Kadın: Ama beş par…Çakır: Parmağın beşi bir değil diyeceksin. Bunlar laf değil kızım; aldatmaca, uyutmaca! Senden daha olumlu bir beklemezdim zaten.Çakır: Kendini Hiroşima’da bulabilir misin? Özgürlük adına kendini yakan Vietnamlının et kokusunu duyabilir misin? Okullarda vurulan gençlerin kanlı elbiselerini giyebilir misin? Filistin’deki kurtuluş savaşçısı gerillaların fişekliğini kuşanabilir misin?Kadın: Kafamı karıştırdın.Çakır: Varsa kafan, de bakalım; bu sefaletin hesabını kim verecek? Kim ödeyecek bunca günahı? Bu alın teri denizinde kimler boğulacak?
Cem Kurtuluş, 2014
0 yorum:
Yorum Gönder