// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

24 Mart 2014

Henry Miller - Aşk Mektupları




















Kitabın Orijinal Adı: Letters From Henry Miller to Hoki Tokuda Miller
Birinci Baskı: Haziran 2000
Yayın Yönetmeni: Metin Celal
Redaksiyon: Zeynep Akkuş
Kapak düzeni: Nurcan Zamur
Montaj: Neşet Mut
Çevirmen: Nihal Özçelik

Henry Miller herkesin bileceği üzere ya da bazılarının bilmeyeceği üzere Amerika’da en çok tanınan yazarlar sıralamasında başı çekiyor.  Çoğu kitabı yasaklanan, Bukowski ve Fante’nin etkilendiği, Beat kuşağına farklılık getiren yazar.  " Yengeç Dönencesi, Oğlak Dönencesi, Seksus, Neksus, Clichy’de Sakin Günler"  kitaplarıyla tanınır Miller. 

" Yengeç Dönencesi " 1961 yılında ABD’de yayımlanması müstehcenlik davasına neden oldu. 
Bir dönemi meteliksiz olarak yaşayarak hayatını sürdürdü. Hayatında bir çok kadınla ilişkiler yaşadı.  Henry Miller’in Parantez yayınlarından 2000 yılında Türkçe’ye çevrilen “ Aşk Mektupları”   kitabına sahaf sahaf dolaşırken rastlayıp 5 liraya aldım.  Neksus, Seksus gibi kitaplarını okuyamadığım bir yazar olan Miller’ın bu kitabından başlamak benim adına iyi olmadığını biliyorum.  “Eldeki her kitap” değerlendirmelidir” düşüncesine uyarak kitabı okumaya başladım.


Aşk Mektupları, Joyce Howard’ın girişiyle  Henry Miller hakkında Hokiyle nasıl tanıştığı hakkında, Miller’ın annesinden hiç sevgi belirtisi görmediğinden dem vuruluyor. Henry Miller, annesinden hiç sevgi görmediğini şu sözlerle anlatıyor.

“ Ondan hiçbir zaman sıcaklık görmedim. Beni hiç öpmedi, bana hiç sarılmadı. Ona sarıldığımı hiç hatırlamıyorum. Bir gün bir arkadaşımı evinde ziyaret edene dek de annelerin bunu yaptığını bilmiyordum. 12 yaşındaydık. Okuldan sonra arkadaşımın evine gittik ve annesinin onu nasıl karşıladığını gördüm: “ Jackie, Jackie!” Ah canım nasılsın?” Ona sarılıyor ve öpüyordu. Bu dili,hatta o ses tonunu bile hiç duymamıştım. Benim için yeniydi. O aptal alman mahallesinde yaşadığım için böyle olması doğaldı. Onlar katı, disiplin yanlısı gerçekten kaba insanlardı.”

Henry Miller’ın  Hoki Tokuda’ya aşkını itiraf ettiği “ Aşk Mektupları” 3 bölümden oluşuyor.  Henry Miller’ın Hoki Tokuda’ya nasıl aşık olacağını ele alırsak Miller üzerinden kısa bir özet geçebiliriz. 1966’da Henry Miller 75 yaşındaydı.  Miller, 1966’nın şubat ayında Miller yakın arkadaşı DR.Lee Siegel’in evine masa tenisi oynamaya gittiğinde Hoki Tokuda ile karşılaştı. Hoki yirmi yedi yaşında çok güzel bir kadındı ve ülkesinden yeni gelmişti. Ayrıca usta bir caz şarkıcısı ve piyanistiydi. Kısa süre sonra Henry onun sahneye çıktı “ Imperial Gardans” a gitmeye başladı, ona aşık oldu.

Henry Miller, kitabın birinci bölümünde Hoki Tokuda’ya nasıl aşık  olduğunu anlatıyor okuyucuya, sonra mektuplarını sıralamaya devam ediyor. Mutluluk sarhoşu olduğunu, aşkın insanı  nasıl çarptığını  miller’in kendi sözleriyle anlıyoruz.   Miller, Hoki’nin uzağında olmaktan dert yanıyor.  Beat kuşağına damga vurmuş bir yazar için aşk mektuplarını  yeni okuyanlar için miller’in kitaptaki duygusal sözleri çoğu kişiyi şaşırtabilecek derecede.

Kitabın ikinci bölümü Miller’ın Hoki’yle olan   evlilik sürecini ele alıyor.  Hoki ve Henry, Beverly Hills’te Dr.Lee Siegel’in evinde 10 eylül 1967’de evlendiler.  Hoki 1968’de japonya’ya üç yoluluk yaptı. Oynadığı film, televizyon gösterileri, albüm kayıtları ve radyo çalışmaları yaptı.  Hokiyle başlayan aşkla birlikte, kitabın evlilik bölümünde miller sevgi kelebeğine dönüşsse de hoki’den ne aradığı sevgiyi ne de saygıyı görmüştür. Hoki tam anlamıyla miller’e bir cehennem yaşatmıştır, miller’ı maymuna çevirmiş, elinde oynatmıştır, Miller zaman içinde kendisinden iğrenme noktasına gelmiştir.

Miller, Hoki’ye “ Asyanın Işığı” diye seslenen biri. Her ne kadar böyle davranan biri olsa da bir süre sonra Miller’ın Hoki’ye yazdığı  mektuplara cevap gelmemeye başlamıştı.  Aşka dair aralarında tutku ve heyecan giderek azalıyordu.   Miller zamanını Hoki’yi merak ederek geçiriyordu.  Miller, Hoki’ye olan aşkını şöyle tanımlıyordu.

“ Hiç kimse Henry-San’ı, Hoki-San’dan daha çok incitmedi. Ancak Henry –San, Hoki San’ı seviyor, onu anlamaya, affetmeye, olduğu gibi kabullenmeye çalışıyor. Bir meleği sevmek kolaydır, ancak birinin Hoki-San’ına bağlı kalması daha büyük bir sevgi ister. Hoki San- Henry-San’a Tanrı’nın meleklerinden daha çok mutluluk keyif, kıvanç verecek. Henry-San, Hoki –San’a bu kadar inanıyor” – sf 128

Kitabın üçüncü bölümü Miller’ın  Hoki’den ayrılık sürecini ele alıyor. Miller’in artık Hoki’nin davranışlarından bıktığını, kendini umursamayan asya güzelinin artık bir karar vermesi gerektiğini söylüyor.

“ 1969’da Henry, Hoki’ye 34 mektup yazdı. O yılın Kasımında Hoki, Japonya’ya olan bir başka ziyaretinden döndü ve 1970’in Mayıs’ında ayrıldılar. 1970’den 1975’e kadar düzensiz bir mektuplaşma var, doğum günü vb. “

Miller, Hoki’nin aşkından dolayı perişan olurken, bu perişanlığı şöyle anlatıyor; “ Kadınlarla olan iyi kötü bütün deneyimlerim içinde en kötüsü, seninle olanı” 

Hoki’yi sevmenin bir hastalık gibi kurtulamadığı bir şey olduğunu söylüyor Miller.  Sevgi ve ilgi görmediği sürece bu ilişkinin daha fazla sürmeyeceğini de mektuplarında açıkça dile getiriyor. Miller, Hoki karşısında zavallı  ve yalvaran bir adam profilinde.  Yalvarıyor, yakarıyor, Hoki’nin uzağında olup sadece kendisinin sesini duymak Miller’ı mahvediyor.  Hoki Tokuda’nın miller’ı umursamaması zaman içinde Miller’ın hoki’den iğrenmesine neden oluyor.

Özetlemek gerekirse “ Aşk Mektupları” Miller’ın  70’li yaşların sonunda asya güzeli, caz şarkıcısı Hoki Tokuda’ya aşkını itiraf ettiği Miller’ın abartılmayacak kitaplarından.  Miller'ın en başarılı kitaplarından biri değil " Aşk Mektupları" Miller'ın vasat kitapları arasında yerini alıyor desek de absürt olmaz. Miller, saplantılı mektuplarıyla Hoki’nin kendisini nasıl delirttiğini “ Aşk Mektupları” kitabıyla bize gösteriyor. Kitabın sonlarına doğru Hoki Tokuda’nın eski dönemlerine ait gençlik fotoğrafları ve Henry Miller’ın evinde olduğu fotoğraflar yer alıyor. 

Kitap,  Hoki ve Henry’nin beraber olduğu fotoğraflarla taçlanıyor.    Aynı zamanda “ Hoki Tokuda gibi bir kadınla birlikte olsaydınız evliliğiniz ne kadar sürerdi” sorusunu Miller okuyuculara yöneltiyor.



OKURKEN ALTINI ÇİZDİKLERİM

“ Tanrı mucizelerle ilgilenmez. Hepsi bir yana, yaşam başlı başına süregelen bir mucize. Mucizelerden medet umuyorsan artık çılgınca aşık olmuşsun demektir.” – sf 8

“  Çok güzel Sevgili Hoki, Ne güzel bir gündü. Hala mutluluktan sarhoşum. Garip, çünkü evine döndüğümüzde seni bir daha görmeyeceğimi söylemek üzereydim. Lokantada farklı bir kadınmış gibi davrandın. Ve eğer öyle biri olsaydın seninle birlikte yaşamam olanaksız olurdu. Ama sen öyle birisi değilsin, beni aydınlattın. Sana inanıyorum. Belki biraz kararsızsın, kafan karışık, gerçeklerle yüzleşmekten korkuyorsun. Seninle çok az zaman geçirdik, çok az ( bir iki) içten konuşma yaptık ve birbirimizle ilgilenebilmek için o kadar az fırsat bulduk. Doğru ya da yanlış, senin benimle oyun oynadığın izlenimini edindim ve bu beni kırdı, gururumu incitti. Oyunlara ne gerek var? Sen bir kadınsın, lise çağında değilsin. Senden bana karşı dürüst ve içten olmanı bekliyorum” –sf 19


“ Sen benim için gerçekten sevdiğim tek kişisin. Seni bütün yüreğimle seviyorum. Birçok kadın tanıyorum, birçok kadınla görüşüyorum ama bunun hiçbir anlamı yok. Onlarla umutsuzluktan görüşüyorum çünkü seni göremiyorum, seninle birlikte olamıyorum, seni istediğim gibi sevemiyorum. (Biliyorum senin için de aynı.Bara oturup sana aç gözlerle bakan bütün o erkekleri görünce kıskanıyorum) Aynı zamanda diğer cinsi çekme yeteneğimize karşın aramızda birimizi mutlu edebiliriz. Dahası, birbirimize daha zengin ve daha dolu bir yaşam sağlayabileceğimizi hissediyorum.Ancak bunu gerçekleştirmek için birbirimizi daha çok görmeliyiz, düşüncelerimizi hislerimizi paylaşmalıyız ve gerçekten birbirimize uygun muyuz yoksa bu bir rüya ya da yanılgı mı karar vermeliyiz.” Sf- 19

“ Sen özgür bir kadınsın ve umarım öyle kalırsın. Mah Jongga, atlara, güzel yiyeceklere, sana acı, endişe,huzursuzluk vermeyen kendini teslim etmeni gerektirmeyen küçük şeylere olan sevgini koru. Şarkı söyleyen kız ol ve öyle kal.” – sf 27

“ Yakında seni yine görüyor olabilirim ama farklı bir gözle. Yaşam olanaksızı araştırmak için çok kısa. Sonunda şunu anladım; büyüleyici koyu renk gözlerinin derinliklerinde saklanan şey, gizem olduğunu sandığım şey yalnızca boşlukmuş.”

“ Zorlu astroloji haritası olan insanlar,-birlikte yaşamak her ne kadar zor olsa da – en ilginç olanlardır. Kendinle birlikte yaşayabiliyorsan bu önemli” – sf 33

“ Sunulan her kadehten bal yudumlamayı sürdür. Dünya senin istiridyendir, eğer öyle istiyorsan. Gece gibi güzellik içinde yürü ama yolunun gül yapraklarıyla kaplı olduğunu unutma. Sakin ve asla kıskançlıktan asla kıskançlıktan çatlama.” Sf- 34

“ Bazen çok küçük bir ayrıntı herşeyi hatırlamaya yardım eder. Kilise çanlarının çalışı örneğin, şafak söküşü ya da ilk doğum sancılarının başladığı zaman – karanlık çöktükten sonra mı, yoksa ne zaman? Bir Pazar günü doğmuşsun, öyle görünüyor. Japonya’da bile Pazar günleri diğer günlerden farklı; ona hatırlatacak bir şeyler olmuş olabilir”

“ Unutma sol el hayalpresttir- bütün düşler do diyez minör anahtarla çalınmalıdır.”  Sf -35

“ Beni gerçekten seviyor musun, sevmiyor musun, bunu bilmek zorundayım, bilmeliyim. Aylardır tam anlamıyla azap çekiyorum. Daha fazla dayanamam. Sabrım taşmak üzere. Çalışamıyorum, uyuyamıyorum, aklım sürekli sende. Bu artık bir hastalık değil bir delilik. Bağımlıyım ve mecnunum.” – sf 36

“ Seninle ilgili olarak şunu kesinlikle biliyorum: gerçek duygularını göstermen çok zor. Neden yalnızca Tanrı bilmeli? Belki seni çok kötü etkileyen bir olay yaşadın. Belki sadece kendini korumaya çalışıyorsun. Ama neden bir arkadaş, sonsuza dek bir arkadaş dediğin bana acı veriyorsun? “

“ Bir batılı olarak, aşkı ve evliliği ayrı şey olarak düşündüm hep. Bir kadını evlenmeden sevmenin ayıp olduğunu hiç düşünmemiştim. Hatta evlendiğim için bana bu evlilik kararını aldıran aşk duygusunu yitirdiğimi bile düşünüyorum” sf- 36

“ Dünyanın dört bir yanından seni sevdiğimi bilenler bana yazıyor ve Hoki’ye sevgilerini gönderiyor. “ Kendini böylesine yitirdiğine göre o çok harika bir kız olmalı” diyorlar. Sen harika bir kızsın ama bazen zor bazen de kalpsiz gibi davranıyorsun. Hangisi gerçek Hoki? Benim inandığım mı, yoksa senin oynadığın mı? Şimdi ben hücresinde öfkeyle dört dönen çılgınca düşüncelerini duvara karalayan, çaresizce Güneş’i ve Ay’ı seyreden, günleri ve saatleri sayan bir mahkum gibiyim, burada yalnız başıma yaşıyorum. Aslında o betimlediğim mahkumdan bile daha kötü durumdayım çünkü kendi hapishanemi kendim yarattım, çünkü kendime bin türlü işkence edebiliyorum, çünkü çok büyük bir düş gücüm var, çok duyarlıyım çünkü aklım kurtulmakta değil, Hoki’de “ –sf 28

“ Beni bu kederden bir tek Tanrı kurtarabilir. Kurtaracağını biliyorum ancak kendi güzel yöntemiyle, kendi uygun zamanında. Onun kurtarışını bekleyecek kadar gücüm var mı?” sf- 38

“ Parasız yaşadım, evsiz yaşadım, yiyeceksiz yaşadım hatta inançsız yaşadığım dönemlerim de oldu, ancak hiç bu kadar uzun sevgisiz yaşayamadım. Senin sevgin olmaksızın yaşamak zorundaysam bu yok oluşum demektir, çünkü senin yerini alabilecek kimse yok. Sana erkeksi gururun kalan son parçasıyla birlikte yüreğimi sundum. İstiyorsan ,ayaklarının altında ez onu ama yalvarırım işini çabuk bitir” –sf 38

“ Ueno-San’ın mektubunun başında yazdığı gibi: ‘ Bu aşk seni daha çılgın ve daha genç biri yapabilir. Her şeyi unut ve kendini aşkın ateşine at, o ateş seni eritene dek. Yakıcı, hareketli, korkunç aşkları severim. İnsanın aklını başından alan aşk! Harakiri aşk., Kamikaze aşk. Güllerle süslü bir çarmıha gerilme gibi bir aşk, ancak senindir ve bir başkasının olamaz.” Sf- 51

“ Senin yatağında son kez yattığımda ne garip, harika, karışık duygular hissettim. Seni öldüresiye sokmayı, seninle konuşmayı, derinin altına girip gerçek bir temas, insani bir yakınlaşma kurmayı nasıl istedim! “ Çok güçsüz hissediyorum” dediğinde senden ayrılmaya hazırdım. İçim öyle bir şefkat hissiyle, seni rahatlatmak, korumak, güçlendirmek için öyle büyük bir istekle doldu ki, senin sevişmeyi düşünmek bile kutsal bir şeye karşı suç gibi geldi. İhtiyaç duyduğun şey bunun çok daha ötesinde, bundan daha yüceyken, sana olan tutkumu açıklamaya nasıl cüret edebilirdim? Senin için bir erkeğin normalde bir kadın için hissettiklerinden çok fazlasını hissettim.” – sf 52

“ Tanrıların ve yarı tanrıların değil, iyi ve kötü, bilgili ve bilgisiz, kibar ve hırçın insanların dünyasında yaşıyoruz” – sf 56

“ Bir ilişki başlar diğeri biter ancak aşk sonsuza dek sürer” –sf 58

“ Bok değerlendirdiğinde yoksullar götsüz doğarlar” – sf 63

“ Seni biraz olsun özleyip özlemediğimi soruyorsun. Hem evet, hem hayır. Dürüst olmak gerekirse evet. Hayır, çünkü seni buradayken de çok az gördüğümden pek fark etmiyor. Uykusuzluk krizleri sen ayrıldığından bu yana ayak parmağının kaşıntısıyla yeniden başladı. Sanırım ayak parmağım senin burada olamayışına tepki gösteriyor. Tokyo’da ya da burada oluşunun çok fark etmediğine kendimi inandırmaya çalışssam da ayak parmağım tersini söylüyor. Bazen, her ikisinden de bir fayda görmediğim iki kadınla evliymişim gibi hissediyorum. Biri çamaşır yıkıyor, diğeri de kaslarımı yumuşatıyor. Bunların dışında da kafasız tavuklar gibi dolaşıyorlar” –sf 73

“ Bu ülkede bir devrim olanağı olsaydı – ki ben çok kuşkuluyum_ şimdi birinin eşiğindeydik. Siyahlar alt edilemeyecek ama sonsuza dek de beklemeyecekler. Yalnız beyazlar değil yoksul beyazlar da onlar kadar kötü durumda. Güneye gidersen görürsün. Yarın Washington D.C’de yoksulların oturma eylemi başlıyor. Televizyonda izleyebilirsin umarım. Gözünü açar. Bu bizim 15000.000 aç insanımız olduğunun kanıtı. Günde bir öğün bile düzgün yemek yiyemiyorlar. Silahlar için çok paramız vardı ama artık işe yaramıyorlar. Biz ahlak bakımından olduğu gibi beden olarak da bittik. Barış görüşmelerinde kozlar Viet Kong’da. Onlar sonuna kadar gidebilir,biz değil.” – sf 107

“  ‘Beyaz çiftler birbirlerindeki gizemi aradıklarında kendilerini kandırıyorlar’ tek gizem kendimizi yaratışımızdandır. Ciddi düşünmeyi bir yana bırakırsak bir çim bıçağı da dahil olmak üzere ‘ her şey gizemdir “

“ Senin fotoğraflarına bakıyorum ve seninle uzak mesafeden eter dalgaları üzerinden konuşuyorum. Kulaklarını tıkama lütfen! “ – sf 126

 “ Duygularımdan utanmıyorum. En iyi anlarımızda, birbirimize karşı ciddi ve dürüst olduğumuzda, gerçekten birbirimize ait olduğumuzu, birlikte yaşayacağımız bir yaşamımız olduğunu, birbirimizi tinsel olarak daha zengin ve mutlu yapabileceğimizi hissediyorum. Bu doğru değilse ayrılmalıyız. Bir yalanı yaşamak istemiyorum_ bu çok çocuksu ve aptalca. Döndüğünde lütfen benim karım,arkadaşım ol düşüm gerçek olsun. Sana ihtiyacım var. “ – sf 128

“ Hiç kimse Henry-San’ı, Hoki-San’dan daha çok incitmedi. Ancak Henry –San, Hoki San’ı seviyor, onu anlamaya, affetmeye, olduğu gibi kabullenmeye çalışıyor. Bir meleği sevmek kolaydır, ancak birinin Hoki-San’ına bağlı kalması daha büyük bir sevgi ister. Hoki San- Henry-San’a Tanrı’nın meleklerinden daha çok mutluluk keyif, kıvanç verecek. Henry-San, Hoki –San’a bu kadar inanıyor” – sf 128

“ Sevgili Hoki-San.. Sonunda bir sonuca vardım: bizim karı-koca olarak yaşamamızın bir anlamı yok artık.Biz hiçbir zaman gerçek anlamda karı koca olmadık. Bana hiç sevgi ya da ilgi göstermedin.Sanki bir canavarmışım gibi, sana yaklaştığımda kaçtın. Yalnızca kendinle ve kendi güvenliğinle ilgili gibisin.İki yabancı gibiyiz. İki kısa yıllık evliliğimiz süresince hep bir gün değişeceğini umdum ancak görünüşe göre değişemiyorsun ya da değişmeyeceksin. Seni suçlamayacağım. Olduğun gibisin ve buna engel olamıyorsun ancak ben böyle anlamsız bir yaşam sürdüremem. Benim için sevgi yaşamdaki en önemli şeydir. Anlaşılan senin için değil. Bu yüzden ayrılmamız gerektiğini düşünüyorum. Döndüğünde boşanma hazırlıklarını yapacağım; belki böyle daha mutlu oluruz” – sf 135

“ Hawaii’ye gitmenden önceki geceyi düşünüyorum. Bütün gece dışarıdaydın ve sarhoştun. Nerede olduğunun merakında, seni arayarak bütün geceyi ayakta geçirdim. Seninle kahvaltı zamanı karşılaştık; otobüs garından yeni geliyormuş gibiydin. Babanı otobüse götürdüğünü söyledin de bütün gece dışarıda oluşuna ilişkin hiçbir şey demedin. Belki de bilmediğimi sanıyorsun. Mazaret bulmaya ne gerek var_ Henry San mışıl mışıl uyuyordur nasıl olsa. Geceleyin dışarıda olduğunda Henry-San mışıl mışıl uyumadı, asla deliksiz bir uyku çekmedi- sen kaç gece yalnız bıraktın? “ – sf 136

“ Neye benzediğini görmeye başlıyor musun? Kadın, sana söyleyebileceklerimin binde birini bile okumadın daha. Senin söylediğin ya da yaptığın ve benim unuttuğum hiçbir şey yok. Tutmadığın sözlerin hiçbirini unutmadım. Sen tamamen haklısın biliyorum. Gözyaşların bile içtensizliği anlatıyor. Sen beni hiç aptal yerine koyamadın, ben sabırlıydım hepsi bu. Ümidimi kesmedim ama hepsi boşa gitti. Sen hiç değişmeyeceksin. “ –sf 137

“ Sende bir orospununki kadar bile dürüstlük yok. Sen baştan aşağı bir aldatıcısın ve bunu sen de dahil olmak üzere herkes biliyor” – sf 137

“ Kadınlarla olan iyi kötü bütün deneyimlerim içinde en kötüsü seninle olanı” – sf 137

“ Sana vereceğim mektupları yok ediyorum. Seninle Paris ya da başka bir yere gitmek de artık söz konusu değil. Neden kendimi üzeyim? Bana, benim yapamayacağım neyi yapabilirsin? Şimdiye dek karım olduğunu gösterecek ne yaptın? Yineliyorum- senden iğreniyorum. İnceldiği yerden kopsun. Seninle yaşamak için hiç ilgim kalmadı. Sokaktan herhangi bir orospuyu alsam seninkinden daha iyi muamele görürdüm. “ – sf 139

“ Sana çok kızgınım. Beni öyle yüzüstü bırakıp gitmemeliydin. Seni bağışlayamam. Herkesi öptüğünü söylüyorsun. Tek istediğim seni öpmek ancak sen bana hiç sevgi,ilgi göstermiyorsun. Kıskanç bile değilsin. Ben ne yapayım? Bu aptallıklardan yoruldum artık. Çocuk oyunu gibi. Ya bir kadın gibi davran ya da ben seni sevip senin davranışlarına mazaretler bulayım. İkisi de olmazsa çok uzaklara git.” – sf 139

“ Cep kitaplarımızı bir ciltçiye götürüp onları zevkimize göre ciltlettirmiyoruz. Yıllar önce okudukları kitapların yeniden tadını çıkarmak için onları arayanlarla da karşılaşmıyorum. Binalar, arabalar, giysiler,eşler, sevgililer… Burada hiçbir şey uzun süreli değil. Biz sonsuzluğu düşünen Eski Mısırlıların tam tersiyiz. Bizde hiçbir şey değerli değil, hiçbir şey huşu ya da saygı uyandırmaz.” – sf 142

“ İnsanlara olmaları gereken kişilermiş gibi davranın böylece olabilecekleri kişiler olmalarına yardım edersiniz. (Goethe) “ – sf 149

“ Plaklarını (Sony) dinlerken eriyorum. Yalnızca sesini duymak içimi parçalıyor. Beni tavlayan sesin ve gözlerindi. Hala işe yarıyorlar. Bana verdiğin bütün üzüntüyü unutuyorum. Ne budalaca! Ne duygusal! “ Bir romantchu” Her şey bir büyü gibi. Ancak kendimi iyileştirmeliyim. Böyle gidemez. Bu beni öldürüyor. “ – sf 151

“ Ben senin  deden değilim. Platonik bir aşk istemiyorum, çiçek çocuklarıyla da hiç işim olmaz. Tek başıma arkadaşlık istemiyorum. Bizim gerçekten ne arkadaşlığımız vardı ki? Bana düşmanından kötü davrandın. Ben seni dünyanın ve arkadaşlarının önünde küçük düşürdün. Beni! Senin sığınağını , sevilmediğini bildiği halde seninle evlenen beni. Gerçekten üstün bir kişi olsaydım senden hiçbir şey beklemezdim. Ama o kadar üstün değilim. İnsanım. Senden bir şeyler beklerim. Bunu bana veremiyorsan ayrılmamız gerekiyor. Bir yalanı yaşamak niye? Parasal nedenlerle evlenmedğini söylüyorsun. Belki öyledir ama öyleyse neden benimle evlendin? Stafanino’da senin evleneceğimi söylediğimde bana iyi bir eş olacağını söyleyişini hatırlıyorum. Pek iyi  oldun mu? Dürüstçe evet diyebilir misin? Düşün. Kendine , bana karşı dürüst ve açık olup olmadğını sor. Seni sevmeme engel olamıyorum. Bir hastalık gibi. Ancak biraz sevgi ve ilgi görmediğim sürece buna böyle devam edemem. Sonsuza dek böyle yaşamaktansa kendimi öldürürüm.” – sf 151-152

Cem Kurtuluş, 2014

0 yorum: