Toplumların
kendi dertlerini anlatacak, yaşadıkları acıyı sinemalaştıracak hikaye
anlatıcılarına ihtiyacı vardır. Bazıları bunu yapmaktan çekinir, bazılarıysa halkı
uyandırmak için bunu yapar. Toplumun sinemacılarının asıl görevi de halkı
uyandırmaktır. Belki çektikleri filmler çok satmaz ama istenilen mesaj bir
yerlere gider. Sinemada da amaç bir yerlere mesaj vermektir. Bu tür filmler
kısıtlı imkanlarla çekilir. Filmin meselesi görüntü kalitesinin düşüklüğü
değil, mevzuyu ne şekilde anlattığıdır.
Yavuz
Özkan ismi herkese tanıdık gelecektir. Türk Sinemasında iyi işlere imza atmış ,iz
bırakmış bir yönetmen. 1978 yılında
Maden Filmini çekti Yavuz Özkan. Bundan önce Yavuz Özkan Maden işçisi olarak
çalışmıştır, ama aynı zamanda Yavuz Özkan “ Maden İşçisiyim demek Madencilere
hakaret olur benim için” diyen biri.
Yavuz Özkan’ın “ Maden “ filmini çekmesinden seneler geçmesine rağmen o
zamandan bu zamana hiç önlem alınmadı,
maden faciaları günümüze kadar devam etti. O dönemin filmde oynamış oyuncularından Tarık
Akan, Maden filminin neden çekildiği sorusunu şöyle cevap veriyor;
“
1978 yılında çektik bu filmi. Bu filmin tek amacı vardı. O da şuydu: Ey emekçiler sendikalı olun, sarı
sendikaya girmeyin, sarı sendikalı olmayın. Sizin iş güvencenizi, iş
garantinizi bir tek sendika gerçekleştirir. Bu sendika gerçekleşmezse ya da
sarı sendika veyahut taşeron işçi olursanız başınıza işte bunlar gelir”
“ Maden” filminin asıl çekiliş amacı buydu. Türk
sinemasında bir başkaldırı niteliği taşıyordu “ Maden” filmi. Madencilerin
nasıl ezildiğine, patronların cebini doldurmak için neler yaptığına, işçilerin
birleşmesi gerektiğine ışık tutuyordu. İşçilerin sendikaya girmesinden dem
vuruyordu, sendikaya girdiklerinde örgütlü şekilde hareket ettiklerinde onlarla
kimsenin başa çıkamayacağını anlatıyordu. Filmin ana mesajıysa “ Ya
birleşip bir oluruz, ya da yok oluruz” düşüncesiydi.
Madencilerin ne tür sıkıntılar
çektiğine dönecek olursak; Madenciler her an ölüm tehlikesiyle karşı karşıya
kalan kimselerdir. Patronlar madencilere değer vermez, çalıştırayım da üretim
durmasın ne çıkarsa çıksın derler. “ Maden” filminin kahramanı da İlyas
Karakteri. İlyas, madenci olarak çalışan işçilerin sözü dinlediği bir karakter.
Aynı zamanda bir devrimci profiliyle karşımıza çıkıyor. Diğer işçiler gibi hayatını buradan
kazanıyor. Filmin diğer göze batan
karakteri Nurettin. Evli, çocuğu ve kurulu bir düzeni var. Diğer işçiler gibi
Lojmanda kalmıyor.
Dünya, İlyas kadar umrunda olan biri değil ama
İlyas’ı kendine abi belliyor. İlyas ne derse onu yapıyor. İşçiler, İlyas’ın
imza toplaması olayıyla ayağa kalkıyor. Ayağa kalkmaları patronları rahatsız
ediyor. Patronun tek gayesi daha fazla üretim yapmak, daha fazla işçi
öldürmek. İşçiler ölürken bu patronun
umrunda olmaz, patron kazanacağı paradan başka bir şey düşünmez. İlyas’ın
işçileri örgütlemesiyle imza toplanmaya başlıyor, sonrasında İlyas ve işçileri
patron anlaşmaya çağırıyor. Konuşma yapılırken İlyas’ın patrona karşı
başkaldırısı her şeyi anlatıyor. “ asıl orospu çocuğu işçiyi sizin gibi
satanlardır”
Bu
konuşmadan sonra patronlar harekete geçiyor, İlyas’ı öldürmek için elinden
geleni yapmaya başlıyor. Bu arada Hale
Soygazi karşımıza Halkacı kadın karakteriyle çıkıyor, aynı zamanda oynadığı
rolün hakkını veriyor Hale Soygazi. O
saatten itibaren Nurettin ve halkacı kadın arasında bakışmalar başlıyor. Nurettin evli olmasına rağmen kadına göz
koyuyor ve “ sen orospu değil misin” sahnesiyle başlayan Hale Soygazi’nin “ Orospuyum orospu “ sahnesi filmin
unutulmaması gereken sahnelerinden. Bu aynı zamanda Masumiyet filminde Derya
Alabora’nın “ orospuyum orospu “ sahnesini hatırlatıyor. Ama ikisi konu itibariyle ayırmak gerekir.
Nurettin’in kadınla yaşamak istediklerini
İlyas’a anlatmasından sonra Nurettin, İlyas’ın gözünde uçkuruna düşkün biri
olarak karşımıza çıksa da Nurettin için bu dönüm noktası oluyor. Çocuklarıyla
ve karısıyla ilgilenmeyen Nurettin bir anda “ baba” olduğunu hatırlıyor. Sadece ailesi değil, bu noktadan sonra
Nurettin’in sert çıkışlarına şahitlik ediyoruz. İlyas’ın kurşunlamasından sonra
kendini siper eden bir Nurettin karakteri karşımızda oluyor, her şeye
öfkeleniyor, “ bu kadar uğraştık olmadı” işte’ye getiriyor olayları. Ama
sonrasında abi gibi gördüğü İlyas’la sarılarak tatlıya bağlıyorlar olayı.
İlyas’ın kurşunlanması hiçbir şeyi değiştirmiyor, patronlar
İlyas’ın üstüne daha çok
gidiyorlar. En sonunda daha çok üretim
isteyen patronlar İlyas’ı öldürmek için harekete geçiyor.. Patronun işçisiyle konuştuğu sırada “ Nasıl
olsa Allah Korur” söylemi SOMA faciasında kader söylemini bize
hatırlatıyor. İşçilerin ölmemesi için
önlem isteyen, direnen ve patronlara kafa tutan İlyas filmin sonuna doğru göçük
altında can veriyor. İlyas’ın işçiler
tarafından Madenden çıkarılması sahnesi Türk Sinemasının en başarılı
sahnelerinden. Bu sahnenin belki de başarısı 1 ay boyunca maden filminde
oynayan oyuncuların film bittikten sonra etkilerinden kurtulamamış olmasıdır.
1970’li
yılların sonlarına doğru çıkan “ Maden” filminden bu yana, maden facialarını
anlatan ciddi filmler yapılmadı. Ya sinemacılar sinemacı olduğunu unuttu, ya
da gişe rekorları kırmak için “ Aşk”
konulu filmler çektiler. Toplumun aydınlanması için bu filmler geride kaldı.
Maden işçisinin derdini anlatan bir film söyle deseler; çoğu kişi “ Maden”
filmini gösterir. Elde kalan belki de
tek yapım. Bu kadar faciaya, önlenemeyen kazaları anlatan filmlerin fazla
yapılması gerekirken aşk ve türevi
filmleri yapan yönetimler bu anlayışlarıyla sınıfta kalmayı başarıyorlar.
“
Maden” filminin ne zor şartlarda çekildiğini, nasıl bir süreçten geçildiğini
Tarık Akan şu sözlerle anlatıyor;
Siz Maden filminde
oynarken madenciliği bir ay boyunca yaşadınız, neler hissettiniz?
“
İnanılmaz zor bir şey. Biz bir kez bir ay Tunçbilek’te madenin altındaydık
işçilerle birlikte. Dünyanın en zor emeklerinden biri, çok zor iş. Ama bunun
tek bir güvencesi var o da doğru bir sendikaya üye olmak. Film değildi sanki o
zaman çektiğimiz. Madenci olmuştuk bir aylığına. Set aralarında bazı
arkadaşlarımız ağlardı. Yerin dibinden aydınlığa çıkınca ciğerlerimiz bayram
ederdi. Film bittikten sonra etkisinden hiç kurtulamadım ve aklımda günlerce,
aylarca o yerin altı kaldı. Hep o kardeşlerimi düşündüm. Bazen herkes
mesleğinden şikâyetçi olur, sitem eder ya aslında bizim işimiz onların yanında
iş değildi. Sendika diyorum başka bir şey demiyorum, diyemiyorum.”
1970’li
yılların sonlarına doğru çıkan “ Maden” filmi Yavuz Özkan’ın hem bu tür
konularda duyarsız kalmayacağını gösteren bir film olmakla birlikte, Cüneyt
Arkın ve Tarık Akan için bir basamaktır. O zamandan bu zamana Maden filmlerinin eksikliğini yaşayan Türk
Sinemasında “ Maden” filmi maden
kazalarına değinmesiyle Türk sinemasına ışık tutmuştur. Maden işçilerinin
verdiği mücadeleyi, sendikalaşmaya ciddi dokunuşlar yapmıştır.
Not: Tarık Akan ve
Yılmaz Güney’in tanışması bu film sayesinde olmuş. Akan, Maden’i Ankara’ya
Sansür Kurulu’na götürürken hapisteki Yılmaz Güney’e bırakmıştır. Daha sonra
arkadaşlıkları başlamıştır. Sizlerin de bildiği üzere, Yılmaz Güney’in
senaryolarını yazdığı ”Sürü” ve ”Yol” Tarık Akan’ın kariyerindeki doruk
noktalarıdır(Herkes O’ndan Söz Ediyor, syf 243).
Kaynak: Ötekisinema
İzlerken Altını Çizdiklerim
“ Sıra nasıl bize de
gelecek. Bugün onlara, yarın sana bana.
5 senede grizu göçükte su baskınında
kaybettiğimiz adamın haddi hesabı yok
Gümbür gümbür
gidiyorlar, arkalarından üç gün acınıyoruz, sonra eski tas eski hamam”
“ Neymiş efendim
azıcık gaz için üretim durdurulmazmış. Bir andan çalışılır,bir andan gaz
boşaltılırmış
İbrahim Bey anlattı
çalışıp dururken başıma ağrı saplandı diyor, kusmaktan içim dışıma çıktı diyor.
Bu ne demek? Demek ki
Çalıştığı yerde gaz
vardı,gaz olan yerde çalıştırılır mı İşçi? Şimdi söyleyin bunun neresi
alınyazısı. Bu bal gibi patronun yazısı be!”
“ Burada tedbir yok
mu ? var
Ama neyin tedbiri
üretimi arttırmanın tedbiri
Anlayacağınız herif
kârından başka bir şey düşünmez”
“ asıl orospu çocuğu
işçiyi sizin gibi satanlardır”
“Beyaz olmalı, duvarlar beyaz,
perdeler, örtüler, bizim evimiz bembeyaz olmalı. Karanlık olmamalı.”
Cem Kurtuluş, 2014
Cem Kurtuluş, 2014
0 yorum:
Yorum Gönder