“ Bir gün size müthiş
derecede benzeyen birinin varlığından haberdar olsanız ne yaparsınız “
Bir akşam otururken “ Enemy (Düşman) filmini izlemelisin! “ demişti bir arkadaşım, onun tavsiyesine uyarak filmi izleme kararı aldım. Filmi izlemeden önce film hakkında ne bilgi sahibiydim, ne de yönetmenin hangi filmleri çektiğine bakmıştım.Jose Saramago'nun " The Double " adlı romanından sinemaya uyarlanan, Denis Villeneuve öncülüğünde son senelerde en muhteşem gerilim örneklerinden birini sunuyor “ Enemy” “
“Kaos, henüz anlaşılamamış bir düzendir.” diye mevzuya giriyor. Filmin başlarından itibaren yönetmen Kaos vari bir anlatım sunacak diye beklerken ters köşeye yatırmak için bekletiyor bizi.“ Her diktatörlüğün bir takıntısı vardır “ diyerek bir tarih profesörünü filme başlatan “ Enemy “ diktatörlük üzerinden insanın kendisine kurduğu iktidarı anlatmaya çalışıyor. İnsanın kendi içinde kurduğu diktatörlüğü, başka insanlara karşı yaptığı diktatörlüklerden dem vuruyor. Filmin başlarından itibaren Diktatörlükten dem vururken filmin seyri başkahraman tarih profesörünün bir arkadaşından aldığı film tavsiyesi üzerine değişiyor. Değişmesinin nedeni; filmde oynayan oyuncuyla kendi arasında fark olmaması, profesörün hayatı bu süreçten sonra daha karışık hale geliyor. Ayrıca Villeneuve'ün filmin başından itibaren örümcek sahnesiyle açılışı ve örümceği metafor olarak kullanması örümcekler üzerinden Adam'ın kadınlarla ilgili korkuları diyebiliriz.
Adam
Bell karakteriyle karşımıza çıkan Jake Gyllenhaal’ı filmin başlarından itibaren
sevgilisiyle sevişen, okulda yaptığı işi tekrardan kontrol eden bir tarih
profesörünü olarak gözlemliyoruz. Adam’ı tarih profesörü olarak
gördüğümüz yer sadece sınıfta yaptığı konuşma ve sınav yaptıktan sonra ev
ortamında öğrencilerinin kağıtlarını okuduğu sekanstan ibaret. O sekans
haricinde tarih profesörü olduğuna dair bir kanıt yok. Film adına
büyük eksiklik diyemeyiz, ama olsaydı fena olmazdı.
Garip bir adam izlenimi veren Adam’ın hayatı yukarıda da bahsettiğim gibi film tavsiyesi üzerine değişiyor. Adam Bell birbirinin aynısı, ötekisi olan karakteriyle tanıştığında delilik sınırlarını zorluyor. İnsanın kendine dışardan bakarken nasıl delirdiğini bu gerilimin içine girerek anlıyoruz. Denis Villeneuve kısaca “ Enemy” de bize bizi anlatıyor. “ Aynı durumda kalsaydınız siz de delirmez miydiniz “ sorusunu yöneltiyor bize. Kafkavari ustalıkla anlatıyor filmini yönetmen, izledikçe canavara dönüşüyoruz, gerilimin içinde kendimize dışarda bakmanın hislerini taşıyoruz. Saramago’nun The Double’ından uyarlanan film modern olaylara el atmayı da unutmuyor. Sıklıkla olmasa da, sosyal konutlar, gökdelenleri, otoyolları yönetmenin gözünden izliyoruz. Zaman ilerledikçe birbirine benzeyen karakterler kendilerini sevgililerini değiştirirken buluyor. Bu stresten ve ruhsal bozukluktan kurtulmalarının bu olduğuna inanıyorlar.
Sürekli sorgulama içerisinde olan bu ikiliyi izledikçe bir canavara dönüşüyoruz, delirmenin eşiğine geliyoruz. Final sahnesinde kafkavari bir kapanışla uğurluyor bizi “ Düşman” Danny Bensi ve Saunder Jurriaans'ın müzikleri filmin gerilimini arttırmış Jake Gyllenhaal oyunculuğuyla harika bir işe imza atıyor, bu rolün üstesinden geliyor. Nicolas Bolduc’un muhteşem görüntü yönetimiyle karanlık atmosfere katkılarını es geçmemek gerekir. Filmde birbirinin aynısını ve ötekiyi oynayan Jake Gyllenhaal harikulade bir oyunculuğa imza atıyor, Jake Gyllenhaal’a eşlik eden kadın oyuncular da filmde sırıtmıyor. Özetlemek gerekirse; Denis Villeneuve bu filmiyle kariyerine devam ettiğini “ Enemy/ Düşman “ ile gösteriyor. Sonuç olarak; José Saramago ‘nun “ The Double “ adlı romanından sinemaya uyarlanan “ Enemy/Düşman” Karanlık atmosferiyle, rahatsız edici müzikleriyle İçimizdeki düşmana seslenen , psikolojik gerilim türünün muhteşem örneklerinden biri.
İzlerken Altını Çizdiklerim:
“ Her Diktatörlükte
bir takıntı vardır, o takıntı da halkı kontrol etmek istemeleridir.
Eski Romada insanlara
ekmek ve sirk verdiler, Halkı eğlenceyle meşgul ettiler. Ama diğer
diktatörlerde farklı stratejiler vardır
Bilgileri,fikirleri
ve ilmi kısıtlarlar. Peki bunu nasıl başarıyorlar? Eğitimden kısarak,kültürü
kısıtlayarak, bireylerin her söylemini yasaklayarak.
Şunu unutmamak çok
önemli. Bu olay tarih boyunca kendini tekrar eden düzen biçimi.”
Cem Kurtuluş, 2014
0 yorum:
Yorum Gönder