İyi film kriteri benim için genelde içinde
samimiyet barındıran, toplumun gerçek olaylarını yansıtan, etkileyici bir
anlatıma sahip olan filmlerdir. Kurgu, kostüm konusuyla o kadar ilgim olduğunu
söyleyemem, bu film kriterinin biraz dışında kalıyor. Yönetmenin filmde sizinle
konuşuyor hissini almak bir filmi sevebilmek için gerekli nedenlerden. “ Fatih Akın” ismi son senelerde Türk sinemasının güçlü
yönetmelerinden. Türk asıllı Alman yönetmen “ Duvara Karşı” filmiyle tanınsa da bu filmin haricinde birçok film
çekti. “ Yaşamın Kıyısında “ filmi içinse Fatih Akın'ın
söyleyecek çok sözü var. Fatih Akın, “ Yaşamın Kıyısında” filminin senaryosuna
çok güvenen yönetmen, yaptığı ilk kurguyu hiç beğenmemiş. Dostlarının da
olumsuz görüş bildirmesi üzerine, filmi baştan aşağıya yeniden kurgulamış.
Fatih Akın’ın hem yazıp hem yönettiği “ Yaşamın Kıyısında” hayatın her
alanında yaşanılan şeylere el atıyor. Memleket, keder, seks, yaşlılık,
ölüm, zorluklar, vatan sevgisi, dostluk.. Film 3 bölümden oluşuyor. (Yeter’in
Ölümü, Lotte’nin Ölümü, Yaşamın Kıyısında) Kazım Koyuncu’ya selam çakarak
başlıyor Yaşamın Kıyısında. Filmi anlayabilmek için hikayeleri teker teker
değerlendirmek gerekir. Hepsi birbiriyle bağlantılı, hikayeler zincirleme
gidiyor.
“ Yeter’in ölümü “ Yeter,
genelevde hayat kadını olarak çalışan, hayatını böyle idare eden bir kadın.
Kızından uzak bir yaşam sürüyor, bu kendisini sarsmış. Abazalıktan kudurmuş dul
göçmen babayla evinde tensel ilişkiye giriyor. Abazan göçmen baba
Yeter’den memnun kaldığı içi onu yanına almak istiyor. Sonrasında
mevzular gelişiyor. Baba durmadan içen bir tip, bir de oğlu var. Oğlu Almanya’da
önemli bir üniversitede profesör. Babasına katlanmak zorunda kalıyor.
Oğlu bir süre sonra Yeter’le tanışıyor, Yeter’i teselli ediyor. Babası çok
içtiği bir gece kalp krizi geçiriyor, hastaneye kaldırılıyor, Sonrasında
Yeter’le kavga etmeleri sonucu baba hapis yatıyor, oğlundan uzak kalıyor.
Göçmen bir baba karakteriyle karşımıza çıkan Tuncel Kurtiz oynadığı rolün
hakkını veriyor.
“ Lotte’nin Ölümü” hikayesi, hayat
kadınının kızını konu alıyor. Hepsi birbiriyle bağlantılı şekilde karşımıza
çıkıyor. Nurgül Yeşilçay’ın oynadığı Ayten
parasız eğitim için direnen herkese diklenen devrimci örgüt
üyesi, aynı zamanda lezbiyen. Eylem yaptıkları gün polis tarafından
kovalanıyor, saklanmak zorunda kalıyor. Açlıktan dert yanıyor. Lotte ile
üniversitede tanışıyor, Lotte’nin evine almasıyla birlikte hayat arkadaşı
oluyorlar. İkisi için bu dönük noktası oluyor.
Ayten’in tutuklanmasından sonra bütün iş
Lotte’ye kalıyor. Ayten’in yardıma muhtaç biri olduğunu düşünen Lotte hayatında
hiç kimse için yapmadığı bir iyiliği Ayten için yapıyor. Bu iyiliğin ona
getirdiği şey Ölüm oluyor. Tinercilerin saldırısına uğruyor. Çantasını çalan
tinercilerin peşine düşen Lotte tinerci çocuğun ateş etmesiyle ölüyor.
Lotte’nin ölümüyle sarsılan Ayten hem Lotte’nin annesine karşı mahcupken, hem
de pişmanlık yasasından yararlanarak hapisten çıkıyor. Nurgül Yeşilay yerine
başka bir tercih yapılabilirdi, ama Nurgül Yeşilçay’ın sırıttığını söylemek yanlış
olur. Patrycia Ziolkowska 'nın oynadığı Lotte
karakteriyle iyi iş çıkarmış.
“ Yaşamın Kıyısında” Ayten hapisten
çıktıktan sonra Lotte’nin annesini bulur. Anlaşamadığı annesiyle birbirlerini
anlamaya çalışıyorlar. Bu esnada Lotte’nin annesi Lotte’nin kaldığı
Nejat’ın evine yerleşir. Lotte’nin odasında kızını hatırlıyor, kendini
daha huzurlu hissediyor. Susanne kurban bayramının birinci gününün
anlamını Nejat’ta öğrenir, en anlamlı sahnelerden biriydi, bilmeyenlere de
öğretici bilgi sunuyor Fatih Akın. Bir süre ortalardan kaybolan Tuncel Kurtiz hapishane macerasından
sonra tekrardan karşımıza çıkıyor,ama bu sefer fazla gözükmüyor. Oğlu Nejat
babasını görmek için Trabzon’a gidiyor babasını arıyor. Nejat’ın Amcaoğlunu
oynayan Erkan Can’a ufak bir rol
biçilse de iyi iş çıkarıyor Erkan Can.
Filmin başlarında karşımıza Komiser
olarak çıkan Nejat İşler filmde olmasa da olurmuş, çünkü filme etkisi
yok. Hayat kadını olarak karşımıza çıkan Yeter’i takip eden alman
İslamcıların “ yanlış yoldasın “ diyip Yeter’e gözdağı vermesi, Yeter’in
kocana ne oldu sorusuna “ Maraşta vurdular” demesi, Basılan Hücre evinin
kapısında Nazım Hikmet ve Che Posterleri filmde atlanmaması gereken
önemli sahnelerden. En azından Fatih Akın’ın “ Maraş’ta ne oldu” sorusuna
cevap vermesi gerekirdi, ama tamamiyle Maraş olaylarını anlatmasını Fatih
Akın’a yükleyemeyiz. Bunu anlatmak zorunda hissettiğini de düşünmüyorum.
“
Yaşamın Kıyısında” repliklerle, adalet sistemine göndermelerle üzerine
konuşulacak Türk-Alman yapımı kayda değer bir film. Tuncel
Kurtiz, Nursel Köse, Baki Davrak, Hanna Schygulla ve Patrycia
Ziolkowska ana karakterlere hayat veren isimler. Yaşamın
kıyısına itilenler için biçilmiş kaftan, hayatın her alanında
yaşayabileceklerimize, karşılaşabileceğimiz zorluklara selam duruyor Fatih
Akın, bizim de Fatih Akın’a bu filmi izleyerek karşı selam durmamız gerekir!
Cem
Kurtuluş,2014