Heavy metal’in tanımı nedir diye sorsalar, cevap şüphesiz ya Black
Sabbath ya da Judas Priest olurdu. İkisi arasında seçim yapmak epey zor olurdu.
Judas Priest heavy metal janrından
sayısız grubu etkilemiş bir isim. 1970’lerde Camel, Eloy, Yes gibi isimlerin önderliğinde patlayan progresive
rock gruplarına karşı tepki daha Priest ortada yokken Black Sabbath'tan
gelmişti. Birminghamlı hemşehirlileri Priest ise Sabbath'ın korkutucu
tınılarına hızlı müziği ile karşılık veriyordu. İşte bu anda Sin After Sin gibi
bir albüm geldi. Albüm kapağı her şeyi ifade ediyordu. Sin After Sin yazılı
büyük bir kapı onu önünde yere yığılmış olan bir kadın vardı. Kapağın simgesi olan anıtmezar 1910 yılında Londra'daki Vale Mezarlığının arazisinde bulunan albay Alexander Gordon için inşa edilen Mısır Anıtmezarının fotoğrafına dayanmaktadır. Albümün kapağı da ordan alınır.
Grup
elemanlarından söz etmek gerekirse; 19 yaşında daha tecrübesi olmayan Simon Phillips
o zaman gruba katılmıştı. Kötü de iş çıkarmamıştır dönemine göre. " Sad Wings Of Destiny " albümünde davulcu Alan Moore yerini böylelikle Simon'a teslim etmişti. Bu muhabbetleri geçtikten sonra; albüm, " Sinner " ile açılıyor. " Sinner " Alman heavy metal grubu Sinner'a isim babalığı yapmakta. Rob’un performansıyla üst düzeye çıktığı, çift gitarda Tipton ve Downing'in yarattığı çaba ile soloların klaslığıyla birlikte albümün en dinamik şarkılarından birini oluşturuyor. Şeytanı yücelten sözleriyle bir dönem şarkı yüzünden zamanında Judas Priest’in satanist damgası yediği söylenenler arasında.(-doğruluğu ise tartışılır ) "Diamond and Rust" Joan Baez parçası olmakla birlikte albümde Joan Baez'e saygı babında klas yorumlanan şarkılardan. İkisi arasında tercih yapmak durumunda kararsız kalmak olası. Hareketlilik açısından albümün dinamik şarkılarından biri olan "Starbreaker", Arch Enemy grubunun yeniden yorumladığı hatta bir kesim tarafından -onların ifadesi ile- bok ettiği parçadır. Albümün arka plana itilmiş parçalardan biri olan çalışmada Rob’un o yumuşak vokalleri şarkıya direkt etki ediyor. Judas Priest’ten başkası yapınca gerçekten olmuyor. 2.20’de gelen sololara ise özellikle dikkat!
"Last Rose Of Summer" albümün genel atmosferine uyan balladımsı sololarıyla da kendinden söz ettiren isminin hakkını da melodileriyle öne çıkaran parça oluyor. "Let Us Prey - Call For The Priest" enerji yüklü bir çalışma. Öyle ki o zamanlar 19 yaşında olan baterist Simon Phillips büyülüyor bizi, bir diğer sihirbaz da çığlıkları ile şarkının etkisini katlayan Rob Halford. Bu şarkının tek ifadesi var , o da çılgınlık ... Kafalar sallanıyor, insanlar eğleniyor. "Raw Deal" heavy metal'in eşcinsel hakları şarkısı olarak tanımlandı bir dönem medya tarafından,en azından bazı kaynaklar bu şekilde belirtti durumu. Yıllar sonra da bu durum Rob Halford'un açıklamasıyla açığa çıktı. Ritmik şekilde gitarların önde olduğu,bir fon müziğine dönüştüğü vokalde Rob Halford harikalar yaratıyor.
"Last Rose Of Summer" albümün genel atmosferine uyan balladımsı sololarıyla da kendinden söz ettiren isminin hakkını da melodileriyle öne çıkaran parça oluyor. "Let Us Prey - Call For The Priest" enerji yüklü bir çalışma. Öyle ki o zamanlar 19 yaşında olan baterist Simon Phillips büyülüyor bizi, bir diğer sihirbaz da çığlıkları ile şarkının etkisini katlayan Rob Halford. Bu şarkının tek ifadesi var , o da çılgınlık ... Kafalar sallanıyor, insanlar eğleniyor. "Raw Deal" heavy metal'in eşcinsel hakları şarkısı olarak tanımlandı bir dönem medya tarafından,en azından bazı kaynaklar bu şekilde belirtti durumu. Yıllar sonra da bu durum Rob Halford'un açıklamasıyla açığa çıktı. Ritmik şekilde gitarların önde olduğu,bir fon müziğine dönüştüğü vokalde Rob Halford harikalar yaratıyor.
"Here Comes The Tears"
açılıştaki bir dakikanın üzerinde akustik riffleriyle dikkat çekiyor, Rob’un
şarkıya katılmasıyla şarkı şekilleniyor. Rob’un sessiz girişleri, gitardaki
içimizi cız ettiren soloların hiç durmasını istemiyoruz, hep devam etsin
istiyoruz. Şarkı aşk tarafından gözyaşlarına terk edilmiş teması üzerine kurulu. karanlığa terkedilmiş bir insanın sözleri. Sözleri ve melodileriyle dinleyeni için sıkı bir ballad.
"Dissident Aggressor" sonrasında Bay Area’lı thrash metal grubu Slayer tarafından da yorumlanan bir çalışma. " NWOBHM " akımında örnek gösterilmiş bir şarkıda. Gitarların daha hissedildiği, sololarıyla baş döndürme seansları ve sonrasında Rob Halford'un çığlıklarıyla zirveye ulaşıyor. Tipton'a göre şarkı özgürlüğü için berlin duvarından iskandinav ülkelerine kaçmaya çalışan gençlerin hikayesini anlatıyor. Şarkıda " Berlin" vurgusu yapılıyor. Aynı zamanda albüm kapanışı için gayet klas olduğunu söylemeden olmaz.
Toparladığımızda “ Sin After Sin” bir döneme bomba salan
albümdü. 1970’lerde heavy metal
alemine zehri salmıştı Judas Priest. Genç yaşlarında büyük bir işin altına
girmişlerdi, bu işin altından kalkmışlardı. Black Sabbath gibi korkutucu sound ve sözler yoktu ama duygusal sözleriyle de zehirlemeyi başarmıştı Priest bu albümüyle. Sözü fazla uzatmadan; 70'lerin havasını solumak isteyenler, şarapla birlikte duygusal vakit geçirmek isteyenler albümün içine dalsın derim!
Albüm Hakkında Bazı Notlar
Joan Baez parçası olan "Diamond and Rust" bu albümde Judas Priest tarafından yorumlanmıştır. Kimileri (daha çok klasik rock dinleyicileri) hala Joan Baez’in bu parçayı daha iyi seslendirdiği söyler durur, zevk meselesi diyelim. Bu arada albümün 2001 yılı basımında iki tane bonus parça eklendi. Bu parçalar "Race with the Devil" ve "Jawbreaker" idi. 1977 yılı Ocak ayında kaydedilen albüm aynı senenin Nisan ayında piyasaya sunuldu. Columbia Records etiketiyle yayınlanan albümün prodüksiyon aşamasında Roger Glover gruba yardımcı olmuştur.
Grup Kadrosu:
Rob Halford - Vokal
Glenn Tipton - Gitar
K.K Downing - Gitar
I'an Hill- Bas Gitar
CEM KURTULUŞ, 2009
0 yorum:
Yorum Gönder