// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

17 Kasım 2014

Judas Priest - Sin After Sin ( 1977)




















Heavy metal’in tanımı nedir diye  sorsalar, cevap şüphesiz  ya Black Sabbath ya da Judas Priest olurdu. İkisi arasında seçim yapmak epey zor olurdu.  Judas Priest heavy metal janrından sayısız grubu etkilemiş bir isim. 1970’lerde Camel, Eloy, Yes gibi isimlerin önderliğinde patlayan progresive rock gruplarına karşı tepki daha Priest ortada yokken Black Sabbath'tan gelmişti. Birminghamlı hemşehirlileri Priest ise Sabbath'ın korkutucu tınılarına hızlı müziği ile karşılık veriyordu. İşte bu anda Sin After Sin gibi bir albüm geldi. Albüm kapağı her şeyi ifade ediyordu. Sin After Sin yazılı büyük bir kapı onu önünde yere yığılmış olan bir kadın vardı. Kapağın simgesi olan anıtmezar  1910 yılında  Londra'daki  Vale Mezarlığının arazisinde bulunan albay Alexander  Gordon için inşa edilen Mısır Anıtmezarının fotoğrafına dayanmaktadır. Albümün kapağı da ordan alınır. 


Grup elemanlarından söz etmek gerekirse;  19 yaşında daha tecrübesi olmayan Simon Phillips o zaman gruba katılmıştı. Kötü de iş çıkarmamıştır dönemine göre.  " Sad Wings Of  Destiny " albümünde davulcu Alan Moore yerini böylelikle Simon'a teslim etmişti.  Bu muhabbetleri geçtikten sonra; albüm, " Sinner " ile açılıyor. " Sinner " Alman heavy metal grubu Sinner'a isim babalığı yapmakta. Rob’un  performansıyla üst düzeye çıktığı, çift gitarda Tipton ve Downing'in yarattığı çaba ile soloların klaslığıyla birlikte albümün en dinamik şarkılarından birini oluşturuyor.  Şeytanı yücelten sözleriyle bir dönem şarkı yüzünden zamanında Judas Priest’in satanist damgası yediği söylenenler arasında.(-doğruluğu ise tartışılır )   "Diamond and Rust" Joan Baez parçası olmakla birlikte albümde Joan Baez'e saygı babında klas yorumlanan şarkılardan. İkisi arasında tercih yapmak durumunda kararsız kalmak olası.   Hareketlilik açısından albümün dinamik şarkılarından biri olan "Starbreaker", Arch Enemy grubunun yeniden yorumladığı hatta bir kesim tarafından -onların ifadesi ile- bok ettiği parçadır. Albümün arka plana itilmiş parçalardan biri olan çalışmada Rob’un o yumuşak vokalleri şarkıya direkt etki ediyor. Judas Priest’ten başkası yapınca gerçekten olmuyor. 2.20’de gelen sololara ise özellikle dikkat!  

"Last Rose Of Summer"  albümün genel atmosferine uyan balladımsı  sololarıyla da kendinden söz ettiren isminin hakkını da melodileriyle öne çıkaran parça oluyor. "Let Us Prey - Call For The Priest" enerji yüklü bir çalışma. Öyle ki o zamanlar 19 yaşında olan baterist Simon Phillips  büyülüyor bizi,  bir diğer sihirbaz da çığlıkları ile şarkının etkisini katlayan Rob Halford. Bu şarkının tek ifadesi var , o da çılgınlık ... Kafalar sallanıyor, insanlar eğleniyor. "Raw Deal"  heavy metal'in eşcinsel hakları şarkısı olarak tanımlandı bir dönem medya tarafından,en azından bazı kaynaklar bu şekilde belirtti durumu. Yıllar sonra da bu durum Rob Halford'un açıklamasıyla açığa çıktı.  Ritmik şekilde gitarların önde olduğu,bir fon müziğine dönüştüğü vokalde Rob Halford harikalar yaratıyor.  

"Here Comes The Tears" açılıştaki bir dakikanın üzerinde akustik riffleriyle dikkat çekiyor, Rob’un şarkıya katılmasıyla şarkı şekilleniyor. Rob’un sessiz girişleri, gitardaki içimizi cız ettiren soloların hiç durmasını istemiyoruz, hep devam etsin istiyoruz. Şarkı  aşk tarafından gözyaşlarına terk edilmiş teması üzerine kurulu.  karanlığa terkedilmiş bir insanın sözleri.  Sözleri ve melodileriyle dinleyeni için sıkı bir ballad. 



"Dissident Aggressor" sonrasında Bay Area’lı thrash metal grubu Slayer tarafından da yorumlanan bir çalışma. " NWOBHM " akımında örnek gösterilmiş bir şarkıda. Gitarların daha hissedildiği, sololarıyla baş döndürme seansları ve sonrasında Rob Halford'un  çığlıklarıyla  zirveye ulaşıyor. Tipton'a göre şarkı özgürlüğü için berlin duvarından iskandinav ülkelerine kaçmaya çalışan gençlerin hikayesini anlatıyor. Şarkıda " Berlin"  vurgusu yapılıyor.   Aynı zamanda albüm kapanışı için gayet klas olduğunu söylemeden olmaz. 



Toparladığımızda “ Sin After Sin” bir döneme bomba salan albümdü.   1970’lerde heavy metal alemine zehri salmıştı Judas Priest. Genç yaşlarında büyük bir işin altına girmişlerdi, bu işin altından kalkmışlardı.   Black Sabbath gibi korkutucu sound ve sözler yoktu ama duygusal sözleriyle de zehirlemeyi başarmıştı Priest bu albümüyle. Sözü fazla uzatmadan; 70'lerin havasını solumak isteyenler, şarapla birlikte duygusal vakit geçirmek isteyenler albümün içine dalsın derim! 

Albüm Hakkında Bazı Notlar

 Joan Baez parçası olan "Diamond and Rust" bu albümde Judas Priest tarafından yorumlanmıştır. Kimileri (daha çok klasik rock dinleyicileri) hala Joan Baez’in bu parçayı daha iyi seslendirdiği söyler durur, zevk meselesi diyelim. Bu arada albümün 2001 yılı basımında iki tane bonus parça eklendi. Bu parçalar "Race with the Devil" ve "Jawbreaker" idi. 1977 yılı Ocak ayında kaydedilen albüm aynı senenin Nisan ayında piyasaya sunuldu. Columbia Records etiketiyle yayınlanan albümün prodüksiyon aşamasında Roger Glover gruba yardımcı olmuştur.

Grup Kadrosu:

Rob Halford - Vokal
Glenn Tipton - Gitar
K.K Downing - Gitar
I'an Hill-          Bas Gitar


CEM KURTULUŞ, 2009 


0 yorum: