Bazı
filmler oyunculuklarıyla anılır, bazı filmler hikayeleriyle. Ama hikayeyi
anlatmaktaki ustalık yönetmenin kendisine kalmıştır, yönetmenin izlediği yol
filmin izlenebilirliğini arttırabilir. Özellikle biyografi filmlerinde
oyunculuklar ayrı bir öneme sahiptir. Yazıda bahsedeceğimiz üzere üstünde
duracağımız yazı bir biyografi filmine ait. Okuyacağınız yazı Stephen Hawking’nin hayatından kesitler
sunan The
Theory Of Everyting ( Herşeyin Teorisi ) filmine ait.
Yazıya girişmeden
önce Hawking’den bahsetmek gerekirse; Hawking, Einstein ve Newton’dan sonra gelen en büyük fizikçi kabul
edilmektedir. Çok yetenekli fizikçiler verilen unvan
olan Lucasian Profesörlük unvanı, Cambridge Üniversitesi’nce, Newton ve ve
Dirac’tan sonra bir de Hawking’e verilmiştir. Hawking
aynı zamanda fizikteki dört-çeşit kuvveti birlikte açıklamaya
çalışan Büyük Birleşim Teorisi’ni kurucusudur. Kozoloji ve evrenle ilgili
bilgilerin hemen hemen herkesin anlayabileceği bir dille, Zamanın Kısa Tarihi
(A Brief History of Time) adlı kitapta yazan yine Hawking’tir. Hawking 21 yaşındayken tedavisi olmayan motor nöron hastalığına
yakalandı, bu hastalıktan sonra
konuşamıyor ama beyniyle ne kadar zeki biri olduğunu kanıtlıyordu. Tekerlekli
sandalyeye mahkum olsa da dünyaya neler yapılabileceğini kanıtlamıştı.
“ The Theory Of
Everyting “ ünlü
fizikçi Stephen Hawking’in hayatından kesitler sunuyor. Film, Hawking’in
Cambridge’de okuduğu 60’ların başından itibaren hikayeyi anlatmaya
başlıyor. Hawking’e 63 senesinde motor nöronu ( ALS ) hastalığı
teşhisi konup doktorlar tarafından ömrünün 2 yıl olduğu söyleniyor.
İlk eşi Jane Hawking’in tanışmalarından ayrılıklarına kadar bir
süreç işleniyor. Film, Stephen’in hastalığa yakalanmasıyla, Eşi’nin kendisini
bırakmaması üzerine anlatılıyor Kendi içine kapanan, kendine acıyana bir adamı
gözlemliyoruz. İleride başarısında söz sahibi olmayı başarıyor Jane.
Filmde
Hawking’in bilimsel hayatı değil, özel hayatı anlatılıyor seyirciye. Hawking’in
teorilerinin üstünde durulmuyor. Anlatılanlar da izleyeni memnun etmiyor, çünkü
sadece Hawking’in tekerlekli sandalyede nasıl mücadele ettiğini görüyoruz ama
Hawking’in teorileri “ sallamasyon “ vari şekilde seyirciye
anlatılıyor. Stephen Hawking’i izlerken hem kendisine acıyoruz, hem
de neleri başardığına tanıklık ediyoruz. Film sadece Hawking’in
hastalığı, ve aşk yaşamı üzerine kurulmuş. Çocuklarıyla ilgili pek bir şey
göremiyoruz. Puzzle’ın bir parçasını tamamlayamıyor film.
Hikaye vasat
anlatılıyor olsa da o vasatlığı Stephen Hawking’e can veren Eddie Reymayne dolduruyor, ortada
vasatlık adına bir şey kalmıyor. Hawking’e öyle can veriyor ki oynadığı süre
boyunca seyirciyi dehşete düşürüyor. Felicity
Jones, Eddie Reymayne’ye iyi bir uyum yakalasa da Eddie’nin gerisinde
kalıyor.
Sonuç
olarak; “ The Theory Of Everything
“ Stephen Hawking’in teorileri üstünde durulsaydı
daha sıkı bir film olabilirdi, sadece Hawking’in hastalığı ve aşk hayatı
üzerinde durduğu için eksiklikten kurtulamayan bir film oluyor. Yazımı
finale doğru Hawking’e sorulan “ Tanrı’ya inanmadığınızı söylemiştiniz “
sorusuna verdiği cevapla bitiriyorum.
“
Yüz milyon galaksinin arasındaki bir dış
mahallede daha küçük bir gezegende ortalama bir yıldızın etrafında dolanan gelişmiş
primatlar olduğumuz gayet açık. Ama medeniyet doğduğundan beri insanlar dünya düzeninin altında yatan bir anlayış için yalvarıp durdular.
Evrenin sınır koşulları hakkında çok
özel bir şey olmalı. Sınır olmamasından daha özel ne olabilir? İnsan çabasının
da bir sınırı olmamalı. Hepimiz farklıyız.
Hayat ne kadar kötü görünse de
her zaman yapabileceğin ve başarılı olabileceğin bir şey vardır. Nefes
aldıkça umut vardır. “
İzlerken Altını Çizdiklerim:
“
Biz kimiz? Niçin Buradayız? Eğer bunun
insan aklının zaferi olacağını
bilseydik böylelikle tanrının da aklını bilebilirdik.”
“
Yüz milyon galaksinin arasındaki bir dış
mahallede daha küçük bir gezegende ortalama bir yıldızın etrafında dolanan gelişmiş
primatlar olduğumuz gayet açık. Ama medeniyet doğduğundan beri insanlar dünya düzeninin altında yatan bir anlayış için yalvarıp durdular.
Evrenin sınır koşulları hakkında çok
özel bir şey olmalı. Sınır olmamasından daha özel ne olabilir? İnsan çabasının
da bir sınırı olmamalı. Hepimiz farklıyız.
Hayat ne kadar kötü görünse de
her zaman yapabileceğin ve başarılı olabileceğin bir şey vardır. Nefes
aldıkça umut vardır. “
Vizyon Tarihi: 27 Şubat 2015
Süresi:123 dakika
Yönetmen: James Marsh
Oyuncular: Eddie Redmayne, Felicity Jones, Emily Watson, David Thewlis
Imbd: 7.8
Süresi:123 dakika
Yönetmen: James Marsh
Oyuncular: Eddie Redmayne, Felicity Jones, Emily Watson, David Thewlis
Imbd: 7.8
Cem Kurtuluş,2015
0 yorum:
Yorum Gönder