Gerçek Hikayelerden uyarlanan bazı filmler kişinin
bünyesinde tahribat oluşturacak yerler açabilir, ve bu filmleri seneler geçse
de izlemeniz belleğinizde kalır. Gabriele
Muccino’nun yönetmenliğini yaptığı “
The Pursuit Of Happyness “ (Umudunu
Kaybetme) bu düşünceleriyle öne çıkan, Steven Conrad’ın “ Umudunu Kaybetme “ adını
kitaba bağlı kalarak filmin senaryosunu hazırladığı biyografiye dayalı sıkı bir komediyle karışık Dram filmi. “ Kitap, Gardner tarafından anılara bağlı
kalınarak yazılmıştır “
Maddi olarak ayakta kalmakta zorlanan, aldığı cihazları
satmak için çabalayan bir adamı konu alan “ Chris
Gardner “ karakterini filmin başlarından itibaren bu cihazı satmaya çalışan
biri olarak gözlemliyoruz. Bu cihazı satmak için çabalıyor, eve katkıda
bulunmak istiyor. Bir yanda ödenmemiş kira faturaları, bir yanda iş sorunları nedeniyle karısı ile
boğuşmaları. Çünkü satamadığı her cihaz sonrası karısından azar işitmek
zorunda kalıyor. Bu süreçte Chris Gardner
stajyer olarak bir iş yerine başvuruyor. Başvurduğu esnada dışarda satamadığı cihazını bir Hippi’ye emanet eden
Gardner, bu aptallığını pahalıya ödüyor, çünkü Gardner için bu cihazın satımı
demek 1 aylık geçiminin sağlanması demekle eş değer.
Filmin ilk yarım saatinden sonra kahramanımız Chris Gardner’in
eşi tarafından terk edildiği sahnesiyle hüzünleniyoruz, ve Chris Gardner
darmadağın hayatı mahvolmuşken, umudunu kaybetmişken stajyer olarak başvurduğu
yerden Jay Twistle adında bir adamla tanışması sonucu Gardner’a umut doğuyor. Anne
görevi üstlenen Linda, oğlunu babasına bırakıyor, başka bir yere iş dünyasına
gidiyor. Baba ile Oğul arasındaki yakın ilişki bu süreçten sonra başlıyor. Film
aynı zamanda Thomas Jefferson’dan alıntılara yer veriyor; o alıntılardan biri hafızamızda yerini şu
sözle koruyor; “ Mutluluk belki de sadece arayabileceğimiz
bir şeydir ve belki de hiçbir zaman sahip olamayacağımız bir şeydir “
Chris Gardner için zorlu süreç bu stajyerlik süreciyle
devam ediyor. Çünkü bu stajyerliğin öncesinde kirasını ödeyemeyen Gardner tutuklanıyor
içerde yatıyor, kirasını ödeyemiyor, patronunun yanına darmadağın gömleksiz bir
halde çıkıyor. Bu sahnelerde film güldürmeyi başarıyor. Çünkü başlardan
itibaren acıklı bir film sunmuyor yönetmen. Hem komiklik, hem de dramı içine
sıkıştırıp iyi bir yöntem buluyor. Gardner, oğlu Christopher’ la birlikte
hayatın zorluklarına göğüs geriyor, oğluyla basket oynuyor, oğluna hayat dersi
veriyor “ Kimsenin dediklerine kulak asma, ne olmak istiyorsan onun için çabala
“ sözleriyle oğluna öğütler veriyor.
Cebinde metelik kalmamış bir babanın bu süreçte neler
yapabileceğine tanıklık ediyoruz. Oğluyla hayaller dünyasına gidiyor, ve bu
hayalde sokaklarda kalan Baba ve Oğul tuvalette kalmak zorunda kalıyor. Çünkü
kalacakları hiçbir yerleri yok, bu sahne filmin en buruk sahneleri arasında yer
alıyor. Bu sahnelere Chris ve oğlu
Christopher’in otobüse yetişecekleri esnada Christopher’in oyuncağı düşürüp
babasının oyuncağı almak için geri dönmeme sahnesi eklenebilir.
Film boyunca cihazlarını gördüğümüz Chris Gardner’in bir
süre sonra Cihazını tamir edip çalıştırıp sattığını görünce gözündeki mutluluk
görülmeye değer. Stajyer olarak çalıştığı yerde Gardner için tamamen mutluluk
kaynağı olarak gösterilmiyor seyirciye, daha çok cihazını tamir edip satan
adamın mutluluğu daha çok göze çarpıyor. Filmin sonlarına doğru Chris Gardner
mutluyken kamerada gözümüze çarpan başka adam gerçek Chris Gardner olduğunu
söylemek gerekir.
Sonuç olarak; Bir Babanın Oğlu için neler yapabileceğini gösteren “ The Pursuit Of Happyness “ (Umudunu Kaybetme) Will Smith ve Oğlu Jaden Smith’in
ne harikulade iş çıkardığını gösteren bir film oluyor. Filmin genel olarak yorumlarında; filmin
duyguyu verememesi söylense de, vıcık vıcık drama yönelik değil, komediyle
karışık dram olarak filmin sunulması filme artı puan kazandırıyor.
Cem Kurtuluş, 2015
0 yorum:
Yorum Gönder