1960’lı yıllar.. Dünyada olduğu kadar Türkiye’de de zor
dönemlerdi. Ama sendikalaşma faaliyetleri Türkiye’de hızlanmıştı. Almanya Ve Türkiye arasında iş gücü anlaşması imzalanmıştı.Federal
Almanya, ülkede gittikçe büyüyen işçi açığını gidermek adına 1955 yılı
sonrasında İtalya, Yunanistan ve Portekiz gibi Akdeniz ülkelerinden işçi almaya
başladı. Daha sonraları Türkiye’den Türk işçiler 1961’de
Almanya’ya gitti. İlk Türk iş göçü 60’ların başında
başlamış oldu. Bu, Türklere imkan yarattığı kadar Almanya’nın sanayisine de
katkı sağlamıştı.
60’lı yıllarla ilgili Almanya’ya göç eden Türklerle ilgili bilgi vermemin nedeni; inceleyeceğim bir filmle ilgili. Böyle bilgilerin verilmesi filmi daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Bahsini edeceğimiz film olan Zeit der Wünsche” 1960’lı yıllarda iş gücüne ihtiyaç duyan Almanya’nın dışardan aldığı Türk işçileri ve o işçilerin Anadolu’nun bağrından koparak zengin olma hayallerini anlatan çarpıcı bir film. Bu film iki bölüm olarak çekilmiş. Filmin başlarından itibaren seyirciye gösterilen Yaşar’ın Melike’den aldığı intikam sahnesi, bu sahneden sonra film kafasını Anadolu’nun o güzel bağrına çeviriyor. Bu Anadolu köşesinde Almanya’ya gidip zengin olup köyüne dönen Kerkenez Ali’ye tanıklık ediyoruz.
Kerkenez Ali, köylüleri çevresine
topluyor, tarlalarını satmasını gerektiğini söylüyor, ve bunları yapmaları
halinde zengin olacaklarını vaat ediyor. Kerkenez Ali’ye seyirciye dönüp şu mesajı
vermeyi ihmal etmiyor;
“ Yurdun Doğduğun yer değil, doyduğun yer! “
Bu
köyde pek çok şey var. Yoksulluk da, Almanya’ya gitmek için topraklarını
satanda , bir sevdanın arasına girmeye çalışanlar da. Köyün iki sevdalısı olan
Melike Ve Mustafa’nın sevdasına seyirci daha sonraları dahil oluyor. Bunlarsa
bize anlatıcı rolünde olan Melike’nin( Lale Yavaş) sesinden anlatılıyor.
Mustafa’nın aşkıyla yanıp tutuşan Melike, Mustafa’yı bekliyor, ve beklediği 2
sene sonunda Melike’nin bu beklediği süre hayal kırıklığıyla sonuçlanıyor. Bu
ikili dilek ağacına dilekler diliyor.
Köyde Almanya’ya göç edenler gibi Mustafa Ve
Kadir de Almanya’ya gitmek için elinden geleni yapıyor. Bu yolun sonunda bu iki
kader arkadaşı önce İstanbul’a sonra Almanya yollarına düşüyor. Bu Almanya yolculuğunda bu iki kader arkadaşını
pek çok sorun bekliyor. Çünkü birisinin her şeyi kabul edilirken, diğerinin
yolları ayrılıyor. Kadir de yolu kaçak yollarla girmekte buluyor. Tren yolculuğunda Almanya’ya çalışmak giden
bir işçinin ağzından dökülen bir söz ise her şeyi özetliyor; “ Almanya’ya Almanların yapmadığı işleri
yapmaya gidiyoruz “
Bu
hikayede Mustafa var gücüyle çalışıyor, tek istediği köyüne dönerek Melike ile
evlenmek. Melike ise Mustafa’dan mektup bekliyor, mektuplar gelmiyor. İki
sevdalı insanın arasına köyde Melike’ye göz koyan Yaşar giriyor. Yine de Mustafa her şeyden habersiz maden
altında çalışmaya devam ediyor, Melike ise kendi dünyasında Mustafa’yı
düşünüyor. Bir süre sonra biriktirdiği parayla köye denen Mustafa, Melike’nin
evlendiğini öğrenince her şey başına yakılıyor, tekrar çalıştığı Almanya’ya
geri dönüyor. Mustafa Ve Melike’nin sevdasını Melike’nin “ Kocaman altına her
yatışımda ölmüş olmayı diliyordum” sözleri anlatıyor. Mutsuz bir evlilikle beraber sonradan
çocukları oluyor.
İki
bölümden oluşan filmin ikinci bölümünde; artık erkek işçilere ihtiyacı olmayan
Almanya, bu defa kadın işçilere yöneliyor, bu bölümde Melike’nin çektiği
sıkıntılara tanıklık ediyoruz. Köyde işleri yolunda gitmeyen kocasına ve
çocuklarına Melike para yolluyor, ama bir yandan da Mustafa’yı unutamıyor. Yönetmen
aynı zamanda bu bölümde Almanların Türklere göre daha rahat olduğunu izletiyor
bize. Bu bölümde bize anlatılan bir sevdanın kolay kolay bitemeyeceği
gerçeği,ilk bölümde anlatılansa Mustafa’nın yurt dışında para biriktirip Melike
ile evlenmek isteyip de hayal kırıklığına uğraması.
Bu
bölümde Mustafa’nın Kerkenez Ali’den yürüttüğü fotoğraf makinasıyla ne büyük
işler başardığına ve Ursula denen
kadınla beraber yaşadığına, Kadir’in bir süre sonra çocuklarını ve eşini yanına
aldığına ve dindar bir Müslüman olduğuna, Melike’nin Almanya’da yaşadığı
acılara tanıklık ediyoruz. Bu hikayede her şey var, ama bitmeyen tek bir şey
var; gizli sevdalar. Melike; hem kocasına eş, hem de Mustafa’ya sevgili oluyor,
Mustafa hem Ursula ile hayatına
devam ediyor, hem bir yandan Melike’den vazgeçemiyor.
Her yol çıkmaz bir sokak
gibi geliyor izlediğimizde. Melike’nin
kocası Yaşar ile ruhsuz seviştiğini, Mustafa ile o’na aitmiş gibi seviştiğini
çıplak gözlerle izliyoruz. Çünkü bir sevdanın bitmeyeceğini gösteriyor bu
ikili. Daha sonraları Melike’nin kocası Yaşar
ve çocukları Melike’nin yanına geliyor, bir süre sonra Yaşar ile Melike
arasındaki sorunlar artıyor. Çünkü Melike’nin aldığı para yetmiyor, Yaşar
çalışmıyor ve Melike’ye öfkeleniyor. Film bu zaman diliminde bizi filmin başlarına
götürüyor. Filmin başlarında Yaşar’ın Melike’yi ıskaladığı sahne, filmin
bitmesine az süre kala Melike’nin ölümünü gösteriyor. Melike bu sahnede bize “
Bütün bunlar hayatımın en mutlu olması gereken günde oldu.” Sözleriyle veda
ediyor.
Filmin
belki de en güzel yerleri olarak bu flashback hafızamızda yerini alıyor. Daha
sonrasında Melike karakteri bize “ Ben Öldüm” sözleriyle hikayesini anlatmaya
devam ediyor. Hatırla Sevgili dizisinden tanıdığımız “ Lale Yavaş” oyunculuk
adına iyi iş çıkarıyor, bunun yanında Erhan
Emre, Tim Seyfi ve bunun
haricinde filmde tanımadığımız bazı
yabancı oyuncular da oynadıkları rolün hakkını veriyor. Filmde eksik olarak belki de tek şey
oyuncuların Almanca konuşmaması göze çarpıyor. Bu da eksi puan olarak filme
yansıyor.
Özet
olarak; Türkiye’den Almanya’ya giden işçilerin çektiği sıkıntılarını dile
getiren Zeit der Wünsche” (Dilek
Zamanı) az bilinen filmler köşesinde etkili bir bir sevda masalı olarak yerini
alıyor.
Cem Kurtuluş,2015
0 yorum:
Yorum Gönder