// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
// etiketinden önce aşağıdaki kodu ekleyebilirsiniz. // body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...

Etiketler

Tarih

Kategoriler

01 Temmuz 2015

Mutlak Özgürlük: Into The Wild (2007)












Yol filmleri her zaman ilgi çekici filmler klasmanına girmiştir. Çünkü izlediğinizde sadece filmin içeriği değil, filmin içindeki müziklerde sizi etkiler cinstendir. Yol, sonsuzluğa gitmenin anahtarıdır. Okyanusun derinliklerinde kaybolmak, bir yere göç edip orada bir süre kalıp kalmamak arasındaki çelişkili düşünceler, ve diğer bir yola çıkmak; bu düşünceler yolda olmanın düşündürdükleridir. Jon Krakuer’in romanından uyarlanan “ Into The Wild “  gerçek bir hikayeden ele alınan, paraya muhtaç olmayan kendi yolunu kendi çizmiş bir adam olan Christopher Mccandless’ ın yapmak istediklerini anlatıyor.  

Her şeyi bırakma isteği içinden bulunan bu adam  yapmak istediklerini hayata geçiriyor. Açılış sahnelerinde Eddie Veder’in bize eşlik ettiği “ Into The Wild “   önce  Lord Byron’dan doğayı öven alıntılarıyla başlıyor, daha sonra karlı dağlarda geyik avına çıkmış bir adamı gösteriyor. Geçmiş ve gelecek arasında film baştan itibaren mekik dokuyor.  Sonraları Üniversite’den mezun olan Christopher, “ Ailemin istediği her şeyi yaptım, şimdi kendi istediklerimi yapmalıyım” düşüncesiyle yola çıkıyor. Bu yolculukta özgürlüğün anahtarını seyirciye veriyor Christopher. Mutlak Özgürlük parolasıyla tanışıyoruz bu zaman diliminde.

Chris’i yoldan arabayla hippiler alıyor, hippilerin yanında fazla kalmıyor Chris, çünkü fazla kaldığında oraya ait olduğunu ve özgür olamayacağını düşünüyor. Özgür bir yaşam peşinde olan Chris daha sonraları tahıl işçisi olarak çalışıyor, bu iş’te de fazla kalmıyor. Macera dolu yolculuğuna Chris kürek çekerek devam ediyor, yasak olsa da bu yasağı delip geçiyor Chris. Çünkü Özgürlüğe giden bu yolda yasaklar delinmeli parolasını Chris bize gösteriyor.

Chris’i davet eden çift kendi tarzlarınca eğleniyorlar. Bu bölümlerde ve ilerleyen bölümlerde yönetmen Sean Penn sansür uygulamıyor, nüdist görüntüler izlettiriyor seyirciye. Chris bu çiftle tanışmasından sonra, burdaki yolculuğu da kısa sürüyor, burdan yolunu Meksika’ya çeviriyor. Chris’in bu yolculuklarına başına bir tren yolculuğuna bela geliyor, dövülüyor. Ama Chris yapmak istediklerinden vazgeçmiyor. 

Rainey Ve Jan hippi ikilisiyle yeniden karşılaşıyor Chris, yine bu yolculukta özgürlüğün tadını çıkarıyor. Chris’in hayatı kardeşini canlandıran Jena Malone (Carine McCandless) tarafından anlatılıyor bize, alt metinle anlatılması filmin hikayesini daha gerçekçi kılıyor.  Film bir geçmişe gidiyor zaman zaman, bir geleceğe. Chris, geyikleri vurduğu bir esnada  “ Keşke geyiği vurmasaydım. Bu hayatımın en büyük trajedilerinden biriydi “ diyor seyirciye.

Burda da aslında Chris’in istediği vurmak değil, biraz eğlence ve mutluluk.  Hippilerle takılan Chris, daha sonra kendisinden bir kızın sevişmesini “ Bunu yapamayız “ diye yanıtlıyor, çünkü başka yerlerde çok uzun süre kalmadığı gibi bu genç kızın yanında da fazla kalmayıp Alaska’ya doğru gidiyor. Film başından itibaren Chris’in geyik avından başlayıp, ergenlik ve bilgelik çağına kadar uzanan  yolculuk Chris’in bir yaşlı adama ders vermesiyle devam ediyor.

Mccandless “ Biz hayatta ne yapıyoruz? Niçin varız? Niçin yaşıyoruz? “ gibi sorulara da bu yaşlı adama verdiği cevaplarla yanıt veriyor. Bunları söylerken politik göndermelerde film içine yerleştirilmiş durumda. Belki çok açık sözlerle ifade edilmiyor ama seyirci istediğini anlıyor bu sözlerden.    Chris ölmeye yakın zaman kala deliriyor, en azından delirdiğini düşünen, şizofren hastası olduğunu düşünen kesim fazlasıyla var. Bu bazı çevrelerce araştırma konusu bile olmuştur.

 Into The Wild’de belki de eleştirilecek tek yer final sahnesidir. Chris ölmeyebilir, yaşamına devam edebilirdi. Belki de daha farklı maceralara yelken açabilirdi. Ama bu zamanda gerçek hikayeden uzaklaşmış olurdu film. 

Sonuç olarak; Sean Penn’in yönetmenlik koltuğunda oturduğu,  iyi bir iş çıkardığı 2.5 saatlik zaman dilimine sığdırdığı “ Into The Wild “ mutlak özgürlük parolasıyla, Eddie Veder’in muhteşem müzikleriyle özgürlüğünü arayanların filmi.  McCandless karakterini canlandıran Emile Hirsh’in oyunculuğuyla seyirciyi büyülediğini  söylemekle beraber, bunun yanında yan karakterlerde rollerinin hakkını vermiş. Yazıyı daha da uzatmadan  Filmin yazısını McCandless’in filmde alıntı yaptığı bir sözle  bitiriyorum.

“ Bana aşk, para, inanç, şöhret, adalet yerine gerçeği verin” 

 Cem Kurtuluş, 2015

0 yorum: