Hikaye’ye
tam nereden başlanır bilmiyoruz. Bu yolculuğun hikayesi fedakarlıklarla dolu
bir yol hikayesi üzerinden geçiyor. Bu yol
hikayesini anlatmanın tam zamanı şimdi.
Kiminin daha önce gittiği yurtdışı deplaseleri, kiminin ilk defa gidecek
olması. Bu deplasmana gitmeden önce birçok fedakarlık yapıldı. Üçüncü sınıf iş’te
çalıştığı bir parayla patrona söylediği yalanla bu deplasmana gelen de vardı,
birikmiş parasının üstüne bu deplasmanı
zorlayan da. Saatler 17.45’i göstermeden önce passaport kontrolleri, Duty
Free’den alınan içkilerle ufaktan kafamıza alkolü enjekte edip uçağa doğru yolumuzu aldık. Düşüncelerde geçen
tek şey “ Bu deplasmanın hakkını verebilme “ konusuydu. Yaklaşık önümüzde 3.5 saatlik bir deplase
yolculuğu bizi bekliyordu. Zamanın nasıl
geçtiğini anlamadan kendimizi Amsterdam’da bulduk.
Herkes birbirine bakıyordu, “ bilet yok lan
ne bok yiyeceğiz “ sorularıyla başlayan sorular çoğalıyordu sonra çaresini
buluyorduk, daha sonraları otobüse atlayarak yerleşceğimiz yere doğru yolumuzu
alıyorduk. Yerleşir yerleşmez’in ertesi gününde şaşırıyorduk bazı şeylere.
Şehrin en rahatlatıcı olayı; bisiklet süren insan topluluğuydu, bu şehri
oluşturan insan sayısının çoğunluğuysa turistlerden ibaret. Binalar renkli,
insanların başkalarını garipseme durumu gibi bir durum yok ortada. Bu şehir’e
ilk defa gelmişseniz kaybolma ihtimalinizse yüksek ihtimal, çünkü her sokağın
birbirine benzeme lüksü var. Şehre yabancı olanlar olarak; bu şehirde es
geçmemeniz gereken ve yemeniz bir şey
patates. Ayrıca illegal (yasadışı ) olan ne varsa bu şehirde var. Sokakların etrafından yayılan esrar kokularıyla birlikte içmeseniz bile dumanı içinize çekiyorsunuz. Her sokak köşesinde cigarayı kökleyen birini görmeniz çok normal, görmemeniz ise garipsenecek bir durum.
Şehirle
ilgili anlatılacak çok şey olduğundan bu muhabbeti yarıda kesiyorum. Karaborsa’ya
düşen biletlerden ötürü herkes Karaborsa’nın peşine düşüyordu. Bu esnada
Karaborsa yapmaya çalışan biri de darp
edildi. Buluşma meydanı olarak DAMN meydanı
seçilmişti. Hollanda’nın yağışlı havası
çoğumuza İnönü deplase havasını hatırlatmıştı. Kapşonlar takıldı, marketten
biralar alındı ve bu biralara polis çökmeye çalıştı. Şişe bira içmek sokakta
yasak, polisler bunun için tetikte. İçmeniz halinde polisler size “ Teröristlik” üzerinden işlem yapma
hakkına sahipler. Türkiye’ye göre Polisler insanlarla konuşma hakkını
seçiyorlar, eğer birçok kez tekrarlarsan aynı yaptığın şeyi seni tutuklamaya
kadar gidiyor mevzu. Daha sonraları meydanın orada Polisle olaylar başladı.
Fenerbahçe tribünü nerede olursa olsun, az da olsa çok da olsa kendisine
yapılan haksızlığa karşı tepkisini Amsterdam’da da gösterdi. Atılan
meşaleler, atlı polisleri korkutmaya yönelik atılan torpiller, sandalyeler
havada uçuştu. Bu olaylar olduktan sonra Kortej halinde bütün tribün yürümeye
başladı eski günlerdeki gibi. Ellerde biralar, ağzımızda besteler
yürüyoruz. Bu yürümeyle birlikte
FENERBAHÇE TRİBÜNÜ, metro turnikelerini işgal ediyor, bu işgal etmeden sonra
bazı turistler metroda söylediğimiz bestelerin gazabına uğruyor. Metrodan sonra
köprüde hepimiz bir çiş molasından sonra bestelerle stadın önüne geliyoruz.
İstanbul,İzmir,Ankara, Europe Tayfa başta olmak üzere kimsede bilet olmuyor.
Yönetimin taraftarını dışarıda bırakması bu maçta da tescilleniyor. İstanbul’dan
gelip biletini 250-300 Euro’ya okutan sözüm ona kendini Fenerbahçeli gören
herkes bu karaborsa olayı karşısında nasibini alıyor. Maç saati yaklaşıyor,
bilete çözüm bulunamıyor. Ajax’ın
stadının modern bir stat olduğunu düşünürsek; kapılara biletsiz girmek
yasak ve giriş yaptığınız takdirde karşısınızda atlı polisleri görüyorsunuz.
Arkadaşlarını dışarda bırakmamak adına EUROPE Tayfası maça girmeme kararı
alıyor. Kısacası; Ultras kültürünün gereğini yerine getiriyor EUROPE,ama onlara
yapılan yanlışı da kimse sineye çekemez! Stadın akustiğinden ötürü tribünsel anlamda ses TV'den takip edenlere fazlasıyla duyulmuş, ama tribünsel anlamda eksikliğin de hissedildiği bir deplasman olduğunu söylemek gerekir.
Başta polisle başlayan mücadelede
olan, kardeşini yarı yolda bırakmayan, İstanbul’dan buraya gırtlak patlatmak
için gelen, karaborsa yapmayan herkese selam olsun…
Cem Kurtuluş, 06.11.2015...
0 yorum:
Yorum Gönder