Gece vardiyasındasın, yaşanan bir hayatın yok, her
şeyden kopmuşluğun zirvesindesin. İyi gelen şeyler yok, ve tek düze hayatını
devam ettiriyorsun. Sonra deplasman üzerine konuşuldu, ve bir gün de
deplasmana gitmeye karar veriyoruz. Biletlerin sıkıntısı ayrı, otobüsü tutmak
ayrı oluyor hepimiz için. Biletlerde açığımız çıksa da bir şekilde halletmeye
çalışıyoruz. Sonunda eksiği tamamlıyoruz, geceden kalma yorgun bedeninle
birlikte sabah yola düşüyorsun/düşüyoruz. Otobüslerin hepsi aynı noktada,
yüzler yorgun ama gideceğimiz yolun önemi daha büyük. Nevaleler bir şekilde
yükleniyor, Göztepe deplasmanının önemi vurgulanıyor, besteler bazen hızlı
bazen yavaş şekilde akışına bırakıyoruz. Otobüste paralar toplanıyor, ilerleyen
saatlerde “ açık çıkacaktır “ sözü çıkıyor
ağızlardan. Bu düşünceyle yola çıkıyoruz, bıktırıcı bir sıcak var oluyor ama
besteleri söylemeye devam ediyoruz.
Kendi sıkışan hayatımızı deplasman otobüsünden bir
nevi sıyırmak istiyoruz. Maksimum alkol, bol dumanlı hava sahası, yükselen
tezahüratlarla birlikte yolumuza bakıyoruz. Şehirlerden geçiyoruz, sıcaklık
dozunu arttırıyor. Akhisar’da bir kahvede duruyoruz, herkes kahveye giriyor.
Yaşlı amcalar da bir şaşkınlık var,ama maça geldiğimizi biliyorlar. Giriyoruz,
oyun oynayanlar oluyor. Sonra çay, soda, boyoz derken en sonunda kahveden kavun
ikram ediliyor. Sıcak bizi eritirken bir yandan da bira içiyoruz. Emniyet’ten
haber gelmedikçe içmeye devam ediyoruz, en kesin çözüm bu
gözüküyor. İzmir’e yaklaşmadan önce otobüslerden birinin sigortasız
olması nedeniyle bekletiliyoruz, daha sonra da emniyet bölgesine
geçiyoruz. Köpek araması dahil aramalardan geçiyoruz. Temiz olduğumuzu
anladıktan sonra escort halinde stada doğru yol alıyoruz. Pusu
kurmaya müsait bölgelerden geçiyoruz ama hiçbir aksilikle karşılaşmıyoruz.
Beklentimiz boşa çıkıyor bu sayede.
300 kişilik tribüne girmeye çalışıyoruz ama polisin
zorluk çıkarması sonucu bir süre geriye gidiyoruz. İzmir Emniyetinin davranış
biçimi de her şeyi belli ediyor. Bir şef geliyor o da art niyetli şekilde
insanların elinde bileti olmasına rağmen giremediğini söyleyen insanlara tepki
veriyor. Bir süre sonra 5’erli 10’arlı şekilde içeri giriyoruz. Ayakkabı
çıkartan bir güvenlik anlayışı olduğunu söylemek gerekir, bu hemen hemen her
statta karşılaştığımız sorunlardan biri oluyor. Biz girdiğimizde tribün dolmuş
oluyor, sıcaklık seviyesi üst seviyelerde. Maç başlar başlamaz 300 kişiye göre
hakkını vermeye çalışıyoruz. İlk yarının ortalarından itibaren tribün iyi bir
ivme kazanıyor, ikinci yarıda da bunu devam ettiriyor. Takımın kötü futbolu da
ister istemez insanları geriye çekiyor. İyisiyle kötüsüyle tribünde hakkını
vermenin gururuyla üzerimizde ölü bir yorgunlukla geri dönüyoruz.
Hüznün üstüne bir deplasman daha ekliyoruz böylelikle.
Hüzün, yorgunluk, hepsi birleşince sadece deplasmanın ismi kalıyor geriye.
Cem Kurtuluş, 25 Ağustos 2018/ Göztepe Deplasmanı
0 yorum:
Yorum Gönder