Sene 1976, Heavy Metal tam anlamıyla patlamamış. En azından canlı heavy metal rifflerinin Black Sabbath olduğunu söylemek yanlış olur. Birmingam’ın sanayi bölgesinde Black Sabbath çıkmış, Tony Iommi önderliğinde vokale de Ozzy’nin ürkütücü sesiyle tozu dumanı arttırmaya başlamıştı. Ama tam anlamıyla riff yönünden “ heavy metal bu “ diyebilecek bir şey oluşmamıştı. Böyle bir ortamda piyasada bu türü icra eden birkaç grup var. Black Sabbath, Led Zeppelin baş gruplar. “ Sad Wings of Destiny “ çıkarken Gull Records’la sorunlar halen sürmektedir. 1974’te Rock’n Rolla albümünden sonra grup davula John Hinch yerine Alan Moore takviyesi yaptı. Diğer kadro aynı bu şekil devam etti.
Albümün açılış şarkısı olan “ Victim of Changes” çift gitardaki etkisiyle, Rob Halford’un kendini aşmış performansıyla, klas sololarıyla şekil alıyor. Albümün en uzun şarkısı olmasına rağmen Rob’un vokalde yarattığı harikalıklarla zirveye ulaşıyor. Aynı zamanda sert içki içen bir kadının erkeğini başka bir kadına kaptırmasını anlatıyor liriklerde.
“ The Ripper” müthiş notaların adamı olduğunu Tipton gösteriyor. 1888’lerde seri katil olarak ortalıkta dolaşan Jack the Ripper üzerine olan şarkıda gitar oyunları, sololar ile birlikte çift gitarın etkisiyle birlikte Rob Halford yine klasını gösteriyor. “ Dream Deceiver” akustik tonlamalarıyla duygusal ezgileriyle müzikte duygusallık böyle olmalı dedirten girişe sahip. Evrenle ilgili liriklere sahip olan parça da solosuyla baş döndürmeyle kalmıyor, Rob’un çığlıkları devam ediyor. Devamında “Deceiver” speed metal’in örneklerinden olmasıyla çift gitardaki etkisi ile destan yazıyor. Downing öncülüğünde gitarlar hüküm sürürken bir yandan Rob’un çığlıkları ile birlikte akustik sonla bitiriliyor.
Tipton imzası bulunan albümün enstrümantal şarkılarından “Preluder” barok dönemin etkilerini taşıyor. “ Tyrant” Tipton’un gitarları, buna eşlik eden bass ve Halford’un eşsiz sesiyle bütünleşiyor, sonrasında gelen baş döndüren sololarla zirveye tırmanıyor. Lirikleriyle hükümdarlığı elinde tutan çağa sesleniyor. “ Genocide “ sin after sin albümüne göndermeler var,bir sonraki albüm de bununla birlikte “ Sin after Sin “ olmuştur. Liriklerle “ soykırım “ esas alınsa da savaşın ortasında kalan savaşçı herkesin yok olacağını ima ediyor. “ Epitaph” ile tekrardan Rob Halford şovuna kaldığı yerden devam ediyor. Halford öyle parçalar yorumluyor ki sadece Heavy metal vokali olmadığını gösteriyor. Burda da Queen katmanlı etkiler almak mümkün . Piyanonun notaları karşısında büyüleyici bir tablo ortaya çıkıyor. Son günlerinde yaşayan yaşlı bir adamın hikayesini içli bir şekilde, kederli şekilde anlatılıyor liriklerde. Geçmişe bir ağıt yakıyor Judas Priest diğer bir deyişle.
Albümün kapanış parçası olan “ Island Of Domination” Black Sabbath rifflerini hatırlatmasıyla hüküm sürüyor. 70’lerin klasik atmosferini fazlasıyla hissettiriyor, kapanışa da uygun bir şarkı seçiyorlar.
Sonuç olarak; 70’lerin başında Black Sabbath, korkutucu kapakları ve korkutucu riffleriyle ortalığa fazlalıkla korku saçmıştı. Hareketli riffler, hız katmak gerekiyordu buna. Judas Priest, 1976 gibi “ Sad Wings of Destiny “ ile 70’lerin atmosferini yansıtmıştır ama bu albüm çok da popüler statüde kendine yer bulamamıştır. Çift gitarların etkisi, Rob Halford’un çığlıklarıyla büyüleyici bir atmosferi Judas Priest bu albümüyle seslendirmiş, 70’lerin ortalarında 40 dakikalık bir resital sunmuştur heavy metal dünyasına.
Kadro;
Rob Halford – Vokal
Glenn Tipton – Gitar, Piyano, Back Vokal
Ian Hill - Bass Gitar
Alan Moore- Davul
K.K Downing - Gitar
Label:Gull
Records
Cem Kurtuluş, 2008
0 yorum:
Yorum Gönder