Radyasyon,dünya adına en tehlike işlerden biri. Çevreye verdiği
zararınsa ölçülebilir limiti yok. Çünkü gün geçtikçe etrafa yayılır ve
sonucunda insanlığın baş belası haline gelir.Radyasyon fikrinden yola
çıkan “Grand Central “ tabiri caizse bomboş bir
özgeçmişe sahip olan Gary adında bir gencin hayatını
ele alıyor.Bu hikayede Gary adında gencin riskli nükleer
işine girişmesiyle tanışıyoruz. Para kazanmak için bu tehlikeli işe başvuran
Gary’i bu yolculukta pek çok tehlike bekliyor. Özellikle filmin ilk yarım saati
Radyasyon hakkında nedir/ ne değildir diye sorgulama içerisine giriyor,ama bu
sorgulama yeterli olmuyor. İstenilenlere yanıt alamıyoruz, sadece birkaç
cümleden ibaret olduğunu anlıyoruz.
İçki masasında insanların güldüğü bir yerde radyasyon hakkında “radyasyona
maruz kalınca işemelisin, sıçmalısın. Vücudun onu dışarı atmalı. çok sürmez
“ cümlesi bunun için ilk cümle oluyor. Film ilk yirmi dakikadan sonra
radyasyon için çalışma ortamına ışınlıyor."Radyasyona karşı neler
yapılmalı" sorusuna ilk defa bu işi yapanların gözünden kısmen anlatıyor.Film bu
anlardan itibaren nasıl bir seyir halinde olacağını ufaktan da olsa gösteriyor.
Filmin ilk yarım saatinden sonra iş arkadaşının nişanlısı olan Karole’un
,Gary ile cinsel birlikteliğine tanıklık ediyoruz. Bunu
radyasyonun nasıl bir şey olduğunu anlamayan Gary’nin Karole’un kendisini
öpmesiyle başladığını gösteriyor film. Bu yasak aşk da Karole, Garry’e
kendisini ne kadar istediğini, ne kadar arzulu olduğunu kaçamak olarak gittikleri seviştiği sahnelerde
gösteriyor. Özellikle Karole’daki cinsel açlık ve şehvet baskın şekilde
gösteriliyor. Karole ve Gary arasında bize yansıtılan tutkulu ve ruhlu bir aşka
doğru yelken açtıkları ve bunun sonunda Karole’un hamileliliğe uzanan süreç
oluyor, bu esnada Karole’un melankoli bakışları ise görülmeye değer oluyor.
Film,erkek karakter tarafından erkeğin sezgi gücünün farkındalığını yansıtmasını biliyor;kadın tarafından ise çocuk yapamadığı kişiden başarı olarak onaylıyor;yasak aşk olarak yaşadığı kişi tarafından da kalpsel bir bağ kuruyor bir yandan. Yasak aşkta kadına erkek tarafından yöneltilen “onunla evleneceksin, ve benimle buradasın “ söz de bir o kadar vurgulu oluyor.Kadının karışık bir ruh halindeki durumunu göz önünde bulunduruyor bir nevi.
Film, zincirleme olarak birçok olay üstünden ilerliyor. Kadının bir
başka erkek tarafından hamile kalması, nişanlısından çocuk yapamayacak olması
ve erkeğin onu kabullenmesi gibi olaylar alışagelir eski Türk sinemasındaki
örnekleri hatırlatıyor bize. Bunları hatırlatsa da film, hikayesi itibariyle
işlenişi ve anlatımını yerine getiremiyor.
Teması nükleer santral üzerinden gitse de hikayenin;ne işçilerin duygusuna
odaklanabiliyor,ne de yasak aşk yaşanılan duyguya eğilebiliyor.Filmin ortaya
çıkış sürecini yönetmen; senaristinin “ La Centrale” adında
bir kitap okuyarak geliştiğini söylüyor.Kitaba göre bu dünyadaki fedakarlıklar
ve kahramanlıklarla yola çıkılsa da filmin hissiyatı aynı nitelikte
olamıyor.Konunun içeriği nükleer santral olmasına rağmen işlenebilirlilik
konusunda pek de iyi iş çıkardığını söylemek mümkün değil. Film, Avusturya’da
çalışmayan bir nükleer santral’de çekiliyor.
Oyunculara gelirsek... Başrolde Gary karakterine
can veren Tahar Rahim ve Karole karakterine
can veren Lea Seydeoux’un oyunculuklarıyla büyüleyici
performansa imza atsa da hikayeye odaklanamamak ve yetersiz olan senaryo
boşluğunu doldurmaya çalışssa da bu fazlasıyla yeterli
olmuyor. Lea Seydeoux daha çok şehvet duygusuyla öne çıkarken,
Tahar Rahim; masumluğunu korumayan çalışan genç olarak yerini alıyor. Birbirini
tamamlayan iki partner olsa da hikaye arasındaki kopukluğu
gideremiyorlar.
Film hakkında diğer bir detay ise; Tahar Rahim'le çalışan yönetmen,
oyuncunun müslüman olmasından ötürü çıplak sahnesinden kaçındığını söylüyor,
sadece erotik görüntülere yer verdiğini söylüyor;bunun yanında Lea Seydeoux'un
röportajda belirttiğine göre oyuncu tamamen çıplak sahneleri sevmediğini ama
erotik sahnelerin daha da ruh dolu olduğunu belirtiyor.Filmde de yönetmen
Karole karakterine can veren Lea Seydeoux'un tamamen çıplaklığını göstermese de
vücut hattına dair göğüs hattını çırçıplak göstermesini biliyor ve bunun
yanında yönetmen, sevişme sahnelerinde Tahar Rahim'in Lea Seydeoux ile olan
sahnelerde hiçbir şekilde cinsel organına temas etmediğini söylüyor.
Sonuç olarak; bir kitaptan etkilenerek uyarlanan ve radyasyon fikriyle
ortaya çıkan ve bununla birlikte aşkı da hafiften ele almaya çalışan bir
Fransız yapımı olan “ Grand Central “ Rebecca Zlotowski
‘nin elinden çıkan, konusu itibariyle daha iyi işlenecek film olmalıyken,
senaryosuyla sınıfta kalan bir film oluyor.
Filmi İzlerken Altını Çizdiklerim;
“savaşacaksın ama kimse sana teşekkür etmeyecek”
“onunla evleneceksin, ve benimle buradasın “
“aptal gibi beklemek acıtır”
Cem Kurtuluş,2019
0 yorum:
Yorum Gönder